Feminist Atölye (FEMA)
info@feministatolye.org
Kadın Emeği ve İstihdamı Girişimi (KEİG) Platformu üyesi 25 kadın örgütü ve grubu olarak gerçekleştirilen "Genelgenin Ardından İstihdamda Kadının Durumu Araştırması" sonrasında çocuk bakım hizmetlerine yönelik ihtiyaçlarla ilgili bir çalışma yürütmenin gerekliliğini bir kez daha ortaya çıkmıştır. Bu nedenle, kadınlar, kadın örgütleri, meslek örgütlerinden kadınlar, sendikalı kadınlar olarak bir araya gelerek atölye çalışmaları yapılmış, nasıl bir çocuk bakım hizmeti istendiği belirlenmiştir. Atölye çalışmaları Türkiye’de 14 ilde gerçekleşmiştir. Bu sürece katılan kadınlar elde ettikleri sonuçları kamuoyu ile paylaşıp, atölye çalışmalarından çıkan tespit ve taleplerimizi imza metni haline getirmiştir (http://www.keig.org/imza.aspx). Buna göre imza metni;
YAŞAMIN HER ALANINDA EŞİTLİK, BAKIM HİZMETLERİNDE ORTAK SORUMLULUK!
Kadınların ve erkeklerin toplumsal hayatın her alanında eşit haklarla yer alması için bakım hizmeti yükümlülüklerinin eşitlikçi bir şekilde paylaşılması gerekiyor. Kadın hareketi olarak bu paylaşıma yönelik yasal ve kurumsal taleplerimizi uzun zamandır dile getiriyoruz. Çocuk bakım hizmetinin bir “hak” olması noktasından hareketle 14 ilde birçok kadın, kadın örgütü, sendika ve meslek örgütlerindeki kadın yapıları olarak çocuk bakımının nasıl olması ve kim(ler) tarafından karşılanması gerektiğini tartışmak üzere atölye çalışmaları yürüttük, tespit ve taleplerimizi belirledik.
* Çocukların yetiştirilmesi sadece kadınların değil erkeklerin de sorumluluğudur.
* Bakım hizmetleri, özellikle çocuk bakımı, kamu tarafından sunulması gereken bir hizmet, bir sosyal haktır.
* Çocuk bakımı hizmetinin kadınların sorumluluğunda görülmeyip kamu tarafından sunulması, kadınların çalışma yaşamı dahil toplumsal hayatın her alanına katılmalarının ve toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmasının bir aracıdır.
* İş ve ev yaşamının uyumlaştırılması sadece kadınlar üzerinden tartışılmamalıdır.
* Bu durum, sosyal devletin küçüldüğü bir süreçte, tüm bakım hizmetlerini ev içine devrederken, ev içindeki tüm yükün de toplumsal rolleri çerçevesinde kadınların sırtına yüklenmesini beraberinde getirmektedir.
* Toplumsal cinsiyet eşitsizliği bu noktada daha da artmaktadır ve dolayısıyla hem Anayasa’nın 10. Maddesine, hem Türkiye’nin de taraf olduğu Birleşmiş Milletler Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi’ne ve hem de AB direktiflerine aykırıdır.
Bu nedenlerle, çocuk bakım ve eğitimiyle (ve diğer bakım hizmetleriyle) ilgili düzenlemelerin, aşağıdaki noktaların dikkate alınarak yapılmasını talep ediyoruz:
Çocukların yaşadığı her yerde, her çocuğa uygun kreş!
* Çocuk, yaşlı, engelli ve hasta bakımı gibi bakım yükümlülükleri yalnızca kadınların değil, tüm toplumun paylaşması gereken bir sorumluluktur. Kaliteli ve ulaşılabilir bakım hizmetleri devlet tarafından sunulmalı ve ayrıca erkekler tarafından paylaşılmalıdır.
* Çocuk bakım ve eğitim hizmetleri tüm ebeveyn ve çocuklar için bir hak haline getirilmelidir.
* Mahalle kreşleri, işyeri kreşleri, Organize Sanayi Bölgesi (OSB) kreşleri gibi birçok kreş modeli var olmalı, çocuklarını nasıl bir kreşe göndereceklerinin tercihi ebeveyne bırakılmalıdır.
* Kreşler, kolay ulaşılabilir, ücretsiz, nitelikli ve özellikle vardiyalı çalışanların çocukları için 24 saat açık olmalıdır.
* Bakım hizmeti veren kurumlarda hem kadın, hem erkek çalıştırılmalıdır. Çalışanlar, çocuk gelişimi ve toplumsal cinsiyet eşitliği eğitimi almış olmalı ve her türlü ayrımcılık pratiğinden ve söylemlerinden uzak durmalıdırlar.
* Eğer ebeveyn dışarıda çalışıyorsa, çalışma düzeneğine (vardiya sistemi, part-time, vb.) uygun olarak ve çalışma biçimi gözetilmeden işyerinde çalışan herkes için emzirme odası ve bakım hizmeti olanağı sağlanmalıdır.
* İşyerlerinde emzirme odası ve çocuk bakım hizmeti verilmesi zorunluluğu kadın çalışan sayısı üzerinden değil, toplam çalışan sayısı üzerinden uygulanmalıdır.
* Özellikle ebeveynin evde ya da dışarıda tam gün çalıştığı bir düzende, kreş hizmeti vermenin yanı sıra, 4+4+4 sistemi nedeniyle yarım gün okula giden ilköğretim öğrencilerinin gün içinde ders çalışıp, sosyalleşebilecekleri merkezlerin oluşturulması gerekmektedir.
* Kreşlerin denetim ilkelerinin belirlendiği yönerge çıkarılmalıdır ve kreş denetimleri ebeveynlerin de içinde bulunacağı, Çocuk Hizmetleri Genel Müdürlüğü’ne bağlı çalışan sosyal çalışmacı ve ilgili uzmanlar ile STK’lardan oluşan bir kurul tarafından belli sürelerde yapılmalıdır.
* Kreşlerle ilgili yönetmelik ve esaslar net ve uluslar arası standartlara uygun olmalı, var olan iktidara göre kreş politikaları şekillenmemelidir.
* Yerel yönetimlerin kreş açması için yerel yönetimler yasasında gerekli değişiklikler yapılmalıdır.
* Kooperatiflerin kreş açabilmeleri için ilgili yasada değişiklik yapılmalıdır.
Kadın Emeği ve İstihdamı Girişimi (KEİG) Platformu
---------------------------
OKUDUK PEK SEVDİK: EVLİLİĞE KARŞI
Bir İlişkinin Sosyal, Yasal, Ekonomik ve Psikolojik Sonuçları
Glenn Campbell
İngilizce'den çeviren: Habibe Şentürk
192 Sayfa, Aralık 2012
Geoaktif Yayınları
Milyonlarca insanın hayatını etkileyen büyük bir sorunumuz var: Evlilik! Hayatın, her gün gözümüzün içine soktuğu gerçekler, artık nikah masalarındaki emanet kostümlerle maskelenemeyecek kadar çıplak: Evlilik giderek daha fazla sayıda insana hayatı zindan ediyor.
Etrafımızdaki her şey evliliğe işaret ediyor. Hemen hemen bütün dinler, ideolojiler ve rejimler evliliği teşvik ediyor. Eğitim, bilim, kültür, sanat ve gelenekler evliliği yüceltiyor. Çocukluktan yetişkinliğe kadar adeta evliliğe endekslenerek büyüyoruz. Kutsallığını sorgulamayalım diye her türlü yol ve yöntem deneniyor. Çarpıtma, yalan ve manipülasyon bazen gelenek kisvesi altında bazen de bilimsel bilgi kılığında üzerimize çörekleniyor.
İnsanlar adeta arkadan havuza itilir gibi evlilik kurumunun içine itiliyor. Sonra da, ya acı dolu bir alışma döneminin ardından mecburen kaderlerini kabulleniyorlar; ya da işler dayanılmaz boyutlara ulaştığında, proje büyük bir patlamayla havaya uçuyor. Evet, “mutlu evlilik” diyebileceğimiz örnekler de var ama çoğu durumda evlilik bireyin hayatında ciddi tahribatlar yaratıyor. Onlarca yıla ya da koca bir ömre yayılan trajedilere yol açabiliyor.
Peki evlilik denilen şey aslında nedir? Sevdiğim insanla bir hayat kurmak için neden toplumun ve devletin onayını almam gerekiyor? Bir ilişkinin nasıl yaşandığı mı önemlidir, yoksa onun belgelenmesi mi? Peki aşk, sevgi, sadakat ile ömür boyu sürmesi arzulanan bir beraberlik, resmi bir sözleşmeyle güvence altına alınabilir mi?
Kendisi de “evliliğin çemberinden” geçen Amerikalı yazar Glenn Campbell, evliliğe karşı adeta bir manifestoya dönüşen bu kitapta, evliliğin sosyal, yasal, ekonomik ve psikolojik sonuçlarını ele alıyor. Aklınızda kasvetli bir teorik kitap canlanmasın sakın! Çünkü Campbell, eksilmeyen bir ironi ve zengin örneklemelerle, gayet açık ve net, az ve öz konuşuyor.
İÇİNDEKİLER:
Evlilik Nedir? - Bağlanma - Cinsellik ve Yakınlık - Narsisizmden Kurtulmak – Özgürlük – Sınırlar - Duygusal İlişki Teorileri - Güzellik Meselesi - Seçme Sorunu - Aşk Bir Hayır Kurumu Değildir - Evlilikte Komünizm Sorunu - İki Kişilik Bürokrasi - Reklam Aldatmacaları - Düğün Hastalığı - Charles ve Diana’nın Düğün Felaketi - Bağlılık ve Pazarlık - Sevmek ve Vermek - Kişilik - Paranın Gücü - Çocuklar - Akıl Hocaları ve Parazitler - Değişen İhtiyaçlar - Yatırım Etkisi - 1960’lardan Günümüze - Karanlık Yıldız Düeti - Aşk Bitip De Evlilik Bitmediğinde - Erkek ile Kadın Arasında Kırık Kalpler Güreşi - Seks Aldatmacası - Yeninin Baştan Çıkarıcılığı - Yaşam Sorunları - Kendi Platonuza Ulaşmak - Gelişimin Durması - Kendi Müzenize Tıkılıp Kalmak - Değişimin Kaçınılmazlığı - Büyük Boşanma Dalgası: Tsunami Bize Doğru Geliyor! - Eşcinsel Evlilikler Yasaklansın (Heteroseksüel Evlilikler De)! - Ölüm Yardımları