Kemal B. Caymaz, Kıbrıs’ın ilk fantastik hikâyesini anlatıyor

“Aslında ben ressamım. Resim eğitimi aldım. Ancak görsel işle uğraşan insanların metin yeteneğinin de olduğuna hep inandım. Gözlem sonucu bir şeyler ortaya çıkarırken bu hem çizim, hem de metin olarak ortaya çıkıyor.”

Simge Çerkezoğlu

Genç sanatçı Kemal Behcet Caymaz aslında ressam ama aynı zamanda resimlerine sözcüklerle hayat veren, iki sanat dalını birlikte sürdüren bir yazar... Kıbrıs’ın ilk fantastik hikâyesini, çizdiği illüstrasyonlarla“Safir, Müjdelenen Zaman” isimli kitabında anlatarak, özellikle genç okuyucuların ilgisini çekiyor. Yeni neslin fantastik dünyasına St. Hilarion Kalesi’nin büyüsüyle giren, Kıbrıs ve Türkiye’deki okurlar yanında şimdi de dünyaya açılıyor. Tüm bunların nasıl gerçekleştiğini de bizimle paylaşıyor.    

GÖRSEL – SÖZEL İLİŞKİSİ

Geçtiğimiz yıl Ekim ayında genç sanatçı Kemal Behcet Caymaz’ın kitabını okuduktan sonra, bu denli bir hayal gücüne sahip genç yazar kim diye merak etmiştim.  Bu genç yazar, aslında genç bir ressam olarak Mimar Sinan Üniversitesi’nde karşıma çıktı.  

“Çocukluktan bu yana resim yapmaya çok meraklıydım. Ortaokulda bunu fark eden hocalarım beni Güzel Sanatlar Lisesi’ne yönlendirdi. Ardından Yakın Doğu Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Plastik Sanatlar Bölümü’nde eğitimime devam ettim. Üniversiteden mezun olduktan sonra İstanbul’a yerleştim. Mimar Sinan Üniversitesi’nde Yüksek Lisans eğitimine başladım. Bir süre İstanbul’da yaşadım. Şimdi eğitimimi tamamladım, yeniden Kıbrıs’a döndüm, yeniden adada yaşamaya başladım.”

Yazı yazma hevesinin masallara olan merakı, çocukluğunda okuduğu, ona anlatılan efsanelerle şekillendiğine inanan Kemal, aslında çocukluğun insanın hayatının şekillenmesinde ne denli önemli olduğunu gözler önüne seriyor. Bir masal, bir hayata dönüşüyor.  

“Yazı yazmaya henüz lisede başladım. Bazı dergiler için yazılar, öyküler yazıyordum. Hikâyelerimden biri olan Azatel’in Öyküsü’nü zaman içinde geliştirerek, değiştirerek Safir isimli romanımın temelini oluşturdum. Aslında ben ressamım. Resim eğitimi aldım. Ancak görsel işle uğraşan insanların metin yeteneğinin de olduğuna hep inandım. Gözlem sonucu bir şeyler ortaya çıkarırken bu hem çizim, hem de metin olarak ortaya çıkıyor. Çocukluğum hep masal kitaplarıyla geçti. Fantastik dünya beni her zaman kendine çekti, besledi. Sanırım bu merakım gelişerek, benim metin yazma yeteneğimi de ortaya çıkardı.”

“HER ŞEYE RAĞMEN KİTAPLA BÜYÜYEN, SİNEMAYA GİDEN BİR NESİLDİK”

Türkiye’de Dante Yayınları’ndan çıkan, ‘Safir, Müjdelenen Zaman’,  Kemal’ın ilk kitabı… St. Hilarion Kalesi’nden başlayarak, Notre Dame Katedrali’ne uzanan bu macera fantastik öğeleriyle okuyucuyu anında kendine çekiyor. Kitabı biraz daha detaylı olarak yazarından dinlerken,  neden fantastik bir hikâye anlatmayı tercih ettiği de aklıma takılıyor.  

“Biz Harry Potter’lar, Yüzüklerin Efendisi yıllarında ergenlik dönemimizi yaşadık. Sanırım her ikisi de beni çok etkiledi. Özellikle Harry Potter romanlarının detaylı anlatım dili çok etkilidir. Biz her şeye rağmen kitapla büyüyen, sinemaya giden bir nesildik. Elbette Güzel Sanatlar Lisesi’nin de kazandırdığı farklı bakış açıları, araştırmaya, sanatın farklı yönleriyle ilgilenmeye bizleri yönlendirmesi de önemlidir. Ben de sadece ressam olmakla yetinmeyerek, çok yönlü kişiliğimi kullandım. Ben bir yandan resim yaparken, öte yandan zihnimde karakterler canlandırdım. Zaman içinde de bu karakterleri, metinlerle canlandırdım. Safir’i üç kitap olarak tasarladım. Sanırım bu fantastik dünyayı da iyi kurgulayarak her geçen gün üzerine yeni bir şeyler kattım.”

Kemal belki de herhangi bir edebi roman yazmaya soyunsaydı, genç okurlardan bu denli ilgi görmeyecekti. Oysa günümüz gerek sinemada, gerekse de dizilerde ve romanlarda fantastik bir çağ yaşıyor.

“Son yıllarda fantastik öyküler gençlerin daha çok ilgisini çekiyor. Yeni karakterlerle tanışırken, farklı dünyalara da açılma şansı yakalıyorlar. Doğru söylemek gerekirse ben bunu yazarken okuyucuyu nasıl daha çok çekerim, nasıl daha çok kitabım satılır diye düşünmedim. Sadece aklıma Aziz Hilarion Kalesi’nde geçen bir hikâye yazmak geldi. Bunu yazdıktan sonra, etrafımdaki insanlarla paylaşınca çok ilgi gördüğünü fark ettim, böylece hayata geçirdim.”

“101 EVLER EFSANESİNDEN ÇOK ETKİLENDİM”

Hikâyenin devamı olan ikinci kitap baskıya girerken Kemal, St. Hilarion’da geçen bir hikâye anlatmak için aldığı ilham kaynağını açıklıyor. Dünyanın en güzel kalelerinden biri olan bu mekânın kıymetini biliyor. 

“Bu kitap Kıbrıs’ın ilk fantastik hikâyesi. Rumlarda da gençler için böyle bir hikâye hiç yazılmadı. Hikâyemi üç kitaba yaydım. Günümüz ve geçmişle birlikte kurguladığım bir hikâyede aslında Aziz Hilarion Kalesi’nde geçen düşmüş bir krallık Çoban Yıldızı’nın hikâyesini anlatıyorum. Tamamen benim kurguladığım bir olay bu. Çocukluğumda burada geçen 101 Evler efsanesini çok dinledim. Karşıyaka’da yaşıyorduk, kale her zaman görüş alanımdaydı. Yukarıya bakınca pırıl pırıl parlayarak bana ilham verirdi. Bence kalenin değişik bir enerjisi var. 101 Evler efsanesi de beni çok etkiledi. Böylece Safir’i anlatacağım hikâye bu mekân oldu. Kitabı yazdıktan sonra dünyada pek çok kişi Harry Potter’in mekânlarını ziyaret ederken, neden burayı da kitaplarımdan okuyup ziyaret edenler olmasın diye düşündüm. Olabilirdi. Böylece o dönem İstanbul’da yaşadığım için de hemen Türkiye’de kendime bir yayınevi aramaya başladım. Elbette bir yayın evi bulmak çok kolay olmadı. Sonunda Dante Yayınevi’nde basıldı. Fantastik bir hikâyeye çok sıcak baktılar. Çizimlerimi de beğendiler. Böylece kitabın Türkiye’de basılmasıyla oradaki okurlara da ulaşma şansı yakaladım.”

“ST. HİLARİON’NUN TANITIMINI BU KİTAPLA DÜNYAYA YAPABİLECEĞİZ”

Safir ile çok önemli bir fırsatı yakalayan sanatçı, yayınevi sayesinde şu anda St. Hilarion’u dünyaya tanıtmaya hazırlanıyor. Kitap farklı dillere çevrilerek, farklı ülkelerdeki okurlarla buluşuyor.

“Yayınevimin özellikle Avrupa’ya açılma kararı sonucunda şu anda romanım İngilizce’ye çevriliyor. Yapılan anlaşmalarla bunu Yunanca, Rusça, Arapça ve İspanyolca takip edecek. Çok heyecanlıyım. Böylece hayal ettiğim gibi adanın ve Aziz Hilarion’nun tanıtımını bu kitapla dünyaya yapabileceğiz diye düşünüyorum.”

Kitap William Shakspeare’nin 19. Sone’si ile başlıyor. Bunun özel bir nedeninin olup olmadığını da sormadan geçemiyorum, kitaba ilişkin biraz daha bilgi ediniyorum.

“Shakspeare’nin 19. Sonesi zaman kavramıyla ilgilidir. Geçkin zamanda sevgilisine hitap eder. Aşkımız geçkin zaman içinde hiç ölmeyecek der. Safir’in ilk kitabı olan ‘Müjdelenen Zaman’ da zaman kavramına ve aşka gönderme yapan bir kitaptır. O nedenle böyle bir seçim yaptım.”

Üç kitap olarak hedeflenen Safir’in hikâyesi üç kitapla bitse de öyle görünüyor ki Kemal’ın yazmaya olan tutkusu devam edecek.

“Safir’in hikâyesi üç kitaptan oluşan, çizdiğim illüstrasyonlarıma da yer verdiğim bir seri olarak tasarlandı. Ancak üçüncü kitapta yaratmayı düşündüğüm bir karakter, yeni bir seri ile bir başka hikâyeye dönüşebilir diye düşünmekteyim. Çoban Yıldızı Karalığında geçirecek daha çok zamanım olduğunu düşünüyorum.”            

“ÖLEN ÇOCUKLAR NEREYE GİDİYOR? KONULU RESİM SERGİM AÇILACAK”

Resim çalışmalarını da eş zamanlı olarak ara vermeden sürdüren Kemal, sonbaharda Akdeniz Avrupa Sanat Derneği  ((EMMA) da bir sergi açmaya hazırlanıyor.

“Resim çalışmalarıma da ara vermeden devam ediyorum. Sonbahar döneminde daha önce, İstanbul’da Mimar Sinan Üniversitesi’nde açtığım yüksek lisans sergimi buraya taşımayı planlıyorum. Bu sergi kitap illüstrasyonlarının dışında bir sergi olacak. Daha çok pentür (yağlı boya resim)  ağırlıklı çalışmalarımdan oluşacak. ‘Ölen Çocuklar Nereye Gidiyor’ ismini taşıyan çalışmalarımdan oluşacak, ölen mülteci çocuklara atfedilecek. Yüksek lisans tezim 20. yüzyıldan günümüze farklı çocuk imgeleri konusunda bir çalışmaydı. Bu konuda ölen çocuklar temalı bir sergi hazırladım. Figüratif ağırlıklı, daha çok dışa vurumcu, ifadeci çalışmalarımdan oluşuyor. Ben tematik bir yapıya sahibim. Çalışmalarımı temaya yoğunlaştırıp, onun üzerine çalışmayı tercih ediyorum. ”       

        

 

    

       

İlgili Haberler

Dergiler Haberleri