Kıbrıslı, başına ne tür felaket gelirse gelsin, mutlaka dalga geçmeyi becerir, güler, şaka yapar…
Kıbrıslı, hangi görüşten olursa olsun, mesela şaka yapmayı beceren liderlerini, hep gülerek hatırlamayı da başarmıştır…
Şimdiki lideri hiç hatırlamayacak çünkü şakası da yok ya neyse…
-*-*-
En kötü durumda gülmeyi beceren iki Kıbrıslı Türk, II. Dünya Savaşı’nda Almanlara esir düşmüş…
İngiliz askeriydik ya…
Neyse, oraya, buraya derken, aynı dili konuştukları Yunanistan’a kadar gelmişler…
Coğrafya da biliyorlar…
Meriç Nehri kıyısına dayanmışlar, kendilerine yol gösteren ahbap edindikleri Yunanlı ile kucaklaşıp, nehre atlamışlar.
Yüzerek, Türk kıyısında askerlere teslim olmuşlar.
-*-*-
Askerler almış bunları, çok bozuk bir ağızla Türkçe konuşan ve “İngiliz askeriydik, Almanlara esir düştük, kaçtık, aha şimdi anavatanımıza sığındık, şükürler olsun” demeye çalışan iki kişi.
-*-*-
Türk istihbaratçıları bunlara güvenmemiş.
“Sorgulayalım” demişler.
Bu arada bizimkiler çok acıkmış, kendi aralarında fısıldamışlar, biri istihbaratçıları oyalayacak, öteki bahçeden bir şeyler çalıp yiyecek.
Sonraki öteki aynı işi yapacak.
-*-*-
Tabii istihbaratçılar bunları hem dinlemiş, hem olayın farkındalar.
Karargâha dönünce komutanlarına ya da amirlerine olayı anlatmışlar.
Amir, önce bizimkilerden birini çağırmış ve “Ne çaldın lan?” diye korkutarak sormuş!
Bizimki ilk bağırmada, karnına doldurduğu kirazları masaya dökmüş!
-*-*-
Komutan, çok kızgın, teker teker odaya alıp soruyor: “Kimsiniz ulan siz? Neden yüzerek geldiniz? Neden kimliğiniz yok? Neden kiraz çaldın?”…
Bizimki anlatmaya çalışıyor ama komutanı inandıramıyor…
“Gıbrızlıyık ehendi, İngiliz bizi asker yazdı. Katırcıydık. Alaman esir aldı, kaçtık. Yunanistan’dan buraya geldik”…
-*-*-
Komutan demiş ki, “soyun ulan bunu, çaldığı kirazları tek tek makatına sokun, itiraf edinceye kadar da sokmaya devam edin!”…
Bizimkine daha ilk kiraz giriş yapmadan, kahkahadan geberecek!
Komutan çılgına dönmüş!
“Üç üç sokun kirazları!” diye bağırmış, adam kahkahadan bayılacak!
-*-*-
Komutan dayanamamış!
“Durun, başka sokmayın!” demiş…
Bizimkine dönmüş; “ulan niye gülüyorsun? Çok mu hoşuna gitti?” deyince bizimkisi, kahkahayla karışık, “benim arkadaş hıyar çaldı kumandan ehendi; aklıma geliyor, o yüzden gülüyorum” diye yanıtlamış…
-*-*-
Kıbrıslı budur!
Ne isterse olsun, mutlaka gülecek bir şey bulur!
-*-*-
Mesela, Kıbrıslı, siyaseten hatta ekonomik olarak daha kötü bir dönem yaşamadı.
Nedendir bilmem; çok gülüyoruz…
İnanın, diledikleri faşist yasaları geçirsinler; yine çok güleceğiz…
En azından yasaları geçirecek olan işbirlikçilerin düştüğü durum, çok gülünç olacak…
Kendi insanını, kendi kardeşlerini, kendi vatandaşlarını, kendi arkadaşlarını ama hepsinden önemlisi kendi çocuklarını satanlara sadece gülünür…
Huyumuz kurusun!
Hava sıcak…
Adamın biri, eşini bankadaki işlemi için araçtan indirdi, yan tarafta bekliyor…
Araba çalışıyor, kliması açık ve arabada bir de bebek var…
Eşi ve 5 ya da 6 müşteri, sıcağın altında, bankanın kapısının dışında sırada…
-*-*-
Klimalı arabadaki adam bankanın iç kısmına bakıyor; kimse yok.
Koltuklar bom boş…
Ve içerisi mutlaka serin…
-*-*-
Biraz bekliyor…
Dayanamıyor…
Arabasından iniyor, bankanın kapısındaki bekçiye “maske yasağı kalktı, neden müşterileri bu sıcakta dışarıda bekletiyorsunuz?” diye soruyor.
Bekçi, “talimat böyle, memurlar böyle daha rahat çalışıyor” falan diyor.
-*-*-
Adam, bağırıyor, çağırıyor…
Öteki müşteriler sessiz.
İzliyorlar.
Sonra adam klimalı arabasına dönüyor.
Eşi hala sırada.
Oradaki tüm öteki sıcakta kavrulan ama beklemek zorunda olanlar, “kocanız çok haklı” diyor!
-*-*-
Bana bu olayı anlatan arkadaş, “İşte biz buyuz. İşte Kıbrıslı Türkler!” diyor.
Bilmem anlatabildim mi?
(Bir çok banka bunu yapmıyor ama yapan bankalar vardır, bilginize)
-*-*-
Yıllardır Kıbrıs sorununun federal çözümü şarttır diyorum…
En önde giden “federasyon karşıtı” Kıbrıslı Türkler dahil olmak üzere; “kendi aklıyla düşünen hemen herkes”; “çok haklısın gardaş” diyor.
-*-*-
“Peki ama neden sen de çıkıp bağırmıyorsun?” diye sorduğunuzda da mutlaka siniyorlar…
-*-*-
Meclisi izledim dün biraz…
Hani tüm muhalifleri hapse sokmak için getirmeyi planladıkları yasa değişikliğinin ivediliği sırasında, UBP sıralarında vekillerin tümü, aha tam da böyledir…
Aslında, değişiklik tasarısına kendileri de karşıdır!
CTP’li vekilleri resmen kıskandılar dün.
Çünkü CTP’li vekiller topraklarına, yurtlarına, insanlarına sahip çıkarken, onlar en faşistinden yasaların savunucusu durumuna düşürülmüştü.
-*-*-
İçlerinden biri, “tabanımızın sesi” gibisinden bir şeyler söyledi ki; yalan söylediğini çok iyi biliyordu.
-*-*-
Hatta, mesela aynı UBP’li vekiller, Faiz Sucuoğlu’nun şiddet uygulanarak başbakanlıktan gönderilmesine de karşıydı…
-*-*-
Ses çıkaran tek bir vekile rastladınız mı?
Kesinlikle hayır!
Peki neden?
Huyumuz böyle!
-*-*-
E kurusun gayrı o huyumuz!
“Nerede yaşarsınız arkadaşlar, şaka mı yaparsınız? KKTC değil yasayla Anayasa’yla da kurulmadı. KKTC 1983’te ilan edildi, Anayasa daha sonra onaylandı! Yasayla kuruldu ifadesi sömürge dönemindedir. Hoşnutsuzluk ifadesi de kraliçe içindi… Ne yazdığınızın farkında mısınız? Kendinizden geçtiniz! Yasaklı yayın getirdiniz, bu çağda, kitaptan mı korkuyorsunuz, makaleden mi? Bunlar bu ülkedeki temel özgürlükler ve demokrasiyi yüz seneye geriyi götürür… Biz bu yasayı sizin geçirmenize izin vermeyeceğiz" (Tufan Erhürman)