Kendi elimizle ‘Enosis’; kendi elimizle ‘Kıbrıs  Türk toplumunun yok edilişi’… Kutlarım!

Serhat İncirli

15 Temmuz!
Tam 48 sene önce bugün, ilk işimi kaybettim!
Daha doğrusu, ilk iş yerim “kapandı”!

-*-*-

Vallahi şaka yapmıyorum…
İlkokul biri yeni tamamlamıştık ki yaz tatilinde “çıraklık” tecrübesi ve keyfi söz konusuydu!
Abartmıyorum ama mesela, ustaya çekiç ya da bıçkı istediğinde nasıl uzatmam gerektiğini öğrenmiştim…
Ve hiç unutmadım… 
İyi bir çırak, ustası çekiç isterse, sapını o ustaya uzatır… 
Yaaaa…

-*-*-

Neyse; her sene aynı hikayeyi yazmak gibi olmasın ama 15 Temmuz 1974’te bir sınıf arkadaşımla birlikte, Gaziveren’de marangoz ustası ya da dülger Hasan abinin (Eraslan) yanındaydık… 

-*-*-

Evet 7 yaşında… 
Hayatımda ilk defa o gün, “kum torbası”nın ne olduğunu öğrendim…
Hasan abinin atölyenin çaprazında, Hacı Fahri dayıyla Sısam dayının evlerinin tam orta yerinde bir kum yığını vardı… 
Hasan abi veya bir başkası bize küçük torbalar vermişti ve onlara kürekle kum doldurduk… 
O kum torbalarının ağzı dikiliyordu.
Sonra onları atölyenin damına çıkarıyorduk, biri de yan yana, üst üste, tuğla dizer gibi sıralıyordu… 
Ve o torbaların adı “mevzi” oluyordu…

-*-*-

Ve yine o yaşta, şimdiki aynı yaştakiler bilir mi bilemem ama “Piyade” veya “Baba Piyade” diye bir silah görmüştüm… 
Babamın av tüfeğine benziyordu ama tam aynısı değildi…
Sonra siyah renk daha küçük bir silah dikkatimi çekmişti!
Solinaya da benziyordu ama atının “Sten” olduğu söylenmişti…

-*-*-

Ve torbaları doldurduktan sonra öğle yemeğimizi yiyemeden, eve gönderilmiştik!
İş yerimiz kapanmıştı!
Bizim “ilk iş” olan çıraklık da başlamadan bitiyordu!

-*-*-

Bir de ne var aklımda biliyor musunuz?
Herkes ama herkes, çok endişeli bir şekilde radyo dinliyordu!
Bu kadar çok insanın, bu kadar dikkatli bir şekilde radyo dinlediği başka bir zaman dilimi hatırlamıyorum!

-*-*-

Kimisi elinde küçük bir radyo, kulağına götürmüş dinliyor; kimisi, masanın üzerindeki radyoya doğru kambur olmuş, ne söylendiğini işitmeye çalışıyordu!

-*-*-

Bir karışıklık vardı!
Ve annem hafta sonu beni Limnidi’ye dedemle nenemin yanına göndermeyecekti!
Bir de bu kalmıştı aklımda!

-*-*-

15 Temmuz 1974…
Allah, hayatta olan darbecilerin belasını versin; olmayanların kemiklerini çürütsün!

-*-*-

Amerika’nın oyuna getirdiği bir miktar faşist Yunanlı ile Kıbrıslı Rum; 15 Temmuz 1974’te, “EOKA B” imzasıyla bir darbe yaptılar…
Başlıca hedefleri, Ada’yı Yunanistan’a bağlamaktı (Enosis)…
Kimisine göre de tüm Kıbrıslı Türkleri yok etmek!

-*-*-

Türkiye, 5 gün sonra bu darbeyi gerekçe gösterip, “garantör” sıfatıyla Ada’ya geldi!
Sonuç mu?
Öyle ya da böyle, Ada’nın yasal devleti olan Kıbrıs Cumhuriyeti, Avrupa Birliği çatısı altında bir şekilde birleşti…
Doğrudan Enosis olmadı ama dolaylı anlamıyla yaşama geçmişti…

-*-*-

Peki Kıbrıslı Türkler?
EOKA B’nin tüketmek istediği topluma ne oldu?
Gelin, bu soruya yanıt verin!
Gelin ve deyin ki, “toplumsal varlığımız korundu”…
Gelin ve deyin ki, “muhteşem bir devletin sahibi olduk”…

-*-*-

Sahi, 1974 sonrasında, TMT Yemini’nin en başında vurgu yapılan “Kıbrıs Türkü’nün yaşayış ve hürriyetine, canına, malına ve her türlü anane ve mukaddesatına…” ne oldu?

-*-*-

Kendi elimizle “Enosis”; kendi elimizle “Kıbrıs Türk toplumunun yok edilişi”… 
Bir tek bunu başardınız 1974 sonrasında… 
Kutlarım!

-*-*-

Evet, beş gün sonra, yani 20 Temmuz’da siz de çok masraflı dev törenlerle kutlayacaksınız, “Enosis’i gerçekleştirmeye olan katkınızla Kıbrıs Türk toplumunu yok edişinizi”!


Parasız, iktidarsız, iradesiz! 
Ama eşit ve egemen ha?

Taktım kafayı yahu!
İhaleye bile çıkamayan bir ülke!
Daha doğrusu, kendi ihalelerine, kendisi karar veremeyen bir “devlet”…
Ve “eşit – egemen!”…
Anastasiadis ile Tatar eşit yani!

-*-*-

Çevresi pislikten geçilmeyen!
Plansız – programsız; sırf kumarhanelik oteller kazansın diye denizi kirleten insan dışkıları!
Anastasiadis ile Tatar eşit diyorsunuz?
Öyle mi?
Tatar, hangi otel patronuna, hangi büyük “inşaat yatırımcısı patrona” ceza verdirebilir?

-*-*-

Kendi bakanlarını atayamayan devlet!
Ama eşit ve egemen ha?
Anastasiadis ile Tatar eşit?
KKTC ile KC eşit!

-*-*-

Seçtiği başbakanı, iki tane badem bıyıklı yobaz tarafından tokat maskarasına çevrilmiş; parasız, iktidarsız, iradesiz KKTC!
Ve Kıbrıs Cumhuriyeti ile eşit?
Üstelik de egemen ha?

-*-*-

Dün ortalık karışıktı!
Maliye Bakanı’nın mı yoksa Başbakanın mı Türkiye’deki “torpili” daha güçlü?
Bu soruya yanıt arandı gün boyu!
Başbakanlıkta toplandılar, sarayda toplantı yaptılar!
Sonra Bakanlar Kurulu toplanacaktı falan…

-*-*-

Neymiş?
KKTC, eşit ve de egemenmiş!
Ayıptır söylemesi, Türkiye’den gönderilen iki üç dilbandinin dilediği gibi yönettiği KKTC; Kıbrıs Cumhuriyeti’nin “muadili” değildir!
Bu yüzden, kesinlikle Anastasiadis “siz hele bir kenarda durun, anneniz gelsin” diyorsa, yerden göğe kadar haklıdır!
Siz önce Güzelyurt ve Girne hastanelerini bitirin; Alsancak – Lapta yolunu tamamlayın!
Yakıt hırsızlığından vazgeçin da gene konuşursunuz!

Maraş’ta, 15 Temmuz 1974 öncesinden kalma, neredeyse yarım yüzyıllık bir duvar yazısı… “Yaşasın Enosis” ifadesi sol üstte… Ortada, General Girvas’ın takma adı “Digenis” yazısı karalanmış durumda… Ve en altıa “Makarios” yazılmış…

(Fotoğraf: Serhat İncirli)