Kendi halkının reddettiği yönetimin 'sığıntı' hali

Cenk Mutluyakalı

“Hükümet görevinin başında” dedi, bir başka ülkede!
Görevi aldığı yerde duyurdu, hükümetin devamını…
Bu nasıl bir “sığıntı” hali böyle?

Kendi halkının reddettiği (alt) yönetim, sahibine koştu.
Dostluk, yakınlık, sevgi, saygı başkadır, irade başka!
Demokrasi, halkın, özgürce seçtikleri tarafından yönetilmesidir.

***

El kuklaları vardır, hani bezden yapılır ve içinde bir el olmazsa, yetisiz kalır.
Bez, elini buldu, “görevimizin başındayız” dedi, ağız oynadı, ses tepeden geldi.
Yalan, talan, avanta ve şükran siyaseti ne kadar kimliksiz, kişiliksiz, iradesiz olduğunu yeniden gösterdi.

***
“İki devlet” yalanını söylüyorlar, Türkiye-KKTC ilişkisinde…
Hangi iki devlette, bir “devlet”in işleyişini, öbür devletin başkan yardımcısı ya da büyükelçisi anlatır.
“Başbakan” ya da “Dışişleri” Bakanı, bir başka devletten atanır, hangi iki devlet ilişkisinde, söyler misiniz?

***

Başbakan, Dışişleri Bakanı malum…
Komutan, Türkiye’den atanıyor.
Merkez Bankası Başkanı, Türkiye’den…
Din İşleri Başkanı da…
Sivil Savunma Başkanı, Türkiye’den…
“Mimar” Türkiye’den, “Meclis” yapacak!
Proje, Türkiye’den…
Ercan Havaalanı açılacakmış, eylem planı Türkiye’den…
“Kabul Heyeti” Türkiye’den…

***

Ünal Üstel halk tarafından onaylanmadı.
Kendi partisinde de seçilmemişti zaten…
En son seçimde çifte yenilgi aldı.
Hem katılımla…
Hem sonuçla…
Ankara’ya koştu ve orada ilan etti hükümetin devamını…
Tam bir “alt yönetim” tavrı…

“Buradan Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcımızın yanında da açıkça vurgulamak istiyorum. Hükümetimiz istikrarlı bir şekilde görevinin başındadır. Ve istikrarlı bir şekilde görevinin başında olmaya da devam edecektir.”

Desteğini kendi halkından almamış, sığıntı hali… “İstikrarlı” bir şekilde görevindeymiş… Yolsuzluğun, rüşvetin, yandaşlığın, biçareliğin istikrarı bu… Sokak ortasındaki lambayı yakamıyorsun sen… İmzanı attığın anlaşmayı üç ay sonra görebiliyorsun…

Polisin polise rüşvet teklif ettiği, hemen her bakanlıkta işlerin komisyonla yürüdüğü, bakanların ve vekillerin iş takipçiliğinin nam saldığı, yasa dışılığın tabana yayıldığı, aracı olmadan hiçbir işin yürümediği, kara paranın ve kirli gelirin köpürdüğü bir düzende “istikrar”la övünüyorlar.
 

***

Başbakan olarak ilan ettikleri kişi her birkaç ayda bir önüne koydukları metinden aynı projeleri yeniden ve yeniden okuyarak ayrı devlet yalanını büyütüyor.

Tek bir dünya devleti yüzümüze bakmıyor, Azerbaycan’a dahi resmi temas yapamıyorlar. Siyasi eşitlikle ve irademizle ortağı olacağımız gerçek bir devletle uluslararası topluma katılma ihtimalini ortadan kaldırmak istiyorlar.

Bağımsızlık değil bağımlılığa dayalı kişiliksiz bir ilişkiyi seçiyorlar; Birleşmiş Milletler’in çizdiği çözüm yolundan çıkarak… İlhak inşa ediyor ve dünyanın dışında tutuyorlar bizi… Yoklaştıkça, yoksullaştıkça, köhneleştikçe, kirlendikçe yalan bir oyuna daha sıkı sıkıya sarılıyorlar.

“Geleceğe güvenle ve emin adımlarla yürümeye devam edeceğiz” diyor, uzaktan… Bu şartlarda, geleceğe güvenle bakabilen biri kaldı mı?

“Kıymetli hazirun”

En azından Ünal Üstel’in diline, söylemine, kültürüne uyumlu bir “metin” yazsalar…
“Sayın Türkiye Cumhurbaşkanı Yardımcımız Cevdet Yılmaz, kıymetli hazirun” sözleriyle başlıyor konuşmasına…
Ömründe hiç böyle bir sözcük kullandı mı, Ünal Üstel!
“Hazirun…”
İyice dili damağına karışacak adamın!



“Devlet dediğin…”


Yine Kutlu Adalı’nın sözlerini bağıracağımız günlerden geçiyoruz…
Tam da geçtiğimiz hafta yeniden anmıştık, Kıbrıslı düşünürü…

“Devlet dediğin kuruluşun başı dik olur. Siyasal ve bağımsız erk sahibi olan halkı, nüfusu, başkanı, hükümeti, meclisi, kurum ve kuruluşları olur. Dış denetlemelere, baskılara, dayatmalara bağlı olmaz. Devlet Başkanı, kendi devletini temsil eder. Devlet Adamı, kendi yönetimi altında örgütlenmiş halkına karşı sorumluluk duyar. Ülkesinin değerlerini korur, üretimini başkalarına teslim etmez, tüketici durumuna düşürmez. İnsanını yoksullaştırmaz, göçe zorlamaz, nüfusunu eritmez…”

***

“Sayın Cumhurbaşkanı’nın açıkladığı takvim çerçevesinde” diyor, TC Başkan Yardımcısı…
“Sayın Cumhurbaşkanı” dediği de Erdoğan…
TC Cumhurbaşkanı!
Kıbrıs’a dair takvimi yönetiyor.
Ercan Havaalanı, sosyal konutlar, elektrik…

“KKTC Cumhurbaşkanı” da panayır panayır geziyor, açılış yapıyor, düğün dernek sevindiriyor.

Böyle bir örnek var mı yeryüzünde, bir başka “normal” devlette, böylesi bir yönetim tarzı, varsa, gösteriniz ne olur.


 

Medeniyet (!)

“TC-KKTC” heyetleri!
Masada 23 kişi var, 1’i kadın…
Cinsiyet eşitliği…
Ya da “medeniyet.” (!)