Sistemlerin kendi yarattığı sorunlarla uğraşmasına ya da başka bir ifadeyle sistemdeki tüm enerji ve zamanı, yapılması gereken işe değil de sistemin kendisi tarafından yaratılan sorunların giderilmesi için kullanılmasına kültürel entropi denir.
Entropi, ilk kez fizikte (termodinamiğin ikinci yasasında) tanımlanmış, oradan da psikoloji ve sosyolojinin kullanım alanlarına girmiştir. Entropi, yapılması gereken işin dışında harcanan boşa gitmiş enerji miktarıdır. Kısacası bir sistemdeki düzensizliğin ölçüsüdür. Daha açık bir şekilde söyleyecek olursak, entropiniz ne kadar büyükse boşa harcadığınız enerji de o denli büyüktür demektir.
Ne yazık ki, ülkemizi oluşturan birçok sistemde kültürel entropi, her geçen gün giderek artıyor. Ve yine ne yazık ki bunun en önemli nedenlerinden birisi de geleneksel yapıya sıkı sıkıya bağlı olma halidir. Tıpkı eğitim sistemimizde olduğu gibi…
Kıbrıs Türk Eğitim Sistemi, her geçen gün daha da derinleşen bir dizi karmaşık sorunla karşılaşmaktadır. Dahası bunların büyük bir kısmı, gelenekçi anlayıştaki sistemin kendi yarattığı sorunlardır. Bu sorunların temelinde;
- plansız uygulamalar,
- uyumsuz ve etkisiz çalışan siyasi kadrolaşmanın yarattığı bürokratik aksamalar,
- ekonomik kaynakları verimli kullanamama,
- çağdaş eğitim ve yönetim kuramlarını sisteme entegre edememe
- ve eğitim bilimi ilkeleri yerine siyasi kaygılarla karar alma yatmaktadır.
Ekonomik koşulların giderek zorlaştığı ve daha da zorlaşacağı bu dönemde sistemlerin insana dair anlamlı kazanımlar ortaya çıkarması, o sistemin değişim ve dönüşüme olan yatkınlığı ile yakından ilişkilidir. Bu nedenle yapılması gereken en önemli şey, kıt kaynaklarımızı akılcı bir biçimde planlamaktır. Tüm enerjimizi, zamanımızı ve kaynaklarımızı kendi yarattığımız sorunlarla uğraşmak için değil, gerçekten bireysel ve toplumsal hedeflere ulaşmak için kullanmalıyız. Bunun için de yapılması gerekenler şunlardır:
- Öğretmene daha çok yatırım yapmalıyız. Öğretmenlik meslek statüsünü yükseltecek uygulamaları işe koşmalıyız…
- Öğrencilerimizi baş döndürücü hızla değişen dünyanın ortaya çıkardığı yeni ihtiyaçlara göre eğitmemiz gerektiğini fark etmeliyiz. Onlara eleştirel düşünme, problem çözme, ekip çalışması, girişimcilik, medya okuryazarlığı gibi 21. Yüzyıl becerilerini kazandıracak yapılar kurmalıyız…
- Mesleki eğitimi işe koşmalıyız: Yaşam boyu eğitim yaklaşımıyla, mesleki teknik öğretim ve çıraklık eğitimi desteklenmeli, mezun takip sistemleri ve Mesleki Yeterlik Kurulu’nu kurmayı başarmalıyız...
- Bugüne kadar hiç önemsemediğimiz diğer kesimleri fark etmeliyiz: Yabancı uyruklu ve göçmen aile çocuklarının ihtiyaçlarını görebilmeliyiz. Bir yandan eğitime çok kültürlü bir anlayış kazandırırken diğer yandan da bu öğrencilere yönelik “destek programlarını” sisteme entegre etmeliyiz…
- Yeni bir eğitim-öğretim anlayışına sahip olmak için gerekli mekanizmaları kurmalıyız: Dersleri durağan bir bilgi yığını, öğrencileri de bu bilgi yığınının aktarılacağı bir kitle olarak görmekten vazgeçmeliyiz. Onları sınavlarda yüksek not alması gerekenler olarak değil, bilim insanı, edebiyatçı, yazar, şair, ressam, müzisyen, mühendis ya da konusunda uzman bir araştırmacı olarak görebilmeyi başarmalıyız.
“Bütün bunlar iyi güzel de eğitim tatilde” dediğinizi duyar gibiyim… Bu tatilin öğrenciye yönelik olduğunu unutmadan, eğitim sistemine yön verenlerin esas çalışma zamanlarının tam da şimdi olduğunu fark etmelerini bıkmadan usanmadan hatırlatmalıyız... Evet zor olacak, evet sorunlarla, sıkıntılarla karşılaşacağız ama başka da çözümü yok gibi…
Buraya Dikkat
En Büyük Öğrenci Grubu: Kararsızlar
OECD tarafından yayımlanan ‘Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı (PISA) raporunda 72 ülkede 15 yaş düzeyindeki öğrencilerin matematik, fen bilimleri ve okuma alanlarındaki performanslarını yer aldı. Bununla birlikte okul, öğretmen, öğrenme durumları ve kariyerleriyle ilgili de birçok nitelikli anket çalışması yapıldı. Öğrencilere, “ileride hangi mesleği yapmak istedikleri” de soruldu.
Buna göre yaklaşık %10’u doktor olmak istediğini söylerken, bunu %8’le öğretmenlik ve %4‘le avukatlık takip etti. Ne var ki en büyük grup kararsızlar oldu. Hangi mesleği yapmak istediklerine karar veremeyenlerin oranı %15 oldu. PISA raporuna göre 72 ülkedeki lise öğrencilerin en çok yapmak istediği meslekler ve tercih edilme oranları şöyle:
- Kararsızım %15
- Doktor %10
- Öğretmen %8
- Avukat %4
- Psikolog, Polis, Sağlık çalışanı %3
- Mimar, Mühendis, Veteriner, Sporcu %2