Kıbrıslı Türkler açısından “Kıbrıs Türk Federe Devleti” ilk ayrı devlet denemesiydi.
Bugünkünden daha iyiydi (!)
***
"KKTC" geri bir adım oldu.
Kıbrıs Türk Federe Devleti ile kıyaslandığı zaman ortada somut tek bir kazanım ya da ilerleme yoktur.
Ciddi kayıplar vardır buna karşılık...
Kıbrıs Türk Federe Devleti'nde uluslararası temaslar yapılabiliyordu.
Hem spor hem de ticarette…
Türkiye’nin anlı şanlı takımları adaya gelebiliyordu örneğin…
Güneye değil yalnızca…
Kuzeye de…
Şimdiki gençlere, “Biliyor musunuz, Fenerbahçe Girne’de, Türk Ocağı Limasol’la maç yapmıştı” dediğimiz zaman…
Şunu da eklemek gerekiyor: “KKTC’den önceydi.”
***
"KKTC" aslında bir müzakere pozisyonu gibi sunulmuştu ve güya "federal çözüm"e katkı sağlayacaktı.
Kuruluş bildirgesindeki bu ifade duruyor hâlâ!
***
Kıbrıslı Türklerin ilk “kurucu meclis” binası ne oldu dersiniz?
Hani milli mücadeleye saygı gereği böyle yerler "müze" yapılır ya…
Ulusal Birlik Partisi’nin merkezine dönüştü (!)
O tarihi bina henüz “parti”ye dönüşmemişken ve henüz "cumhuriyet" ilan edilmemişken, altında Barclays Bank'ın şubesi de vardı.
"KKTC"nin özeti de böylece çıktı ortaya...
“Kurucu Meclis” binasının “işgali” ile taçlandı, ada yarısının siyasi kültür mozaiği!
Dünyalı ne varsa da uzaklaştı bizden…
***
50 senedir “ayrı devlet” iddiası var ve Oruç Aruoba’nın şiiri güzel anlatır bu deneyimi…
Her sene yinelerim dizeleri…
Şair elbette “KKTC” için yazmamıştır.
Böylesi bir iddia şiire hakaret olur hatta…
Yine de çok iyi anlatır…
…
Kendi yönünü bulamayan kişi için,
‘yol’ yoktur- bir sürüklenmedir
bütün `yürüme`si…
Kendi yolunu bulamayan,
bütün yolları boşuna yürür.
…
***
50 sene “ayrı devlet” iddiası ile çürütüldü.
O boşuna yürünen yollarda dünyadan biraz daha uzaklaşırken, ilhak siyasetine biraz daha yakınlaştık.
Toprak üleştik, ganimet paylaştık, yurt yitirdik.
“KKTC” kendini ve yönünü bulamasa da…
Kimileri yolunu buldu, köşeyi döndü…
***
Kıbrıslı Türkler tarih boyunca başkalarının aldığı kararlara göre yaşadı.
Karar verici olamadı.
Bunu başarmak için de özlü bir cesaret ve irade koyamadı ortaya…
Çoğunlukla karar vericilerin suyuna gitti, onlara yarandı; bireysel menfaatlerle yetindi, toplumsal kazanımlar için bedel ödemeyi göze almadı.
Böyle bir hüzünlü hakikat var sırtımızda…
Toprağı ve mülkiyeti ihtilaflı, demokrasisi kusurlu, iradesi kayıp bu kısıtlılık halinden kurtulamıyor Kıbrıslı Türkler...
Kıbrıslı Türkler azalırken giderek, Kıbrıs Türkü geliyor yerine…
***
Niyazi Kızılyürek hocamızın saptamasıyla, Kıbrıslı Türkler bir yıldönümünde daha Kıbrıslı Rumlarla devlet, Türkiye’yle yurt kavgası içindedir.
Bir yanda Kıbrıs’ta devleti ele geçirerek Kıbrıslı Türkleri yersiz yurtsuz bırakan Kıbrıslı Rumlar, diğer yanda adanın kuzey coğrafyasını kendinin kılmak isteyen ve Kıbrıslı Türklerin yurt hakkına saygı göstermeyen Türkiye…
İşte böylesi bir ortamda “dünyasızlığı” anlatıyor KKTC!
Siyasi, ekonomik ve kültürel anlamda tam bir “biat” toplumuna dönüştü Kıbrıslı Türkler…
Birer birer kurumlarını yitirmeye başladı.
Yabancılaştı ülkesine…
Nüfusunu da yitirdi, değerlerini de…
“Türkiye Cumhuriyeti Lefkoşa Büyükelçiliği” yönetimin mutlak ortağı hatta sahibi haline geldi. Ankara’ya sorulmadan nefes alınamaz oldu. Dünyadan uzaklaştıkça uzaklaştı Kıbrıslı Türkler…
Bunun için “bayram” yapıyor ve tebrik kabul ediyor şimdi…
***
“KKTC”yi tanıyan tek ülke var.
O ülke Türkiye…
Kıbrıs’ta ayrı devleti yasaklayan anayasanın garantörü!
Kıbrıslı Türklerin yönetim macerası
- 1943 - Kıbrıs Adası Türk Azınlık Kurumu (KATAK)
- 1949 - Kıbrıs Türk Kurumları Federasyonu (KTKF)
- 1960 - Kıbrıslı Türkler ilk kez (ve son kez) dünyanın tanıdığı bir devletin kurucu ortağı oluyor: Kıbrıs Cumhuriyeti
- 1963 - “Kıbrıs Türk Genel Komitesi.”
- 1967 – “Kıbrıs Geçici Türk Yönetimi.”
- 1971 – “Kıbrıs Türk Yönetimi”
- 1974 – “Otonom Kıbrıs Türk Yönetimi”
- 1975 - “Kıbrıs Türk Federe Devleti” (KTFD)
- 1983 – “Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC)”