İnsanlar farkında!
Denize akan lağımın, engellinin yerini işgal eden aracın, karısını müdür yapan baş denetçinin, güneyde ucuzlayan elektriğin, ana karada yükselen gericiliğin, kamusal sağlığı tüccarlaştıran zihniyetin, eğitimi çökerten pespayeliğin farkında...
Tepki de veriyorlar.
Ses çok, bedel ödeten eylem yok.
Söylenme hali!
Ve sonra unutuyorlar.
***
Ama daha nahoş bir gerçeklik var.
Hemen herkes “kendisi dışında” farkında!
Haksızlığı, adaletsizliği, ilkesizliği, kuralsızlığı gönül rahatlığıyla eleştiriyor, öfkeleniyor, dünyaya bahşedilen yeni medya düzeni önünde deşifre ediyor.
Eşitlik, hakkaniyet, liyakat, adalet, yasa, hukuk gibi kavramlar “başkasında” aranıyor.
“Fesat, kıyak, makam” ötekiyse batıyor.
Oysa sahip olduğunu kendine yakıştırıyor.
Böylesi efkarlı bir “kolaycılık” var.
Bir diğerinin ayıbına yoğunlaşmak, kendininkini örtmek gibi!
***
Kimseler kendi sahip olduklarını sorgulamıyor, kendi adaletsizliğini deşmiyor!
“Ben bu göreve fırsat eşitliği içerisinde ve yarışarak mı geldim” demiyor!’
“Hiç mi haksız kazancım yok benim” diye sorgulamıyor!
“Ayıp ettim” yaftasını sağa sola iliştiriyor ama kendi boynuna asmıyor!
***
“Yakan top” oyunu oynuyoruz cümbür cemaat. “Öteki”ne dokunarak saf dışı ediyoruz.
Yeterlilik, bilgi, hakkaniyet arıyoruz.
Adalet, eşitlik, saygı yoksa vuruyoruz.
Açgözlü, egolu, hırslı, bencilse kızıyoruz.
“Uzağa” bakıyor, “yakını” görmüyoruz.
***
Değişim ya da dönüşüme dair umudumuz çok az ve kimselere güvenmiyoruz ya!
Sebebi açık aslında.
Kendimizi bilmek!
O çevremizdeki yüzlercesinden, binlercesinden, on binlercesinden biri olduğumuzu...
Bu “düzen”de bir yerimiz var!
Ne kadar gizlemek istesek de var.
Ne kadar örtsek de var.
***
Kendimize “kondurmayız.”
Masumlaştırırız mutlaka.
Ve biliriz.
Memleketi “onlar” kirletti.
Bir diğeri...
Ne güzel bir rahatlık ki, herkesin var bir “öteki” !