“Kendine yetebilen bir ülke değiliz”

YENİDÜZEN’e konuşan Armar Group Direktör Yardımcısı Zeynel Abidin Arar, hem ekonomiyi yorumladı, hem de şirketin faaliyetlerini anlattı.

Armar Group’un Direktör Yardımcısı Zeynel Abidin Arar, ekonomik olarak kendimize yetebilen bir ülke olmadığımızı ve çarkların dönebilmesi için adanın bir an önce turist ve öğrencilerin gelebileceği altyapıya kavuşturulması gereğini dile getirdi.

Ekonomi çarklarının yürümesi için her ayağa ihtiyaç duyulduğunu dile getiren Arar, ekonomide her şeyin birbirine bağlı olduğunu ifade etti. Döviz konusunda yaşanan hareketliliğin ekonomide ciddi sorunlara yol açacağının altını çizen Arar, turizm dönemini kaçırdığımızı ancak eğitim dönemini kaçırmamamız gerektiğini dile getirdi. Ekonominin bir an önce canlanması için öğrencilerin ülkeye dönüş yapması gerektiğini ifade etti.

Armar… 1993'ten bugüne…

Armar Group’u tanıtan Armar Group Direktör Yardımcısı Zeynel Abidin Arar,  “Armar Group’un başlangıcı 1993’de Murat Arar’ın Murat Elektronik olarak ticaret hayatına başlamasına dayanıyor. Daha sonra şirketleşmemiz ve limited olmamız ve Armar Group ismine dönmemiz 2005 yılına kadar geçen süreçte oldu” şeklinde konuştu.

“Bu süreç içerisinde Armar Limited olarak, Armar Elektronik Sistemi Limited olarak, ticari hayatımıza devam ettik” diyen Arar, aslında önceden servis hizmeti veren bir firma olduklarını dile getirdi. “Zaman içerisinde, müşterilerden gelen talepler üzerine ürün de tedarik etmeye başladık ve 2005 yılına gelindiğinde ithalatçı pozisyonuna geçtik” diyen Arar, şu anda hem ürün ithalatı yaptıklarını hem de servis hizmetleri verdiklerini dile getirdi.

“Adanın servis konusunda en büyük teknik kadroya sahip olan firmasıyız”

“2005 ile birlikte Türkiye’nin ve Dünya’nın bilindik, güçlü markaları olan Tepe Home, Grundig, Blomberg, Goldmaster, yatak üreticisi Butaş gibi markaların distribütörlüğünü de aldık. Arçelik ve LG markalarının merkezi klima sistemleri distribütörüyüz. B&B markası olarak mobilya üretimine de 2 yıldır geçmiş bulunmaktayız. Şu an kendimize ait mobilya üretimi yaptığımız bir tesisimiz de var. Kendi mobilyalarımızı da üretiyoruz. Hem ülke ekonomisine katkı olsun hem istihdam sağlamak amacı ile hem de üretime katkı olsun. Şu anda 110 civarında bir personel sayımız var Armar Group olarak. Adanın servis konusunda en büyük teknik kadroya sahip olan firmasıyız. Biz markalarımızdan ziyade yerinde ve zamanında servisimiz ile övünüyoruz. İnsanlar da bizi zaten öyle bildi, öyle tanıdı. Bizi bu gelişmeye ve büyümeye de müşterimizin talepleri itti. Başta araçlara ototeyp takan bir firmaydık. Daha sonra ototeyp satmaya başladık. Müşteriden ‘keşke beyaz eşya da satsanız, sizden alsak’ talebi gelince beyaz eşya sektörüne giriş yaptık. Klima talebi de müşteriden geldi. Klima getirmeye başladık.

Burada özellikle otel, hastane ve merkezi sistemlere ihtiyaç duyulan yerler ile klima soğutma sistemleri işi de yapıyoruz. Bu da çok eskiye dayanan işlerimizden bir tanesi aslında. Adada Lefke Avrupa Üniversitesi kurulduğu zaman hazırlık binasının klima sistemlerini biz kurmuştuk. Birkaç tane sektör ile yürüyoruz yani şu anda. Klima, beyaz eşya, mobilya ve parke sektöründe de Eger ve Harmoni Floor markalarının distribütörlüğünü elimizde bulunduruyoruz. Günümüzde ihtiyacımıza göre, genelde kendi sektörümüze paralel sektörler üzerine ilerleyerek yolumuza devam ediyoruz.”

“2020 ile pandemi devreye girince, online satışa geçtik”

İnternet sitesinin altyapısını 2012 yılında hazırladıklarını dile getiren Arar, “Armarshop.com olarak sitemizi devreye soktuk ve o günden bu güne kadar ürünlerimizin hem görsellerini hem fiyatlarını hem de özelliklerini bu site üzerinden müşterilerimiz ile paylaştık” şeklinde konuştu. “Ancak bu siteyi satış noktasına ilerletmemiştik çünkü biliyorsunuz küçük bir ada ülkesiyiz. Özellikle beyaz eşya ya da benzeri ürünlerde insanlar ürünü yerinde görmek hatta tabiri caizse ürüne dokunmak istiyor” dedi.

Arar internet sitesi hakkındaki konuşmasını şu şekilde devam ettirdi,

“Bu nedenle siteyi sadece tanıtım amacıyla kullanıyorduk. Herhangi bir müşterimiz bizi internet üzerinden araştırdığında, girip siteden ürünün özelliklerini, çeşitliliğini, detaylarını görebiliyordu. Aklına yatan, beğendiği bir ürün olduğu zaman mağazaya gelerek yerinde görüp alıyordu. Ancak 2020 ile pandemi devreye girince, bizim sektör için konuşuyorum, ilk online alışveriş sistemine geçen biz olduk. Çünkü zaten bizim alt yapımız 2012’den beri hazırdı. Pandemi sürecinde bazı özel izinler ile ürünleri müşterilere ulaştırdık. Elimizden geldiğince, zaruri ihtiyaç olan ürünleri müşterilerimize ulaştırmaya çalıştık. Özellikle buzdolabı ve çamaşır makinesi elzem ihtiyaçtı. Devletten, kaymakamlıktan alınan kişiye özel izinlerle bu ürünleri kendilerine ulaştırdık. O dönemde site üzerinden alışverişte bir artış yaşandı. Aslında biz çok da umutlu değildik ama bir artış yaşandı. Yine de bugün gelinen noktaya baktığımızda, tekrar eskiye dönüş yaşandı. Sitemiz hala aktif ve hala alışveriş yapılabiliyor ama tüketici web sitesi üzerinden alışveriş yerine yerinde alışveriş yapmayı tercih ediyor.

“Müşteriler mağazadan alışveriş yapmayı tercih ediyor”

Alışkanlıklara geri dönüldü. Alan var mı? Evet, haftada birkaç tane online satışımız oluyor. Ancak çoğu müşteri ürünleri mağazalardan almayı tercih ediyor.

Oysa Türkiye’de bu iş patladı pandemi döneminde. Grundig ve Goldmaster markalarından örnek vereyim. Hiçbir teknomarkette Grundig marka televizyon kalmadı. Goldmaster’dan küçük ev aletleri siparişlerimiz vardı, ellerinde kalmadığı için hepsini iki ay ötelediler. Tüm stoklar satılmıştı çünkü. Türkiye’de internet üzerinden alışverişe inanılmaz bir talep oldu. Tabi Türkiye’de kargo firmalarının aktif bir şekilde çalışmasının da etkisi oldu diye düşünüyorum. Biz mesela küçük ürünlerimizi teslim etme yoluna gitmedik o dönem. Çok elzem bir ürün değilse… Ama Türkiye’de kargolar çok aktif bir şekilde çalıştığı için ve tabi bir de onlar hiç kapanmadığı için, ciddi faydasını gördüler. Burada bir iki firmanın bu konuda başarılı olduğu noktalar oldu. Ancak sektörel bazda düşündüğümüzde çok da etkili bir şey olmadı internet üzerinden satış.

Biz hala, özellikle reklamlarımızda, görsel basında, internet sayfamızdaki reklamlarda armarshop.com’a özellikle vurgu yapıyoruz ve siteye giren kullanıcımız da çok fazla ama ürünü satın almaya gelince, nokta mağazada konuluyor.

Ama bu iş Dünya’da çok başka bir yerde tabii… Şu anda en çok kar eden şirketlere bakacak olursanız hepsi internet bazlı şirketler. Bizde biraz daha zaman gerekecek sanıyorum bunun için.”

“2020’den beklentilerimiz çok yüksekti, 2019’u arar olduk”

Güncel ekonomiyi ve pandemi döneminde ekonomideki dalgalandırmaları değerlendiren Arar, “Pandemi dönemini kimse beklemiyordu. 2020’de böyle bir şey olabileceğini kimse öngörmüyordu” şeklinde konuştu.

“2018’de ciddi bir döviz krizi atlattık Türkiye ve Kıbrıs’ın kuzeyi olarak. Biz, tüm özel sektör olarak, 2019’da bu döviz krizi yaralarını sarmaya başlamışken 2019 sonlarına doğru Çin’de başlayıp Mart ayında bize ulaşan yeni bir krizle karşı karşıya kaldık. Aslında bizim 2020’den beklentilerimiz çok yüksekti ve maalesef bırakın yüksek beklentileri biz 2019’u arar hale geldik” dedi.

“Ekonomik sorunlar insanları giriş segmenti ürünlere ve eldekini tamir ettirmeye yöneltti”

“Kendi sektörüm adına konuşacak olursam, bu dönem düğünlerin de yapılamaması ciddi bir kayba yol açtı” diyen Arar, “İnsanlar da ürün seçerken mecburen ekonomik sıkıntılardan dolayı, daha az fonksiyonel, daha giriş segmenti ürünler talep ediyor. Giriş segmenti ürünlere talep artınca, orta ve üst segment ürünler stoklarda kaldı” ifadelerini kullandı.

Arar, “Giriş segmenti ürünlerin tedarik aşamasında da sıkıntılar yaşandı. Talep artınca arzında sıkıntı yaşandı. Pandemi nedeni ile tedarik sorunu baş gösterdi”  şeklinde konuştu.

Çin’de yaşanan aksamanın ekonomiye ve tedariğe etkisini ele alan Arar, “Üreticilerde bir farklılaşma yaşandı, beklenmeyen zamanlarda beklenmeyen talepler ortaya çıktı. Bu gibi sorunlar yaşandı. Dövizin ve faizin artması, insanların maaşının her ay erimesi, talebi giriş segmentine yöneltti. Hatta Kıbrıs’ta daha önce olan ‘tamir ettireceğime yenisini alırım’ düşüncesi değişti. Ürün tamirlerine talepte artış yaşandı. Ekonomik durumu buradan da algılayabiliyoruz” dedi.

“Biz aslında krizlerin çeşitli varyasyonlarını gördük ama böyle bir krizle hiç karşılaşmadık”

Ülke olarak krizlere alışkın olduğumuzu dile getiren Arar, “Hatta Türk insanı olarak krizlere alışkınız demek daha doğru olur. Bizim ticaret hayatımız 1993’te başladıktan sonra 1995 krizini gördük, 2001 bankalar krizini gördük, 2005 krizini, 2008 küresel ekonomi krizini gördük… 2018’de yine bir döviz krizi yaşandı. Biz aslında krizlerin çeşitli varyasyonlarını gördük ama böyle bir krizle hiç karşılaşmadık” ifadelerini kullandı.

Arar sözlerine şu şekilde devam etti,

“Bu konuda tabi ki bir suçlu aramak doğru bir tavır olmaz. Biz de, hükümet de, halk da acemiydi bu konuda. Ama gönül isterdi ki halkın iki aylık kapalı dönemde gösterdiği özveri boşa gitmesin. Bu dönemde keşke tüm siyası partiler güzel bir siyasi birliktelik yakalasa ve bu işin üstesinden daha güzel gelebilseydi.

“Kredi paketleri açıldı ama krediye ulaşmakta çok zorlandık”

Günün sonunda özel sektör sonuç odaklıdır. Bir gün öncesini referans alırız ama dönüp bakmayız. Önümüze bakmak zorundayız. Güzel atılımlar da oldu, gecikenler de oldu. Birincisi, hükümet bankalar konusunda çok hızlı harekete geçti. Ancak hızlı hareket edilince özel sektördeki bazı firmalar bunu kötü niyetle kullanmaya başladı. Örneğin çek uzatmaya 90 günlük süre verilince, belki hükümet iyi niyetli bir yaklaşımda bulundu ama bir anda bunu parası olup da ödemeyen, ekonomiye katkısı olmayan firmalar da ortaya çıktı maalesef. Orada belki o hata görülüp daha hızlı bir müdahalede bulunulabilirdi. Akabinde Merkez Bankası üzerinden kredi kullanımı için 2 adet paket çıkartıldı. Bu paketlerde de şöyle bir sıkıntı oluştu; daha çok kişiye paydayı bölmeye çalıştılar, daha çok şirkete ulaşmaya çalıştılar ve bu doğru bir yaklaşımdı ancak firmaları evrak yoğunluğuna boğdular. İnanılmaz prosedürler ve evrak işleri ile firmaları yordular. Bizim gibi birkaç firma bir kısmını kullandı bir kısmını da banka işleri ile uğraşmamak için kullanamadı. Şöyle düşünün; biz sektör olarak bir yandan piyasayla mücadele ediyoruz. Bir yandan işimizi çevirmeye çalışıyoruz. Bir yandan alacaklarımızı ne süreçte, nasıl alacağımız, ne kadar gecikme yaşanacağı gibi sorunlarla uğraşıyoruz. Kredi paketleri açıldı evet ama krediye ulaşmakta çok zorlandık. Kullanamayan çok insan oldu. 1 milyarlık bir paket açıklandı. Sonra 1,5 milyara çıkartıldı. Günün sonunda kullanılan rakam 420 milyon TL idi. Piyasanın bu paraya ihtiyacı yok muydu ki geriye kalan rakam kullanılmadı? Vardı. Neden kullanılmadı? Ulaşılamadı. Şartlar zorlandı. Şu an için üçüncü bir paket söz konusu.”

“Ekonomimizin %90’ı ithalatçı firmalar üzerinden yürüyor”

Firmaların büyüklüğüne veya küçüklüğüne göre başka sıkıntıların da oluştuğunu dile getiren Arar, “En büyük sorun, bu paket ile amaçlanan parayı içeride tutmaktı. Bu paket, parayı içeride tutarken, insanların bu dönemde hem devlete olan hem istihdam ettiği personellere olan yükümlülükleri yerine getirmesi hem de imalatçılar için, alacakları ham madde ile ilgili bir paketti” dedi. “Peki, bu ülkede imalat sektöründe çalışan ne kadar firma var? Ne kadar ithalatçı firma var?” diye sordu.

Arar, “Bizim ekonomimizin %90’ı ithalatçı firmalar üzerinden yürüyor. İmalat sektöründe çalışan firmaların çoğu da zaten önünde bir satış varsa, o satışa bağlı olarak ham maddesinin belirli bir kısmını önceden ödemiş oluyor. Ham maddesi zaten tedarik edilmiş. Burada, o kalem üzerinde hem Ticaret Odası olarak hem de sektörel bazda gerek medya ortamında olsun, gerek hükümete doğrudan iletme çabası ile bu paketin genişletilmesi gerektiğini dile getirdik” ifadelerini kullandı.

 


“İthalatçılar tamamen öksüz bırakıldı”

Biz özel sektör olarak ‘biz bu parayı alalım, bankalara olan kredi borcumuzu başka bir kredi ile ödeyelim’ demiyoruz. İstediğimiz bu değil. İstediğimiz, yurt dışından getirtmiş olduğumuz ürünlerin ödeme vadeleri geldiğinde firmalara para öderken krediye ulaşabilelim. Ama ulaşamadık. Neden? Ham madde kapsamına girmiyor çünkü. Oysa bir madde daha eklenerek bu paket genişletilebilir ve bu sorun çözülebilirdi. Çözülemeyince biz ne yaptık? Siparişleri azalttık. Daha az ödeme yapabildiğimiz için daha az ürün alabildik. Bazı firmalar ödeyemedi.

Ekonomimiz dört bacaktan oluşuyor. Turizm, eğitim, üretim ve ithalat. Biz hiçbir zaman turizmin bizimle bir alakası olmadığını dile getiremeyiz. Eğitim sektörü ile bağlantımız yok diyemeyiz. Biz hepimiz birbirimize bağlıyız. Turizm canlı olacak ki gelen turist nedeni ile otellerde ihtiyaç doğacak, biz o ihtiyaçları karşılayacağız. Öğrenci gelecek, yurt kiralayacak, daire tutacak. Onların ihtiyaçları doğacak, onları gidereceğiz. İmalatçı gerek oteller, gerek öğrencilerden kaynaklı olarak üretim yapacak. İthalatçı onların eksiklerini tamamlamak için yurt dışından ürün getirecek. Bu böyle bir döngüdür. O zaman bu yardımı sektörel bazda ayırabilirlerdi ama ithalatçılar tamamen öksüz bırakıldı.  Bu, bize sadece iç piyasadaki iç satışlar için verilen bir destek paketine döndü. Bu da son derece yetersiz kaldı.

Ticaret Odası olarak çok dile getirdik. Ticaret Odası Yönetim Kurulu’nda da bilgilendirme yaptık. Hem bireysel hem Ticaret Odası olarak hükümete ve Merkez Bankası’na durumu izah ettik. Ancak bir sonuç alamadık. Bu paketler piyasaya biraz nefes aldırdı mı? Evet. Yeterli oldu mu? Hayır”

“Ekonomik olarak kendi kendimize yeten bir ülke değiliz”

“Bu yıl turizmi pas geçtik. Pandemi hastanesi için 15-30 gün arası rakamlar söyleniyor. Eğitimle ilgili ortada net bir şey yok. Öğrencilerin gelip gelmeyeceği belli değil. Üniversiteler online eğitimle ilgili açıklamalarda bulundu. Esnaf için çok zor bir durum. Yurdu olanlar için zor bir durum. Dairesi olanlar için ekonomik sıkıntı yaratan bir durum. Benim de yurdum var, şu an tüm yenilemeler durdu. Öğrenciler üniversiteleri bekliyor. Dersler online olacaksa gelmeyeceklerini söylüyorlar. Bu öğrencilerin kontrollü bir şekilde getirilerek bir şekilde piyasada hareketi arttırmamız gerek. Ekonomik olarak kendi kendimize yeten bir ülke değiliz biz. Kıbrıs’ın güneyinden de insanlar gelip alışveriş yapacak, Türkiye’den de gelecek, öğrenci gelecek… Biz bu şekilde ayakta durabiliyoruz. Zaten ekonomimiz pandemi öncesinde de güllük gülistanlık değildi. Ortak bir çabayla daha iyi ne yapabiliriz ona odaklanmamız gerekir”

Röportaj Haberleri