Öyle büyük beklentilerim filan yok artık, umudum kalmadı.
Küçük çözümler de olsa olur.
Mesela liderler müzakere ediyor ya!
Mülkiyet!
Toprak!
Garantiler!
Güvenlik!
50 senedir yahu, 50 sene!
Müzakere de müzakere.
Bu toplum bunaldı artık bu gündemlerden.
Olmadı, hiçbir şey olmadı.
Dedim ya; öyle büyük beklentilerim filan yok artık, umudum kalmadı.
Günün birinde olursa iyi olur, günün birinde…
Ama küçük çözümler mutlu edebilir beni.
Mesela bu hafta liderler “yoğunlaştırılmış” müzakerelerde “Kermiya sorununu” görüşsünler!
6 saat, 10 saat!
Ve çözsünler bu barikattaki geçiş rezaletini.
Mesela daha fazla kabinler olsa, yol-barikat 200 metre genişlese, kartlı geçişlere imkan veren teknik altyapı ile donatılsa kapı, olmaz mı?
Uzayıp giden kuyruklar tarihe karışsa.
Barikattan geçmek eziyete dönüşmese artık.
Liderler ilk müzakereyi buna ayırsın bence, bir çırpıda çözülsün bu rezalet.
Haftaya mı?
Haftaya da “sigortalar meselesini” ele alsınlar!
Bir tarafta başka sigorta, diğer tarafta başka!
Boşu boşuna para!
Sigortacılar da katılsın “yoğunlaştırılmış” müzakereye…
Her iki taraftan sigortacılar.
Liderler de bu görüşmede çatır çatır pazarlık etse.
Ama bu görüşmenin de sonunda “sigorta sorununda çözüm” sonucu çıksa, fena mı olur?
Diğer hafta mı?
Konumuz çok…
Fena mı olur?
Müzakerelerde yeni yeni başlıkları ele almaya devam etse liderler.
Bıraksalar mülkiyeti, garantileri, toprağı!
Yeni barikatların açılması için “yoğunlaştırılmış” müzakereler yapsa keşke!
Lefkoşa’ya 5 yeni geçiş kapısı için 2022 yılı sonuna kadar sözleşse liderler!
Ve bunun için ciddi ciddi çalışsa, iki tarafın belediyeleri de ortak olsa bu sürece, kötü mü olur Allah aşkına?
Ya da iki toplumun geçiş yapabileceği, Kermiya’daki askeri bölgeyi bir barış parkı yapmak için yeni bir müzakere başlasa örneğin!
Yemyeşil o alana hem kuzeyden hem de güneyden geçişlerin yapılabileceği, büyük dinlence alanlarının olduğu bir merkez park projesi için 2 ay yoğun müzakere etse liderler olmaz mı?
Bu 2 ayın sonunda başkente güzel bir park kazandırsak, ‘BARIŞ PARKI’, fena mı yani?
Yeni yeni müzakere konuları ele alsa artık liderler.
Ve bu örnekler günden güne çoğalsa…
Her yeni haftaya günlük çözümlerle başlasak!
Hayatımıza dokunan, savaş nedeniyle günlük yaşamımızı çatışma-ayrılık koşullarına göre düzene sokan bu eski düzenleri yenisi ile değiştiren bir müzakere süreci olsun bu…
Mülkiyet, toprak, garantiler, güvenlik, yönetim teknik ekipler tarafından görüşülmeye devam etse…
Ama artık Kıbrıs sorunu denen bu çirkinliğin hayatımıza kötü yansımalarını olsun silmeyi müzakere etmeye başlasak, daha iyi olmaz mı?
Kardeşim Stelios!
Kelimeler boğazımda düğüm…
Ne desem, nasıl söylesem bilmiyorum be Stelios.
O paslı dikenli teller aralandığında başlayan serüvenin böylesi acı biteceğini hiç düşünmemiştim.
O yıllarda çocuktuk, genç…
Devrilen barikatın ardında beliren 'yeni Kıbrıs'ta tanıştık, hiç unutmam, tamamen rastlantılar zinciri sonunda…
Ailelerimiz çok iyi dost oldu, bizler hep birlikteydik o güzel buluşmalarda.
Argaka'daki yazlıkta geçen günleri…
İstanbul macerasını…
İskele buluşmalarını…
Adanın güneyindeki derin mavilerdeki anıları, kuzeydeki güzel günleri, yemeleri, içmeleri, aile düğünlerindeki mutlu anları…
Tüm bunları nasıl şimdi birer mazi diye dolaba saklayacağız Stelios?
Daha birkaç sene önce düğünündeydik, inanamıyorum.
Baban Polydoros dünyanın en iyi kalbini taşıyor melek dostum, o yüzden sen de onun gibi iyi bir insandın.
Tam bir Kıbrıslıydın.
Ama bir o kadar da dünyalı…
Polydoros'un ağzına hiç yakışmayan sözler içimizi acıtıyor kardeşim Stelios!
"Stelios artık yok" nasıl ağır bir yüktür bir babanın dudaklarında...
Türkçe mi ağlamam gerekiyor şimdi, yoksa Rumca mı akacak gözyaşlarım yanaklarımdan?
Kıbrıslı yüreğim kanıyor kardeşim…
Adalı kalbim acıyor.
Akamas, Zygi gözyaşı olmuş.
Argaka'daki dut ağacı ağlıyor şimdi.
Lefkoşa'daki erguvan dünyaya küsmüş.
Ada sessiz, ada sensiz.