Büyük yarışın ikinci ayağı için son haftadayız… 2012-2013 öğretim yılın için Kolej Giriş Sınavlarının ikincisi 11 Mayıs 2013 Cumartesi gerçekleştirilecek…
Öte yandan Türkiye Eğitim Sisteminde ise bu anlamda farklı anlayışlar tartışılmaya başlandı. TC Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, geçtiğimiz hafta eğitim medyasına verdiği demeçte; “çocukları test cenderesinden, çoktan seçmeli sistemden kurtaracak yeni bir sistem üzerinde çalışıyoruz. Açık uçlu sorularla yürüyen bir seçme daha sağlıklı olur diye düşünüyoruz. Çalışmalarımız devam ediyor” dedi. Hal böyle olunca şaşkınlık yaşamamak elde olmuyor. Eğitim sistemimizdeki hemen her uygulamayı Türkiye Eğitim Sistemi’nden birebir transfer ettiğimiz halde, eğitim bilimcilerle desteklenen böylesi bir uygulamaya neden kayıtsız kalınıyor.
Çoktan seçmeli birçok sıralama sınavında olduğu gibi Kolej Giriş Sınavı’na giren öğrenciler neredeyse çözecekleri her soru için bir ya da iki dakika cevaplama sürelerinin olması onları ister istemez kısa ve pratik çözüm yollarını kullanmaya zorlamaktadır. Bu da öğrencilerde bu pratik çözüm yollarını ve sınavda çıkan soru tiplerini öğrenebilecekleri bir yer arayışına itmektedir. Bu arayış da özel ders ve dershanelerin temel yaşam kaynağı durumundadır. Ortaya çıkan rantın, oldukça iştah kabartıcı boyutlarda olduğu düşünüldüğünde Kıbrıs Türk Eğitim Sistemi’ne alternatif, “gölge bir eğitim sistemi” kendiliğinden doğuyor.
Öte yandan öğretmenler, bu sınavların baskısını üzerinde en çok hissedenlerin başında gelmektedir. Örneğin öğretmenler mevcut eğitim sistemi nedeniyle çoğu zaman dershaneye giden ve gitmeyen öğrencilerle bir arada ders yapmak zorunda kalmakta, derste öğrenemedikleri konuları nasıl olsa dershanede öğreneceğini düşünen öğrencilerle karşılaşmaktadır. Hatta öğrenciler, anne-babalar ve idareciler tarafından sınava yönelik ders işlemeleri ve programda yer alan ancak sınavda çıkmayan konuları detaylı işlememe gibi baskılara maruz kalabilmektedir. Ne yazık ki dershanelerin ezberci eğitimi kuvvetlendirmesi, parayı ön plana alarak eğitim işini ticarileştirmesi ve öğrencilerin sınavda elde ettikleri başarıları tek başlarına sahiplenmesi “gölge bir eğitim sisteminin” kemikleşmesinin esaslarını oluşturuyor.
Kolej giriş sınavları nihayetinde bir sıralama sınavlarıdır. Daha basit bir ifade ile hangi öğrencinin kolejde okuyacağına karar veren sınavlardır. Sadece bu yapısı bile çağdaş eğitim kuramlarına büyük zıtlık ortaya çıkartmaktadır. İlkokul sonrasında yapılan bu sınavlar; 11 yaşındaki çocukları hiçbir yönlendirme yapmadan, sadece tek bir sınavla geleceklerini kurmaya zorlamaktadır. Dahası, sadece bir sınıfta okutulan bazı derslerden çoktan seçmeli sorular sorarak, öğrencilerin zeka düzeylerini, yeteneklerini ya da becerilerinin belirlenmesi, Çoklu Zeka Kuramı, Yapılandırmacı Anlayış, Sosyal Duygusal Öğrenme gibi çağdaş eğitim kuramları ile Donkişot edasıyla savaşmaktan başka bir şey değildir.
Ne yazık ki anlamsız bu savaş, Kıbrıs Türk Eğitim Sistemi’ndeki yaranın her geçen gün biraz daha derinleşmesine neden olup, öğrencileri mutsuz ederek, onları eğitimden uzaklaştıran en önemli unsur olarak karşımızda duruyor. Öte yandan kolej giriş sınavları eğitim sistemine şu çelişkileri yaşatıyor:
Öğrencinin becerisi, yeteneği ve tutumları dışlayan, ezber bilgiyi ve mutlak doğruyu öne çıkaran bir yapıyı güçlendiriyor. Oysa çağdaş eğitim anlayışında mutlak doğru yok. Bilgi yorumlanıyor, yapılandırılıyor ve kullanılıyor.
İlkokul son sınıftaki temel derslerin dışındaki derslerin ve disiplinlerin önemini ortadan kaldırıyor. Oysa ilköğretimde tematik anlayış büyük önem taşımaktadır. Öğrencinin hem akademik, hem de bedensel ve sosyal-duygusal olarak, tutum, değer ve kişilik kazanarak bir bütün olarak geliş göstermesi gereklidir.
İlkokullar, eğitim sistemi içindeki temel misyonlarından uzaklaşarak, koleje öğrenci sokma telaşıyla hareket etmekte, bir okul ya da öğretmenin başarısı koleje kaç tane öğrenci soktuğu ile ilişkilendirilmedir.
Bu sınavlar sadece 300 civarında öğrenciyi kolej öğrencisi haline getirmektedir. KKTC’de ortalama çağ nüfusunun 3500 olduğunu düşünüldüğünde, geriye kalan 3200 öğrencinin ne hali varsa görsün mantığı iş başındadır. Oysa çağdaş eğitim yönetimlerinin temeli “fırsat eşitliğidir”.
Kolej giriş sınavları, daha 10 yaşını yeni tamamlamış öğrencilerden yaşamlarını etkileyecek bir karar vermesini istiyor. Hal böyle olunca da bu kararı çocuklar değil anne-babalar veriyor. Üstelik onların psikolojilerini bozma pahasına…
Sonuç olarak KGS listesinin üstlerinde olmak için anne-babalar; çocuklarını özel dersten, özel derse koşuşturarak, sınıf arkadaşını rakip gören, sevgiden, işbirliğinden, takım ruhundan uzak bir çabayla onlara tam bir yarış atıymış gibi davranmalarına neden oluyor. Oysa onların okul öncesinden başlayan bir yönlendirmeyle, bireysel farklılıklarına dayalı bilgi, beceri ve yeteneklerine göre ilerlemesi gerekmektedir.
***
Anlayana - Gülmece
Şikayet
Temel, öfkeyle kitapevine gelir ve şikayetlerini sıralamaya başlar:
- "Geçen hafta sizden bir kitap aldım ama hiç beğenmedim. Öylesine uzun ve sıkıcıydı ki anlatamam. Üstelik kitap da o kadar çok karakter vardı ki, hiçbirini aklımda tutamadım. Kitabın konusunu bile anlayamadım.”
Satıcı şöyle bir bakar ve yanıt verir:
- "Demek geçen hafta bizim Telefon Rehberimizi götüren sizdiniz."
***
Aklınızda Bulunsun
21. Yüzyıl Eğitimi
Bağımsız bir düşünce kuruluşu haline gelen Innovation Unit’in “21. Yüzyıl Okulları ve Eğitiminin 10 Özelliği” üzerine yaptıkları çalışmalarda geleceğin okullarında şu unsurların öne çıkacağını vurguladı. İşte 21. yüzyıl eğitiminin 10 özelliği
1. Eğitimi sınıf dışına taşımak,
2. Sosyal medyayı öğrenmeye dahil etme,
3. Bireyselleştirme,
4. Projeleri gerçek hayata taşıma,
5. Çocukların teknolojik üstünlüklerinden faydalanma,
6. Öğrencilerin öğretmenlerle arasındaki güç ilişkisinin öğrencilerin lehine değişmesi,
7. Öğrencilerin öğretmen, öğretmenlerin de öğrenci rolüne bürünmesi,
8. Yeni ölçme-değerlendirme yapıları kurmak
9. Yeni öğrenci takip sistemleri kurmak,
10. Daha sıkı aile-okul işbirliği kurmak...