Ödül AŞIK ÜLKER
Makina Mühendisleri Odası Başkanı Ayer Yarkıner, Kıb-Tek’in iki senede, bedelini vatandaşa yansıtmadan canlanabileceğini, örnek alınacak elektrik üretme imkan ve kabiliyetinin sağlanabileceğini söyledi. Yarkıner, 30 milyon dolarlık bir yatırımla solar ve batarya sistemi kurulabileceğini belirtti.
“Halkın gözünde Kıb-Tek’in itibarını sarsıyorlar ama Kıb-Tek cansız bir varlıktır, hiç bir şey Kıb-Tek’in suçu değildir, Kıb-Tek’i yönetenlerin suçudur” diyen Ayer Yarkıner, “AKSA’yı düşündükleri kadar KIB’Tek’i de düşünselerdi, Kıb-Tek bu hale gelmezdi, AKSA gibi olurdu. AKSA’nın Kıb-Tek’ten en büyük farkı, AKSA’da Kıb-Tek yönetim kurulu gibi bir yönetim kurulu olmamasıdır. Demek ki kangren olmuş kısım yönetim kurullarıdır” diye konuştu.
Yarkıner, 2020’den sonra gelen Kıb-Tek yönetimlerinin detaylı şekilde soruşturulması gerektiğini kaydederek, hükümetin Kamu İhale Yasası’nı değiştirdiğinde şaibeli bir durum yaratacağına dikkat çekti. “Bu topyekün mücadele etmemiz gereken bir konudur” diyen Yarkıner, “Teknik olarak geçerli olmayan bir konuda neden ısrar ediliyor? Bu ısrarın sonucunda Kıbrıs Türk halkı zarar edecekse ve ulaşılacak olan hedef kamucu bir hedef değilse neden ısrar ediliyor? Sebep ne olabilir? Birilerinin para yemesi...” dedi.
Kıb-Tek’deki en önemli sorunun yönetim zaafiyeti ve sistemsizlik olduğunun altını çizen Yarkıner, teknolojik gelişmelerden istifade etmeden ve halkı düşünmeden, maliyeti, etkinliği dikkate almadan, ülkenin enerji konusunda bağımsız olması sağlanmadan hiç bir anlaşma ve/veya tercihin doğru olmayacağını söyledi.
“Hiç bir şey Kıb-Tek’in suçu değildir, Kıb-Tek’i yönetenlerin suçudur”
Soru: Kıb-Tek bugünkü duruma nasıl geldi?
Yarkıner: Kıb-Tek’in durumu biraz Titanik’e de benzer, Titanik’in batacağı hiç düşünülmezdi ama kaptan iyi değildi, umursamazdı ve Titanik battı. Kıb-Tek’in bu hale gelmesini sağ partiler 2000 yılında planladı. Kıb-Tek’in ihtiyacı yatırıma yönelikken ve yatırım yapabilecekken, 2000 yılında imzalanan sözleşme ve ardarda gelen ek sözleşmelerle Kıb-Tek’e AKSA virüsünü enjekte ettiler. Bunlar hep planlıydı. İlk zamanlar AKSA çok sempatikti, kurduğu kapasitenin %100’ü kadar enerji üretiyordu. Daha sonraki yıllarda, Kıb-Tek’teki işbirlikçilerinin de yardımıyla gittikçe AKSA’ya ihtiyaç arttı, ki bunun teknik olarak geçerli hiçbir nedeni yoktur. Örneğin 2005 ile 2009 yılları arasında iki gaz türbini, motorin yaktıkları ve ekonomik olmadıkları gerekçesiyle devre dışı bırakılmıştı. Ancak 2022’de iki gaz türbini daha alındı. Bu nasıl bir çelişkidir?
Halkın gözünde Kıb-Tek’in itibarını sarsıyorlar ama Kıb-Tek cansız bir varlıktır, hiç bir şey Kıb-Tek’in suçu değildir, Kıb-Tek’i yönetenlerin suçudur. Kıb-Tek’i kim yönetiyor? Siyasilerin atadığı, bilgiden çok bağlı olduğu siyasetin talimatlarını yerine getirebilecek özellikteki kişiler. 2009’dan sonraki dönemde batış başlamıştır. Kıb-Tek'in üretim yeteneği, kurulu kapasitesinin %35’lerine kadar düşmüştü. Üstelik bu düşüş yeni makinalar tedarik edilirken oluyordu. Yeni makinalarla kapasitenin artması ve AKSA’nın o kapasite oranında geri çekilmesi sağlanmadı. Aksine, ihtiyaçlar artarken, o ihtiyaç AKSA’dan nasıl tedarik edilebilir diye planlar yaptılar ve bunun neticesinde de Kıb-Tek’in enerji üretebilme yeteneği geriye itildi.
Yine UBP-DP-YDP döneminde, bir önceki yönetim kurulu başkanını “makinaların onarımı için çok büyük paralar harcanıyor” diye eleştirdiğimizde, kendisi “makinaları tamir ettik, tıkır tıkır çalışır” diye açıklama yapmıştı. Halbuki makinalar çalışmıyordu.
“El-Sen toplumun menfaatlerine, kurumuna sahip çıkıyor”
Daha sonra, ihalesiz şekilde, %1 kükürt ile çalışabilecek makinalarda kullanmak üzere %3.5 oranında kükürt olan yakıt aldık. Sendikanın hatası da var, o dönemde kirli yakıt alındığında sendika “bu yakıtı kullandırmayacağım” diyecekti. Biz konuyu mahkemeye verdiğimizde sesleri çıkmamıştı. Maalesef sendikanın 2000 yılından beri mücadelesi gerçek soruna yönelik olmadı. Faturasını ödemeyenin elektriğini kesmek sendikanın işi değil, bu sendikal bir eylem biçimi değildir. Bu idari faaliyettir. Sendika sadece “parasını ödemedi, elektriğini kesiyorum” duruşunu sergiledi. Elektrik parası ödeyemeyen dar gelirli insanlar da vardı. Sendika bu nedenle antipati kazandı. O dönemdeki sendika yönetimiyle, şimdiki sendika yönetimi de farklıdır. Şimdi sendika kendisini halka kabul ettirme konusunda zorlanıyor ama sendikanın son eylemi doğrudur. El-Sen toplumun menfaatlerine, kurumuna sahip çıkıyor.
“Neden ısrar ediliyor?”
Soru: Kamu İhale Yasası’nda yapılmak istenen sizce nedir?
Yargıner: AKSA’nın vahşi kar süresini uzatmak... İlginçtir, bu yasanın değişikliğini savunan iktidar gerekçesini söyleyemiyor, fakat bir basın organı gerekçeyi onların yerine açıklıyor. Teknik olarak geçerli olmayan bir konuda neden ısrar ediliyor? Bu ısrarın sonucunda Kıbrıs Türk halkı zarar edecekse ve ulaşılacak olan hedef kamucu bir hedef değilse neden ısrar ediliyor? Sebep ne olabilir? Birilerinin para yemesi... Makina Mühendisleri Odası olarak bizim için kimin yediği çok önemli değildir. Halkın parası gidiyor ve halkın parasını yerlerken EL-Sen’i ve Kıb’Tek’i yerle bir ediyorlar. Eğer AKSA’yı düşündükleri kadar KIB’Tek’i de düşünselerdi, Kıb-Tek bu hale gelmezdi, AKSA gibi olurdu. AKSA’nın Kıb-Tek’ten en büyük farkı, AKSA’da Kıb-Tek yönetim kurulu gibi bir yönetim kurulu olmamasıdır. Demek ki kangren olmuş kısım yönetim kurullarıdır. Son iki haftadır, yönetim kurullarında veya sendikal alanda daha önce görev yapanlar basına çıkıp El-Sen’i eleştirip, iktidarın haklı olduğunu söylüyorlar. Bunları söyledikleri zaman, görev yaptıkları dönemde üç aşağı beş yukarı ne yaptıklarını ve neden oraya geldiklerini de anlıyoruz. Bu yasal değişikliğin amacı kamusal bir gaile değildir. Halbuki meclisin yapması gereken, kamusal menfaatleri düşünmektir.
“Gidilen yol tamam değil”
Enerji alanının özele devredilmesini asla kabul etmiyoruz ve kendi mesleki alanımızda yasal haklarımız neyse böyle bir durumda bunlarda kullanacağız. Bir sözleşme yapılmaya kalkılırsa itiraz hakkımız vardır. Ülkeyi zerre kadar düşünyorlar mı? Meclistekiler gerçekten KKTC’yi yönettiklerine inanıyorlar mı? Gidilen yol tamam değil, söylediklerinin hiçbiri doğru değil.
Soru: Kıb-Tek’in kurulu gücünün tam kapasite kullanılmadığını biliyoruz. Neden kullanılmıyor ve “AKSA’ya mecburuz” imajı çiziliyor?
Yargıner: Makina Mühendisleri Odası olarak bize teknik olarak bunların sebebini araştırmamız için soruşturma izni verseler, bu odada bunu tespit edecek bilgi ve kapasite vardır. Ama böyle bir şeye asla fırsat vermiyorlar.
Makinalar hizmete neden elverişsiz? Bütün makinalara yine bu üçlü koalisyon döneminde ihalesiz ve mesnetsiz bir şekilde bir firmaya bakım yaptırıldı. Zaten Kıb-Tek’te iki güçlü sermaye grubu var, Varsilla ve AKSA, diğerleri küçük kırıntılardır. Bu iki firma pastayı paylaşmıştır. 2018’de çok başarılı bir dönem geçirildi, hem üretim kapasiteleri artmaya başladı, hem de yedek parça tedarikleri ihale ile yapıldı ve rekabetçi fiyatlarla satın alındı. O dönemde, o dönemin ikinci sermayesi itiraz etti, “malzemeler orijinal değil” dendi ve meclis soruşturması yapılması istendi. Meclis soruşturmasının gerçekten yapılması gerekirdi çünkü bu, o dönemdeki bakana bir iftiraydı ama yapılmadı.
“Kapasitenin %15’i kullanılıyor”
Neticede 2021-2022 yıllarında “bakım yapıldı” dendi ama şu anda toplam 310 megavat fosil yakıtlı gücün 50 megavatı kullanılıyor, bu da kapasitenin yedide birinin yani %15’i anlamına gelir. Böyle bir oranda, yönetim kurulunun kendine zerre kadar saygısı varsa çeker giderdi ve sendikayı zor durumda bırakacak demeçler vermezdi. Genel Müdür de dahil hepsinin toplanıp gitmesi lazım. Kapasitenin kullanılamamasının geçerli, teknik olarak kabul edilebilir bir nedeni olamaz. Kıb-Tek cansız bir varlıktır, ona hayat veren yönetimdir. Özellikle 2020’den sonra gelen yönetimlerin detaylı soruşturulması gerekir. Çalışmayan makinalar, benim tahminim hiçbir zaman çalışmayacak çünkü bir kere daha çalışmayacak şeklinde kırıldı.
Kıb-Tek’in fosil yakıtlı kurulu gücü 310 megavattır, 100 megavat da solar enerji var, yani toplam 410 megavat enerji varken, elektriksiz kalmamızın hiç bir geçerli nedeni yoktur. Bunlar kapasiteyle ilgili değil, ya sabotajdır ya arızadır.
“Kıb-Tek, borudan akan su gibi geliri olan bir kurumdur”
Soru: Kıb-Tek nasıl kurtulur?
Yarkıner: Kıb-Tek, borudan akan su gibi geliri olan bir kurumdur. Mali raporlara baktığımızda şu anda, taşınmaz malı hariç, herşeyini kaybetmiş durumdadır ama iki senede, bedelini vatandaşa yansıtmadan, canlanabilir ve adalar içerisinde, Rum tarafının da örnek alacağı elektrik üretme imkan ve kabiliyetleri sağlanır.
Üç çeşit ihtiyaç var, biri continuous power dediğimiz asgari ihtiyaç, diğeri pik değer dediğimiz en üst ve minimum değer dediğimiz en az enerji ihtiyacının olduğu zamanlar var. En yüksek ve en düşük enerji ihtiyacı arasında 110 megavat fark var. Pik değer için depolama yapmamız gerekir. Pik değerin kapasitenin üzerindeki oranı 70 megavattır. 70 megavat depolamak için aşağı yukarı 30 milyon dolar yatırım yapmamız lazım. Az tüketim dönemlerinde bataryalar şarj olacak ve pik değerde bu tüketilecek. Bu da solar ve batarya sistemiyle sağlanacak ve daha ekonomik olacak. Çünkü gün ışığından istifade ederek depolama yapacağız.
“30 milyon doları bir defa ödeyeceğiz”
Bu 30 milyon doları bir defa ödeyeceğiz. Depolama için kullanılan bataryaların ömrü 15, solar sistemin de ömrü 35 yıldır. Bütün bunları görmezlikten gelebilmemiz ve “AKSA’ya muhtacız” demek için siyasilerin bu ülkede mühendislerinin olmadığını ispat etmesi gerekir. Bu ülkenin mühendisleri varken ve kamu yararına destek, gönüllü olarak hizmet vermeye hazırken, hükümetin anlattıklarımızı yapmaması için nasıl bir geçerli neden olabilir?
Kablo ne zaman ihtiyaç olur?
Soru: Bugüne kadar solar kapasitesini arttırmak için enterkonnekte olmak gerektiği de söylendi. Şimdi enterkonnekte konusu da yeniden konuşulmaya başlandı...
Yarkıner: Enterkonnektenin şu anda gündeme enjekte edilmesi, tamamen Kıb-Tek’in önünü kapatmak içindir. Mecliste konuşulanlardan öğrendiğimiz kadarıyla, enterkonnektenin maliyeti 400 milyon dolar, kurulacak güç 400 megavattır. Yani bir milyon dolar bir megavat, bir dolar bir kilovattır. Biz şu anda 0.17 sente elektrik alıyoruz. Kablonun kendisi enerji üretmiyor, enerji üretilen bir yerden taşıyacak. Kablo ile enerjiyi AKSA bize satacağında 1.17 cente mi satacak yoksa maliyeti 15 yıla bölecek ve o zaman 0.17 cent yerine 0.24 sente mi satacak? Bunlar dünyanın en yüksek bedelleridir. Birileri “Kıbrıs’ın güneyi kablo ile İsrail ile bağlantı yapıyor, neden biz yapmayalım” diyor. Eğer sizin kurulu gücünüz ihtiyacınızdan çok fazlaysa, o zaman kablo rantable olur. Makinaları %80-85 verimlilikte çalıştırmak en ekonomik üretimdir. Makinalar o verimlikte çalışırken enterkonnekte bağlıysanız, bu enerjiyi çok rekabetçi bir fiyata satarsınız. Kablo ne zaman ihtiyaç olur? Enerji kaynaklarımızı kurarız, üretimimize başlarız, fazla üretimimiz olursa da satarız.
“Enterkonnekte yatırımın şu anda yapılmasına karşıyız”
Kablonun parasını kim ödeyecek? Eski Enerji Bakanı Özdil Nami, Türkiye’nin bunu ödeyeceğini ve sonra bizden keseceğini söylediğini belirtti. AKSA için kablo mu döşeyeceğiz? Kendi solar depolama sistemimizi kuramaz mıyız? Enerji konusunda bizi başkasına bağımlı hale getirmeye çalışıyorlar çünkü niyetleri başkadır. AKSA’nın kazancından daha büyük niyetler de olabilir. Enterkonnekteye karşı değiliz ama doğru zamanda doğru şekilde yapılırsa. Enterkonnekte yatırımın şu anda yapılmasına karşıyız. Önce ihtiyacımız olan enerjiyi üretebilme yeteneğine kavuşmamız lazım. Enterkonnekteye yapacağımız yatırımla, solar sistem de dahil olmak üzere çok daha ucuz enerji için yatırım yapabiliriz. Kablo hikayesini şimdi gündeme getirmenin amacı konuyu dağıtmaktır. Yönetenlerden biri “enterkonnekte olmazsa olmaz, hem alacak hem verecek” diyor ama üretemiyoruz ki, neyi vereceğiz?
“Bir defa 30 milyon dolar vererek çözebiliriz”
Aslında yıllık eneji ihtiyacımıza baktığımızda AKSA’ya hiç ihtiyacımız yoktur. Yıllık ihtiyacımız 1 milyon 600 bin megavattır, enerji üretme kabiliyetimiz bunun çok çok üzerindedir. Makinaları kırıyorlar ve üretemiyoruz. Senede iki defa, üçer saat pik değerimiz 70 megavat olur. Senede iki defa üç saat 70 megavat için AKSA’ya 120 milyon dolar ödüyoruz. Bunu, bir defa 30 milyon dolar vererek çözebiliriz, söylüyoruz ama dikkate almıyorlar.
“Hükümet edenler tahakküm altındadırlar”
Soru: Bugüne kadar hükümet üretimi artırma, enerji politikası oluşturma konusunda sizinle görüştü mü?
Yarkıner: Hayır. Bizim söylediklerimizi dinlemiyorlar.
Hükümet edenler tahakküm altındadırlar. Ülke yararına karar alabilme insiyatiflerini kaybettiler. Başbakan firma patronuyla yemeğe gidiyor. Patrondan önce gidip sonra ayrılıyor, protokol kurallarına tamamen aykırı. İtibarlı bir devletin başbakanı böyle mi olur? Başbakanın bu işe karışmasının da hiçbir geçerli nedeni yoktur. Kurumun yönetim kurulu vardır, o yönetim kuruluna güvenmiyorsa, güvenebileceği bir yönetim kurulu kursun.
Üç senedir kırık, ana mili bozuk jeneratör var ve onun tamirinden ilgili sigorta sorumludur. İlgili sigortanın sahibi şimdiki Maliye Bakanı’dır ve yönetim bunu yaptıramıyor ama emekçinin kamusal menfaat yönündeki direnişini tehditle ve “gancelli kırdı” diye polis yollayarak bastırmak istiyor. Siz kimin yönetim kurulusunuz, orada neyin uzantısısınız?
Hükümet yasayı değiştirdiğinde bunun yeterli olacağını zannediyor. Şaibeli bir durum yaratıyorlar. Bununla ilgili imzalayacakları sözleşme de şaibeli olacak. İşte o zaman dananın kuyruğu kopacak. Bu topyekün mücadele etmemiz gereken bir konudur.
“Yaşadıklarımız devlet gibi devlet olmadığımızın belirtileridir”
Soru: El-Sen hükümetle görüştü ve yasanın geri çekilmesini istedi ancak buna olumlu yanıt gelmedi. AKSA Teknecik Santrali’ne müdahale etti. Kıb-Tek Müdürü Aydın ve Başbakan Üstel, AKSA’nın çalışmaları sonucunda çalışan jeneratör sayısının 2’den 6’ya çıkarıldığını, üretimin ise 30 megavattan 90 megavata yükseldiğini söylerken, sendika santralin SOS verdiğini, üretimin tamamen durma tehlikesi olduğunu açıkladı. Bundan sonra ne olacak?
Yarkıner: Son üç senedir bakım hizmetini dıştan alıyorlar. Oysa Kıb-Tek’te bakım yapabilecek teknik teçhizat da, personel de vardır, daha önce de yaptılar.
El-Sen Başkanı, AKSA ekiplerinin arıza sensorlerini iptal ederek makinaları çalıştırdıklarını söyledi . Bu durumda makinaların hasara uğrayıp uğramadığını kim tespit edecek. Hatalı çalıştırma sonucu hasar oluştu mu veya oluşursa sorumlusu kim olacak? Yaşadıklarımız devlet gibi devlet olmadığımızın belirtileridir . Kıb-Tek’ten sorumlu bakanlık görevi yapmış bir siyasi bugün “santrallerin katı yakıt ile çalıştığını söylüyorsa, “biz nasıl bu hale geldik” demekten başka diyecek bir şey bulamıyorum. KKTC’de katı yakıt ile çalışan hiç bir santral yoktur. Konuya vukufiyet açısından bu kadar uzak bir siyasinin enerji üretiminde halka güven vermesi mümkün değildir.
“Ünal Bey geri adım atamaz”
Kamu İhale Yasası’ndaki değişikliğin geri çekilmesine gelince, Ünal Bey geri adım atamaz, çünkü bu vaatleri vererek oraya geldi. Memleketini zerre kadar düşünüyorsa istifa etsin. Erhan Arıklı’nın da hükümete geldiği günden beri ihale yasasını değiştirme hedefi vardır. Arıklı ayrıca perşembe gün BRT’de katıldığı bir programda kira bedelinin 4 cent olduğunu da söylemiştir. 4 cent kira bedeli bu tip santrallerin satın alma maliyetinin üç mislidir. Bu bakanlıkları yürütmek için siyasetçi olmak yetmiyor, vizyon olması lazım. Makina Mühendisleri Odası olarak tüzüğümüzden kaynaklanan kamusal sorumluluğumuz vardır. Kamuyu zarara sokacak ya da kamu sağlığını, güvenliğini tehdit edecek konularda, daha önce tereddütsüz mahkeme işlemlerini başlattık. İki defa devleti mahkemeye verdik, ikisinde de haklı olduğumuz ortaya çıktı. Bu konuda da mutlaka oda olarak üzerimize düşeni yapacağız.
“En önemli sorun yönetim zaafiyeti ve sistemsizlik”
Kıb-Tek’deki en önemli sorun yönetim zaafiyeti ve sistemsizliktir. Bu durum ısrarla düzeltilmiyor, teknolojik gelişmelerden istifade etmeden ve halkı düşünmeden, maliyeti, etkinliği dikkate almadan, ülkenin enerji konusunda bağımsız olması sağlanmadan hiç bir anlaşma ve/veya tercih doğru olmaz. El-Sen’e sorumluluk anlayışıyla grevi askıya almasından dolayı Makina Mühendisleri Odası olarak teşekkür ederiz.