Kıb-Tek bu ülkenin elektrik enerjisi üretim, iletim ve dağıtımını yapan kamu kurumudur. Bu kurumun bütçesi bu ülkenin genel bütçesinin üçte birinden fazladır. Bu nedenle Kıb-Tek her zaman birilerinin iştahını kabartmıştır.
Kıb-Tek 1994 öncesi üretim yapmıyordu. Ya da eski iki santralla çok az üretim yapıyordu. 1974’den 1994’e kadar Rum tarafından bedava alınan elektrik enerjisini iletmiş ve dağıtmıştı.
İlk kez 1994 yılında yeni kurulan 2 adet elektrik 60 MW buhar santralı ile üretim yapmaya başladı. O günlerde ben de Kıb-Tek yönetim kurulu üyesi olarak görev yapıyordum. Bundan dolayı süreci çok iyi biliyorum.
Üretime geçmeden ilk yaptığımız iş yakıt temini için uluslararası ihaleye çıkmak olmuştu. Bu ihale tam bir şeffalık içinde yapılmış ve ihaleyi en düşük teklifi veren TC’den bir şirket kazanmıştı.
Ama o güne kadar elektrik bedava geldiği için, elektrik parası ödeme konusunda hassasiyet olmadığından faturaları tahsil etmekte epey zorlandığımızı hatta zaman zaman şirkete yapmamız gereken ödemelerin geciktiğini, bu nedenle yakıt temininde sıkıntılar yaşadığımızı hatırlarım.
O günden bu güne neredeyse 30 yıl geçti. Bu sürede santrallar neredeyse ömrünü tamamladı. Ama Kıb-Tek bu 30 yılda hala faturaları zamanında tahsil etmekte sıkıntı yaşıyor. Hala yeni yatırım yapacak mali bağımsızlığı kuramadı. Hala siyasi atamalarla yönetiliyor.
Ve hala o günlerde bize dayatılan “Ver Kurtul” zihniyeti yürürlüktedir.
2x60 MW’lık Buhar santrallarını biz yapmadık. Bu santrallar dönemin TC hükümetleri zamanında inşa edildi. Amaç güneyden alınan elektriğin bir gün kesilmesi halinda KKTC’nin karanlıkta kalmamasıydı. Ama o dönemde benim yakından bildiğim bu santralların işletmesinin bize devredilmek istenmediği gerçeğiydi.
Yönetim kurulumuz oy birliğiyle buna direndi ve santralları o günden bu yana Kıb-Tek mühendisleri ve çalışanları özveriyle çalıştırıyor.
Ardından bize Kıb-Tek’i TC’den bir şirkete devretme görevi verildi. Şirket yetkilileri ellerinde hazır bir sözleşme ile geldiler. Bir tam gün görüştük. Bütün taleplerimize tamam dediler.
Biz Kıb-Tek özelleşecekse bunun ihaleyle olması gerektiğini söyledik. Bize o günlerde Türkiye Elektrik Kurumu, TEK’in de parça parça özelleştirilmeye başlandığını, bu amaçla görev bölgelerinin ayrıldığını, Kuzey Kıbrıs’ın da bu görev bölgelerinden biri olduğunu bu nedenle bu şirkete devredileceğini anlattılar.
Elbette bu kabul edilemezdi ve kabul edilmedi.
Kıb-Tek üzerinde oynanan oyunlar bununla da bitmedi. Yıllardır ne zaman sağ iktidarlar işbaşına gelse Kıb-Tek dizlerinin üzerine çökertilmeye ve birilerine peşkeş çekilmeye çalışılır.
Şimdi de sözleşmesi önümüzdeki yıl sona erecek olan ve tasını tarağını toplayarak buradan gitmesi gereken Aksa’ya devri için, hem de ihale bile açılmadan devri için kapalı kapılar ardında müzakere ediliyor. Bazan bu müzakerelerin meyhanelerde de sürdüğünü basından izliyoruz.
UBP-DP-YDP hükümeti kurulduğu günden bu yana Kıb-Tek’e yakıtı TPIC’ten ihalesiz alıyor. TPIC ihalesiz aldığı yakıt işini zamanında yapmayarak ülkeyi karanlığa terkediyor. Üstelik taşıdığı yakıtın Kıb-Tek’in standarlarına uygun olmadığı da iddialar arasındadır. Elbette bu bağımsız labaratuvarlarda yapılacak testlerde ortaya çıkar.
Ama ucu ucuna, hatta yakıt bitince gelen yeni yakıta kim ne tahlili yapabilir?
Benim anladığım bu oyun Kıb-Tek’i, Aksa’ya devretme oyununun bir parçasıdır. Hem yakıttan vurgun vuruluyor, hem de geç geldiği için karanlıkta kalan insanların artık “verin Aksa’ya da karanlıklardan kurtulalım” demesini bekliyorlar.
Kurumda yakıt yok. Kurumda sayaç yok. Kurumda malzeme neredeyse yok. Kurumda personel eksik. Kurumda yeterli üretim santralı yok. Buna rağmen yeni yatırım yapılmıyor. Yapılmasını isteyenlere de para yok deniliyor.
Kıb-Tek son birkaç yılda böyle çökertildi. Şimdi herkes “Türkiye’den kablo ile elektrik gelirse sorun çözülür. Hem kesintisiz, hem de ucuz elektrik gelir” demeye başladı.
Bu düşünce yanlıştır.
Doğrusu Türkiye ile enterkonnekte sisteme dahil olmamızdır. Bunun için de deniz altından kablo ile AC veya DC, yani Alternatif Akım, ya da Doğru Akım kablo ile enterkonnekte sisteme girmemizdir. Bu bizim sağlam bir Grid’e kavuşmamızı ve sınırsız güneş paneli kurulumu yapabilmemizi sağlayacak. Böylece gündüz fazla üretimimizi aynı kablo ile Türkiye’ye gönderebileceğiz. Bu durumda belki de gece alacağımız elektriği, gündüz geri göndererek mahsuplaşma yoluyla ucuz elektrik sağlayabileceğiz.
Ama bütün bunlar elbette maliyeti de içerecek fizibilite raporlarıyla ortaya çıkacaktır. Bu fizibilite raporları olmadan söylenecek her şey hayal ürünüdür.
Bu iş için önce karşılıklı iyi niyet gerekiyor. Eğer bir taraf “verin Aksa’ya, o size gerekeni yapar” diyorsa burada yeterli iyi niyet yok demektir.
Gerisi teferruattır.