Ödül AŞIK ÜLKER
Ekonomi ve Enerji Bakanı Özdil Nami, Kıb-Tek’in özelleştirilmesinin gündemlerinde olmadığını kaydederek, “Bizim gündemimizde olan Kıb-Tek’in güçlenerek varlığını devam ettirmesi, tüketiciye mümkün olan en ucuz fiyata en temiz enerjiyi sağlayan bir kurum olması için gereken yatırımların yapılmasıdır” diye konuştu.
Kıb-Tek Yönetim Kurulu’ndaki değişikliğin yatırımlarda aksamaya neden olmayacağını, jeneratör alımıyla ilgili sürecin normal seyrinde devam edeceğini vurgulayan Nami, amaçlarının temiz ve ucuz enerji sağlamak olduğunu belirtti.
“Yatırımlar sürüyor. Kıb-Tek yönetiminin 2022’de LNG’ye geçme hedefi hala önümüzdedir, doğalgaz nasıl gelebilir konusunda çalışıyoruz, kablo konusunda çalışmalar sürüyor, top Türkiye’dedir. Amacımız temiz ve ucuz enerji sağlamaktır” diyen Bakan Nami, şunları söyledi:
“Bizim AKSA ile mevcut sözleşme tahtında yola devam etme diye bir vizyonumuz yok. Bizim vizyonumuz bir taraftan yenilenebilir enerjinin önünü açmak, mümkünse kablo projesini gerçekleştirmek, diğer taraftan az önce bahsettiğimiz, mecburen yapmak durumunda kalacağımız görünen jeneratörleri buraya getirmek, onları da doğalgazla kullanmak ve enerji fiyatlarını ucuzlatan bir senaryo ile yolumuza devam etmektir.”
“Partimizle istişare içerisinde bu kararı ürettik”
- Soru: Kıb-Tek Yönetim Kurulu’nda değişiklik yapılıyor. Siz buna gerekçe olarak Yönetim Kurulu ile bakanlığın uyumuna verdiğiniz önemi gösterdiniz. Uyumsuzluktan tam olarak kastettiğiniz nedir?
- Nami: Bilindiği üzere, Bakanlığa bağlı kurumların yönetim kurullarının atanmasında biz de partimizle birlikte karar verici noktadaydık. Burada çeşitli kurumlar için arkadaşlarımız görevlendirildi, onlar da kendilerine verilen görevleri bizimle koordinasyon içinde yürütmeye devam ediyorlar. Burada elbette kurumların bizim çizdiğimiz hükümet programının öngördüğü politika ve vizyon çerçevesinde hareket ettiklerinin denetleyicisi ilk aşamada bakanlığımızdır. Bu açıdan bakıldığında, aradaki bilgi alışverişinin ve bu yönde hareket edildiğinden emin olmanın önemi ortadadır. Kıb-Tek özelinde bu genel ilkelerin hayata geçmesiyle ilgili bir süreden beri arzu edilen seviyede bir diyaloğun oluşturulmasında zorluklar çektik. Bunu aşmak için her iki taraf da çaba gösterdi ancak tüm iyi niyetli çabalara rağmen bunları aşmak mümkün olmadı ve yaşanan sıkıntılar devam etti. Bu kamuoyuna çeşitli vesilelerle yansıdı, bunu kurumu veya bakanlığı yıpratmak için kullananlar da oldu. En son gelinen noktada ise, Toplu İş Sözleşmesi kurumla imzalandıktan sonra bakanlık haberdar edildi. Bu artık konuyla ilgili bir karar vermemiz gerektiğini bize gösterdi. Partimizle de istişare içerisinde bu kararı ürettik. Şunu ifade etmek isterim ki, Toplu İş Sözleşmesi’nin içeriğiyle hemfikir olup olmamamızdan daha ziyade bakanlığın süreçten haberdar edilmemesi bizim için rahatsız edici oldu.
“TİS taşma noktası oldu”
- Soru: Bunu yapmanın Yönetim Kurulu’nun yetkisinde olduğunu siz de açıkladınız...
- Nami: Elbette. Bütün atadığımız arkadaşların bu yetkisi var ama örneğin serbest limanda yönetim kurulu bakanlığımızla birebir istişare içinde oldu, ilgili sendika da bakanlığımızı ziyaret etti ve sorunsuz bir şekilde süreç tamamlandı. Başka vesilelerle de söyledim, örneğin sanayi bölgelerindeki sanayi arsalarının dağıtılması yetkisi tamamen bana ait ama yetkinin bana ait olması onu bire bir şahsen kullanacağım anlamını taşımaz. Objektif kriterlere göre yapmayı daha uygun bulduğum için öyle yaptık. Orada da bizim atadığımız arkadaşlardan beklediğimiz tam bilgilendirmenin sürekli sağlanmasıydı. Şunu tekrar vurgulamak isterim ki, Yönetim Kurulu’nda değişiklik kararının tek sebebi bu değildi, bu bir süreden beri yaşanan ve ideal noktadan uzak olan ve herkesin harcadığı çabaya rağmen olması gereken seviyeye gelemeyen bir diyalogsuzluk nedeniyle oldu. TİS bir taşma noktası oldu. Şimdi artık biz, bakanlık olarak, bunu geride bırakıp önümüzdeki planlanan hedeflere nasıl ulaşacağımıza, bununla ilgili ne adımlar atacağımıza odaklanacağımız bir perspektifte çalışıyoruz.
“Ne zaman, nasıl, hangi yatırımları yapacağıyla ilgili bir yıldır çalışıyoruz”
- Soru: Görevden alma haberleri çıktıktan, siz de doğruladıktan sonra El-Sen tepki gösterdi ve grev kararı aldı. Sonrasında El-Sen ile bir toplantı yaptınız, El-Sen de hükümete 48 saat süre tanıdı ve “Yapılmasını beklediğimiz yatırımlar için konunun ihale komisyonunda olduğu söylendi. Bu konuda hükümet çıkar açıklama yapar ve yatırımlar için ihalenin sonuçlanmasına belli bir süre verirse o zaman yeniden durum değerlendirmesi yaparız” dedi. El-Sen’in yatırımlarla ilgili endişesi olduğunu görüyoruz. Bu haklı bir endişe midir?
- Nami: Hayır. Biz de basından takip ettik, anladığım kadarıyla bazı çevreler El-Sen’deki arkadaşlarımıza yapılacak yatırımlar bazı şahıslara endeksliymiş gibi söylemlerde bulundular. Böyle bir konu yok. Kıb-Tek’in ne zaman, nasıl, hangi yatırımları yapacağıyla ilgili biz bir yıldır çalışıyoruz. Ben şahsen göreve gelir gelmez bunlarla ilgili bilimsel raporların hazırlanmasını istedim çünkü kamuoyunun önüne çıkıp neden 40 milyon dolarlara varan yatırımlara kalkışıldığını, bu tip borçların altına neden girildiğinin izahatini verecek olan birinci derecede siyasi benim. Bu izahatı vermeme imkan tanıyacak net raporlamalar istedim. Hazırlanan ilk rapor daha dar kapsamlı bir rapor olması nedeni ile benim ısrarım üzerine Kıb-Tek ilk kez bu yönde çok detaylı bir rapor hazırladı.
“Aksama olmayacak”
- Soru: Kastettiğiniz “Elektrik Enerjisi Üretim Senaryoları Raporu” mu?
- Nami: Evet, ilk kez bakanlığın talebiyle Kıb-Tek’te bu tür raporlar hazırlandı. Birinci, İkinci ve en son üçüncü versiyonu oldu. O sürece katkı koyan herkese teşekkür ederim ama herkesin de bilmesi gerekir ki ilk kez bu tip raporlar Ekonomi ve Enerji Bakanlığı’nın talebiyle hazırlandı. Dolayısıyla biz bakanlık olarak bu yatırımlarla ilgili ön hazırlığımızı ciddi bir şekilde yaptık ve yeni jeneratör alımıyla ilgili süreçte hiçbir aksama olmayacak. El-Sen’in böyle bir endişesi olduğunu görünce bugün (Cuma) bir toplantı çağrısında bulunduk. Bakanlığımızda yapılmasını öngördük ancak Sayın Başbakan kendisi bu toplantıya başkanlık etmek istediğini söyledi ve toplantı Başbakanlık’ta gerçekleşti. Ben toplantıya müsteşarım, Kıb-Tek Genel Müdürü ve Mali Koordinatörü ile katıldım. Orada bütün konuları açıklıkla paylaştık, El-Sen’den gelen arkadaşlar hangi konularda açıklık ve netlik istediklerini bize ifade ettiler. Ben de kendilerine net bir şekilde görevde olduğumuz bir yıl içinde altyapı yatırımlarını aksatmadan gereğince yaptığımızı, bizden önceki dönemle karşılaştırılamayacak ölçüde bunları zaten gerçekleştirdiğimizi, daha dün Kıb-Tek yönetimiyle önümüzdeki dönemde ne gibi yatırımları yapacağımıza dair iki saati aşkın planlama yaptığımızı anlattım. Dolayısıyla bunların hiçbirinde bir aksama olmayacağını, jeneratör alımıyla ilgili sürecin Kıb-Tek’in ihale şartnamesini Merkezi İhale Komisyonu’na göndermesiyle zaten yürürlükte olduğunu, sürecin normal seyrinde devam edeceğini ve o sürecin Kıb-Tek Yönetim Kurulu’ndaki isimlerin değişmesiyle hiçbir ilgisi olmadığını da net bir şekilde kendilerine aktardım. El-Sen’deki arkadaşlar bunları duymaktan duydukları memnuniyeti kendileri de ifade ettiler.
“Asli görev hem ucuz elektrik sağlamak, hem de Kıb-Tek’in zarar etmemesini temin etmek”
El-Sen diğer taraftan elektrik fiyatlarındaki ayarlamalarla ilgili kamuoyunun hassasiyetini kendilerinin de paylaştığını ifade etti. Yine orada bakanlığımızın bu konudaki görüşlerinin Kıb-Tek’ten bize gelen veriler temelinde oluştuğunu, bakanlığın asli görevinin hem ülkeye ucuz elektrik sağlamak, hem de bu sağlanırken Kıb-Tek’in zarar etmemesini temin etmek olduğunu ifade ettim. Dolayısıyla benim Bakanlar Kurulu’na bu konuda vereceğim bilginin Kıb-Tek’ten bana gelen bilgiler temelinde olacağını, herhangi bir zamma gerek duyulmaması için elden gelen her türlü çabayı ve çalışmayı Kıb-Tek yönetimiyle şu anda yaptığımızı ancak buna rağmen yukarı doğru bir fiyat düzenlemesi gerekiyorsa bunu da en düşük seviyede tutmanın yollarını aradığımızı da aktardım. Bu hassasiyetimizi göreve geldiğimiz 2018 yılı başından beri yapılan tüm tarife düzenlemelerinde gösterdik. Bu çalışmalar neticesinde çıkacak tabloyu Bakanlar Kurulu’na götüreceğiz ve oradaki değerlendirmeden sonra nihai karar alınacak. Bu konuda da El-Sen’in olumlu bir değerlendirme içinde olacağını ümit ediyorum. Yönetim Kurulu’ndaki değişiklikle ilgili, yaptığımız tüm işlerde olduğu gibi, şeffaf bir süreç yaşanacağını, tüm kesimlerin isim önerilerine açık olduğumuzu, nihai kararın partimiz tarafından verileceğini de söyledik. Umarım El-Sen bu açıklamalarımızı tatminkar bulur ve pazartesi (yarın) için açıkladıkları eylem kararını bu çerçevede değerlendirirler.
“Yatırımlar sürüyor. Kıb-Tek yönetiminin 2022’de LNG’ye geçme hedefi hala önümüzdedir, doğalgaz nasıl gelebilir konusunda çalışıyoruz, kablo konusunda çalışmalar sürüyor, top Türkiye’dedir. Amacımız temiz ve ucuz enerji sağlamaktır”
“En önemli engel Türkiye’nin AB’ye verdiği bazı taahhütler”
- Soru: Sizin için kablo ve yenilenebilir enerjinin daha öncelikli olduğunu biliyoruz, her zaman dile getiriyorsunuz. “Kıb-Tek’te yatırımlara bakan engel oluyor” söylemlerine karşılık da kablo konusunda tarihin netleşmesini beklediğiniz için sürecin biraz uzadığını söylüyorsunuz. Kablo konusunda “biz üstümüze düşeni yaptık, top Türkiye’dedir” demiştiniz, son durum nedir? Uluslararası bazı engeller olduğu da konuşuldu…
- Nami: Kabloyla ilgili konunun diğer yatırım kararlarını neden etkilediğine kısaca değinmek istiyorum çünkü oradan hareketle yatırımları engelleme suçlamasıyla karşılaştık, hatta bunu diğer üretici AKSA’ya hizmet etmek için yaptığımızı da söyleyecek kadar ileri gidenler de oldu. Bunun gerçekle uzaktan yakından alakası yok. Göreve gelir gelmez bilirkişilerle ve Türkiye’de yaptığımız toplantılarda uzmanların söylediği şey, “eğer KKTC’ye 1-2 yıl içinde kablo gelecekse, o zaman yapacağınız yatırımlar, kablo gelmeyecekse yapılacak yatırımlardan farklıdır”. Bu söylendikten sonra benim görevim bu kablonun ne zaman geleceğini netleştirmekti. Ben bütün vaktimi ve enerjimi, yıllardır gündemde olan bu konunun netleşmesine ayırdım ve bunun olmasını engelleyen şeylerin ne olduğunu tanımladım ve onların üzerinde çalıştım. En önemli engelin Türkiye’nin AB ile imzalamış olduğu enerji şebekelerini birleştirme anlaşması çerçevesinde verdiği bazı taahhütler olduğunu gördük. Bunun üzerine, tarihimizde ilk kez bu ülkenin Ekonomi ve Enerji Bakanı olarak Brüksel’e bu konuları muhataplarıyla görüşmek üzere gittim, toplantılar yaptık. Neticesini de hem hükümetimize, hem de Türkiye’deki muhataplarımıza ilettik. Bunun ertesinde de “top artık Türkiye’de” dedik.
- Soru: Brüksel’deki temaslardan nasıl bir sonuç çıktı? Türkiye’den kabloyla elektrik konusunda gözlemci üyesi olduğu ENTSO-E’den (Avrupa Elektrik İletim Sistemi İşletmecileri Ağı) onay alması gerektiğini biliyoruz. Bunun engel olduğu konuşuluyor.
- Nami: Ana konu bu. Türkiye’nin bizimle de imzaladığı bir uluslararası anlaşma var. Bu noktada takdir Türkiye’nin, her iki konuyu da değerlendirecekler, belki ENTSO-E veya uygun gördükleri başka noktalarla temas yapacaklar ve bize nihai kararlarını bildirecekler. Biz onu bekliyoruz.
“2019’da muhtemelen risk olmayacak”
Brüksel nezdinde Türkiye ve Kıbrıs arasında bir bağlantı olacaksa, Kıbrıs ile Türkiye’nin kendilerine durumu birlikte aktarmaları gerekiyor. Türkiye ve onların anladığı Kıbrıs’ın yani Kıbrıs Rum Yönetimi’nin Kıbrıs sorununun varlığından dolayı doğrudan bir diyalog kurması, resmi bir temas yapıp böyle bir talepte bulunmasının mümkün olmadığını anlattık. Dolayısıyla Kıbrıs’a has bir formül üretilmesi gerekir ki bunun örnekleri de var, BM’nin bu konuda birikmiş bir muktesebatı var. AB de bazı BM süreçleri içine katıldı, durumu biliyor. Bunları göz önünde tutan Kıbrıs’a has bir formül geliştirmelerine dair bir talepte bulunduk. Onlar da bunun üzerinde bir çalışma başlattılar. Bir kablonun aslında herkesin faydasına olacağını onlar da kabul ediyorlar, bu kablo sayesinde Kıbrıs’ın tamamında enerji fiyatlarının düşebileceğini, yenilenebilir enerjiden faydalanma potansiyelinin yükselebileceğini onlar da kabul ediyorlar. Sıkıntı teknik değil, siyasidir. Hepimiz el birliğiyle onu da çözmenin yollarını bulmaya çalışıyoruz, tarafların siyasi hassasiyetlerini gözeterek. Bu bir süreç, kablo konusunun hala zaman alacağı ortaya çıktı. Süreci bu noktaya getirmemiz yaklaşık bir yılımızı aldı. Durumun bu olduğunu, kablonun 1-2 yıl içinde olmayacağını görünce, özellikle 2020-2021 yılında artacak olan enerji talebini karşılayabilmek adına mecburiyetten, umarız son kez olacak şekilde, çift yakıtlı da olsa fosil yakıt tabanlı jeneratörle ilgili süreç başlatıldı. Bu noktada 2019 yılında risk varmı diye sorulabilir, biz muhtemelen olmayacağı görüşündeyiz çünkü göreve geldiğimizde 11 MW olan GES yani güneş enerjisi kapasitesi bugün itibariyle 23 MW seviyesine ulaşmıştır. Vermiş olduğumuz kurulum izinleriyle (6 aylık izinler) bu rakamın enerji talebinin en üst seviyeye çıkacağı yaz aylarında 45-60 MW seviyesine ulaşacağını öngörebiliyoruz. Geleceğimiz için yoğunluğu yenilenebilir enerji üreten sistemlere gitmek esas olmalıdır. Tüm dünyada ağırlıklı olarak yapılan yatırımlarda bu yöndedir. Kablonun önemi de işte bu noktada ortaya çıkmaktadır. Çünkü bizim şu anda azami GES, güneş enerjisi kapasitemiz 70 MW olarak öngörülmekte olup o seviyeye çok yakınız kablonun hayata geçmesiyle bu kapasite de artacaktır.
- Soru: Türkiye’den kablo ile gelecek olan kapasite için 400-800 MW konuşuluyordu ancak Kıb-Tek’in yaptığı çalışmada bunun yatırım bedelinden dolayı ucuzlama sağlamayacağı, bunun yerine 200 MW gibi daha düşük kapasiteli bir kablo yapılırsa, %10-15 gibi bir ucuzlama sağlayabileceği tespit edilmişti. Şu anda gündeminizdeki kablo hangisidir?
- Nami: Bunlar çok detaylı çalışmalarla belirlenebilir. Kablonun fizibilitesi, toplumsal fayda gözetilerek iki ülke arasında oluşturulacak siyasi iradenin nitelikleri tarafından güçlendirilebilir. Bu konuda çok ehil firmalarla birlikte projenin gerektirdiği fizibiliteyi ortaya koymak gerekir. Neticede, birkaç yüz milyon dolarlık bir projeyi hayata geçirmeden önce daha detaylı çalışmalar yapılmalıdır. Bu detaylı çalışmalar yapılmadan bazı detaylara şu anda karar veremeyiz. İlk önce bu stratejik kararı hayata geçirme yönünde bir siyasi irade oluşturalım, sonra bununla ilgili en iyi çalışmayı en doğru adreslere yaptıralım ve herkesin “tamam budur” diyeceği bir noktaya gelip onu hayata geçirelim istiyoruz.
Şebeke Analiz Raporu...
- Soru: Dünya Bankası’yla da bazı görüşmeleriniz oldu ve uzmanların 28 Ocak’ta geleceğini söylemiştiniz. Bu çalışmaların amacı nedir ve ne aşamadadır?
- Nami: Uzmanlar geldiler. Bu çalışmanın da ana amacı ülkemizdeki enerji üretimini en verimli noktaya çekmektir. İlk yapılacak olan çalışma Şebeke Analiz Raporu projesidir, 4 ay sürecek, uzmanlar geldiler, Kıb-Tek ile ön çalışmalarını yaptılar. Şebeke kalitesini belirlemek bize yenilenebilir enerji yüzdeliğimizi %20’den yukarı çekip çekemeyeceğimizi veya nasıl çekeceğimizi gösterecek, ayrıca şebekenin hangi noktalarına ne gibi yatırımlar yapmamız gerektiği konusunda bilimsel veriler sağlanacak. Bu çalışmaya çok büyük bir önem veriyoruz.
“Ne Kıbrıs’ta, ne Türkiye’de, ne de başka yerde yaptığım herhangi bir toplantıda Türkiye ile aramızda enterkonnekte kabloyla ilgili yaptığımız anlaşma için önüme bir ön şart konmadı”
“Kablo projesi hala ana hedefimiz”
- Soru: Doğalgaz alternatifini de Türkiye yetkilileriyle görüştüğünüzü söylemiştiniz. Bunun detayları nelerdir?
- Nami: Kablo projesi hala ana hedefimiz olmasına rağmen eğer bunda bir gecikme, aksama olacaksa bizim diğer alternatiflerle ilgili çalışmamız gerektiğinden hareketle yakıt olarak doğalgaz getirme konusunu da gündemimize aldık. Bunu da uzmanlarıyla en iyi şekilde değerlendirebilmek için Türkiye Enerji Bakanlığı’yla bir çalışma başlattık. Oradan uzman ekip geldi, bilahare bizim arkadaşlarımız Ankara’ya gitti. Bizden istenen bazı veriler oldu, onları burada ODTÜ ile çalışarak oluşturduk, önümüzeki hafta tamamlanacağı bilgisi geldi. Bunları Ankara’ya aktaracağız. Türkiye’den buraya en ucuz ve en makul miktarda doğalgaz nasıl gelebileceğine dair, maliyetleriyle birlikte, bir proje ortaya çıkacak. Bu da kolay bir konu değil.
- Soru: Sıvılaştırılmış doğalgazdan mı bahsediyoruz?
- Nami: Değişik alternatifler var, sıvılaştırmadan boru ile de getirilebilir veya FSRU gemileriyle de getirilebilir.
“Tasarruflarla yatırımları finanse etmeyi planlıyoruz”
- Soru: Bu gemilerin yaklaşabileceği limanların olup olmadığı da mecliste konuşulmuştu...
- Nami: Aynen öyle. Örneğin yapılan çalışmalardan bir tanesi, eğer doğalgaz gemilerle gelirse, o geminin yanaşabileceği liman, onun derinliği, zeminin gücü gibi detaylar çalışılıyor. Bu çalışmalar bittiğinde de Türkiye’den buraya doğalgazın nasıl ve kaça geleceği net şekilde ortaya çıkacak. Ümit ediyoruz ki, çok kısa bir süre çift yakıtlı yeni jeneratörleri dizelle çalıştıralım ve kısa bir süre sonra daha ucuz ve daha verimli olan doğalgazı kullanarak, elektrik fiyatlarında ucuzlamayı gündeme getirebilelim. Şunu da unutmamak gerekir ki, bu finansman boyutudur. Bunun tüm finansmanını KKTC elektrik tüketicisi karşılayacaksa belirli bir süre daha, ki yeni jeneratörler için de bu bir gerçektir, jeneratörlerin ücreti ödeninceye kadar bir ucuzluk sağlayacağımızı tüketiciye söylemek fazla iddialı olur. Orada sağlayacağımız tasarruflarla bu yatırımları finanse etmeyi planlıyoruz.
- Soru: Kıb-Tek yönetimi 2022’de LNG’ye geçme konusunda adımlar atmak için kararlar aldıklarını açıklamıştı. LNG yani doğalgaz konusunda sizin öngördüğünüz tarih de 2022 midir?
- Nami: Bunlar hep hedeftir. Bunları bizim tek başımıza hayata geçirmemiz mümkün değildir. az önce bahsettiğim çalışmalar bittikten sonra Türkiye ile yapacağımız istişareler sonucunda ortaya çıkacaktır.
“Bizim AKSA ile mevcut sözleşme tahtında yola devam etme diye bir vizyonumuz yok. Bizim vizyonumuz, bir taraftan yenilenebilir enerjinin önünü açmak, mümkünse kablo projesini gerçekleştirmek, diğer taraftan az önce bahsettiğimiz, mecburen yapmak durumunda kalacağımız görünen jeneratörleri buraya getirmek, onları da doğalgazla kullanmak ve enerji fiyatlarını ucuzlatan bir senaryo ile yolumuza devam etmektir”
“AKSA ile mevcut sözleşme tahtında yola devam etme diye bir vizyonumuz yok”
- Soru: Kıb-Tek yönetimi 2024’te artık AKSA’ya ihtiyaç duyulmaması ve AKSA sözleşmesinin devre dışı kalmasını da hedeflediğini açıklamıştı. Bu hedef sizin için de geçerli midir?
- Nami: Kesinlikle geçerlidir. Bizim AKSA ile mevcut sözleşme tahtında yola devam etme diye bir vizyonumuz yok. Bizim vizyonumuz bir taraftan yenilenebilir enerjinin önünü açmak, mümkünse kablo projesini gerçekleştirmek, diğer taraftan az önce bahsettiğimiz, mecburen yapmak durumunda kalacağımız görünen jeneratörleri buraya getirmek, onları da doğalgazla kullanmak ve enerji fiyatlarını ucuzlatan bir senaryo ile yolumuza devam etmektir.
“Kıb-Tek’in özelleştirilmesi gibi bir konu kesinlikle gündemimizde yok. Bizim gündemimizde olan Kıb-Tek’in güçlenerek varlığını devam ettirmesi, tüketiciye mümkün olan en ucuz fiyata en temiz enerjiyi sağlayan bir kurum olması için gereken yatırımların yapılmasıdır”
“Gündemimizde olan Kıb-Tek’in güçlenerek varlığını devam ettirmesi”
- Soru: Basında Kıb-Tek konusunun protokolle ilgili Ankara’yla bir krize neden olduğu iddia edildi. Kıb-Tek’in özelleştirilmesinin istendiği yazıldı. Sizin gündeminizde özelleştirme var mı?
- Nami: Kıb-Tek’in özelleştirilmesi gibi bir konu kesinlikle gündemimizde yok. Bizim gündemimizde olan Kıb-Tek’in güçlenerek varlığını devam ettirmesi, tüketiciye mümkün olan en ucuz fiyata en temiz enerjiyi sağlayan bir kurum olması için gereken yatırımların yapılmasıdır. Meclisteki tartışmalarda da “kablonun gelmesini istiyorsanız, Kıb-Tek’in görevlerinin ayrıştırılmasını da kabul etmeniz lazım” gibi iddialarda bulunan milletvekilleri oldu. Ben de meclis kürsüsünden “ne Kıbrıs’ta, ne Türkiye’de, ne de başka yerde yaptığım herhangi bir toplantıda Türkiye ile aramızda enterkonnekte kabloyla ilgili yaptığımız anlaşma için önüme bir ön şart konmadı” dedim.
- Soru: Protokolün imzalanmamasına Kıb-Tek sebep değil mi?
- Nami: Hayır, kesinlikle bende böyle bir bilgi yok. Protokol çalışmaları henüz başlamadı, ümit ederim ki önümüzdeki haftalar içinde bu başlayacak. Bugün itibarıyla bana bu konuyla ilgili herhangi bir talep gelmedi.
“Kıb-Tek’in kapatılması ne gündeme geldi, ne de konuşuldu”
- Soru: 2010 yılında yapılan protokolde Kıb-Tek’in kapatılması yazılmıştı. Şu anda böyle bir talep yok mu?
- Nami: Böyle birşey hiç söz konusu değil. Ne gündeme geldi, ne de konuşuldu, mevzubahis bile değil. O günlerde Kıb-Tek’in mali durumu mazot dahi alamayacak noktaya kadar geriletilmişti. Kıb-Tek’in tarihine baktığımızda, en önemli yatırımlar her zaman CTP’nin hükümette olduğu dönemlerde yapıldı, Kıb-Tek doğru ve güçlü noktalara getirildi. Akıllı sayaçların alınması ve devreye konması bunun en iyi örneklerindendir, gerektiğinde kamunun bile elektriklerini kesen irade CTP döneminde konmuştu. Kurumun tahsilat sorunu ortadan kalktı. Şu anda kurumun böyle sıkıntıları yoktur. Teknolojiyi de yakalama çabası içindedir, önemli yatırımlar yaptı. Bizim de görevde olduğumuz dönemde bununla ilgili ek yatırımlar da yapılacak.
“Yatırımlar sürüyor”
Kısacası yatırımlar sürüyor. Kıb-Tek yönetiminin 2022’de LNG’ye geçme hedefi hala önümüzdedir, doğalgaz nasıl gelebilir konusunda çalışıyoruz, kablo konusunda çalışmalar sürüyor, top Türkiye’dedir. Amacımız temiz ve ucuz enerji sağlamaktır.
- Soru: Hem Kıb-Tek’i korumak hem de ucuz ve temiz enerji sağlamak mümkün müdür?
- Nami: Mümkündür ve bütün çalışmalarımız da zaten bunu hayata geçirmek içindir.