“KIB-TEK’te yaşananlar kesinlikle muhalefet ve bağımsız Sayıştay gibi kurumlar tarafından mali açıdan denetlenmeli kurumu zarara uğratan tüm icraatları suistimal ve ihmaller bulunması halinde ki son 3 yılda kurumda idari ve mali açıdan birçok yasal olmayan, ihmaller ve ciddi hataların sonucunda çok ciddi zararlara uğratıldığı açıkça görülmektedir. Tüm bunlar mutlak surette yargıya intikal ettirilmelidir.”
“Olgun Amcaoğlu’nun Maliye Bakanlığı döneminde kamunun finansman ihtiyacından dolayı DİBS (Devlet İç Borçlanma Senedi) ihraç edildi. Yapılan DİBS ihraçları 2-3 kez o dönemdeki piyasada oluşan %9-11 bandından gerçekleştirildi. Aynı dönemde KIBTEK ne yaptı? Nizamname gereği tarifelere düzenleme yapması gerekirken (KWS maliyetlerini dikkate alarak) 1. HATA olarak siyasi popülizm yaparak tarifeler düzenlenmedi. Doğal olarak kurumun gelir/gider dengesi bozulunca borçlanma ihtiyacı doğdu. Olması gereken nedir? Piyasadan en düşük kredi faizi tercih edilecek şekilde borçlanmaktır. Ama 2. HATA olarak sen bu borçlanmayı maliye gibi %9-11 bilemedin %12-13’lerden borçlanma imkânın var iken borçlanma, AKSA’ya aldığın elektriğin bedelini ödeme yapılan sözleşme gereği git %16,2’den borç yaz. Bunu yapan bakanlığın adının başında da EKONOMİ olsun!!!
“Bu ülkede eğer bu sorgulanmayacaksa, sivil toplum, bağımsız yargı organları, muhalefet olması gerekeni yani kurumu zarara uğratanları yargıya havale edip gereken cezalar verilmeyecekse kimse kusura bakmasın çok ağır olacak ama bu ülkede YASAMA, YÜRÜTME , YARGI bağımsızlığı ve en önemlisi mali disiplinden bahsetmesin.”
“Hiçbir mal ve hizmet sonsuza kadar zararına hatta maliyetine bile satılamaz. Özel işletmeler pazar payını artırmak, stok eritmek için veya belli ürünlerde albeni yapıp totalde işletmenin cirosunu artırmak ve genelde zararına veya maliyetine satabilir. Ancak KIBTEK gibi devlet kurumları bunu yapmaz/yapamaz çünkü görevi değildir. Ancak devlet bazı sektörlerin üretim maliyetlerini artırmamak, hane halkının, düşük gelirlilerin bütçelerine olumlu katkı sağlama adına belli dönemlerde sübvanse edebilir (4’Lü hükümet döneminde bunun örneği tarifelerde devlet tarifesine zam yapılarak diğer reel sektör olsun hane halkı olsun o kesimin tükettiği elektrik çapraz sübvanse edildi) Ancak bu tip sübvanseler devletin imkanları çerçevesinde yapılır asla uzun süreli olamaz zaten olursa reel sektörde verimliliği engeller. Dolayısıyla sonsuza kadar da maliyetinin altında satılamaz.” Hasan Taçoy’un bakanlığı döneminden başlayarak Mart 2022 sonuna kadar hiçbir tarife düzenlenmesi yapılmadı. Sadece bir kez 4’lü hükümet döneminde olduğu gibi devlet tarifelerinde kısmi bir düzenleme yapıldı. Ancak bu düzenleme kurumun zarara uğramasını engelleyecek boyutta değildi. Buna rağmen Sn. Taçoy tarafından 24.10.2019 tarihindeki bir demecinde ‘’Yıl sonuna kadar zamma gerek yok ‘’dedi. Ama gelinen aşamada kurumun WEB sayfasından da görüleceği üzere yeminli muhasip tarafından açıklanan gelir/gider raporuna kurum 2019 yılı kesinleşmiş bilançosuna göre 125 milyon 368 bin 768 TL zarar etti.”
Yukarıda KIBTEK ortaya çıkan zararlar bizim kendi içimizde yani Kurum ve müdahil olmadığı için kusurlu olduğu yanlış idari ve mali hatalar sonucu oluşan zararlar olup er veya geç elektrik tarifelerine yansıtılmak zorunda olan uygulamalardır.“ Gelinen aşamada elektrik KWS maliyetlerinin artmasının bir diğer nedeni ise elektrik üretiminde kullanılan Fuel-Oıl yakıtının borsa fiyatı pandemi başlangıcında düşük olmasına rağmen daha sonra ton fiyat arttı. 1 KWS elektrik maliyetinin bileşenlerine bakıldığı zaman bugünlerde %75-77 bandında iken son 3 yılda bu oranın %62-77 bandında olduğunu görürüz. KKTC olarak biz bu yakıtı ABD doları ile aldığımız için TL’nin özellikle son 3 yılda değer kaybından dolayı bizim TL bazında KWS maliyetlerimiz emtianın yani yakıtın fiyat artışından çok TL’den kaynaklı artmaktadır.
27 NİSAN 2021 – 27 NİSAN 2022 DÖNEMİ TL ve DOLAR BAZINDA FUEL-OIL FİYAT DEĞİŞİMİ
Yukarıdaki tablodan görüldüğü üzere son 1 yılda elektrik üretiminde kullandığımız FUEL-OIL borsa fiyatı Ton/dolar bazında %51,38 artarken TL bazında artış ise 3 katından fazla %172,13 Bilindiği üzere KKTC’de elektrik satışı TL üzerinden olmaktadır. Siz Nizamnameyi uygulamaz tarifeleri düzenlemezseniz kurumu zarara uğratırsınız, bu dönemde TL’nin değeri de yukarıdaki tablodan da görüldüğü üzere %79,76 artarsa, TL bazında FUEL-OIL fiyatı %172,13 artarsa ve 1 KWS elektriğin maliyet bileşeninde yakıtın ağırlığı dönemsel olarak değişmekle %60-77 aralığında yani yaklaşık 2/3’ü ise idari ve mali yönden hata yapmamanız gerekir. Oysa son 3 yılda yapılan hatalar ve sonuç olarak yeminli muhasip tarafından hazırlanan gelir/gider tablolarında, ZARAR OLARAK ORTAYA ÇIKAR.
Özetle 1- İçeride yani Kurum içindeki idari ve mali hataların yarattığı borç-zararlar
2-KKTC’nin Akaryakıt fiyatlar ve diğer temel dayanıklı/dayanıksız her türlü emtia, yarı mamul ve diğer tüketim maddelerindeki fiyat artışlarının ANA SEBEBİ YUKARIDAKİ TABLODAN DA GÖRÜLDÜĞÜ ÜZERE TL kullanımından kaynaklı artan maliyet artışları ve bunun çıktı olarak yarattığı ENFLASYONDUR.
Bu durum çok ciddi olup kesinlikle çözülmelidir. TL’nin değerinin oluşmasında KKTC olarak bizim en ufak bir dahlimizin olmaması tamamen TC’nin kısaltılmış adı YEP olana yeni para politikalarının sonucudur. Bu nedenle TC. tarafından kaynak aktarılması mutlaktır. Kalıcı çözüm olarak ise KKTC’nin STABL bir para sistemine geçmesi kaçınılmazdır.
“Özetle şu an bizim yaşadığımız ve Türkiye’nin yaşadığı iktisadi/mali ve yüksek enflasyonun ana sebebi TC’nin yeni para politikalarıdır. Bu para politikaları neticesinde yaratılan enflasyondur. Bunu bizler yani Kıbrıslı Türkler olarak katmerli bir şekilde ödüyoruz. TC. ciddi bütçe açıklarına ve cari açığına %61 enflasyon rakamına rağmen ilk 1 yılı ödemesiz 48 ay vadeyle %9 faizden 150 Milyar TL kredi veriyor. Niçin çünkü ülkedeki ekonomik aktivitenin durmamasını reel sektörün üretime devam edebilmesi için diğer taraftan üretilen mal ve hizmetin müşterisi olan ücretliler için Asgari Ücreti artırıyor kamu çalışanları, emeklilerin maaşlarına artışlar yapılıyor Peki finansman kaynağı!!! Bütçe açıkları ortada muhtemelen BANKNOT MATBAASI fazla mesai yapıyor, swap yoluyla alınan kaynaklar, munzam karşılıklar kullanılıyordur. Yani devlet eliyle enflasyon yaratılıyor orta vadede çok ciddi iktisadi problemlerin oluşmasına neden olunuyor. TC’de durum böyle iken KKTC’de durum vaziyet ne? Yukarıda belirttiğim para politikası nedeniyle ortaya çıkan enflasyondan ülkedeki reel sektör, hane halkları, elektrik üretim maliyetleri ve nihayetinde tüm bunların çıktısı/bileşkesi olarak Kamu Maliyesinin mali açıdan düştüğü darboğaz ortada Maliye bakanlığı DİBS ihracı için ihaleye çıkıyor talep ihale miktarının 1/5’i, borçlanma faizi ne? %23-25 bandı. Bu ahvalde bizden kaynaklanmayan bu sıkıntılar nedeniyle KKTC’ye ek finansman sağlanmayacaksa bunun içerisinde ben ne yapacağım?” İSTİKRARLI BİR PARA BİRİMİNE GEÇMEYİ DİLLENDİRMEYECEK MİYİM? DİLLENDİRENLER SUÇLU MU OLACAK?
“TC bankalarına ciddi bir para kaçışı başladı. TC. bankaları üzerinden hesap açılıp tamamen kur korumalı mevduata geçen insanlarımız var.” Bundan dolayı kamu maliyesi BSİ vergisi üzerinden gelir kaybına uğruyor, Yani biz SENYORAJDAN dolayı desteklenmemiz gerekirken dolaylı olarak ülkedeki mevduat sahipleri üzerinden Türkiye’yi finanse ediyoruz.
Fayka Arseven KİŞİ
Maliye ve Ekonomi Bakanlığı eski bürokratı deneyimli maliyeci Erkan Okandan, KIB-TEK’i zarara uğratanların yargılanması gerektiğini vurguladı.
Okandan, KIB-TEK’in mali durumunun gözler önünde olduğunu ifade ederek, yıl yıl, hangi hatalar yapılarak zarara uğratıldığının belli olduğunu ve bunun derhal muhalefet ve bağımsız Sayıştay gibi kurumlar tarafından yargıya taşınmasının önemine işaret etti.
TL para biriminden kaynaklı yaşadığımız mağduriyeti de gözler önüne seren Okandan, bir an önce Euro’ya geçilmesi gerektiğine dikkat çekti.
“Şu an bizim yaşadığımız ve Türkiye’nin yaşadığı tamamen para politikaları neticesi yaratılan bir enflasyondur” ifadesinde bulunan Okandan, “Bunu da Kıbrıslı Türkler olarak katmerli olarak bizler ödüyoruz. TC. olarak sen bana TL, kullanımından kaynaklı yaşanan bu sıkıntıları maliyet artışlarını ,yüksek enflasyonun kamu maliyesinde yarattığı ilave giderleri karşılamayacaksan bunun içerisinde ben ne yapacağım?” diye sordu.
“TC. Bankalarına ciddi bir para kaçışı başladı” diyen Okandan, “TC. bankaları üzerinden hesap açılıp tamamen kur korumalı mevduata geçen insanlarımız var” dedi. Maliye Bakanlığı mevduat faizi üzerinden alınan BSİ vergisi kaybına uğramaktadır. Eski Maliye Bakanı Sn. Dursun Oğuz bu konuyla ilgili olarak görüştük, çalışmalar başladı demişti. Sahi bu çalışmalar ne oldu!!!!! Daha devam eder!!!
Bu hafta Erkan Okandan ile hem ekonomide yaşananları hem de KIB-TEK’i konuştuk.
- YENİDÜZEN: KIB-TEK’te olayında sular durulmuyor. Nedir yaşananlar?
- OKANDAN: Şu an enerji dediğimizde akla KIB-TEK geliyor. Çünkü bu ülkenin enerjisinin yüzde 55’ni KIB-TEK üretir, yüzde 45’ni de AKSA.
2018 yılında yani 4’lü hükümet döneminde bizler görevdeyken nizamnamenin gereklerini yerine getirdik. Nizamname der ki; ‘KIB-TEK kar amacı güden bir kuruluş değildir. Ancak KIB-TEK zararına satış da yapamaz. Bu noktada nizamnameyi düzenleyeceksin.’ der bunun sorumluluğunu da kurum yönetim kuruluna verir, ilgili bakanda bakanlığı uhdesindeki daireler ve diğer kurumlarda olduğu yanlış işlemler yanlış kararlar alındığında yönetim kuruluna hesap sorma hakkına müdahale etme hakkına sahiptir. Ne yazık ki 3 yılda bizde bakanlar eliyle dönem, dönem yönetim kurullarının tarife düzenlemesi taleplerine karşı çıktı. Bazı dönemlerde yönetim kuruluyla tabiri caizse aynı dümen suyunda adımlar atıldı. Yani Nizamname çiğnendi. Sonuç olarak ne yönetim kurulları nede ilgili bakanlar işlenen idari/mali hatalar nedeniyle kurumu devasa bir borç/zarar içerisine soktular. KIBTEK yakıt alamaz, dizel jeneratörlerine gerekli bakım onarımı yapamaz bir duruma geldi. Gelinen noktanın çıktısı ise ortada: CİDDİ BİR BORÇ/ZARAR ve ÜRETİM KAPASİTESİNİ TAM ANLAMIYLA YAKITSIZLIK ve MAKİNELERİN BAKIMSIZLIĞINDAN TAM RANDIMANLA DEVREYE SOKAMAYAN BİR KIBTEK
KIBTEK’in üretimine devam edebilmesi için NİZAMNAMENİN uygulanması çok önemlidir. Elektrik maliyetleri neyse o maliyeti tarifelere yansıtmak zorundasın bunun tek istisnası devletin tarifeleri sübvanse etmesidir. Biz bunu 4’lü hükümet döneminde gözettik. KIB-TEK o dönem Ekonomi Bakanlığı’na bağlıydı. Tarifeler Nizamnamenin emrettiği zamanda fiili maliyetler neyse tarifelere yansıttık. Ne zamana kadar? 2018’in AĞUSTOS-EYLÜL aylarına kadar.
KIB-TEK bir hayır kuruluşu değildir. Döviz krizi ortaya çıkınca doğal olarak yakıttan kaynaklı KWS maliyetlerimiz ciddi oranda arttı. Nizamname gereği yeni oluşan maliyetleri tarifelere yansıtmak zorundaydık. Ancak yeni maliyetleri tarifelere yansıtmamız halinde yeni tarifelerle enerji ağırlıklı mal ve hizmet üreten tüm sektörlerin üretim üretemez noktaya geleceğini ürettikleri mal ve hizmetlerin fiyatlarına yansıtmaları halinde tüketici tarafından eski talebi görmeyeceğini, hane halkının da ortaya çıkacak zamlı elektrik tarifelerini karşılayamayacağı tespitini yaptık. En önemlisi elektrik fiyat artışından kaynaklı enflasyonun ciddi artış gösterecek olması da sıkıntıydı. Çünkü sadece kamu maliyesinin giderleri üzerinden baktığımızda transfer giderlerinin öngörülenin çok üzerinde artacak olmasıydı. Ne zaman? Ocak 2019 gibi yakın bir tarihte, yasa gereği vermen gereken Eşel mobilden dolayı. Bu veriler üzerinden hesap kitap yaptık; Kamunun devlet tarifesinin ki devletin tükettiği elektrik genel tüketimin içerisinde yüzde %3,5-4 aralığındadır. Geriye kalan %96,5 tüketim grubunun fiyatları aynen devam etsin. Oradan doğacak olan zararı devlet tarifesini artırarak onu kompanse etsin dedik, yani tarifeler üzerinden çapraz sübvanse yaptık. Burada amaç KIB-TEK zarar etmesin. Çünkü KIB-TEK’in kar etmeme gibi bir misyonu var. Ama zarar da etmemesi lazım. Çünkü zarar etmesi halinde yani gelir gider dengesi bozulduğunda bunun sonucu borçlanmadır. Bu borçlanmanın da ödenecek faizden dolayı KWS maliyetlerinde artış demektir. (2019 sonrası bu yaşandı ve halen devam ediyor borçlanmanın yarattığı ilave finansman maliyetlerini er veya geç tarifelere yansıtman lazım. Bugünlerde KIBTEK tarafından yapılan da budur. 3 Yıllık siyasi popülizm ve yapılan diğer idari/mali yanlışların sonucu ortaya çıkan kötü mali yapının bedelinin toplumun tüm kesimlerine bir defada ödetilme durumudur.
Zam yapılmamasının önüne nasıl geçilebilir? Devletin sübvanse etmesidir. Bizim yaptığımız da buydu. Devlet tarifelerine artış yaparak diğer tüm tarifelerden doğacak zararı çapraz sübvanse ile kurumun zarar etmesi ve haliyle borçlanmak zorunda kalıp maliyetlere ilave finansman maliyeti eklenmesinin önüne geçtik.
Altını çizerek söyleyeyim; hiçbir mal ve hizmet sonsuza kadar sübvanse edilemez. Sonsuza kadar da maliyetinin altında satılamaz.
KIB-TEK’in 2018 kesinleşmiş bilançoları yayınlandı. Vergi öncesi KIB-TEK 10 milyon 816 bin 980 TL 4 Milyon TL kurumlar vergisini ödedikten sonra 6 milyon TL gibi bir kar etti.
Sn. Olgun Amcaoğlu geçen gün dedi ki; “CTP hükümeti döneminde 120 milyon kamu maliyesine yüklendi faizleriyle 141 milyon TL ödedim.’
Doğrudur 141 milyon ödedin ama bu düzenlemeyi yapmakla hane halkı ve reel sektörün giderlerine yüklenmedik. Herkesin harcanabilir geliri cebine kaldı, bu gelir ekonomiye enjekte edildi. Elektrik fiyatları artmadığı için elektrik fiyatlarından kaynaklı piyasadaki mal ve hizmetlerin fiyatına artış gelmedi. Gelmediği içinde enflasyon artmadı. Kamu Maliyesi olarak 2019 yılı başında ve sonraki yıllara yönelik fazla maaş artışı vermen engellendi. Böyle bir denge oluşturuldu. 2018’de TC. tarafından savunma giderleri olması gereken kadar gönderilmedi. Eksik olan miktar yerel kaynaklardan sağlanmış olmasına rağmen kamu maliyesi 2018 yılını 40 milyon TL artı ile kapattı. Yani Kıbtek’in zarar etmesinin engellenirken kamu maliyesi de olumsuz etkilenmedi. Tam tersi evet 141 Milyon 2019 yılında ödendi ama Ocak 2019 itibariyle 2018 yılının 2. Yarısında oluşan enflasyon elektrik tarifelerine zam yapılmayarak daha yüksek çıkması engellenerek Kamu maliyesinin transfer harcamalarının daha düşük olması sağlandı.
Biz Mayıs 2019’ta hükümeti devrettik. En son elektrik tarifeleri de 1 Nisan 2019’da düzenlendi. O tarihten sonra hiçbir tarife düzenlemesi yapılmadı.
Sn. Hasan Taçoy’un bakanlığı döneminden 2022 Mart sonuna kadar hiçbir tarife düzenlenmesi yapılmadı. Bunun sonucu ne oldu? Yine 2019’un kesinleşmiş bilançosuna 125 milyon 368 bin 768 TL kurum zarar, 2020 yılı kesinleşmiş bilançosuna göre de KIBTEK 60 milyon 151 bin 80 TL zarar etti.
- YENİDÜZEN: Peki bu dönemde bu zarar oluşurken, yapılan en büyük hata neydi
- OKANDAN: Bu kesinlikle muhalefet ve bağımsız denetçi kuruluşlar, Sayıştay tarafından araştırılmalıdır. Henüz resmi rakamlar açıklanmamakla birlikte kesin olmayan rakamlara göre 2021 yılı ve Mart 2022’ye kadar KIBTEK çok ciddi zararlar yazdı. Buna neden olan idari/mali işlemler en ince detayına kadar araştırılıp neden olanların makamı mevkisi ne ister olsun yargıya intikal ettirilmelidir. Pandeminin etkisiyle 2019’da kredi faizleri %9-11 bandına düşmüştü. Olgun Amcaoğlu’nun Maliye Bakanlığı döneminde kamunun ihtiyaç duyduğu ek finansman nedeniyle DİBS (Devlet İç Borçlanma Senedi) ihraç edildi. 2-3 kez yüzde %9-11 bandından kamu maliyesi bu yolla borçlandı.
Kabinenin diğer bakanı yani Ekonomi ve Enerji bakanı ise artan maliyetler nedeniyle düzenlenmesi gereken tarifeleri düzenlemedi/düzenletmedi. Bundan dolayı kurumun gelir/gider dengesi bozuldu. Ek finansman ihtiyacı için Maliye Bakanlığı gibi finans kuruluşlarına gidip %9-11’den borçlanmak yerine, Aksa’dan alınan elektriğin bedeli ödenmeyerek KIBTEK’in finansman ihtiyacı Aksa’ya borç takılarak sağlandı. Hangi bedel ödenerek? AKSA ile yapılan ana sözleşme der ki; AKSA her ay bir önceki cari ayın faturasını kuruma gönderir. Sen de onu KIB-TEK olarak 1 hafta içerisinde ödersin. Ödemezsen yüzde %16,2 gecikme faizi ödersin yani piyasadaki kredi faizinin 1,5 katı faiz öde, buna neden olan bakanlığın adının başında da EKONOMİ OLSUN!!! Çıksın biri bana bunu anlatsın; ‘’ben tercih yaptım bakanlık olarak evet zararına satış vardır. Ama ben öngörüyorum ki düzelecek.’’ gibi bir savunma yapılabilir!!! Düzelinceye kadar sen ek maliyet yaratmaman gerekir. Biri gider %9-11’den borçlanır, devletin ihtiyacı olan finansmanı sağlar. Sen de git borçlan niye %16,2’den AKSA’ya faiz ödendi? Bunu sadece ben de söylemiyorum. 8 Aralık 2021 tarihli basın toplantısında Sn. Sunat Atun da söyledi, rakam da ifade etti. 41 milyon TL gecikme faizi ödendi dedi.
Bu ülkede eğer tüm bunlar sorgulanmayacaksa, sivil toplum, bağımsız yargı organları, muhalefet tüm bunlara neden olanlara gereği yapılmayacaksa bu ülkede ekonomiyle, mali disiplinle ilgili bir şey konuşmanın anlamı yoktur. Ne protokol ne ekonomi konuşulsun. Nasıl olsa ‘’Her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır’’ misali herkes kendi kafasına göre hareket etsin yasa, tüzük, ekonomik akıl bunlar dikkate almaya gerek yok nasıl olsa!! Oysa tam tersi yasalar/tüzükler uygulansın diye yapılır süreç içerisinde tabii ki revize edilebilir ama ekonomik akıl ve uygulanabilirlik dikkate alınarak bu yapılır. Özetle makamı mevkisi ne olursa olsun Herkes kendi bildiğini okumamalıdır.
2021 yılında yani Sn. Arıklı döneminde durum daha da vahim bir hal aldı. Pandeminin etkisin azalmasıyla KWS elektrik maliyetinde %60-77 ağırlığı olan FUEL-OIL fiyatları arttı, TL’ değer kaybetti sonuç olarak zam ihtiyacı oluştu. Bu ortamda peki ne oldu? Açıklamalara baktığımız zaman 5 Ağustos 2021 tarihinde KTV’de Sayın Olgun Amcaoğlu Eğitim Bakanı dolayısıyla kabine üyesi sıfatıyla kurum müdürü Gürcan Erdoğan’ın batıyoruz %30 zam yapmamız lazım’’ Açıklamasına yönelik ‘’Kesinlikle böyle bir zamma ihtiyaç yoktur. Bazıları haddini aşıyor, bunu Sn. Başbakan Saner’e de söyledim’ ’dedi.
Bende soruyorum şimdi kesinleşmiş bilançolara göre 2019-2020 zarardasın, 2021 yılı verilerine (Yakıt fiyatı, dolar kuru) bakıldığında zararın kar topu misali arttığı ortada yıllık kesinleşmiş bilançolar çıkmasa bile aylık, 3 aylık ve 6 aylık bilançolarda bu durum gözüküyor. Nasıl zamma ihtiyaç yok?
Nitekim 8 Aralık 2021 tarihli basın toplantısında Sn. Sunat Atun ‘’Kurumun 800 milyon borcu var tarifeler düzenlenmediği için 376 milyon da kurum zarara uğratıldı. Sadece AKSA’ya 42 milyon TL faiz ödedik’’ dedi.
Bilahare 23 Ocak seçimleri öncesinde Ocak ayı içinde Kanal T’de dönemin KIB-TEK Yönetim Kurulu Başkanı Turan Büyükyılmaz; ‘’kurumun 1.3 milyar TL borcu var. Zararına satış olamaz olmamalı günün sonunda bizi yargılayacaklarını biliyoruz’’ dedi.
Borç/zarar niçin bu kadar kısa sürede ciddi miktarda arttı? Çünkü hem kurlar hem fuel oil fiyatları arttı. Artı mevsimsel nedenlerden dolayı tüketim arttı. Bütünsel bir ekonomi politikası gözetilmediği için, tarifelerde düzenlenmediği için diğer ısınma seçeneklerine göre en ucuz elektrik ile ısınma olunca elektrik tüketimi ciddi miktarda arttı. Yani kurumun aylık zararı artık 2019 ve 2020 yılı toplam zararından bile daha yüksek seviyelere çıktı. Ama her şeye rağmen Siyasi popülizme devam çünkü 23 Ocak 2022 tarihinde erken genel seçim var!!!
Seçim bitti seçimden bir hafta sonra Sn. Sunat Atun Meclis kürsüsünden bu kez Maliye Bakanı ama KIBTEK’ten yine sorumlu bakan sıfatıyla meclis kürsüsünden ‘‘kurumun borcu 1,75 milyar TL’ dedi.
Aynı Sunat Atun bir hafta sonra, ‘kurumun borcu 2 milyar TL’ dedi. Mübarek tansiyon gibi çıkar!!!
Özellikle Sn. Arıklı döneminde dizel jeneratörler emre amade tutulmadığı için bakımları zamanında yapılmadığı için dizel jeneratörler kırılıma uğradı. Dolayısıyla talebi karşılayacak seviyede üretim kapasitesine ulaşılmadı. Üretim yetersizliği oluştu. Yani yakın geçmişe kadar yaşanılan üretim yetersizliğinin 3 ana sebebi vardır,
1-Santrallerin bakım onarımları zamanında yapılması gerektiği gibi yapılmadığı bir dönem iddia odur ki standartlara uymayan yakıt kullanılması nedeniyle dizle jeneratörlerin bir kısmı devre dışı kaldı kırılıma uğradı bir kısmı da çıkması gereken üretim kapasitesine çıkamadı.
2-Elektrikle ısınma diğer seçeneklere göre mali açıdan, erişilebilir daha temiz olması gibi nedenlerden dolayı daha cazip olması nedeniyle daha fazla tercih edildi. Bunun sonucu olarak ta elektriğe talep arttı. KWS başına zarar miktarı da arttığı için zarar miktarı kar topu misali büyüdü.
3-Kurum finansal açıdan darboğaza sürüklendiği için yakıt tedarikinde mali yönden sıkıntılar yaşandı. İnanılır gibi değil ama bir ada ülkesi olan, yakın coğrafyamızda silahlı çatışmaya kadar varan/varabilecek bir durum ortadayken pandemi ve bu coğrafyadaki çatışmalar nedeniyle elektrik üretiminde kullandığımız fueloil tedarikinde uzun süreli ciddi sıkıntılar yaşanabileceği gibi riskler varken bu ülkede gün geldi KIBTEK’in yakıt depolarındaki stokun gün hesabı yapıldı.
Özetle son 3 yılda siyasi popülizmin tavan yaptığı, ekonomik akıl gözetilerek icraatın yapılmadığı yanlış idari kararların uygulandığı, Nizamname gibi yasaların dikkate alınmadığı bu dönemde sırasıyla KIBTEK ilk önce Cumhurbaşkanlığı seçimine kurban edildi. Arkasından UBP kurultayı hasebiyle tarifeler yine düzenlenmedi (Sn. Bakan adaydı) Bilahare Sn. Arıklı dönemi ki bu dönemde neler olmadı neler!!! Nihayetinde Sn. Atun dönemi ve 8 Aralık 2021 tarihli basın toplantısındaki tespitleri ve isim vermeden kendinden önceki 2 bakanın tarifeleri düzenlemeyerek kurumu zarara ve borca uğrattıklarından Aksa’ya ödenen gecikme faizlerine varıncaya kadarki açıklamalarıyla şahsen ben umutlandım. ‘’En azından tarifeleri mutlaka düzeltecek zararına satışın önüne geçecek dedim’’ Ama değişen hiçbir şey olmadı Sn. Atun sadece tespit yapmakla kaldı. 23 ocak 2022 erken genel seçimi öncesi tarife düzenlemesi yapmayı göze alamadı. Yani kendinden önceki 2 bakan gibi siyasi popülizme devam dedi.
‘‘Sürekli olarak kamuoyunda belli kesimler tarafından bilinçli veya bilgi sahibi olmadan 4’lü hükümet döneminde gerekli yatırımları yapsalardı bunlar yaşanmayacaktı’’ çerçevesinde eleştiriler yapılıyor. Yukarıda son 3 yılda yaşananları ve 2018 yılında yaşananları en basit şekliyle ifade etmeye çalıştım. Ancak buna rağmen hala bugün yaşananları 2018 yılında 4’lü hükümet döneminde yatırım yapılmamaya bağlayanların ki yatırım yapıldı. Ama yatırım denilince belli bir kesimin aklına sadece yeni üretim santralları gelir. Oysa iletim hatlarının iyileştirilmesi trafo kapasitelerinin artırılması santrallerin emre amade olması için yedek parçasından tutun diğer donanımların hazır tutulması da kuruma yapılan yatırımlardır. Evet KKTC’nin elektrik üretim kapasitesi artırılmalıdır. 2024 sonrasında Aksa ile yola devam edilse de edilmese de geriye yani 4’lü hükümet dönemine yani 2018 yılına döner ve son 3 yıl ile karşılaştırırsak 2018 yılında kurum zarara uğratılmadı. Hiçbir zaman 3-5 gün gibi trajikomik yakıt stoku seviyesine düşülmedi. Yakıtsızlıktan dolayı elektrik kesintisi yapılmadı. Oysa bu ülkede elektrik talebinin en az olduğu Nisan ve Mayıs aylarında üretim eksikliği nedeniyle saatlerce ülke genelinde elektrik kesintileri oldu. Bunun sebebi 4’lü hükümet döneminde santral alınmaması değildir. Kurumun mali yönden yakıt alamayacak duruma gelmesinden ve dizel jeneratörlerin bakımsızlıktan ve kusurlu yakıttan dolayı kırılma uğramalarından dolayı emre amade olmamasından dolayıdır. Ayrıca 4’lü hükümet döneminde çift yakıtlı santral alımı için Uluslararası ihaleye çıkıldı. Bizden sonraki dönemde görevde olanlar isteseydi bu 3 yıllık sürede 2 kez alınırdı. Evet buhar tribünlerinden biri arıza yapsaydı yaz ve kış aylarının pik tüketim gün ve saatlerinde üretim açığı doğabilirdi 1 yılın 8760 saat olduğunu göz önüne alırsak bu pik gün ve saatlerinin 2018 yılında toplamda 60-70 saati aşmadığı da bir gerçektir. Bu pik saatlerinde talebi azaltıp yaymak için çoklu tarifeye geçtik. Bizim dönemimizde güneyle tam enterkonnekte olduk. Tüm bunlar göz ardı edilmemesi gereken şeylerdir.
- YENİDÜZEN: Tüm bunların olmaması için ne yapılmalıydı?
- OKANDAN: Ülkedeki her türlü mal ve hizmetin ciddi maliyetidir enerji. 3 Yıldır elektrik fiyatlarına yapılması gereken düzenlemeler ötelendi. Oysa kademeli bir şekilde Nizamnamenin de emrettiği şekilde bu düzenlemeler yapılmalıydı gerek reel sektör gerekse hane halkı bu yeni seviyeye adapte olacaktı. Kıb - Tek zarara ve borca sokulmamış olacaktı. Borçlanmalardan dolayı kredi/gecikme faizleri mükellefiyeti altına girmeyecekti. KWS maliyetlerine ek finansman maliyetleri binmemiş olacaktı. Şimdi mevcut elektrik fiyatlarını ne reel sektör nede hane halkı karşılayabilecek durumda değildir. Talep edilen indirimleri de Kamu maliyesinin uzun süreli sübvanse edebilecek mali gücü yoktur.
Güney, “Maraş’ı kapalı tutun, biz de size Ercan’ın uluslararası uçuş yapmasına onay vereceğiz’ diyor. Bunun turizme hatta eğitime yansıması çok büyük olurdu. Bu yansıma her sektöre yansıyacaktı sen bunu kamu maliyesi olarak her sektöre finanse edebilir misin? Maraş’ın şimdi kime ne faydası var. Siyasette vizyon sahibi, öngörülü olmak lazım, retçi olmamak gerekir.
AB’nin yeşil enerji politikası vardır. Güneye milyonlar verir. Sen de diyeceksin ‘sen bunları söyledin ama evet buna bir tane daha ekleyeceğiz. Bu bizim zaten insanlık hakkımızdır. Sen bana ENSO olarak izin vermiyorsun bu ikisini ekleyeceğiz ENSO de onay verecek. Ey AB adanın bütününde ve Doğu Akdeniz’de barış istersen senin için büyük para olmayan parayı finanse edeceksin.’
2018’de 15 aylık görevimizde bir şey yapmadık eleştirisine karşılık iddia ediyorum ki; bizim yaptıklarımız vizyonumuz her zaman ortadadır.
- YENİDÜZEN: Türkiye bu politikalara onay verir miydi?
- OKANDAN: Türkiye AB’ye girmek istemez mi? Biz ondan önce Euro’ya girersek bir sıkıntı var mı? Veya Annan Planı gerçekleşseydi ne olacaktı? Federal Kıbrıs Cumhuriyeti Türkçe’nin anadil olmasını talep edecekti. Bizim üzerimizden Türkiye’de bu işin içerisine girecekti.
Gelinen aşamada gerek pandemi gerekse TL’nin malum durumu nedeniyle KKTC’de çok ciddi ekonomik sıkıntılar vardır. Ne yazık ki Kamu Maliyesi ne reel sektörü nede hane halkının elektrik gibi elzem tüketimlerini sübvanse edecek kaynaklara sahip değildir. TL, kullanımından kaynaklı sıkıntılar ortadadır buna yönelik üzücüdür ama TC’de gereken mali katkıyı sağlamıyor son yıllarda İmzalanan protokollerde taahhüt edilen mali kaynak aktarımı gerçekleşmiyor. Kamuoyuna da yansıdığı gibi Sn. Özdil Nami’nin de ifade ettiği gibi Güney Kıbrıs Maraş’ın mevcut statüsünün (kapalılık durumu) devamı açılacaksa BM. Kontrolünde sahiplerine iade edilmesi karşılığında Ercan Havaalanının uluslararası uçuşlara açılmasını, aynı şekilde Mağusa limanının uluslararası ticarete/ulaşıma açılmasını Güven Yaratıcı Önlemler çerçevesinde teklif ediyor tartışmaya açıyor. İktisadi olarak bir çöküşün içinde olduğumuz bu ortamda Kamu Maliyesinin gerekli desteği reel sektöre veremediği, TC’nin kendi sorunları nedeniyle katkı sağlamadığı/sağlayamadığı bir ortamda ülkeyi yönetenler bu tekliflere baştan retçi bir tavır sergilememelidirler. Tam tersi karşı tekliflerle örneğin sadece Kuzeyin değil adanın tümünün önü açıp yenilenebilir enerjinin kotalarla sınırlanmasının önüne geçecek fosil yakıtlarla elektrik üretimini minimize edecek enterkonnekte kablo projesinin önünün açılması için ENTSOE engelinin açılmasını talep edebiliriz kablonun finansmanı için AB. Fonları devreye konulabilir, Ercan’ın uluslararası uçuşa açılmasıyla turizmin sağlayacağı olumlu ivme o olumlu ivmeden kamu maliyesinin sağlayacağı devasa gelirler ülkedeki yenilebilir enerji kotasının açılması gibi olumlu faydalar sağlayacağı gün gibi ortadadır. Açıkçası tüm bunlar için sadece siyaset kurumu değil KTTO, KTSO, KTOB, KTMB. Gibi oda ve birlikler hükümetlere baskı unsuru olmalıdırlar. Hayır bunlar kabul edilemez diyenlere de ‘’İyi kabul etmeyelim Maraş’ın mevcut şekliyle Allah aşkına bu ülkede kime ne faydası var? Bu oda ve birliklerin elektrik olsun diğer ulaşım için istedikleri mali katkıları teşvikleri Maliye sağlayabilir mi? Kesinlikle sağlayamaz. Bu ülkede vizyon sahibi kişiler, siyasi partiler bunları tartışıp gerektiği noktada hükümetlere baskı yapıp sonuç almamız gerekirken, bizde neler yapılıyor, 2 ay dolmadan hükümet bozuluyor nasıl bozulduğu da ortada!!! Yeni hükümet kuruluyor 2 günce tamam diyen küçük ortaklar tamam ama bunlarda olmalı diye siyasi ültimatom veriyor büyük ortam PM’sinin aldığı kararların hilafına meclis dışından bakan atıyor (Nedeni herkes tarafından malum) Halef selef bakanlar sosyal medya üzerinden o resimler orda vardı yoktu tartışmasına giriyor özetle ülkede bir kısır döngüde gidiyor… Bende dahil herkes bilir bilmez her konuda fikir beyan edip önerilerde bulunuyor ama doğuları tespit edip icraata geçme noktası KOCA BİR SIFIR!!! Üzgünüm ama yasama organımız mecliste bu durumdan fazlasıyla nasibini almış durumdadır. Herkes konuşuyor herkes eleştiriyor fikir beyan ediyor ama sonuç yok toplum yararına bir arpa boyu yol alamıyoruz.
“Ne Atun ne Amcaoğlu doğru söylüyor”
- YENİDÜZEN: UBP’den iki bakan iki ayrı söylemler. Hangisine inanalım Atun’a mı Amcaoğlu’na mı?
- OKANDAN: 1 milyar 642 milyon 737 bin elektrik ürettik, tükettik. Bu rakamdan 400 milyon KWS çıkardık. Çünkü yaklaşık olarak tüketimin ¼’ü olan bu tüketimde fiyat değişikliği yoktur. (KWS 98,73 KURUŞ) Geriye 1 milyar 200 milyon KWS kaldı. Onu da 12 aya böldük. Aylık tüketim 100 milyon KWS eder (Aylık tüketimler bu rakamın üzerindedir) İndirim yapıldığı açıklanan 4 tarifedeki indirimlerin basit ortalamasını aldığımızda KWS başına 91.73 kuruş eder. Bu rakamı aylık 100 milyon KWS ile çarparsak sübvanse için gerekli rakam aylık 91 milyon eder. Sn. Amcaoğlu ne dedi? ‘’Aylık sübvanse için ihtiyacımız olan rakam 25-30 milyondur” dedi.
Ben de diyorum ki; ‘’madem aylık 25-30 milyondur ne yap et yapılması elzem olan ek bütçeyle neresinden baksan 14-15 milyar olacak bütçe içerisinde bunu bul. Gerekirse LÜX tüketime ek ve vergi koy kaçakçılığı yaratmayacak şekilde sigara tütün ürünleri fiyatını artır ama o aylık 25-30 milyonu bul, Mart’taki indirimli tarifeleri devam ettir. Kazancı ne olacak? Bizim 2018’de yaptığımız ve aldığımız sonuç gibi elektrik fiyatlarından kaynaklı enflasyon artmayacak bundan dolayı maliyenin Transfer giderler artmayacak, Yapabilir mi? Yapamaz. Çünkü gerekli rakam 25-30 milyon değildir. Benim yaptığım hesaplama tabii ki hassas bir hesaplama değildir ancak bu hesaplama Sn. Amcaoğlu'nun bahsettiği rakamın mümkün olmadığının göstergesidir. Peki söz konusu rakam Sn. Atun’un dediği gibi 180 milyon mu? O da değil. Çünkü muhtemelen Sn. Atun’un hesabında olası FUEL-OIL yani yakıt ile dolar kuru artışını önden yüklemeli maliyetlere yansıttı. Ayrıca elektrik talebinin en yüksek olduğu ayları baz almıştır. Özetle kanaatimce sübvanse için ihtiyaç duyulan aylık kaynak 120-130 milyon TL’den aşağı değildir.
Bu arada elektrik üretiminde kullandığımız yakıtın tonunu 675 dolardan koyduğumuz zaman dolar kuru olarak 1 Dolar=14,80 TL baz alırsak elektriğin KWS maliyeti bize sadece yakıt maliyetinden 230 kuruştan aşağı değildir. 1 KWS elektrik maliyetinin bileşenlerinin içinde yakıt payı değişken olmakla birlikte şu anda %75-77 civarındadır. Diğer yüzde %23 de sabit giderlerdir. Sabit gider olarak 60-70 kuruşu eklediğimiz zaman toplamda 1 KWS elektrik maliyeti 300 kuruşun üzerindedir.
Sen elektriği savunmaya 270 kuruştan veriyorsun. Savunma deyip de geçemeyiz; yıllık yüzde %7,5 tüketim savunmaya aittir. Bütün devlet dairelerinin tüketimi de yüzde %3,5’tur. Sana bunu taahhüt etti verecek diye vermez ve sen dönen elektriği maliyetin altında satış yapan.
Sunat Atun 2017’de 112 milyon 862 bin karla KIB-TEK’i devretti. Kurumlar vergisinden sonra 94 milyon kaldı.
Başta da söylediğim gibi KIB-TEK kar amacı güden bir kuruluş değil. Ama zarar da etmemesi gerekir. Bu da yanlıştır. Çünkü o maliyet hesaplamaları içerisinde cari yılda yapacağın yatırımlar için de pay vardır. Sen ona rağmen bu kadar karı nasıl yaptın? Hane halkının reel sektörün sırtından yaptın. Niçin yaptı?
KIB-TEK’in buhar türbinleri var ve dizel jeneratörler var. Dizeller 210-225 gram arası yakar Buhar türbinleri de 280 gram yakar. İsmet Akim döneminde 2 tane dizel alındığı için bir önceki yıldan 2016 yılına göre 2017 yılındaki KWS maliyet hesaplamalarındaki 1 gram yakıt maliyetini yüksek oranda tuttular. Ama 2017 yılında buhar türbinleri eskisi kadar çalışmadı. Çünkü 2 tane daha dizel geldi. Aradaki yakıttan kaynaklanan tasarruf kara yansıdı.
Ne 2019-2020-2021’de Taçoy, Arıklı, Atun’un döneminde yapılan doğrudur ne Amcaoğu’nun ve Atun’un aylık sübvanse için gerekli olan rakamlar doğrudur. İddia edilirse ki 25-30 milyondur o zaman basın, Sanayi, Ticaret Odası Otelciler Birliği ısrarla sorgulasınlar. 2022 yılı bütçesi ve yapılması elzem olan ek bütçe içerisinde 360 milyon TL. bulunur.
TC’deki yetkililere gitsinler TL’deki mağduriyetimizi anlatsın en azından bana ülkedeki enerji maliyetlerini sübvanseye edebilmek için KIB-TEK’e özel para verilsin. Verir mi asla onun niyeti çünkü başka.
- YENİDÜZEN: Mali disiplini sağlamak mümkün mü?
- OKANDAN: Mali disiplin, kaynakları efektif kullanma zaten yapmamız gereken şeylerdir. Birilerinin bize söylemesi gerekmez. Ama tüm bunları biz becersek bile bizim dışımızdan kaynaklanan sorun var. TL de ekonomik hayatın içerisinde her şeye maliyet olarak yansımaktadır. Bizim bunu tolere etmemiz mümkün değildir.
- YENİDÜZEN: Peki biz Kıbrıs Türkü olarak bu yapıdan nasıl kurtulacağız?
- OKANDAN: Halen daha bu ülkede demokrasi vardır. Toplum olarak da bizim kimin neyi yanlış veya doğru yaptığını mutlak suretle öğrenmemiz gerekir. Deneye deneye kafamız ne kadar tokuşacak? ‘Yanlışları deneye deneye doğruları bulmayı’ inşallah daha erken sürede buluruz da bu mevcut yapıdan kurtuluruz. Geceden sabaha kurtulmayız. Çünkü yapılması gerekenler, zamanında yapılmadı.
“Bize karışılmasın”
- YENİDÜZEN: Akaryakıt fiyatlarında gelinen son durum nedir?
- OKANDAN: Fueloil 27 Nisan 2021’de 416 dolar, o dönem dolar kuru 8,24. Bir tonun fiyatı 3 bin 430 .25 TL. 27 Nisan 2022’de fueloilin fiyatı 629,75 dolar. Artış oranı 1 yıl öncesine göre %66,05 ama dolar kuru 14,82 olmuş. TL bazında 1 yıl önceki 1 ton fiyatı 3 bin 430 iken şimdi 9 bin 334 TL. Artış oranı %172.
Benzindeki durum; 27 Nisan 2021 615 dolar ton fiyatı 5 bin 71 TL. Litre fiyatı da KPET ve Alpet’e mal oluş fiyatı 3.93 TL. Benzinin artış fiyatı yüzde 56,61.
27 Nisan 2022’de ton fiyatı 1086 dolar ama kur 8,24’ten 14,82 oldu. TL fiyatı ton başına 16 bin 101 TL. Litre fiyatı 12,48 Artış oranı %217,51.
Hayvancı ve çiftçi için Euro dizel önemli. Euro Dizel 27 Nisan 2021’de 519,75 dolardı. TL karşılığında ton fiyatı 4 bin 285 TL. Litre fiyatı da 3,62
27 Nisan 2022’de 1155 dolar. Euro dizeldeki artış; %45. TL olarak ton fiyatı 17 bin 120 oldu. Litre fiyatı da 14,47 artış fiyatı %299 Şimdi bu artış ile sen hayvancı ve çiftçiyi sübvanseye edebilir misin? Kamu maliyesi olarak öyle bir gücün var mı? Ya da bunun sebebi bizlerin suçu mudur?
Ha denirse ki ‘’kendi yağınızla kendi ciğerinizi kavurun’ o zaman da bize karışılmasın. Beni yönetenler de karıştırtmasın. Bir bedel ödeyeceksek hep birlikte ödeyeceğiz. Ama ödeyeceğimiz bedeller bizim bu ülkede bizi yönetenlerin yapmış olduğu hatalar neticesinde ödeyeceğimiz bedeller olsun. Günün sonunda da o hatalara sebep olanları Churcill’in de dediği gibi; deneye, deneye başımız tokuşa tokuşa gecikmeli de olsa paraşütlü yollayacağız birilerini başka birileri gelecek.
CTP, Euro’ya geçilsin der ‘ama nerede bulacaksınız o kadar Euro’yu’ eleştirisi var. Yani şimdi TL kullanıyoruz bulurlar mı? Şimdi TL bazında maaş verirler?
Diyelim ki siyasi istikrar ve mali disiplini sağladık, kamu reformu yaptık, üzerimize düşeni yaptık. Bu kullandığımız para birimindeki sonuçları bizim kontrol etme şansımız yok. Peki TL’nin değer kayıplarını nasıl telafi edeceğiz? Yaratılan yüksek enflasyonu yani hayat pahalılığını maaşlara yansıtabilecek miyiz? Çok zor!!!.
O zaman gidip muhataplarınla oturacak ve bu verileri aktaracaksınız. Sen kendi ülkende bunları cover etmek için örneğin 150 milyar TL ilk 1 yılı geri ödemesiz 48 ay vadeyle %9’dan reel sektör ve esnafa kredi veriyorsun. Bütçe açıkların olmasına rağmen resmi enflasyonun %61 olmasına rağmen bunu yapıyorsun nasıl yaptığı belli banknot matbaası çalışıyor, peki sana neden vermez? Bu arada onlarda kayıtlı enflasyon %61 bizde %83. O zaman gel bana da ver. Matbaa para basar sen bunu yaptığında enflasyon yaratın. Evet bir enflasyon var ama şu an bizim yaşadığımız ve Türkiye’nin yaşadığı tamamen para politikaları neticesi yaratılan bir enflasyondur. Bunu da Kıbrıslı Türkler olarak bizler TL kullandığımız için katmerli bir şekilde ödüyoruz. Sen bana bunu karşılamayacaksan bunun içerisinde ben ne yapacağım? %9’dan 150 milyardan bize de verin, kur korumalı mevduata biz de geçelim.
Vatandaşın veya hükümetlerin, siyasi partilerin TL’nin mevcut durumuna en ufak etki etme şansı var mı? Yok.
Ülkede mali disiplin konuşulur, ekonomiyi daralt ama ben tüm bunları yapsam bile yarın sabah bu kurun ne olacağını bilmem.
Ülkede siyasi istikrar konuşuyoruz. Ama kimse kusura bakmasın siyasi istikrardan çok ekonomik istikrar daha önemlidir. Ama ekonomik istikrarı TL’den dolayı herhangi bir KKTC vatandaşı sağlayamaz.
“Yolun sonuna geldik”
- YENİDÜZEN: Teknik değil, siyasi engel var? Mevcut durumda bu direniş nereye kadar sürer?
- OKANDAN: Kesinlikle. Yolun sonuna geldik. Kamu maliyesinin ihtiyaç duyduğu finansmanı borçlanma noktasında devletin çıktığı iç borçlanma ihalelerindeki sonuçlar ortada. 150 milyon teklif için çıkıldı, Gelen teklif 31 milyon. Bu vahim bir sonuçtur.
TL ciddi anlamda baskılanıyor. Sen sonsuza kadar sustayı tutamazsın. Açtığında fırlar. Şu an yapılan kur korumalı mevduat gibi tedbirler palyatif tedbirlerdir. ki kur korumalı mevduatın KKTC’de de uygulanması imkanı yaratılmadı. Eski Maliye Bakanı Sn. Dursun Oğuz ne demişti; ‘gittik, görüştük, çalışmalar yapılıyor’. Daha bitmedi mi bu çalışmalar? Toplum olarak reel sektör olsun hane halkları olsun iktisadi olarak bir yok oluşa doğru sürükleniyoruz. TC. bankalarına ciddi bir para kaçışı başladı. TC. bankaları üzerinden hesap açılıp tamamen kur korumalı mevduata geçen insanlarımız var. Burada devletin kaybı nedir? Banka sigorta işlemleri vergisini devlet kaybeder. Bunu mevcut iktidar göremiyor mu?
Merkez Bankası eski Baş ekonomisti Hakan Kara TC’deki enflasyon ile ilgili tablo paylaştı ve dedi ki; Türkiye’deki enflasyonun yarıdan fazlası TL’den kaynaklanan bir enflasyondur. Yani sen faizi baskılarsan TL tüm baskılamana rağmen değer kaybeder, değer kaybettiği içinde enflasyon yaratılır.
Bizim KKTC olarak herhangi bir dahilimiz yok bu politikalara… Bir ada ülkesiyiz, her türlü mal ve hizmette ana maliye unsuru olan enerji, olmayan toplu taşımacılık, akaryakıt fiyatlarının geldiği nokta bize yansıyor.
- YENİDÜZEN: Devlet bankalardan sürekli borçlanıyor bunların ödemesi nasıl gerçekleşiyor?
- OKANDAN: Alır, öder, alır öder. Ancak olay şudur; 13 Mayıs’ta 30 milyon TL ödeme yapacak. 3 Haziran’da 3 milyon, 15 Haziran’da 70 milyon. 140 milyon ödemesi var. 8 Temmuz’da 35 milyon, 14 Temmuz’da 74 milyon.
Peki bu borçlanma performansı ile nasıl ödenecek? Mart sonuna kadar Türkiye’den tek bir kuruş gelmedi, savunma giderleri de dahil. Hepsini yerel kaynaklardan karşıladık. Ama biz bunu yaparken ülkede ilaç yoktu. Öğrenci bursları düne kadar tamamlanmadıydı. Ek mesailer en son Ekim ayı ödendi. Hepsini geçtim insaf da dinin yarısı eder pozitif ayrımcılık yapılıp pandemi döneminde sağlık çalışanlarının nöbetleri ödenmeliydi. Ama o bile yapılmadı. Bizim bunları yapamadığımız dönemde oradan hiçbir şey gelmedi.
‘Biz gider alırız, bizimle iyidirler’ öyle bir durum da yoktur. 2021 yılında imzalanan protokol var. 3 milyar 250 milyon. Bunun gerçekleşme oranı %56 oranın %56 çıkmasının nedeni de savunma giderleridir. Çünkü savunma giderlerinde kaynak aktarımı daha yüksek oranda gerçekleşti. Böyle bir ortamda TL’den kaynaklanan bu sıkıntı nedeniyle 2022 bütçesi daha meclisten onaylanmadan bütçenin reel anlamda %30’u uçtu.
TL’nin mevcut durumu belli. Biz ada ülkesi olduğumuz için sadece elektrik ve akaryakıttan kaynaklı maliyetler her türlü mal ve hizmete maliyet unsurudur. Çarpan etkisiyle diğer mal ve hizmetlerin fiyatları da artar. O fiyatlar arttığı için enflasyon yaratılır. O enflasyon döner dolaşır kamu maliyesi transfer harcamaları çerçevesinde vatandaşa öder. Ama geriden ödenir. Türkiye’de ise enflasyon örneğin yüzde 20 öngörülür kamu çalışanlarına ocak ayında yüzde 20 maaş artışı verir. Periyot sonunda enflasyon daha yüksek çıkarsa farkı yansıtılır. Bizde ise enflasyon gerçekleşir, sonra verilir, verilen de brüttür. O verdiği oranın içerisinden gelir vergisi, sosyal güvenlik kesintisi yapılır.
TL’den kaynaklı satın alma gücü kayıpları, yüksek enflasyon İnsanların sosyal hayatını ve harcanabilir gelirini olumsuz etkilemektedir. Hane halklarının harcanabilir geliri azaldık sonra piyasada para da dönmez. Bu durumdan da Kamu maliyesi kaçınılmaz bir şekilde transfer harcamaları arttığı için giderleri artacağı için olumsuz anlamda etkilenir.