Gayet de iyi biliyor ‘Kıbrıs’ diye bir ülke olduğunu Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan.
Ne bakıyorsunuz ki siz ‘yok’ dediğine?
Hem ne diyecek ki?
Ne diyebilir ki?
‘Kıbrıs diye bir ülke var’ dese...
Sormazlar mı adama?...
Sormazlar mı, ‘o halde sen ne yapıyorsun orada?’ diye...
‘Kıbrıs diye bir ülkede, senin 40 bin askerinin ne işi var?’ diye...
‘Her köşede niye senin bayrağın dalgalanıyor?’ diye...
‘Sen kimsin de Maraş konusu gündeme gelince, kendi malınmış gibi, “üyelik için dahi Kıbrıs’ta toprak vermem” diyebiliyorsun’ diye...
‘Senin memurların nasıl oluyor da ‘İstibdat Valileri’ gibi davranabiliyorlar orada?’ diye...
‘Neden nüfus dengesi her geçen gün biraz daha senin lehine evriliyor?’ diye...
Sormazlar mı adama?
Sorarlar elbet.
E peki nasıl desin ‘Kıbrıs diye bir ülke var’ diye?
Yoksa o da gayet iyi biliyor öyle bir ülke olduğunu.
O da gayet iyi biliyor ki bütün bu saydıklarımızın, ‘Kıbrıs’ diye bir ülkenin varlığı sayesinde olduğunu.
Londra ve Zürih Antlaşmaları ile kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti sayesinde elde ettiği garantörlük hakkına binaen burada olduğunu biliyor.
Ve malum garantörlük hakkını, nasıl olup da ‘müebbet istirahat’ hakkına çevirdiğini de gayet iyi biliyor.
Mümkün mü görmemesi, Adana’daki Akdeniz Oyunları’nda, Trabzon’daki Avrupa Gençlik Olimpik Oyunları’nda önünden geçen o beyaz bayrağı?
Ve o beyaz bayrağın, ‘Kıbrıs’ denen o ülkenin bayrağı olduğunu bilmemesi!
Mümkün mü?
Mümkün mü görmemesi, Avrupa Şampiyonaları’nda top koşturan Türkiye takımlarının ‘Kıbrıs’ denen o ülkeye maç yapmaya gittiğini?
Ve o takımların kafilelerinin ceplerindeki TC pasaportlarını, o ‘Kıbrıs’ denen ülkenin muhaceret memurlarına mühürlettiğini bilmemesi!
Mümkün mü?
Mümkün değil elbet.
Ama işte nasıl desin, ‘Kıbrıs diye bir ülke var’ diye?
Yoksa o da gayet iyi biliyor öyle bir ülke olduğunu.
‘Var’ deyip de bütün dünyayı bağırtacağına, ‘yok’ deyip, bizler gibi bir avuç ‘beslemeyi’ bağırtıyor işte!
Zaten kim duyar ki bizim sesimizi?
Kim anlar ki bizim derdimizi?
Varsın biraz da buna bağıralım.
Ne gam?!
Hem okumadınız mı Cuma günü Milliyet Gazetesi’ni?
Ankara, olası müzakere süreciyle ‘son bir deneme’ yapmak istiyormuş.
Yine olmazsa, KKTC’nin statüsünü yükseltmek için yoğun bir diplomasi trafiği başlatacakmış.
Gül, Davutoğlu ve Eroğlu New York’ta bilmem kaçıncı kez Kıbrıs konusunda izlenecek yeni yol haritasını belirlemiş.
Mart ayına kadar süre tanıdıkları bu sürecin sonunda harekete geçeceklermiş.
Ankara Kıbrıs Türk tarafına, “Son bir deneme yapılsın. Hep böyle gitmez. Başka çaresine bakarız. İki devletli çözüm için diplomasi trafiği başlatırız” demiş.
Tabii ‘KKTC ilan edileli tam 30 yıl oldu, statü yükseltme formülü cebinizdeydi madem, neden bu kadar beklediniz acaba?’ diye de sorarlar adama ama, neyse…!!!