Attila Aşut
Geçen hafta Cenevre’de yapılan Kıbrıs görüşmeleri başarısızlıkla sonuçlandı. Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres, 27-29 Nisan'daki toplantıda Kıbrıs sorununun çözümü için “ortak zemin” bulunmadığını açıkladı.
Bunun böyle olacağı önceden belliydi. Çünkü 2017 yılında İsviçre’nin Crans Montana kasabasında kesintiye uğrayan görüşmelerin ardından Kuzey Kıbrıs’ta Cumhurbaşkanı değişmiş; çözüm yanlısı Mustafa Akıncı’nın yerine, Ada’da “bağımız iki devlet” tezini savunan Ersin Tatar gelmişti. Türk tarafının, daha önceki cumhurbaşkanları Rauf Denktaş ve Derviş Eroğlu’nun da imza attığı “siyasal eşitliğe dayalı iki bölgeli, iki kesimli federal Kıbrıs” tezinden -Türkiye’nin de isteğiyle- böyle keskin bir dönüşle vazgeçmesi, Cenevre görüşmelerinin sonucunu önceden belli etmişti. Çünkü “federal devlet” tezi, 2017’deki görüşmelerde tüm taraflarca bir kez daha “teyit edilmiş” ve Kıbrıs sorununun çözümünde bağlayıcı “ortak çerçeve” durumuna gelmişti. Verili koşullarda BM Güvenlik Konseyi’nin, “KKTC’nin yeni vizyonu”nu kabul etmesi düşünülemezdi. Nitekim beklendiği gibi oldu ve KKTC, dünyanın gözünde “çözüm istemeyen taraf” olarak masadan kalktı. İktidardaki Ulusal Birlik Partisi’nin “En iyi çözüm, çözümsüzlüktür” politikası böylece bir kez daha doğrulanmış oldu…
OLMAYACAK DUAYA AMİN DİYENLER!
Görüşme öncesinde, Birleşik Krallık’taki bulvar gazetelerinden Sunday Express'te yer alan “aspagaras” bir haber, Türkiye medyasını çok heyecanlandırmıştı! Bu habere göre İngiltere, KKTC’yi tanımaya hazırlanıyordu! Hem “garantör” hem Güvenlik Konseyi üyesi İngiltere’nin böyle bir şey yapabileceğini düşünmek saçmalıktı. Ama AA’nın “PR” amaçlı bu haberini -yandaşlar neyse de- muhalif kanallarımız bile akşam sabah ekranlarda dillendirmekte sakınca görmediler. Bu kurumlarda hiç mi dış politika uzmanı yok? Hadi yayımlıyorsunuz, editoryal süzgeçten geçirmek de mi gelmiyor aklınıza?
Yahu, KKTC’yi daha Türkiye bile “egemen bir devlet” olarak tanımış değil, nerde kalmış İngiltere tanıyacak
MUHALEFETİN “KIBRIS POLİTİKASI” VAR MI?
Muhalefet partilerinin Kuzey Kıbrıs konusundaki bilgisizliği gerçekten şaşırtıyor beni! Kemal Kılıçdaroğlu ve Meral Akşener’in zaman zaman içi boş konuşmalarına tanık oluyoruz. Gelin görün ki “Kıbrıs bizim canımız, feda olsun kanımız” ve “yavru vatan” hamasetinin ötesine geçen bir politikaları yok bu partilerin!
Örneğin Tayyip Erdoğan’ın KKTC Anayasa Mahkemesi’ne savurduğu tehditler karşısında muhalefetin sesini duyan oldu mu? Bizim muhalefet partilerimizin böyle kötü bir alışkanlığı var! Dış politika konularında ya AKP’nin arkasında saf tutuyorlar ya da suskun kalmayı yeğliyorlar… Koskoca CHP Genel Merkezi’nde, Kıbrıs’ı ve halkını yakından tanıyan danışmanlar olmalı değil mi? Peki, Ada’nın tarihini, kültürünü, hukuk sistemini, siyasal partilerini, demokratik geleneklerini, meslek örgütlerini ve en önemlisi “Kıbrıs sorunu”nu ne kadar biliyor bu kişiler? ABD’de bile Temsilcilik açan CHP’nin, “yavru vatan” dedikleri KKTC’de benzer birimleri var mı bilmiyoruz. Eğer varsa neden ülkedeki gelişmeler konusunda doğru bilgilendirmiyorlar partilerini? CHP, Kuzey Kıbrıs’taki sosyal demokrat partilerle neden ilişki kurup düzenli görüş alışverişinde bulunmuyor? Örneğin KKTC’nin ana muhalefet partisi CTP’nin (Cumhuriyetçi Türk Partisi) önderi Tufan Erhürman’la kritik kararlar öncesinde görüşüyor mu Kılıçdaroğlu?
Yeri gelmişken Türkiye solunu da bu konuda eleştirmek gerekiyor. Çünkü onlar da Kıbrıs soluna karşı hayli ilgisizler. Yunanistan Komünist Partisi’yle işbirliği yapmak elbette güzeldir de Kıbrıs’taki ilerici güçlerle ilgilenmemek kabul edilir şey değildir. Günümüzün çok parçalı sol hareketi, Türkiye İşçi Partisi’nin 1960’lı yıllardaki Kıbrıs tezini iyi incelemelidir. TİP’in temel görüşleri, altmış yıl sonra bile Türkiye soluna yol gösterecek niteliktedir.
Kıbrıs’ta her türlü güçlüğü göğüsleyerek iki toplumun barış içinde bir arada yaşayacağı federal bir devlet için savaşım veren sosyalistleri yalnız bırakmamalıyız.
* (Yazının tamamı, yazarın izniyle, Birgün gazetesi ile eş zamanlı olarak yayınlamıştır.)