Cumhuriyet Meclis’inde Tarım ve Doğal Kaynaklar Bakanlığı bütçesi görüşmelerinde CTP milletvekili Doğuş Derya, konuşmasında iklim değişikliğine ve küresel ısınmaya dikkat çekti.
Derya günlük sorunlar ve siyasetin getirdiği sıkıntılar içerisinde, ülkemizin sahip olduğu doğal kaynakları yeterince konuşulamadığını ifade ederek, “Hem de dünyanın küresel iklim krizini konuştuğu bir dönemde, yani en çok konuşmamız gereken zamanda konuşmuyoruz” dedi.
Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 25. Taraflar Konferansı (COP25) toplantısına dikkat çeken Derya, 2019 yılı itibariyle dünyanın içinde bulunduğu durumu özetledi.
“Yeryüzünün ısınma eğilimi inanılmaz bir şekilde yükseliyor”
CTP milletvekili Doğuş Derya, bilimsel araştırmalara dayandırarak yaptığı konuşmasında, “yeryüzünün ısınma eğilimi dünya çapında inanılmaz bir şekilde yükseldiğini kaydederek “Bütün dünyada 2000 ve 2013 yılları arasında aşırı hava olaylarının sayısı yüzde 46 oranında artış göstermiştir. Değişen, daha değişken bir iklim, toplum için bir bütün olarak sağlık güvenliğine yönelik açık ve mevcut bir tehlike ve en etkili küresel risk olarak kabul edilmektedir” dedi.
Dünya’da pek çok yerin sadece 2017 ve 2018’de, aşırı ısı dalgalarına, şiddetli taşkınlara, orman yangınlarına ve tropik fırtınalara maruz kalıdığını da sözlerine ekledi.
“Tarihteki en sıcak 5 yıllık dönem”
Birleşmiş Milletler (BM) verilerine göre, 2015-2019 yılları arasının küresel sıcaklık değerleri tarihteki en sıcak 5 yıllık dönem olarak tespit edildiğini aktaran Derya, 2014 ile 2019 arası dönem ile 2011-2015 arasındaki dönem arasında ortalama 0,2 santigrat derece daha sıcak ısı farkı olduğunu söyledi. Derya ayrıca BM raporlarına dayandırdığı konuşmasında son beş yılın ortalaması 1850-1900 yıllarını kapsayan sanayi öncesi dönemden ise 1,1 derece daha yüksek olduğuna dikkat çekti.
“Buzullar hızla eriyor”
Doğuş Derya raporlarda son 40 yılda kuzey kutup bölgesinde yaz mevsiminde deniz buzuyla kaplı alanın her 10 yılda ortalama yüzde 12 küçüldüğünü ortaya koyduğunu kaydederek, “en fazla küçülme 2015-2019 döneminde gerçekleşti. Diğer yandan en fazla buzul erimesi de bu dönemde kaydedildi” dedi.
“İklim Apartheid'i yaşanıyor”
İklim krizinin korkunç boyutlarını anlatabilmek için kimi zaman iklimsel değişikliklere bağlı olayları anlatmak için “İklim Apartheid'i” kavramının kullanıldığı bilgisini veren Derya, “bu kriz neticesinde doğaya salınan karbondioksit salınımında ciddi yükselişler oldu. Öyle ki, 2018'de 37 milyar ton ile rekor karbondioksit seviyesine ulaşıldı” dedi.
''İklim değişikliğinin her yıl 7 milyon kişinin ölümüne neden olacak”
“BM Genel Sekreteri Guterres, bir an önce harekete geçilmezse ''iklim değişikliğinin her yıl 7 milyon kişinin ölümüne neden olacağı'' uyarısında bulunuyor” ifadelerini aktaran Derya, “2015'te imzalanan Paris İklim Anlaşması'nda belirlenen küresel sıcaklık artışını yüzyıl sonuna kadar 2 derecenin altında tutma hedefi var ancak, bu bile artık yeterli değil. Çünkü ‘Değişen İklimde Okyanuslar ve Kriyosfer’ isimli rapora göre, Grönland ve Antarktika'da buz tabakasında erime nedeniyle yılda 400 milyar tondan fazla suyun okyanusa karıştığını görüyoruz. Okyanus sıcaklığının artış hızı 20.yüzyılın sonlarından beri ikiye katlandı, denizde yaşanan sıcaklık dalgaları hem iki kat sıklaştı hem de iki kat daha uzun sürüyor” dedi.
Derya’nın konuşmasından öne çıkan bazı kesimler ise şöyle:
- Her yüzyılda bir kez suların aşırı yükselmesi sonucu yaşanan sellerin 2050 itibariyle her yıl en azından bir kere yaşanabileceği öngörülüyor
- Endüstriyel döneminin başlangıcından bu yana deniz suyundaki asit oranı yüzde 26 arttı. Bu durum sadece deniz ekosistemini bozmakla kalmıyor, yağmur suyunu ve bağlantılı olarak yer altı sularını ve içme suyunu da etkiliyor.
- Sadece 2018 yılında 65 yaş üstü insanların sağlığını ciddi şekilde etkileyen, hatta ölümle sonuçlanan sıcak hava dalgası tespit edildi, bunlar 1986- 2005 yılları arasında gerçekleşen toplam sıcak hava dalgasından 220 milyon kez daha fazla!
- 2018 yılında dünyada 8 milyon insan yetersiz beslenmeden ve açlıktan dolayı mağdur oldu.
- Ocak 2019-Haziran 2019 arasında, yani bu yılın ilk 6 ayında küresel iklim değişikliğinden kaynaklı yaşanan afetlerde evini ve yerini terk etmek zorunda kalan insan sayısı 10 milyon olarak veriliyor.
Kıbrıs birçok sorunla karşı karşıya kalacak
Kıbrıs ile ilgili yapılan araştırmalara da değinen Derya, 20-30 yıl gibi kısa bir süre içinde ülkenin iklim krizinden daha da fazla etkileneceğini ve ciddi bir gıda krizi, bu krizle bağlantılı olarak da sosyal, tıbbi ve benzeri birçok sorun ile yüzleşileceği ön görüsü yapıldığından bahsetti.
Theodors Zacharides isimli bilim insanının Springer dergisinde çıkan araştırmasına değinen Derya oradaki veri ve tespitlerden yararlandı.
Buna göre Derya Kıbrıs’ı bekleyen iklim tehditlerini şu şekilde sıraladı:
- Bu çalışmaya göre 2020-2050 arasındaki dönemde Kıbrıs'ın da içinde bulunduğu, Türkiye'nin güney bölümünü ve kuzey Afrika'nın kuzey bölümünü kapsayan bir alan kırmızı kuşak içinde. Bu kuşakta 2050 yılına kadar geçecek süre içindeki ısı artışı dünya ortalamasının üzerinde (3-4 derecelik bir artış öngörülüyor)
- Bu ihtiyaç duyulan enerji maliyetlerini artıracağı gibi birçok bitki ve hayvan türünün de yok olma riski ile karşı karşıya kalacak.
- Bugün bile ısı değişiminden kaynaklı olarak yağmur yağış miktarının ve yaygınlığının değiştiğini görebiliyoruz. Metreküp olarak fazla yağış olması ile birlikte yağmur yoğunluklu şekilde tek bir bölgeye yağma halinde gerçekleşiyor. Mesela Dikmen'e son sel felaketinde yoğun bir yağmur yağarken 2 km aşağısında çiseleme bile olmadığı durumlara şahit olduk.
- Avrupa Çevre Ajansı'nın raporuna göre Akdeniz bölgesi önümüzdeki dönemde küresel ısınmadan dolayı biyo çeşitliliğin ciddi şekilde düşecek, su taşkınları riskinin önemli derecede artacak, orman yangınlarında artışa paralel yaz turizmi ve tarımda ciddi kayıplar yaşanacak ve kamu sağlığı da eski ve yeni hastalıklarla tehdit altına girecek.
- Bizde bu tip çalışmalar yapılmadığı için bölge ülkelerin ve güney Kıbrıs'ın derlediği verilere başvurdum. Mesela İsrail Çevre Bakanlığının 2014 tarihli raporu da Akdeniz'de 2071 yılına kadar 3.5 ile 5 derece santigrat ısı artışı öngörüyor ki bu hem tarımsal üretim hem de hayvancılık açısından çok ciddi bir risk teşkil ediyor.
“Tarım ve hayvancılık ciddi etkilenecek”
İklim krizinin Kıbrıs’ta yol açacağı sonuçlara da değinen Derya, bu durumun en çok tarımsal üretimi ve hayvancılığı etkileyeceğini, çünkü toprağın niteliğini kaybetmesinin sonucu şu an tarım arazisi olarak kullanılan birçok bölgenin artık kullanılmaz hale geleceğini kaydetti.
“Su taşkınları artacak”
İklim değişikliğinin Kıbrıs’a sonuçlarının aynı zamanda su taşkınlarının artmasıyla da kendisini göstereceğini kaydeden Derya şöyle konuştu, “Söz konusu raporlar su taşkınlarının kırsal bölgelerle sınırlı olmadığını, çarpık yapılaşmanın özellikle şehirlerde ciddi felaketlere yol açacağını gösteriyor. Bugün başta Girne olmak üzere, plansız şehirleşmenin ve inşaatlaşmanın nasıl sonuçlar ürettiğini zaten görüyoruz. Dere yataklarına yapılan evler, plansız şekilde tasarlanan yollar tek bir yoğun yağmurda bile can kaybına neden olabiliyor. Ve biz bunları gördüğümüz halde, kısa vadeli, öngörüsüz bir biçimde hala tarım arazilerini inşaata açma gibi bir gaflete düşen bir hükümet ile karşı karşıyayız.”
“Yaban hayat tehlike altında”
Yaban hayatın da tehlike altında olduğunu kaydeden Derya şöyle konuştu “AB Habitat Direktifi'ne göre (Directive 92/43/EEC) 14 tanesi ayrıcalıklı, 4 tanesi endemik olmak üzere Kıbrıs'ta kaydedilmiş 48 habitat var. Kıbrıs florasında 143'ü endemik olmak üzere 1910 doğal bitki türü var. Bu faunada 30 tür memeli, 25 tür sürüngen, 375 tür kuş ve 6000 tür böcek yaşıyor. Yaban hayatın korunmasına dair bir devlet politikası geliştirmediğimiz için bu türlerin bir kısmı da yok olmaya başladı, bioçeşitlilik ortadan kalkmaya başladı. 67 tür canlı yok oldu ya da olmak üzere.”
“Kıbrıs’ta %25 tarım arazisi yok olacak”
İklim değişikliğine bağlı olarak Kıbrıs’ta tarım arazilerinin 2060’a kadar %20-25 oranında yok olacağına dair bilimsel ön görülerden bahseden Derya, “Bu hesap tarım arazilerini devlet eliyle inşaata açmadığınız senaryoda geçerli. Bizim gibi tarım arazilerinin imara açıldığı durumda bu oran haliyle yükseliyor. Hem hayvan yemi olarak üretilen tanelilerde hem de ekmek ve benzeri unlu mamüllerin yapılmasında kullanılan tanelilerin üretiminde ciddi bir kayıp yaşanması demek bu. Ondan sonra da ekmeği bile ithal edeceğiz, dilimle tüketeceğiz, o da şanslıysak” diye konuştu.
“Tarım politikasını yeniden gözden geçirmeliyiz”
“Kimsenin içini karartmak istemem ama resmi ortaya koymadan atılan adımların bizi, bizi değilse de gelecek nesilleri nasıl etkileyeceğini görerek siyaset üretmeliyiz” diye konuşan Doğuş Derya, “Mesela sayın Dursun Oğuz, bugün hem toprağın kalitesini düşüren hem de oldukça verimsiz işleyen tarım politikasını yeniden gözden geçirmeliyiz. Yanlışım varsa düzeltin, bugün KKTC'de 800 bin dönüm civarında ekilen tarım arazisi var. Bunların 700 bin civarındaki bir kısmı hayvan yemi üretmek için ekiliyor ve ekilen de ağırlıkla arpa. Arpanın kaliteli et ve süt üretimi için yüksek verimli bir gıda olmadığını biliyoruz. Hayvanın ihtiyaç duyduğu proteini, enerjiyi üretme kapasitesi düşük. Halbuki sektör içinde çalışan insanlarla konuştuğumda hayvan yemi olarak vigo, havetta, ay çiçeği gibi daha yüksek enerji üreten tanelilerin ekilmesinin teşvik edilmesi gerektiğini söylüyorlar. Çünkü arpadan verim alamadıkları için bu tip yemleri ithal etmek zorunda kalıyorlar ve bu sefer de insanlara ödenen süt parasını %70'i ithal edilen bu ürünlere gidiyor, yani yurt dışına kaçıyor” ifadelerinde bulundu.
- “Kıbrıs’ta %25 tarım arazisi yok olacak”
- “Su taşkınları artacak”
- “Yeryüzünün ısınma eğilimi inanılmaz bir şekilde yükseliyor”
- “'İklim değişikliğinin her yıl 7 milyon kişinin ölümüne neden olacak”
- “Kıbrıs iklim krizinden daha fazla etkilenecek”
- “Tarım politikasını yeniden gözden geçirmeliyiz”