Kıbrıs, mülk, İsrail ve çözüm!

Serhat İncirli

Türkiye’den ismi lazım değil bir televizyon kanalından aradılar…
“İsminizi filanca verdi; sizi canlı yayına almak istiyoruz” dedi karşıdaki çok kibar bir ses!
“Memnuniyetle, ne konuşacağız?” dedim!
“İsrail, Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nden çok toprak almış” dedi ses!

-*-*-

İsrail devlet olarak mı toprak alıyor?
Devletten devlete satış mı var?
Ve “Kıbrıs Türk Cumhuriyeti” diye bir devlet mi var?

-*-*-

Neyse, “kadına” dedim ki; “İsrailli iş insanlarının toprak satın alıp yaptıkları apartmanlardaki daireleri sattıkları veya kiraladıkları doğrudur ama bunu İsrail devletinin yayılmacılığıyla bağdaştırıp saçma bir siyaset yaratmak aptallıktır” dedim.

-*-*-

Kadın, “sizi arayacağız” dedi.
Üç dakika sonra aradı, “biz bu konuyu konuşmamaya karar verdik, çok teşekkürler” dedi.

-*-*-

Gerçekten, hala bu konuyu tartışıyor olmak abesle iştigaldir.

-*-*-

Hiçbir akıllı iş insanı, boşa yatırım yapmaz!
Hele bu insan Musevi asıllıysa asla yapmaz!
Yani ya “çözümsüzlüğün ve bölünmüşlüğün kalıcı olduğu konusunda çok ciddi bir bilgi vardır” ya da herkes emindir ki; bu meselenin asıl çözüm adresi, Kıbrıs meselesinin çözümü kapsamındadır; iadedir, takastır, tazminattır…

-*-*-

Gazze’deki insanlık utancı İsrail saldırılarıyla, “Kıbrıs İsrailleşiyor” iddiası arasında bağlantı kurmaya çalışmak da “ganimetçilik”ten başka bir şey değildir!


Bugün ne pişirelim veya bugün ne yazalım?

Cami açtık!
Mahkemelikmiş!
Ne ilginçtir, herkese milliyetçilik hatta son dönemlerde paralı gazete ilanlarıyla AKP’cilik öğreten bir ağabeyimiz, yeni ve de en büyük camimizin bir bölümünün kendi arsası üzerinde olduğu iddiasıyla mahkemeye gitmiş!

-*-*-

İnsan kaçakçıları, Güney’den katil zanlılarını mı kaçırmış ne?
Camiyle ne alakası var?
Yemekle alakalı olur mu?
Olmaz tabii ki!

-*-*-

Haaa bir de asgari ücret meselesi gündemde…
Ayda 30 bin TL olsa ne yazar?

-*-*-

En iyisi çorba yap Serhat!
İki orta boy soğan, iki orta boy havuç…
İki bağ pırasa…
Biraz zeytin yağı; bir yumurta, iki çorba kaşığı un ve iki çorba kaşığı yoğurt!

-*-*-

Gerektiği kadar tuz, kara biber ve kırmızı acı biber!

-*-*-

Soğanları çok ince keselim, zeytinyağında solduralım…
Aynı anda havuçları da rendeleyelim…
Pırasaları çok ince ince aynı tencereye doğrayalım…
Birlikte kızartalım…
Gerektiği kadar su, tuz, biber ve tavuk bulyonu ekleyip; kaynamaya bırakalım…

-*-*-

O kaynarken, yumurta, un ve yoğurdu çok iyi çırpıp hazırlayalım…
Hazırladığımız bu kremamsı şeye, bir kepçe kaynayan sudan ekleyip iyice karıştıralım ve hepsini birlikte tencereye döküp, hafif ateşte kaynamaya terk edelim; sık sık karıştırmayı ihmal etmeyelim…

-*-*-

Çok az tereyağında, azıcık kırmızı biberi pişirip, birlikte çorbaya ekleyelim, beş dakika daha hopurdamasını izleyip, karıştırmayı da ihmal etmeden, servis edelim…
Afiyet olsun!
Covide karşı, gribe karşı, boğaz ağrısına karşı muhteşem bir çorba!

-*-*-

Cami açılmış!
Kabloyla elektrik de gelecekmiş; Bayraktar Camisi da bizimmiş falan ve de filan!
Amaaaaan!
Konuşmaların hepsini dinledim!
En çok, ilahiyat fakültesi öğrencisi kardeşimin Kuran okumasını beğendim!
Çünkü en azından bu okunandan da tüm diğer konuşmalar gibi bir şey anlamadım ama o dil, bilmediğim bir dildi!
Hayırlısı olsun!
Yarın Cuma Namazı’nı nerede kılacaktık?
Yeni camideyiz Kıbrıs Türkü inşallah!


KKTC’de en kolay şey: Ölmek!

Ölmek ne kadar kolay bu ülkede!
55 yaşındaki bir adam, apartmanın damındaki su deposunu tamir etmeye çalışıyor… 
Ve deponun ayakları kırılıyor…
Adam, depoyla birlikte düşüyor ve başını yere çarpıp, oracıkta ölüyor!

-*-*-

55 yaşında…
Benle aynı yaşta veya bir küçük…
Adı, Cumali…
Soyadı Ayman…

-*-*-

Bu isim ve soy isimden yola çıkacak olursak; Türkiyeli bir göçmen…

-*-*-

Efendim, modern ya da medeni ülkelerde bu tür kazalar olmaz mı?
“Olmaz” demek doğru değil ama “en aza indirmek için medeni ülkelerin hükümetleri büyük çaba harcar, çok özel sağlık ve güvenlik kuralları ya da yasaları yaparlar…”

-*-*-

Uzman olmayan kişilerin, bir konutun, binanın ya da apartmanın damına – çatısına çıkması yasaktır…
Yetkili olmayan bir kişinin, mesela havagazı, elektrik, su tesisatı işi yapması da yasaktır…
Belgeniz olacak, bilginiz garanti edilecek ve tabii ki yaptığınız yapacağınız işin de buna bağlı olarak “garanti belgesi” olacak!

-*-*-

Her canı çeken, her dilediği dama çıkamaz!
Su deposu tamir edemez!
Yüksek yerde cam temizliği yapamaz!
Güvenlik tedbiri almadan sıva çekemez, boya yapamaz!
“Merdiveni daya, iki bondo uzat, skaloşa yap ve çık üstüne çalış” olmaz!

-*-*-

Bu ülkede eksik olan en önemli “devlet” uygulamalarından biridir “sağlık ve güvenlik tedbirleri…”

-*-*-

Ve Sağlık ve güvenlik tedbirleri; ilk yardım bilgisi gibi çok değerlidir!
Okullarda, iş yerlerinde, her yerde, her an, herkesin eğitilmesini gerektiren tedbirlerdir…

-*-*-

Kabloyla elektrik getirecektik, okullarda çorba dağıtacaktık, cami açacaktık, egemen ve eşit devletimizden baktığımızda Torosların karlı dağları çok net görünüyordu tamam da; bu ülkenin yolları sağlık ve güvenlik tedbirleri açısından insan yaşamını hiçe sayar durumdadır…
Bu ülkede, yollarda, okullarda, konutlarda veya iş yerlerinde kesinlikle medeni dünyanın, modern devletlerin sağlık ve güvenlik tedbirlerine ihtiyaç vardır…

-*-*-

Hamaset yapacaksanız yapın; bir diyeceğim yok ama bazen ülke insanımızın daha sağlıklı ve daha uzun yaşayabilmesi adına da bir şeyler ortaya koyun!

Alithia gazetesi, Kıbrıs Cumhuriyeti Pasaportu’nun “Henley Passport Index” sıralamasında dünyanın en güçlü 12’nci pasaportu olduğunu yazdı… Geçen yıl 13’üncü sırada olan pasaportla 182 ülkeye vizesiz giriş sağlanabiliyor… Söz konusu listede “KKTC” yer almadı… Yorum yapmıyorum! Sadece “İyi ki varsın canım” diyorum!