Zekai Altan
Gurme turları. Yani Tadım ve Gastronomi anlamında. Dünyada çok ilgi duyulan organizasyonlardan biri. Gurme turlarına gurmeler katılmaz. Yeme içmeyi seven ve farklı tatları tatmak isteyenler katılır. Bu turlar adeta bir lezzet tufanı niteliğindedir.
Bu tür turlarda en önemli özellik, gidilen ülkenin özel mönüleri ve içeceklerinin tadılmasına yöneliktir. Ve gidilen ülkenin mutfağı ön plandadır ve tanıtımı da bu yöndedir. Bizde böyle bir tur var mı. Hayır yoktur. Bu ülkede öyle güzel ve inanılmaz turistik ürünler vardır ki inanamazsınız. Ancak yapılan ‚herşey dahil‘ sistemine dayalı teşvikli (rüşvetli) turist akışını sağlamak. Turistik ürünler arasında olanlardan veya daha doğrusu olması gerekenlerden biri de Kıbrıs mutfağıdır. Ancak hangi mutfağı diye sorarım. Bu ülkenin turistik ürün tanıtım ve pazarlaması hep güneş-kum ve denize endeksli gidiyor. Farklı turizm ürünleri konusunda cidi adımlar atılamadı, atılmayacak da. Galiba dünyada en tuhaf ve en garip ülkelerden biriyiz. Ne olduğumuzun da farkında bile değiliz galiba. Kıbrıs ve Türk mutfağını ne kadar ayırt ederiz diye de sorarım. Bunu ayrmaya çalışsanız aman efendim biz hep biriz böyle şey olmaz denir. Ama olur. Hem de bal gibi olur. Kıbrıs’ın mutfağı da, kültürü de farklıdır. Yani Kıbrıs’ta böyle bir Kıbrıs Mutfağı ve içeceği konusunda bir Tadım ve Gastronomi turu düzenlenmesi halinde de ayrı bir tehlike. Zaten mutfağımız ve kültürümüz her geçen gün eriyor. Birlikte düşünelim. Böyle bir turda şeftali kebabı ve Adana kebabı aynı tabakta. Urfa kebapları ile Antep mezeleri ve acıları ile birlikte tadım. Sabah kahvaltısında da mıhlama. Ohh, ne güzel. Kıbrıs’a gittik ve Kıbrıs mutfağına özgü Adana kebap, acılı Antep ve Urfa kebabı ile mıhlama yedik. Nasıl! Tam bir tanıtım değil mi! İşte Kıbrıs. Bu tür tur her ne kadar da önemli ve ciddi bir gelir getirse de bizim için çok tehlikeli. Çünkü böyle bir ayrımı ve seçiciliği yapacak irade yok. Tehlikeli yönü yanlış tanıtım ve daha hızlı erime. Ama herşeye rağmen yine de bu ülkede buna benzer günübirlik turlar da düzenlenmektedir.
LEVENT KOLEJI ILE BIR GÜNLÜK BIR TUR
Galatya Belediyesi Zeka Bey Tohum merkezinden başlayan bir tur. Burada yetiştirilen GDO’suz tohumlar ile lasanların incelenmesi. Ve burada yetişen taze paklaların toplanarak tadılması. Masamıza gelen sebzelerin nasıl sağlılklı olmasının anlatılması turu. Açık ve bol oksijenli havada bir sebze yetiştirme turu. Sonra da yine Galatya’da Etnografya müzesi ziyareti sonrası Nitovikla’ya hareket. Böyle bir turda oluşturmaya çalıştığımız bir örnek. Havuz başında ev yapımı şarap ikramı ve kurulan emek- çörek-şinno ile macunlar, reçeller, sucuklar, zivaniyalar ve pastellilerin satışının yapıldığı Kıbrıs mutfağı stantları. Bir taraftan şarap tadımı diğer taraftan da yiyecek alış verişi ve tadımı. Yarım gün yeme içme. Ondan sonra da Nitovikla Mağarada yeme.
NİTOVİKLA’DA 3000 YILLIK MAĞARADA YEMEK
Tadım ve gastronomi turu devam ediyor. Bir taraftan tadım diğer taraftan da bilgilendirme. Mönü zamana bağlı olarak geniş değil. Giriş olarak Evdim usulü yoğurtlu kadın parmağı ve kuru naneli. Soğuk Mezeler ise salata, siyah zeytin, sarmısaklı kuru pakla, zeytinyağlı böğrülce, humus, turşu, turunçlu pancar, havuçlu cacık ve drifti. Tüm mönü tadı ile adı ile farklılık ortaya koyar. Ara Sıcaklar Avgalio böreği ve Herse. Yemek süresince de kısa bilgiler. Tabii bu tür turlarda yemeğin o ülke geleneğine göre tanıtılması ve taddırılması gerekir. Karoştırmayın. Başka ülke yemeğini kendi ülkenizde tanıtacaksınız anlamını çıkarmayın. Ve ana yemek olarak da patates ve bulgur pilavı garnitürlü sulu fırın kebabı. Haa işte bu. Fırın çok güzel yakılır. Yaklaşık 2-3 saat. Zeytin, harnıp ve şinya odunları ile. O şinya kousu bile çok özeldir. Başka ülkelerde pek kullanılmayan bize özgü bir ağaç. Onun verdiği koku sizi kendinizden geçirir. Adeta Kıbrıs doğasını solursunuz. İşte böyle turlara katılanlara bunu anlatırsınız. Tabii bu odunlar ile lahmacun fırını yakıldığını değil. Odunlar böyle iyice köz denilen yani kömür oluncaya kadar yakılır. Diğer taraftan da küplere veya güveçlere parçalanmış keçi etini yerleştirirsiniz. Tabii Kıbrıs kültüründe sini kullanılırdı. Sini biraz yağlandıktan sonra içerisine parçalanmış etleri dizersiniz. Badadezler de arasında. Üzerlerine biraz sabsişa, adaçayı veya kekik serptikten sonra üzerine bir de bannayı serip fırına verin. Fırının ağzı yani kapağı ile üst deliği de samanlı toprak ile iyice sıvandıktan sonra kapatılır ve en az 3 saat pişirilmeye bırakılır. Zaman içinde fırının sıcak olduğunu elleriniz ile elleyince hissedersiniz. Bir de kokusu bile vurmaya başlar. Fırını açtıktan sonra da o kokuya dayanamassınız. Levent Koleji müdürü Ertan Aligüllü dostum dayanamayıp fırın küreği ile sinileri çıkarttı. Ve ızarmış etlerin tadına doyulmadı. Yemek sonrası da nefis bir tel gadeyifi. İşte böyle bir günübirlik tadım, gastronomi ve kültür içerikli doyasıya bir tur. Bu tür turlar çok keyifli turlardır. Tabii yalnızca bol yemeli içmeli de olmalı. En az 3 ana yemekli. Yeme-içme ve kültür birlikte olmalı.