2017 yılından beri buzdolabına atılan Kıbrıs sorununun, Erdoğan’ın kararıyla yeniden görüşme masasına taşınacağı artık iyice anlaşılmıştır.
Yani toplumlararası müzakerelerde, Tatar’ın ‘ray değişikliği olursa istifa ederim’ tehdidine ve perde gerisinde gerçekleşmesi çok muhtemel olan irili-ufaklı karşı çıkışlara rağmen, yeni dönem kapıda beklemektedir.
Erdoğan’ın, gerekirse Annan Planı çerçevesinde bir çözüm modelini konuşmaya hazırız anlamına gelen ek açıklamasından sonra, en çok sevinmesi gerekenler, Erdoğan’ın Kıbrıs siyasetini en çok eleştiren KıbrıslıTürk ve KıbrıslıRum çözüm ve barış yanlıları olmalıdır!
Ama müzakerelerin başlayacak olması, tek başına, çözüme yaklaştığımız ya da çözümün kolaylıkla elde edilebileceği anlamına gelmemektedir.
Elbette, KıbrıslıTürk tarafı ve Türkiye’nin BM parametrelerine geri dönüş sürecini tamamlaması, KıbrıslıRum tarafının BM parametreleri çerçevesinde bir çözümü görüşmeye hazır olduğunu tekrarlaması önemli bir gelişme sayılmalıdır.
Ama unutulmaması gereken nokta, BM parametrelerinin sadece bir başlangıç oluşturduğudur.
Yani, müzakere edilerek kabullenilmiş bir çözümü hayata geçirme süreci ile çözümün içeriği birbirinden ayrı konulardır.
Bu köşede bundan önce yar alan yazıda, müzakerelere yeşil ışık yakan Erdoğan’ın çözüm sürecinin niteliğiyle ilgili duruşunun ve KıbrıslıRum liderin bu duruşa vereceği karşılığın önem taşıdığını belirtmiştim.
Çözümün içeriğiyle ilgili kapsamlı bir çerçevenin, tartışmaya açık, ya da tarafların uzlaşmasını gerektiren bazı önemli noktaların varlığına rağmen, BM’nin envanterinde yer aldığı bir gerçekliktir. Bu nedenden ötürü Erdoğan’ın Annan Planına ve Annan Planı dönemine atıfta bulunması önemlidir.
Bununla birlikte, tarafların şimdiye kadar konuşmaktan kaçındığı ya da gerektiği kadar önem vermediği konu, çözüm sürecinin niteliği, yani mevcut durumdan uzlaşılan devlet modeline ‘geçiş süreci’yle ilgilidir.
‘Herşey üzerinde uzlaşmadan, hiçbir şey üzerinde uzlaşılmış olunmaz’ ilkesi nedeniyle, şimdiye kadar taraflar geçiş sürecinin önemini görmezden gelmiş ve çözümün tek bir hamleyle elde edileceği gibi bir yanılgıya kapılmıştır.
Şimdi Erdoğan’ın önünde duran ve KıbrslıRum liderin de karşılık vermesini gerektiren başlıca konu, sadece BM parametrelerine geri dönüşü planlamak ve bu yönde KıbrıslıTürk lider üzerinde etkide bulunmak değil, ayni zamanda çözüm süreciyle ilgili gerçekçi bir yaklaşımı benimsemektir.
Yeni dönemde tarafların yapabileceği en önemli ‘hata’, müzakerelere ‘herşey üzerinde uzlaşmadan, hiçbir şey üzerinde uzlaşılmış olunmaz’ ilkesi temelinde yaklaşmalarıdır. Böyle bir yaklaşım, gerekli siyasi kararların alınıp uygulanmasına engel olmakta ve çözüm süreci, bürokrat ve teknokratların sonu gelmez komite-komisyon çalışmalarıyla uzatılmaktadır.
Dolayısıyla, yeni dönemde önce siyasi kararların verilmesi, ardından da bunların uygulanmasının sağlanması için bürokrat ve teknotratlara görev verlmesi gerekmektedir.
İlk adımda verilmesi gereken siyasi karar, BM Genel Sekreteri Guterres’in gündeme getirdiği ‘Stratejik Anlaşma’nın somutlaştırılması ve bu anlaşmanın öngöreceği unsurların uygulanmaya başlanmasıdır.
Bu stratejik anlaşma, hem üzerinde genel hatlarıyla uzlaşmaya varılacak çözüme dönük adımları tanımlamalı hem de KıbrıslıTürk tarafına Kıbrıs anayasal sistemi içinde bir statü sağlamalıdır.
Kıbrıs Cumhuriyeti anayasasının en başta 61. maddesi olmak üzere, diğer ilgili maddeleri buna olanak sağlamaktadır.
Bu nedenle, hem Erdoğan’ın ve KıbrıslıTürk liderliğinin hem de KıbrıslıRum liderin takınması gereken tutum sonu gelez bir müzakere sürecine hazır olduklarını tekrarlamak değil, statükodan federal devlete geçiş sürecine ilişkin bir plan üzerinde uzlaşmaktır.
Hem KıbrıslıTürk tarafı ve Türkiye’nin hem de KıbrıslıRum tarafının en azından aşağıdaki belirtilen direngen gerçeklikleri ve açılımları kabullenmesi yeni müzakere sürecinin bir sonuca ulaşması için gereklidir:
- Türkiye’nin, KıbrıslıTürk toplumunun Kıbrıs sorununa ilişkin kararlarını ve bu kararları hayata geçirmeye dönük eylemlerini peşin olarak kabul ettiğini, KıbrıslıTürkleri yönetme ya da Birleşik Federal Kıbrıs devletinin yönetim süreçlerinde doğrudan ya da dolaylı yollarla söz sahibi olma amacının bulunmadığını ilan etmesi, KıbrıslıRum toplumunu çözüm yönünde motive edecektir.
- KıbrıslıRum liderin, geçiş sürecini kolaylaştırmak amacıyla, KıbrıslıTürk tarafıyla uzlaşarak, garantörlerin desteğiyle anayasada değişiklik yapmayı şimdiden kabul etmesi.
- Tarafların, BM Güvenlik Konseyi kararlarında çerçevesi çizilmiş çözüm modeline ulaşmak için, gerektiği durumlarda uzlaşarak, diğer durumlarda ise tek taraflı adım atmayı Stratejik Anlaşma çerçevesinde kabul etmeleri.
- Türkiye ve KıbrıslıTürk tarafının tüm çabalarına rağmen, Kıbrıs Cumhuriyeti dağılmamış ve KıbırslıRumların yönetiminde, KıbrıslıTürklerin de vatandaşlık ilişkisiyle bağlı oldukları bir devlet olarak varlığını devam ettirmiştir. Bu gerçekliğin değiştirilmesi için, Türkiye ya da KıbrıslıTürk tarafının kullanabileceği herhangi barışçıl bir enstrüman bulunmamaktadır.
- Uluslararası meşruiyetine rağmen, KıbrıslıRumların yönetimindeki Kıbrıs devletinin organları, Kıbrıslı Türkleri temsil etmemektedir. Bu anomaliden kurtulmanın yolu, siyasal yetkilerin KıbrıslıTürklerle paylaşılacağı bir çözüme ulaşana kadar, Kıbrıs Cumhuriyeti anayasanın sunduğu çerçeve içinde, KıbrıslıTürkleri temsil eden bir KıbrıslıTürk yönetiminin muhatap kabul edilmesidir.
- KıbrıslıTürk toplumunun anayasal bir alan içine girmesi durumunda KıbrıslıRum liderin, uygulanan kısıtlamaları kaldırmaya ve KıbrıslıTürk toplumunun dış dünyayla bağlantısının uygun idari mekanizmalar aracılığıyla sağlanmasına hazır olduğunu ilan etmesi Kıbrıslı Türk toplumunu çözüm sürecinde motive edecektir.
- Tüm konularda, öncelikle siyasi liderler düzeyinde karar verilmesi ve teknik ve bürokratik unsurların, sadece liderlerin kararlarının uygulanması sürecinde yer alması.
- Güvenlik ve garantilerle ilgili konuların, garantörlerin ve AB Güvenlik ve Dış Politika temsilcisinin de katılacağı bir toplantıda, KıbrıslıTürk ve KıbrıslıRum liderleri tatmin edecek şekilde çözümlenmesi.
- Referanduma sadece Federal Kıbrıs Cumhuriyeti anayasasının sunulması, bunun dışında kalan tüm konuların toplum liderleri tarafından ele alınarak çözümlenmesi.
- Anayasada düzenlenen konular, toprak ve iç-dış güvenlik konuları dışında kalan konuların gerekmesi halinde çözüm sonrasında ele alınmaya devam edileceğinin kabul edilmesi.
Eğer müzakere süreci eskisi gibi başlayacaksa ve siyasal liderler, gerekli siyasi kararları alarak bu sürece öncülük etmek yerine, konuları bürokrat ve teknotratlara havale etmeye kalkışacaksa, başlayacak yeni müzakere sürecinin yeniden tıkanması için yüzlerce nedenin halen var olduğunu görmemiz gerekir.