“Kıbrıs müzakerelerinin askıya alınması geleceği belirsiz kılıyor, birçok kişiyi müzakerelerin hangi koşullarda başlayacağı konusunda düşündürüyor.” Bu görüş, bağımsız ABD Kongresi Araştırma Dairesi’nden Bölüm Araştırma Müdürü Vincent L. Morelli tarafından hazırlanan bir raporda belirtildi.
2 Ocak, 2018 tarihli ve ‘Kıbrıs; Yeniden Birleşme Zor olduğunu Gösteriyor’ başlıklı raporda, kısaca müzakerelerin tarihi gözden geçiriliyor ve müzakerelerde bulunan bazı konular anlatılıyor.
Raporda, “2018 başlamasına rağmen, 54 yıl sonra siyasi yönden ayrılmış ve 44 yıl fiziki yönden bölünmüş bir ülke olarak Kıbrıs sorununun bölünmüşlüğüne son verme müzakereleri askıda durmaya devam ediyor” deniliyor.
Önceki yılın hayal kırıklığına uğratarak çözümsüz bir sonuçla sona ermesinden sonra adada uzun zamandan beri müzakere edilmekte olan iki bölgeli, iki toplumlu federal çözümün askıda kalmaya devam ettiğine dikkat çekilen raporda, gelecekte müzakerelerin yeniden başlamasına da şüpheyle bakıldığı ifade ediliyor.
Raporda, Amerika Birleşik Devletleri’nin, Doğu Akdeniz’de, bölgede istikrara katkıda önemli rol oynayacak olan yeniden birleşmiş bir Kıbrıs, enerji gelişimi ve sağlanması dâhil artan beklentilerin bir parçası olarak uzun zamandan beri Kıbrıs sorununa çözüm bulunmasına yönelik ilgisinin devam ettiği kaydediliyor.
Raporda, ‘Trump Yönetiminin bir çözüm hedefiyle müzakereleri destekleme sözü verdiği, Kıbrıs’ın kendi karasularında enerji kaynakları araştırması yapma hakkına desteğini belirttiği, Temmuz 2017’de Kongre’nin 36 üyesinin Kıbrıs’ı ve Akdeniz’de enerji kaynaklarını geliştirme hakkını destekleyen bir mektubu imzalayarak Dışişleri Bakanı Rex Tillerson’a gönderdikleri’ vurgulanıyor.
Crans-Montana’daki Kıbrıs Konferansı’yla ilgili olarak da raporda, “Türkiye bir anlaşmaya varılmasından sonra askerlerinin birçoğunu hemen geri çekecek görünüyor olsa da Ankara ‘sıfır asker, sıfır garanti’ seçeneğini reddetti ve konu yeniden ele alınacağı en az 15 yıldan sonra adada küçük bir askeri birliğin kalmasında ısrarlı oldu. Kıbrıslı Türkler, Ankara’nın Türk askeri gücünden bir birliğinin adada kalmasının anlaşma uygulanırken yaşanabilecek herhangi bir sorunu çözmek amaçlı bırakılması gibi bazı esneklikler yaptığını gösterir görünürken Türkiye kuzeydeki müdahale hakkında herhangi bir değişikliği kabul etmeyi reddetti” deniyor.
Raporda, Kıbrıslı Rumların ve Yunanistan’ın Garanti Anlaşması’nın feshedilmesi yönündeki görüşlerini koruduklarını, ancak Yunanistan’ın, Kıbrıs, Türkiye ve Yunanistan arasında, anlaşmanın Kıbrıs’taki hiçbir tarafça tam olarak uygulanmadığı yönündeki şikâyetler üzerinde istişare yapılmasına izin verecek yeni bir ‘Dostluk anlaşması’ yapılmasını önerdiği anlatıldı.
ABD raporunda, “Anastasiades adada az bir birlik kalmasını, bu koşulu, kalan Türk askerlerinin nihai geri çekilmesine bir tarih konulması şartıyla kabul etmeye hazır görünürken Yunanistan ve Kıbrıslı Rumlar adadan tüm Türk askerlerinin geri çekilmesinde tekrar ısrar ettiler” ifadesi kullanıldı.
Raporda ‘İki taraf Crans-Montana’daki başarısızlıkta birbirlerini suçlamaya devam ederlerken şimdi kuzey ve güneydeki Ocak/Şubat ulusal seçimlerin sonrasına kadar bir derin düşünce dönemine girdikleri, ancak o sürede bir sonraki adımın çeşitli zorlukları bulunduğu’ belirtildi.
Bir, ABD’nin raporunda, Genel Sekreter Guterres BM’nin bir önceki müzakerelerin yapısında her hangi bir yeni müzakereye ev sahipliği yapmaya hazır olduğunu söylemesine rağmen, Kıbrıslı Türkler müzakerelerin BM müzakerelerin çerçevesini değiştirmeyi kabul edene kadar başlayamayabileceğine işaret ediliyor. Kuzey Kıbrıs’tan gelen yeni açıklamalar, eğer basitçe uluslararası toplumda ‘nabız yoklama’ değilse 2018 seçimlerinden sonra her hangi bir yeni tur müzakerenin başlamasına kaygı verici göründüğüne dikkat çekiliyor.
İki, hem kuzeyde hem güneyde Ocak/Şubat 2018 seçim kampanyaları devam ediyor ve Anastasiades, Crans- Montana’daki müzakerelerde başarısızlık nedenlerinin bir parçası olduğu yönünde muhaliflerinin eleştirisine uğradı.
Anastasiades’in müzakereleri başlatmaya hazır olduğu ve seçim kampanyasının bu müzakerelerin özü üzerinde hiçbir etkisi olmayacağı görüşüne rağmen birçok gözlemci, iki başarısız konferanstan ve Kıbrıslı Rumların halktan ve Türklerin ciddi olarak güvenlik koşullarını anlaşma görüşmesi yapacağı yönünde Ankara’dan almayı düşündüğü güçlü sinyaller olmadan müzakere masasına dönmeyeceği görüşünde birleşiyor.
Üç, raporda Fransız ve İtalyan enerji konsorsiyumu Total/ENI’nin yeni tur hidrokarbon araştırmasının Kıbrıs’ın münhasır ekonomik bölgesinde 31 Aralık 2017’de başladığı ve 2018 başında da süreceği belirtiliyor, Temmuz 2017’de benzeri faaliyetlerin Kıbrıslı Türk lideri Mustafa Akıncı’nın kışkırtma protestolarına ve Ankara’nın Türkiye’nin karşılık vereceği uyarılarına neden olduğu, Ankara’nın Temmuz’da, Kıbrıs’ın güney batısındaki ve sondaj platformundan yaklaşık 60 mil ötedeki bir bölgeyi canlı mermilerle tatbikatlar için saklı tutan yeni bir NAVTEX yayımladığı hatırlatılıyor.
“Ankara enerji şirketlerin ve dolaylı olarak Fransa ve İtalya’yı ‘bir dostu kaybetme’ riski olacağından sondaja başlamamaları yönünde uyarmasına rağmen sondajın bir olay olmadan yapıldığı” anlatılan raporda, “Eğer taraflar müzakerelerin hangi çerçevede başlayacağı konusunda görüş birliğinde olmazlarsa, Akıncı’nın bunu aşmak için çok güçlü bir B Planı izleyeceği tehditleri ve hayalkırıklığı olacak mı diye soruldu ve şu an hiçbir taraf bir B Planı’nın gerektiğini gerçekten anlamıyor” denildi.
ABD raporunda, bazılarının B Planı’nın, Ankara tarafından teşvik edilecek bazı Arap ülkeleri ve diğer ülkeler tarafından kuzeydeki sözde devletin tanınmasından ve Kıbrıslı Rumların Akıncı’yı ‘devlet’ Cumhurbaşkanı kabul etmesindeki ısrardan oluştuğunu, eğer bu reddedilirse, B Planı’nın ikinci bölümünün, kalıcı bir ayrılık için Kıbrıslı Türklerin girişimini içerebileceğini ifade ediyor.
Raporda bazılarının da bir B Planı’nın diğer taraftan müzakerelerin, diğer konular her iki tarafça kabul edilene kadar güvenlikle ilgili konular değil sadece masaya yönetim bölümlerini masaya getirerek başlaması için bir öneri olabileceğini, ‘her şey kabul edilmeden hiçbir şey kabul edilmez’ yaklaşımının sadece iç yönetim konularına uygulanabileceği kaydediliyor.
İşte rapordaki detaylar
Raporda, şöyle deniyor:
“İki müzakereci her iki toplumda yaygın olan anti federasyon düşüncelerini bir tarafa bırakmak isteseler ve yönetim fasıllarındaki sözde yakınlaşmaları değiştiremeseler, ada için makul bir süre içerisinde yeni hükümetin yapısı üzerinde görüş birliği sağlasalar bile, asker ve güvenlik konusu üzerinde devam eden tartışmaların sonucu az olacaktır. Bazıları Anastasiades’in B Planı’nın herhangi bir unsuru kabul edip edemeyeceğini sorgulamaktadır. Ancak Cumhurbaşkanı bilerek B Planı’nın herhangi bir unsurunu kabul edebilir. Ama reddederse Kıbrıslı Türkler Anastasiades’in adanın yönetimi paylaşma istekliliğinin söylendiği gibi yeterince güçlü olmadığı ve geçmiş çabalardan daha fazla başarılı olunamayacağı sonucuna varabilecektir.”
“Eğer iki taraf yeni federal bir hükümetin idaresi ve gelecekteki yapısı üzerinde anlaşmaya varabilirse, Akıncı’nın, anlaşmanın Kıbrıslı Türklerin siyasi ve ekonomik eşitliği ve bir ortak olarak birlikte eşitliği arzularını tatmin etmede yeterli olup olmayacağına karar vermesi gerekiyor.”
“Eğer öyle olursa Akıncı yeni federal yapı altında Kıbrıslı Türklerin güvenliğinin, AB yasası garantileriyle birlikte talebinin veya Türk askerinin veya kalıcı bir Türk güvenlik garantisine ihtiyaç olup olmadığının yeniden hesaplanmasının yeterli olup olamayacağını tartışabilecektir. O noktada güvenlik ile ilgili konularda buluşmak amacıyla BM tarafından çok taraflı uluslararası bir konferans toplanabilir.”
Yukardaki tüm bu sorular tabii ki, iki tarafın gerçekten müzakere masasına geri dönebilmeleri, her iki toplumda seçim sonuçlarının değerlendirilmesi, uygulanması için 2018 baharını beklemelidir. Bu noktada Kıbrıs için nihai bir çözüm belirsiz kalıyor.”