Kıbrıs Rum ve Türk Diyalektlerinin Ortak Sözlüğü (Tarihi ve Etimolojik)

Kıbrıs Rum ve Türk Diyalektlerinin Ortak Sözlüğü (Tarihi ve Etimolojik)


Yakovos Hacipieris & Orhan Kabataş
Lefkoşa, 663 sayfa
İki dilli (Yunanca ve Türkçe)

Hakan Karahasan
hakan.karahasan@gmail.com


21 Aralık 2015 tarihinde, Lefkoşa’da bulunan The Weaving Mill adlı kafede, bugüne değin (yanılmıyorsam), bir ilk gerçekleşti: İki dilli olarak hazırlanan bir sözlüğün tanıtımı.

Kıbrıs’ta var olan bu iki diyalekt üzerine, böylesine kapsamlı bir çalışma, ilk kez gerçekleşmiş bulunuyor. 663 sayfalık çalışma, henüz adanın sadece güney kısmında yayımlandı. Eserin kuzeyde yayımlanması için, kitabın yazarlarından Orhan Kabataş’ın kaynak arayışları, hâlâ sürüyor. Yakovos Hacipieris ve Orhan Kabataş’ın ortak çalışmalarının kökeni, Kabataş’ın Kıbrıs Türkçesinin Etimolojik Sözlüğü (2007) çalışması ile başlamış olup, bugün yayımlanan Kıbrıs Rum ve Türk Diyalektlerinin Ortak Sözlüğü (Tarihi ve Etimolojik) adlı çalışma ile farklı bir aşamaya dönüşmüş durumda.

Eserin ilk bakışta en dikkat çeken özelliği, iki dilli olması yanı sıra, günümüzde Kıbrıs Türkçesi ve Rumcasında kullanılan sözcüklerin nereden geldiklerini, örneklerle açıklaması. Şu an basılı olan versiyounda, kitabın adı ve birinci kısım Yunanca olarak tasarlanmışken, yayımlanması için kaynak aranan adanın kuzeyinde ise eserin ismi önce Türkçe yazılıp, birinci kısım Türkçe olarak tasarlandığı, etkinlik günü, kitabın yazarları tarafından tarafıma aktarılmış bulunuyor.

Tıpkı Kıbrıs Türkçesinin Etimolojik Sözlüğü adlı çalışmada Orhan Kabataş’ın belirtmeye çalıştığı gibi, bu çalışmanın da, alanda var olan önemli bir boşluğu doldurmak amacıyla hazırlandığı, kitabın “Önsöz”ünde belirtiliyor. Hacipieris ve Kabataş’ın deyimiyle:
“Kıbrıs’ta kullanılan Türkçe ve Rumcanın ilişkisiyle ortaya çıkan dilbilimsel olgu hakkındaki araştırma eksikliği, bu sözlüğün hazırlanmasına yönelik isteği ve ihtiyacı doğurdu. Bu çalışma Kıbrıs Türk ve Rum diyalektlerinde kullanılan ortak sözcüklerin saptanması ve etimolojik olarak incelenmesi amacıyla yapılmış ilk sözcük denemesidir” (s. 347).

Burada belirtilen en önemli nokta, dilbilim çalışmalarının adanın her iki tarafında yıllarca milliyetçilik gölgesi altında kalmış olmasıdır. Başka bir deyişle, özellikle geçmişte, ‘ortak sözcük’ dağarcığından bahsetmek bile, siyasi ve ideolojik bir duruş olarak algılanmıştır. Kullanılan ortak sözcükler, aynı zamanda ortak bir kültürel yaşam anlamına geldiğinden, adanın her iki tarafındaki milliyetçi kesimler tarafından pek üzerinde durulmak istenmeyen bir alan olarak kalmıştır. Tam da bu yüzden, Kabataş’ın Kıbrıs Türkçesinin Etimolojik Sözlüğü, adada yaşayan ‘yüz yüzelli bin kişinin’ de bir kültür olabileceğini, bu kültürün, dünyadaki diğer kültürler gibi olabileceğini gösteren önemli bir çalışma olmuştur. Bugün elimize güneyde yapılan baskısı geçen çalışmada ise, bunun bir adım daha ileri gittiğini görebiliyoruz: Artık bilimsel olarak ortak bir sözcük dağarcığı ve bunu bulabileceğimiz bir çalışma var. Bu şu açıdan önemli: Adanın nüfus olarak en yoğun iki toplumu olan Kıbrıslı Rumlar ve Kıbrıslı Türkler, yüzyıllar içerisinde gündelik yaşam sonucunda birbirlerinden birçok sözcük alıp vermişler, (s. 347), lakin, bu sözcüklerin bazıları günümüzde kullanımdan kalkmış bulunmaktadır. Buna rağmen, her iki diyalektteki ortak sözcük dağarcığna bakılıdığında sadece geçmişte var olan bir ortak yaşam anlaşılmıyor, bunun yanında, farlı dillerle yaşamış olsalar da, Kıbrıs’ta yaşayan insanların birbirleriyle olan ilişkilerin ne boyutta olduğu, kullanılan sözcükler vasıtasıyla anlaşılabiliyor.

Her ne kadar kitap Yunanca ve Türkçe olarak tasarlansa da, “Bu sözlük, Kıbrıs’ta ve Kıbrıs dışında yaşayan tüm Kıbrıslılara adanmıştır. Bundan dolayı, yeni nesil Kıbrıslı göçmenlere de hitap edebilmek için İngilizce bir önsöz ile tamamlanmıştır (bkz. Sayfa 13)” (s. 347).

“Önsöz”de ayrıca, sözlük çalışması ile saptanan Türkçeden Rumcaya ve Rumcadan Türkçeye geçen kelime sayısı belirtilirken, bazı sözcüklerde ise ‘geri ödünçleme’ yaşandığı ifade edbiliyor. Başka bir deyişle, “... önce bir dilden diğerine geçmiş, daha sonra doğduğu dile geri dönmüştür” (s. 349). Bu ve buna benzer örnekleri artırmak mümkün. Çalışma, görüşmelerin pozitif bir ivme halini aldığı adamızda, inşa edilmek istenen ‘ortak vatan’ için, ayrı bir önem taşıyor. Yıllardır geçmişteki çatışmaları örnek vererek iki halkın bir arada yaşayamacağını aktaranların aksine, Hacipieris ve Kabataş, dilbiliminden hareketle, geçmişten gelip, ‘yeni/alternatif’ bir tarih sunuyor bizlere.  Onların deyimiyle ifade edecek olursak: “Hiç kuşkusuz, Osmanlı döneminde (1971-1978) Türklerle Rumların iç içe geçmiş yaşamları, dini ve etnik farklılıklara rağmen yerel kültürlerin çeşitli yönlerden birbirini etkilemelerine neden oldu. Bu  etkileşim sürecinde iki dil arasında yoğun ve karmaşık bir dilbilimsel hareketlilik yaşanmıştır” (s. 347).

 

Dergiler Haberleri