Akıncı – Anastasiadis görüşmeleri Eylül’de yeni bir ivme kazanacağa benziyor. BM tarafının verdiği sinyallerden de, Kıbrıs sorununda çözüme ulaşmak için Eylül özel bir ay olacağa, dananın kuyruğu koparılmaya çalışılacağa benziyor…
Kıbrıs Türk tarafı olarak belli ki Cumhurbaşkanı ve görüşmeci ekibi bu yönde hazırlıklar yapıyor; yapılan tüm hazırlıkların kamuoyu ile paylaşılmasının da görüşme sürecinin stratejileri açısından doğru olmayacağı kabul edilmelidir. Ancak, Eylül’e giderken görüşme süreci ve görüşme konuları ile ilgili algı yönetiminin hem içerde hem de dışarıda başarılı yapılması gerekmektedir.
Şu anda Kuzey ve Güney’in statükocuları, görüşmelerle ilgili iç algıyı şekillendirmekte ve kamuoyunu kendilerine yakın çekmekte daha başarılı… Gerçi algı yönetimini korkular ve doğru olmayan bilgiler üzerinden ve abartarak yapıyorlar ama arazi boş olunca yol alabiliyorlar. İki lider de bu konuda pek başarılı değil; özellikle de iki tarafın statükocularının aynı tarzda yaptığı “bize bilgi verilmiyor” çığırtkanlığının çok etkili olmaya başladığını görmek gerekiyor.
Anastasiadis kendi tarafından bilgilendirme toplantılarını Eylül’de yapacak; Akıncı yapmaya başladı ama falsolarla… Algı yönetiminin en önemli unsuru olan medyayı bilgilendirmek üzere yapılan toplantının kırık-döküklerle ve eksikliklerle gerçekleştirildiği anlaşılıyor. Sebebi ve müsebbibi pek de önemli değil, sonuç algı yönetimi açısından başarısız olarak görülüyor. Ve medyada bu başarısız algı yönetimi, statükocuların mevzilendiği medya unsurlarını kışkırtıcı manşetler atacak kadar cesaretlendirmiştir.
İçerde siyasi partileri ve milletvekillerini de bilgilendirme çalışmaları yapılıyor; herhalde sivil toplum örgütleri, meslek kuruluşları da bilgilendirilecek. Daha işin başında iken bu bilgilendirmelerin algı yönetimi açısından sorunsuz ve eksiksiz ve etkili olarak yapılmasında yarar var. Eylül’de yaşanacak gelişmeler için Kuzey Kıbrıs kamuoyu görüşme sürecine güçlü umut bağlamış ve destek veriyor olmalı; onları korkutmaya çalışanların tehditleri onların çirkin bencil ve statükocu yüzünü görmekten öteye gidememeli…
İç kadar dışarıda da Eylül’e giden süreçte lobi çalışmaları yapılmalıdır. Görüşme masasında Kıbrıs Türk tarafının tezleri, haklı, doğru, güçlü olabilir ve görüşmeci ekip çok iyi çalışıyor da olabilir. Ancak üçüncü tarafların ilgi ve desteği, ekibin işini kolaylaştıracaktır. Hele ki Eylül’de bir New York buluşması olacaksa, Kıbrıslı Türklerin tezlerinin doğruluğu, haklılığı ve çözüm yönündeki iyi niyet ve arzu ve gayreti de üçüncü tarafların bilgisinde olmalıdır. Bu da liderlerin Eylül buluşmasına kadar olan sürede yapılmalıdır. Şu anda dünya siyaseti tatilde ve yurtdışında gerekli çalışmaları yapmak için kısa bir süre olacak.
Dolayısıyla, şu andan itibaren, gerekli ön çalışmaların yapılmasında, hazırlıkların ve programların şekillendirilmesinde ve hatta randevuların alınması için girişimlerin başlatılmasında yarar var. Bilgilendirme çalışmaları da Talat döneminde olduğu gibi Kıbrıslı Türklerin tüm kapasitesi ile yapılmalıdır. Yani Cumhurbaşkanlığı ekibinin diplomasisi yanı sıra, Dış İşleri Bakanlığı’nın tüm diplomasi kapasitesi de kullanılmalı, bunun için cömert bir bütçe olanağı sağlanmalıdır. Onun yanında sivil toplum ve meslek örgütleri ile sivil toplum diplomasisi, belediyeler vasıtasıyla şehir diplomasisi, yurtdışı ile kişisel kapasitesi ile yabancı etkili çevre ağı olan etkin kişilerin katılımcılığıyla yurttaş diplomasisi da örgütlenmeli ve yurtdışına ‘sefer’e çıkmalarına destek sağlanmalıdır.
Annan Planı döneminde böylesi çalışmalar yapılırken Kıbrıslı Türklerin daha sınırlı bilgi, birikim, deneyim, kadro ve bağlantıları vardı; o günden bugüne Kıbrıslı Türklerin kapasitesinde nicelik ve nitelik olarak büyük gelişme sağlanmıştır. Bu kapasiteyi kullanmak doğal olarak Kıbrıs Türk lideri olan Cumhurbaşkanı’nın becerisi olacaktır. Ve becerir de kullanabilir ise, kendi işi kolaylaşacağı gibi ve daha önemlisi, Kıbrıslı Türkler için önemli fırsatlar ve olanakları ve sonuçlar elde edebilecektir.
Eylül’e pek bir zaman kalmadı. Bir basını bilgilendirme toplantısını sıkıntısız ve amacına uygun olarak gerçekleştirememiş bir Cumhurbaşkanlığı idari yapısı, yurt dışı için çok ihtiyaç duyulacak çalışmaları yapmakta endişe vermektedir… Bu tespitte yanılmak çok hoş olacak…