Tuncer Bağışkan
Bugünkü yazımda, Kıbrıslı Türklerle iyi ilişkiler içinde yıllarca birlikte yaşayan ve genellikle Türkçe konuşan Ermenilerin Kıbrıs’taki tarihi geçmişi ile yapıtları üzerinde duracağım. Bu yazıyı kaleme alırken Ermeni kilisesinin yayınladığı “Kıbrıs’ta Ermeni Kilisesi” kitabından, Bizantolog/İlahiyatçı Andreas Foulias’ın “Kıbrıs’ın Ermeni Cemaatı” araştırmasından ve 30.Ekim.2013 tarihinde “Costas ve Rita Severis Vakfı” organizasyonuyla Alexander Michael Hadjilyra’nın Barış Salonu’nda gerçekleştirdiği “Kıbrıs’ta Ermeni anıtları” sunumundan büyük oranda yararlandığımı öncelikle belirtmek isterim.
Bizans İmparatoru Justinian II’nin dönemine rastlayan M.S 578 yılında 3350 Ermeni Büyük Ermenistan’dan Kıbrıs’a gelip yerleşir. Kısa bir süre sonra Büyük Ermenistan’daki Arzanene’de tutsak edilen 10.090 Ermeni’nin üçte biri de Bizans İmparatorunun emriyle Kıbrıs’a gönderildikten sonra değişik köy ve kentlere dağıtılırlar. Genellikle Bizanslılara paralı asker ve sınır muhafızı olarak hizmet veren Ermeniler, 7., 8., 10. ve 12. yüzyıllarda da Kıbrıs’a gelip yerleşirler. İlk Ermeni Piskoposluğu 973 yılında Lefkoşa’da, ikinci Ermeni piskoposluğu ise Mağusa’da kurulur. Kilikya prensliğinin Anadolu’da kurulduğu 1080 yılından başlayarak Kıbrıs ile Kilikya Ermenileri arasında büyük bir yakınlaşma olur.
İmparator John II Komninos’un Kilikya’nın güneyindeki Küçük Ermenistan’a saldırdığı 1136 yılında bir Ermeni kenti olan Tell Hamdun nüfusunun tamamı Kıbrıs’a taşınır. Lüzinyan döneminin başladığı 1192 yılından itibaren Batı Avrupa, Kilikya ve Doğu Akdeniz’de oturan Ermeniler yığınlar halinde Kıbrıs’a göç etmeye başlarlar. İlerleyen asırlarda Araplar’ın Kilikya’ya saldırılarından kaçan binlerce Kilikyalı Ermeni de Kıbrıs’a sığınır. Lüzinyan (1192 – 1489) ile Venedik (1489 – 1571) dönemlerinde en önemli dini gruplar arasında yer alırlarken, o sırada Kıbrıs’taki resmi dillerin biri de Ermenice idi. Ermenilerin bir kısmı aktif olarak ticaretle uğraşırlarken, bir kısmı da sahil muhafızı olarak adayı Ceneviz, Memluk ve Araplara (Saracens) karşı korumaktaydı. Osmanlıların Kıbrıs’ı ele geçirdikleri 1571 yılı sonrasında etnik bir grup olarak tanınan Ermeniler özellikle Lefkoşa’ya yerleşirler. Mağusa’daki Ermeni piskoposluğunun kapatılmasıyla kent nüfusunun tamamı Lefkoşa’ya göç eder. Zamanla bazıları Linobambaki, bazıları evliliklerle Katolik olurken, bazıları da çoğunlukta olan Rum toplumu arasında asimile olur. İngilizlerin adaya geldikleri Temmuz 1878 tarihinden itibaren güç kazanmaya başlarlar. Osmanlı döneminde Lefkoşa’da oturdukları mahalle Karamanzade adıyla bilinirken, bu dönemde ‘Ermeni mahallesi’ ile ‘Viktorya sokağı’ adlarıyla bilinmeye başlar. 1909 yılında Larnaka’da, Adana’da topluca katledilen Ermenilerin anısına Aziz Stephen kilisesi inşa edilir. 1939 yılında ise Limasol’daki St. George kilisesi hizmete girer. Değişik dillere vakıf olduklarından birçoğu bu dönemde çeşitli konsolosluklar ile kamu hizmetinde sözleşmeli tercüman olarak görev yapmaya başlarlar. Osmanlılar ile Jön Türklerin 1894-1896, 1909 ve 1915-1923 yıllarında Ermenilere karşı Anadolu’da gerçekleştirdikleri soykırım ile sınır dışı etme eylemlerinin bir sonucu olarak adadaki Ermeni nüfusunda önemli bir artış olur. O sırada Kilikya ve Anadolu’dan kaçan 10 binin üzerinde Ermeni göçmen Kıbrıs’a gelerek Lefkoşa ile Alevkaya’daki Ermeni Manastırlarına sığınırlar. Ancak bunların sadece 1500’ü adada kalır.
1960 yılında Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kurulmasıyla dini bir grup olarak tanındıklarından seçtikleri bir temsilci tarafından mecliste temsil edilmeye başlanırlar. Toplumlar arası çatışmaların başladığı 21.12.1963 tarihinde Lefkoşa’nın Ermeni mahallesinde oturan 231 Ermeni ailesi evlerini terk etmek zorunda kalır. 2013 yılı itibarıyla nüfuslarının 3500 kişi olduğu bilgileri edinilmektedir.
Lefkoşa Ermeni Manastırı ve Bakire Meryem kilisesi (Sourp Asdvadzadzin)
Şimdiki Lefkoşa Ermeni kilisesinin bulunduğu yere ilkin M.S 1116 yılında Kudüs kralı Baldwin de Buillon tarafından bir kilise inşa edilmişti. Bu kilise Kudüs’ün 1187 yılında kuşatılması sonrasında değişik tarikatların idari merkezi olarak kullanılır. Lüzinyan devrinin başladığı 1192 yılından birkaç yıl sonra Carthusian Rahibe Manastırına dönüştürülür. Acre’nin (Akka) düştüğü 1291 yılından sonra Kıbrıs’a gelen Benedictine tarikatı rahibeleri de manastırı kullanmaya başlarlar. Ancak 1303 yılında gerçekleşen yersarsıntısında tamamen yıkıldığından gotik nizamdaki şimdiki kilise 1308-1310 yılları arasında Kral Henry II’nin mali katkılarıyla inşa edilir. Manastırda faal olan Carthusian tarikatı zamanla tarih sahnesinden çekilirken, Benedictine tarikatı da ‘Tyre’ ve ‘Tortosa’ adlarını taşıyan iki ayrı alt tarikata ayrıldığından, kilise “Tyre Bakire Meryemi” ile “Tortosa Bakire Meryemi” adlarının yanı sıra, aynı anlama gelen “Notre Dame de Tyre” ile “Notre Dame de Tortosa” adlarıyla bilinmeye başlanır. Daha sonra Tyre tarikatı tarih sahnesinden silindiğinden, Tortosa tarikatı tek başına kilisede varlığını sürdürmeye devam eder.
Manastırın M.S XV’inci yüzyılda Ermenilerin eline geçtiği tahmin edilmektedir. Ancak Lefkoşa’nın Osmanlıların eline geçtiği 1570 yılında “Bakire Meryem Tortosa” adıyla bilinen kilise Ermenilerin elinden alınıp tuz ambarı olarak kullanılmaya başlanır. Bunun üzerine bazı Ermeniler durumu II. Sultan Selim’e şikâyet ederler. Konuyla ilgi olarak zamanın Kıbrıs Valisi Muzaffer Paşa’ya 5-15.5.1571 tarihini taşıyan Kadı vekili tasdikli Padişah buyruğu gönderilir. Bu buyruktaki “Araştırılıp eğer camiye yakın değil ise, içerisindeki tuz tamamen boşaltılınca batıl ayinlerini yapmak üzere yine Ermenilere verilmesi…..” talimatına dayanılarak, manastır Ermenilere iade edilir.
Kiliseye 1788 yılında bir vaftiz odası, 1858’de kuzey verandası, 1860’da çan kulesi ve 1945’de koro balkonu inşa edilir. Kilisenin tabanındaki Ortaçağa ait 65 adet mezar taşı 1960 yılında Kıbrıs Cumhuriyeti Antikalar Dairesi tarafından sökülerek yerine mermer döşenir. 1962 yılında bunların bazıları Kıbrıs Müzesine taşınırken, bazıları uzun yıllar kilisenin verandasında kaldıktan sonra 1990’lı yıllarda Eski Eserler ve Müzeler Dairesi’ne nakledilir. Kilisede bulunan büyük ebatlı ikonlardan 11 adeti ise 29.8.1977 tarihinde Eski Eserler ve Müzeler Dairesi’ne mal edildikten sonra Girne Kalesinde koruma altına alınırlar. Bir zamanlar manastırda Ermeni Piskoposluğu, Melikian-Uzunyan okulu, Ermeni soykırım anıtı, bazı yardımcı odalar ve sırasıyla Syngliticos ile Hayrabat Melikiyan ailelerinin eline geçen bir konak bulunmaktaydı. Manastır yapıları 2009-2012 yılları arasında USAID’in mali yardımıyla UNDP-ACT tarafından restore edilmiştir.
Protestan Ermeni Kilisesi
Lefkoşa Mahmut Paşa sokağındaki eski Amerikan Akademisi’nin arka bahçesinde bulunan küçük bir kilisedir. İnşa edilmeden önce Protestan Ermeniler ibadetlerini Lefkoşa Piskoposluğu arkasında bulunan Reformucu Presbyterian Kilisesi’nde yaparlardı. Kilisenin planı mimar Dickran H. Davidian tarafından çizilmiştir. Temeli 28 Temmuz.1946 tarihinde Protestan papaz Yohanna der Megerditchian tarafından atılmış,1 Temmuz.1947 tarihinde ise ibadete açılmıştır. Giriş kapısının kuzeydoğu köşesine kazınarak yazılan Ermenice yazıt şöyle: “Efesliler 2:20 – 28 Temmuz 1946 Lefkoşa”. 1955 yılında kiliseye çevre duvarı ile kapı yapılırken,1959 yılında binaya bir de mutfak eklenir. Çok uzun bir süre boş kaldıktan sonra önce 1987-1997 yılları arasında ‘Devlet Türk Halk Müziği Topluluğu’ tarafından, 1997-2011 yılları arasında ise ‘Devlet El Sanatları Kooperatifi’ tarafından kullanılır. 2011 yılında ise ‘Lefkoşa Müzik Derneği’nin kullanımına verilir.
Lefkoşa Eski Ermeni Mezarlığı ve Apostolos Paul Şapeli
Lidra Palace otelinin güneyindeki Birleşmiş Milletler Caddesi’nde bulunan mezarlık, M.S XV’inci yüzyıldan itibaren Lüzinyanlar ile Dominican tarikatı üyeleri tarafından kullanılmaya başlanır. Venedik surlarının yapılmaya başlandığı 1567 yılında surlar dışında kalan diğer yapılar gibi o da yıkılır. Ermenilerin buraya ne zaman gömülmeye başlandığı kesin olarak bilinmediğinden M.S XVI’ıncı yüzyılın sonu veya XVII’inci yüzyılın başlarında olabileceği tahmin edilmektedir. 1877-1931 yılları arasında burada yaklaşık 500 mezar bulunmaktaydı. Arşiv belgelerine dayanılarak mezarlıkta gömülü olan 419 kişinin kimlikleri saptanmıştır. Doğu kapının üst başındaki mermer yazıtta, kapı ile çevre duvarının 1888 yılında yapıldığı kayıtlıdır. Mezarlık alanının güney tarafına bazı Protestan Ermeniler, kuzey tarafına ise bazı Katolik Ermeniler gömülmüştür. 1915-1923 yılları arasında Anadolu’dan gelen Ermeni göçmenler de buraya gömülürler. Son gömü 1931 yılında gerçekleştirilmiş olup ayni yıl Ayios Dhometios’un batısında başka bir arazi satın alınarak mezarlık olarak kullanılmaya başlanır. 1963 yılında mezarlığın yanından geçen Shakespeare caddesinin genişletilmesi sırasında yaklaşık 100 mezarda bulunan ceset kalıntıları yeni mezarlığa taşınarak toplu halde gömülürler. 1963 çarpışmalarında Yeşil Hat’ta kaldığından tamamen terk edilir.
St. Paul’a adanmış olan küçük mezarlık kilise’nin batı giriş kapısı üzerindeki mermer yazıtta, İngiliz Hükümetinde tercümanlık yapmış olan İstanbullu Boghos (Paul) G. Odadjian’ın vasiyetiyle 1892 yılında yapıldığı kayıtlıdır. Mezarlık ile kilise 2008-2009 yılları arasında restore edilmiştir.
Melkonian Eğitim Enstitüsü
Lefkoşa’daki Strovolo ile Eylence arasında bulunan Ermenilere ait ünlü Melkonian Eğitim Enstitüsü, bir selvi koruluğunda birbirine benzer iki büyük binadan oluşmaktadır. Diasporada Ermenilere ait en büyük öksüzler yurdu olarak bilinmektedir. 1915 – 1923 yılları arasında Anadolu’daki Ermeni soykırımından kaçarak Kıbrıs, Suriye, Lübnan, Filistin, Mısır, Yunanistan ve Mezopotamya’ya sığınan 500 civarındaki öksüz ve yetim Ermeni çocuğuna barınak ve eğitim imkanı sağlamak amacıyla kurulmuştur. Mısırlı ünlü tütün tüccarı Krikor Melkonian ile Garabed Melkonian kardeşlerin hayır amacıyla oluşturdukları enstitü binalarının mimarlık hizmetleri, Osmanlı imparatorluğunda baş mimar olarak görev yapan Sarkis Balyan’ın oğlu Garo Balian tarafından üstlenilmiştir. Temelleri 15.2.1924 tarihinde atılmış, 13.2.1926 tarihinde ise tamamlanarak hizmete girmiştir. 1926-1940 yılları arasında Ermenilere öksüzler yurdu olarak hizmet verdikten sonra, 1934-2005 yılları arasında yaklaşık 12000 Ermeni çocuğuna Orta-Lise seviyesinde yatılı eğitim hizmeti vermiştir. Kapandığı 2005 yılından sonra binaları kültürel miras kapsamına alınarak listelenmiştir.
Alevkayası Sourp Magar Ermeni Manastırı
Alevkayası’ndaki Plataniotissa Ormanında bulunan ve Sourp Magar (Magaravank – kutsanmış aziz Makarios) adıyla bilinen manastır Aleksandria’da (İskenderiye) münzevi bir hayat yaşayan kutsanmış aziz Makarios’a (Macarius - M.S 306 – 395) adanmıştır. Rivayete göre bu aziz belli bir süre civardaki mağaralarda da inzivaya çekildiğinden, isim günü olan Mayıs ayının ilk Pazar günü manastırda anısına kutlamalar yapılmaktadır. Yaklaşık olarak IX’uncu yüzyılda Kıbrıs’ta sayıları az olan Mısırlı Hıristiyanlar (Kıpti-Koptik) tarafından inşa edilmiş, 1425 yılında ise Ermeni kilisesinin eline geçmiştir. Çok uzun yıllar dünyada, özellikle de Suriye, Lübnan, Ermenistan ve Kıbrıs’ta yaşayan Ermenilerin dini bir merkezi ve önemli bir ziyaret yeriydi. Osmanlı döneminde (1571 – 1878) kapı ile pencerelerinin renginden dolayı ‘Mavi Manastır’ adıyla bilinmekteydi. 1642 yılında tapusu Osmanlı İdaresi tarafından Ermeni kilisesine vermiş ve bu tapu 1660 ile 1701 yıllarında yenilenirken vergiden de muaf tutulmuştur. Bu nedenle 1650-1750 yılları arasında altın çağını yaşadığı kabul edilmektedir. Deniz seviyesinden yaklaşık 530 metre yükseklikte bulunan manastırın denize kadar uzanan yaklaşık 8500-9000 dönüm arazisi bulunurken, buna 1 kilometre uzunluğundaki sahil şeridi de dahildi. 1974 öncesi bu arazilerde Ermeni Piskoposluğuna yılda 8000 Kıbrıs lirası gelir getiren 30.000 zeytin ile harnıp ağacı bulunmaktaydı.
Manastır 1734-1735, 1814 ve 1947-1949 yıllarında büyük oranda yenilenmiştir. 1814 yılında orta avluya bir kilise yapılırken, çan kulesi ise 1926 yılında yapılır. Bir zamanlar burada tarihi, dini ve milli değere haiz el yazması birçok kitap bulunmaktaydı. Kitapların en eskisi 1202 yılına, en yenisi ise 1740 yılına aitti. 1947 yılında bunların 56 tanesi Lübnan’daki Antelias kentinde bulunan ‘Kilikya Katolik Evi’ne götürülmüştür.
Yaz aylarında Kilikya’dan gelen Katolik patrikler ile papazların bir dinlenme ve tedavi merkeziydi. Ayrıca yaz aylarında buraya tatil ve dinlenme amacıyla bazı Kıbrıslı Ermeni aileler de gelirlerdi. Melkonian Eğitim Enstitüsü öğrencileri ile Ermeni izciler manastır çevresinde kamp kurarlardı. Aziz Makarios’un isim günü olan Mayıs ayının ilk Pazar günü ise hemen hemen tüm Ermenilerin bir buluşma yeriydi. Bu günde HERİSA adıyla bilinen Herse yapılıp gelenlere ikram edilirdi. 1974 sonrası geleneksel yıllık ziyaretler kesilmiş olmasına karşın, 2007 yılından itibaren yeniden yığınlar halinde ziyaret edilmeye başlanmıştır.
Aziz Georgios Attalu (Attalias – Antalyalı Ay. Yorgi) harabe kilisesi
Alevkayası Ermeni manastırının yaklaşık 400-500 metre kuzeydoğunda bulunan kilise ile manastır harabesi genellikle Adalya adıyla bilinmektedir. Bizans ile Gotik elemanların karışımıyla yapılmış olup M.S XIV’üncü yüzyıla tarihlendirilmektedir. Maronitler hakkında bilgi toplamak üzere 1596 yılında Papa Clement VIII tarafından Kıbrıs’a gönderilen Girolamo Dandini burasının ‘Attalu’ ile “H. Georgios tes Attalias” (Antalyalı aziz Gorgios/Yorgi) adıyla bilinen bir Maronit köyü olduğunu yazmıştır. XVIII. Yüzyılda terk edildiği tahmin edilmektedir. Önceleri Maronitlere ait olan köyün tamamı daha sonra Ermenilere satılır. XIX’uncu yüzyıldan 1920’li yılların başlarına kadar bölgede Ermeniler yerleşmiş durumdaydı. Eskiden Ermeni Manastırı’nı ziyaret eden Ermeniler bu kiliseyi de ziyaret ederler, hatta 1930 yılına kadar yaz tatillerini burada geçirirlerdi. XX. Yüzyılın başlarında kiliseyi ziyaret eden George Jeffery, kilisenin sağlam durumda olup kullanıldığı tespitinde bulunmuştur. 1950’li yıllarda kubbesi çökmüştür. İç duvarlarında kısmen de olsa fresk izlerine rastlanmaktadır. Bu bölgede gizlenen iki deve yükü altının halen bulunamadığı da günümüze gelen rivayetler arasında yer almaktadır. Bu rivayet Kantara definesi ile Aleykayası’ndaki Viran Kiliseler için de söylenmektedir. Kilisenin yanında yaklaşık 225-250 yaşında, kurumuş durumda, anıtsal bir Kızıl Çam ağacı (Pinus Brutia Tenore) bulunmaktadır.
‘Çağıran Bakire Meryem’ Ermeni kilisesi
Mağusa surlar içinde önceleri Ermenilere ait ‘Aziz Sergius’ (Sourp Sarkis), ‘Azize Barbara’ (Sourp Barbara) ve ‘Çağıran Bakire Meryem’ (Ganchvor Sourp Asdvadzadzin – Azize Mary) adlarını taşıyan üç ortaçağ kilisesi vardı. Ancak bunlardan sadece Ermeni stilinde yapılmış olan sonuncusu günümüze gelmiştir. Küçük olan bu kilise bir zamanlar ‘Caller’ (Çağıran) adıyla bilinen yanındaki manastırın ibadet yeriydi. Ermenilerin adayı Araplara karşı savunmak için Kıbrıs’a geldikleri 1360 yılından hemen sonra yapıldığı tahmin edilmektedir. Bu nedenle Ermenilerin Kıbrıs’a gelişlerinin bir anıtı olarak görülmektedir. 1907 yılında restore edildikten sonra uzun yıllar boş kalmış ve ilk kez 1945 yılında cüzi bir kira karşılığında 90 yıllığına Ermenilere kiralanmıştır. Kilisede ilk ibadet 14.Ocak.1945 tarihinde gerçekleştirilir. İç duvarlarında solmuş freskler, bunların altında ise Ermenice yazılar bulunmaktadır.