Kıbrıs tarihinden yapraklar… 2

Sevgül Uludağ

DR. DERVİŞ ÖZER YAZDI:

 


***  Kıbrıs tarihinden üçüncü yaprak:

“Avroşillolu ekmek yerken cennetten arsa almak…”

    Bu anlatacağım hikaye birebir gerçektir ve bir çok kişi tarafından onaylanmıştır.

    Zorlu yıllardır Kıbrıs için, 7 yıl üst üste kuraklık olmuştur ve insanlar bir avuç buğday için yerleri kazımaktadır. Bırakın arpa ekmeğini, bir avuç un bile yoktur. Samanlık toprağı kazılır ve eşeklere toprakla karışık bir avuç kokmuş saman çıkarılır. Günler böyle geçer. Köyde fakir ama dört çocuğu olan bir adam çocuklarını nasıl geçindireceğim diye düşünürken, karısının kardeşinin çocuklarını da geçindirmek zorunda kalır. Çünkü, kaynı çocukları bırakıp gitmiştir ve kaynından olan 5 çocukla 9 çocuğa bu kıtlık ve kuraklıkta bakmak zorundadır.

    Yıllarca bakar çocuklara,  hiçbirini birinden ayırt etmez senin çocuğun benim çocuğum demez yemez yedirir. Rumlara gider ot yolar, satar; temizlik yapar, ahır temizler ve dokuz çocuğu geçindirir. Aradan günler geçer, çocuklar babalarından ümidi keser ama bir gece koşarak eve bir köylü gelir. Kaynının köye döndüğünü ve kahvede oturduğunu söyler. Kalkıp kahveye gider ve oturup kayınını dinler. Kaynı konuşur:

    "Ey köylüler, satın savın; bu dünya fani dünya, gerçek dünya öbür taraf. Satın savın ve parayı bana verin. Şeyh .... size cennetten yer ayarlayacak, cennetin tapusunu verecek."

    Adam sorar: “Senin çocuklara da verecek mi? Bari senin çocuklara bedava versin tapuyu” der. Kalkıp kaynını tutar ve döverek evdeki zeytin ağacına prangalar. Ona “Ermek için bu ağacın altında yaşaman ve beslenmen gerek". Ve bir sene, o ağacın altında onu besler. Kendileri ne yerse ona da verir: iki zeytin ve avroşlillolu ekmek.  Yıllar geçer herkes ölür ama Şeyh  ...yaşar ve zenginlik içinde milenyumu görür. Emin değilim ama birçok devlet adamına  akıl satarak ölür…
 

   Şimdi neredeler  bilmiyorum ama yaşlı adamın dokuz tane çocuğa aç kalarak baktığı için kesin cennette olduğuna inanıyorum, hem de Şeyh …..dan arsa almadan, şeyhe bir kuruş ödemeden.

-----------------------------------------------------


*** Kıbrıs tarihinden dördüncü yaprak:

“Gugolar…”

Yıllardan 1940. İkinci Dünya Savaşı yılları. İngiliz doymak bilmez ne insana, ne kana, ne paraya ne de yiyeceğe. Elinden gelse adayı söküp götürecek ama akarın arkasını kesmek istemez ve elinden gelen her türlü siyaseti oynayarak adayı sağar, hem insan, hem yiyecek hem de para olarak. İngiliz adadan asker ve yiyecek bekler ama daha çok da asker. İlk önce bakır madenini kapatır ve oradaki binlerce işçiyi evlerine gönderir.  Baf tarafında zaten bir şey yoktur, insanı iki keçinin peşindedir ve işsizdir. Mevsim iyi giderse üzüm toplar ve geçimini sağlar. İngilizler, Mesarga’ya gelir ve halka para dağıtır. Tarlaların içine gugo yaptırırlar ve her gugo başına para verirler (gugo iki metre boyundaki toprak yığınlarına denir). Mesargalılara başta cazip gelir bu teklif. Köylüler işi gücü bırakıp tarlalarının içine gugo yapar (bir söylentiye göre Alman planörleri düz araziye inemesin diye, diğer bir söylentiye göre de bunu yaptıranların İngilizlerin içinde alman casusu olduğuydu. Alman paraşütçülerin Kıbrıs’a yaptıkları çıkarmada arkasına saklanacakları bir korunak olsun diye yapılmış).

Gugolar yapılır ama ilk sene verilen parayı yer Mesarga köylüleri. Gelecek seneye para kalmaz, buğday ekecek tarla da. İşsiz ve aç susuz kalırlar. İşte bu arada İngilizler devreye girer. Çağırırlar, her ne olursan gel diyerek, işsiz madencileri, işsiz Mesargalıları ve Baflıları. İlk önce eşekleri ve katırları alırlar köylerden. Sonra işsiz insanları, önce barakaların içinde sıraya dizer, sonra soyundurur, ağzına bakar, kıçına bakar ve bir at, bir eşek satın gibi iyilerini alır, katırcı olarak asker eder, kötülerini köylerine geri gönderir. Aldıklarını Polemidya kampında eğitir sonra da Mısır’a götürür. Oradan da Rumca bildikleri için Yunanistan’a.

Yunanistan bir gecede Nazi istilasına uğrayınca İngilizlerin tahliyesi başlar ama ilk önce İngilizler, sonra Senagal ve Hintliler. Kıbrıslılara sıra gelmez. Siz halkın arasına karışın bile demeden Yunanistan’ı terk ederler.

Kıbrıslıların çoğu Yunanistan’da tahliye edilmeyi beklerken Almanlara esir düşerler, aylarca trenle ve yaya olarak, Almanya’nın içlerine götürülüp yıllarca esir kamplarında çalıştırılırlar. Esir olmayan bir kısım Kıbrıslı asker de Yunanistan’da Nazilere karşı savaşırlar. Esir olanların bazıları ölür bazıları da esaretten sonra köye döner ama uzun süren savaştan ve esaretten sonra hiçbiri iyi değildir. İngilizler ve Almanlar adanın insanını kanını emmiştir. Geriye posası kalmış binlerce adam döner ve adada yaşamaya devam eder.

 

DEVAM EDECEK