Ahmet Billuroğlu
abilluroglu@gmail.com
Kıbrıslı Türklerin tarihinde bazı olaylar vardır ki toplum içinde derin tartışmalar ve kırılmalar yaşatmıştı. KKTC ilanı ve öncesinde yaşanan fikir ayrılıkları da bu önemli dönemeçlerden biriydi. Daha 1942 yılında yazdığı “Feryat” (1) adlı şiiri ile bağımsız ayrı bir Türk devleti hayalini kuran Rauf Denktaş liderliğindeki Kıbrıs Türk sağı, 1981 yılı sonrası bu düşünü gerçeğe dönüştürmenin şansını yakalamıştı. Bir yandan 1981 genel seçimleri sonrası oluşan siyasi yapı, diğer yandan 13 Mayıs 1983 tarihli BM Genel Kurulu’nun Kıbrıs ile ilgili aldığı karar, ayrı bağımsız bir Kıbrıs Türk devleti tartışmalarını başlatmıştı. İşte bu tartışmalar arasında Kıbrıs Türk solunun takındığı tavır ve öngörüleri ile yine aynı solun bugünkü duruşu oldukça manidardır.
Şunu belirtelim ki siyasi partiler, sendikalar, gazeteler, yazarlar arasından ideolojik olarak kendilerini sol düşüncelerin temsilcisi gören çevrelerin tümü bu yazıda “sol” olarak ele aldığımız grubu oluşturmaktadır. Ele aldığımız solun bir yanı, ayrı bağımsız Kıbrıs Türk devletinin ilanı düşüncesine destek verirken; diğer yanı ise eleştiri getirmekte ve karşı çıkmaktaydı. Sendikal hareket içinde önemli yeri olan KTÖS ve yayın organı Söz gazetesi başta olmak üzere, yine bu gazetede yazıları yayınlanan, KTÖS Genel Başkanlığını da yürütmekte olan Arif Hasan Tahsin, Doğan Harman, Ahmet Okan ve Şener Levent gibi gazeteciler ile dönemin ana muhalefet partisi Toplumcu Kurtuluş Partisi içerisinde yer alan TMT kökenli milletvekilleri bu desteği vermekteydi. Ayrıca Denktaş’ın desteği ile kurulan ve içerisinde yukarıda adı geçen bazı yazarların da bulunduğu Yurtsever Aydınlar Birliği adlı kuruluş aktif olarak çalışıyordu.(2) Diğer sol muhalefet partisi CTP, TKP içerisindeki Halk Der kökenli milletvekili ve üyeler, Halk Der, Dev İş ve KTÖS yönetim kurulunda yer alıp azınlık olan küçük bir grup ise ayrı bir Türk devleti ilanı fikrine karşı çıkmaktaydılar. Yine bu dönemde Sabahattin İsmail gibi bazı yazarlar da ilk önceleri karşı çıkarken daha sonra destek verenlerin tarafında yer alacaktı.
Ayrı devlet ilanına destek veren sol bu düşüncesini iki nedene dayandırıyordu. Bu nedenlerden birincisi, 1977 ve 1979’da çerçevesi çizilen doruk anlaşmalarında kabul edildiği gibi federal temelde ortak bir Kıbrıs devletinin kurulması için öncelikle ayrı bir Türk devleti kurulması inancıydı. KTFD yeterli düzeyde görülmemekteydi. Bu gruplara göre Kıbrıs’ta Türklerle Rumlardan oluşan iki halk bulunmaktaydı. BM’de geçmişte kabul edilen kararlara göre halk olan grupların kendi geleceklerini belirleme hakkı olan self determinasyon hakkı vardı. KTFD ile halkın kandırıldığına inanılıyordu. Bu nedenle bu kez halk kandırılmamalı, hakkını kullanılmalı ve ayrı bir Kıbrıs Türk devleti kurulmalıydı.(3) Sol’a göre ayrı devlet oluşumu, karşı çıkan solun iddia ettiği gibi Kıbrıs’ta aslında ayrılığı getirmeyecekti. Oluşacak Türk devleti dünyada tanınmakta olan Rum devleti ile eşit seviyede masaya oturup federal bir çözüm modelinin diğer kanadını oluşturacaktı. İşte burada ayrı devleti savunan sol ile R.Denktaş önderliğindeki Kıbrıs Türk sağı ayrılıyordu. Çünkü sola göre nihai hedef birleşik bir Kıbrıs yaratmaktı. Ancak fikrin öncüleri için egemen anlayış Kıbrıs’ta ayrılıktı. Bu ayrılığın daha da ötesindeki hedef ise Taksim idi. Ayrı devleti savunan solun bir diğer nedeni ise Kıbrıslı Türklerin, bağımsız bir devlet ile Türkiye’nin iç politikaya müdahalelerinden ve dayatmalarından kurtulacaklarına inanmalarıydı. 1975’de kurulan KTFD ile bu başarılamamış ve Türkiye’den bağımsız hareket edilememişti. 1974 sonrası en fazla verilen kavga toplumun sivilleşmesiydi. Bayraktarlık, TC Elçiliği ve askeri yönetimden, bağımsız bir devlet kurularak kurtulabilineceğine inanılıyordu.(4)
Geçmişte toplum liderliği seçimleri gibi birçok konudaki müdahalelerin yanı sıra, 1981 yılındaki genel seçim sonuçlarının ardından iki sol parti CTP ve TKP’nin hükümette yer almamaları için Türkiye’nin tavrı, bu düşüncenin oluşmasında etkili oldu.
Ayrı bir Türk devleti ilanına karşı çıkan sol çevreler için ise gerekçe olarak temel üç neden bulunmaktaydı. Bunlardan birincisi bu önerinin NATO ve emperyalist ülkeler kabul edilen batının bir oyunu olmasıydı. Bu güçlerin tek amacı Ortadoğu’daki çıkarlarını sürdürmekti. Ayrıca SSCB’nin Akdeniz’de bir tehdit unsuru olması üslerle caydırılabilirdi. NATO için birleşik Kıbrıs’ta karşıt bir siyaset ile üsler tehlikeye girebilirdi. Dolayısyla bölünmüş bir Kıbrıs’ta üsleri rahatlıkla kullanabilirlerdi. Ayrı devlet Taksim idi, bu nedenle ayrı Türk devletine karşı çıkılmalıydı. (5)Diğer iki neden ise iç siyasete dayandırılmaktaydı. 1980 yılındaki devlet başkanlığı seçimini Denktaş, TKP adayı Ziya Rızkı’ya karşı şaibeli bir şekilde kıl payı kazanmıştı. Ardından 1981 yılındaki genel seçimlerde ise sol partiler CTP ve TKP 40 üyeli mecliste 18 milletvekilliği kazanmıştı. Türkiye yetkilileri aktif olarak bu sol partilerin hükümette görev almalarını engellemişlerdi. Ancak her şeye Denktaş’ın ifade ettiği gibi sol güçlenmekteydi ve tedbir alınmalıydı derken ; TC Devlet Başkanı Kenan Evren ABD özel temsilcisine, Kıbrıslı Türkler arasında komünistlerin her gün kuvvet kazandığını söylemekteydi. (6) İşte bu nedenle kurulacak yeni bir devletle anti demokratik yeni bir anayasa hazırlanacak ve birçok siyasi hak gasp edildikten sonra sol güç kaybına uğratılacaktı. Bu planı bozmak için de ayrı Türk devleti ilanına karşı çıkılmalıydı. Bir başka sorun ise KTFD anayasasıydı. Anayasaya göre devlet başkanlığı iki dönemle sınırlıydı. Denktaş ikinci dönemini yapmaktaydı. Bu nedenle tekrar adaylığı, mecliste 2/3 milletvekilinin oyundan sonra anayasa değişikliği ile mümkündü. Denktaş taraftarları ise mecliste bu değişikliği yapacak sayıda değildi. Bu durumda tek bir çare yeni bir devlet kurarak bu sınırlamayı kaldıracak anayasa hazırlamaktı. İşte bu nedenle de ayrı bir devlet kurulması düşüncesine karşı çıkılmalıydı. Sol’un bu karşı çıkış gerekçesinin haklılığını ise yıllar sonra dönemin Türkiye Dışişleri Bakanı İlter Türkmen’in itirafında görebilmekteyiz. (7)
Ayrı bir Türk devleti ilanına karşı çıkan sol açısından o günler oldukça zordu. 15 Kasım geldiğinde siyasi ve psikolojik baskı, tehdit en üst düzeye çıktı. Devlet ilanına karşı oy verenler olursa yeni devlette siyaset yapamayacakları, partilerinin kapatılacağı tehditleri savruldu. Bu durumda gelecekte Kıbrıs’ta sol değerler ve barış için mücadele verme araçlarının ortadan kalkacak olma endişesi baskın çıktı. Böylece karşı çıkan sol parti üyeleri dahil meclisin tüm milletvekilleri onay vererek KKTC ilan edildi.
Yukarıda bahsettiğimiz sol grupların o günlerdeki değerlendirmelerini bugün ele aldığımızda ise bazı ön görülerin gerçekleşmediğini görüyoruz. Kıbrıs Türk toplumu ayrı bir devlet kurmakla TC’nin müdahalelerinden değil kurtulmak, daha da ileri boyutlarda ekonomik ve siyasi dayatmaları yaşıyor. Ne ilginçtir ki ayrı devlet kurarak bu müdahalelerden kurtulacağına inanan ve Denktaş’ın çalışmalarına katılıp destek veren sol ise bugün, devletin gerçekten bağımsız bir kimlik kazanması için eylemler ve gösteriler düzenlemekte, büyük tepkiler koymakta. Ayrıca federasyonun iki ayağından bir olacak olan Kıbrıs Türk toplumu, bugün dünyada kimlik olarak kabul görmesine rağmen, kurulan devlet BM Güvenlik Konseyi kararı doğrultusunda tanınmamakta. Annan Planı ve sonrasındaki görüşmelerde paylaşılan bilgiler ışığında öğrendiğimiz ise, düşünülen federasyonda kuzeyde Türk toplumunun idaresinde kurucu bir alt devletin kurulacak olmasıdır. Bu nedenle daha 1975 yılında Türk tezi olan federasyon modelinin Türk ayağı olarak kurulan KTFD çatısında kalmak en doğrusuydu. Böylece spordan ekonomiye kadar uzun yıllardır süren izolasyonları bu toplum yaşamayacaktı. Toplum olarak Akdeniz Spor Oyunları’nda da, İslam Konferansı Örgütü toplantılarında da temsil edilirken, ABAD kararlarları ile ihracatı engellenmeyecekti.
Yaşanan süreç ayrı devlet ilanı fikrine karşı çıkan solu haklı çıkardı. Ancak yine ilginçtir ki o günlerde ayrı devlet ilanı fikrine karşı çıkan sol ise daha sonraki yıllarda KKTC’de birçok kez hükümette görev yaptı ve yapıyor. Gösterdiği aday cumhurbaşkanlığı seçimini kazandı. Bu aşamada haklı çıkan solun üstüne düşen en önemli görev, geç de kalınsa birçok yanlış da yapılsa özgürlüklerin ve demokratikleşmenin gelişmesine, ekonominin kalkınmasına, adaletin kurulmasına, Türkiye’den bağımsız hareket edilebilmesine, emeğin gerçekten iktidar olmasına ve Kıbrıs’ta federal temelde çözümün bulunmasına yönelik politikalarını tekrardan ele almak ve toplumu kaybetmeden yeniden kucaklamaktır.
---------------------------------------------------
1. Halkın Sesi Gazetesi, 31.5.1986
2. Nurperi Moreket, Hasan Hastürer’in Ada TV’deki “Taşlar Dökülürken” adlı programı, 15 Kasım 2011
3. Söz Gazetesi, 20 Mayıs 1983
4. KTÖS kurucularından Turgut Afşaroğlu ile yapılan röportaj, 11 Ekim 2011
5. Yenidüzen Gazetesi, 27 Mart 1981
6. Kenan Evren’in Anıları, C.4, Milliyet Yay., s.441
7. İlter Türkmen, “Tarih Yargılanıyor”, Hürriyet Gazetesi, 26 Temmuz 2008