Kıbrıs Türk Toplumu liderleri!

Serhat İncirli

Uzun bir süredir gözlemlediğim veya “öyle okuduğum” iki konu var…
Nasıl toparlayacağım meselesinde kafa karışıklığı yaşıyordum…

-*-*-

Neyse, Cuma akşamı CTP’nin düzenlediği son dönemlerin en önemli mitinginde bu iki konu daha çok netleşti…

-*-*-

O mitingde Mehmet Küçük ve Serdar Denktaş’a; 50’li yaşların üzerindekilerin gösterdiği ilgi ve saygı farklıydı…
Ama genç nesiller özellikle “Mehmet Küçük” konusunda “daha az bilgili”ydi!

-*-*-

Konu, her ikisinin babasına yani toplumumuzun ilk iki lideri olan Dr. Fazıl Küçük ve Rauf Raif Denktaş’a geldiğinde, genç neslin, “Dr. Küçük adını” daha az bildiği yargısına vardığımı da söylemek istiyorum…
Gelelim iki konudan birincisine; “Yakın tarihimizi çocuklarımıza yeterince ve gerektiği gibi öğretemedik…”

-*-*-

Bu, sadece “ilk ve orta eğitim”le alakalı değildir…
Baskısı altında olduğumuz yoğun “değiştirilmiş nüfus yapısı” ve “yoğun kültürel işgal”in neticesidir…

-*-*-

KKTC’de genç nesillerin büyük çoğunluğu; yeni vatandaşların tamamı için “lider”; sadece “Tayyip Erdoğan”dır!
Muhalifi dahi yoktur…

-*-*-

Ve gelelim “Kıbrıs Türk toplumu liderleri” meselesine…

-*-*-

Serdar Denktaş ve Mehmet Küçük’ü o mitingde görmek; ideolojik olarak tüm farklılıkları unutturdu…
Herkese “Kıbrıslı”lığı hatırlattı!

-*-*-

Eskiden siyaseten hiç anlaşamasak da, bizim de liderlerimiz olduğu gerçeğini gözümüze soktu…
O liderlere günü geldi sövdük de; ama her zaman saygı duyduk…

-*-*-

Sadece biz değildik saygı duyan…
“Düşman” olarak alın yazımıza yazdırılan Rum toplumu da çok ciddi saygı duyuyordu; Anavatan dediğimiz Türkiye’yi yönetenler de…

-*-*-

İşte bu da ikinci konu!
Şu anda “toplum lideri”miz yoktur…
Erdoğan’ın kuklası, Erdoğan’ın memuru, Erdoğan’ın yağcısı, Erdoğan’ın kulu kurbanı bir garibanımız vardır…

-*-*-

Düşünün, insanlar, eski liderlerin oğullarını mitingde gördüğü için seviniyor…
Bir de düşünün, şu andaki “zavallıyı” gören, gülümsüyor hatta açıkça gülüyor…

-*-*-

Toplum, lider olarak kabul etmiyor…
Fuat Oktay’ın “Kıbrıs Türkü” dediği kitle de, örneğin Ersin Tatar’ı, “Erdoğan’ın alt seviyedeki yöneticilerinden biri” olarak seçiyor…

-*-*-

Tatar’ın Türkiye gezileri, KKTC’deki kabulleri tam bir seviyesizlik talimidir…
İtibar zayıflatan temaslardır…
Türkiye’de eminim büyük çoğunluk, Tatar’ı bir “Lider” değil, “Sayın Erdoğan’ın Kıbrıs’taki adamı” olarak kabul eder…

-*-*-

Toplumun kendisini ve anavatan Türkiye’yi geçtim; uluslararası toplumda da “bu zavallı”nın zerre itibarı yoktur…
İngiltere’ye gerçekleştirdiği “gezme maksatlı” ziyaretlerden birinde, parasını ödediğimiz lobicilerin ayarladığı bir radyo programcısının “size Erdoğan’ın kuklası deniyor, bu doğru mu?” sorusunu sorması, itibarsızlığın net göstergelerinden biridir…

-*-*-

Efendim, 1958’den beri her kararımızı Türkiye ile birlikte almadık mı?
Elbette aldık!
Ama eskiden Dr. Küçük, Rauf Denktaş, Mehmet Ali Talat, Dr. Derviş Eroğlu ve Mustafa Akıncı; toplumsal seviyede, Anavatan’da ve uluslararası camiada “ciddi toplum liderleri” olarak kabul görürdü…
Kararlar birlikte alınırdı hatta bizim kararlarımız, Türkiye’ye onaylattırılırdı!
Şimdi öyle mi?

-*-*-

Doğrudur, ülkede siyasete olan saygı azalmıştır!
Ama azaltanlar da Tatar gibilerdir…
Ve hatta Fuat Oktay dönemindeki özel çalışmalardır…

-*-*-

Çok net bir şey söyleyeyim; UBP, KKTC tarihinin en Bizans entrikalı siyasi partisi olmasına rağmen, Hüseyin Özgürgün’e gelinceye kadar “liderlik” sıkıntısı yaşamamıştır…

-*-*-

Haaa çok yarışlar, çok kurultay çekişmeleri yaşanmıştır…
Nice kişiler ayrılmış, başka partiler kurmuştur…
Ama UBP’de genel başkan seçilen kişi, 50 yıllık geçmişte, Ersin Tatar kadar partiyi “başsız” bırakmamıştır…

-*-*-

UBP’de, şu anda, Tatar’ın yol açtığı “lidersizlik”ten kurtulma çabaları söz konusudur…
Ünal Üstel, bu çabalarda önde yürümektedir; şimdilik Hasan Taçoy arkasından gelmektedir…
Başka birkaç isim daha elbette söz konusudur ve yakında onları da görürüz diye düşünmekteyim…
Ancak inancım şudur ki; 2025’e kadar Ünal Üstel parti genel başkanıdır ve aynı yıl yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçiminde da partisinin adayıdır…

-*-*-

Tatar mı?
Anlatmaya çalıştığım odur zaten; düşünün ki Tatar, her an “in oradan aşağıya” denilirse “inecek” biridir!

-*-*-

Yazı burada bitmez…
Bir “liderlik” örneğini daha aktarmak istiyorum..

-*-*-

Miting akşamında sevgili yeğenim Mehmet İncirli ile birlikte yürüyoruz…
Hemen yanında oğlu…
Bir çok insana selam veriyoruz, sohbet ediyoruz falan…
Bir ara, o kalabalığın içinde birileri “Yanındaki arkadaş bizim Doktor Sıla’nın eşi değil mi?” diye soruyor…
“Öyledir” diyorum…
CTP Lefkoşa Milletvekili Doktor Sıla Usar İncirli…
“Bu genç adam da Naci Talat, oğulları” diyorum… 
Eski CTP’li tüfeklerden biri olan adamın tepkisi, “Naci Talaaaaat?”
Gözleri doluyor!
Çaktırmadan, bayrağını sallayarak devam ediyor ama çok mutlu olduğu belli!

-*-*-

Lider nasıl mı olunur?
Adını işittiğiniz zaman gurur duyacaksınız…
Evlatlarını yanınızda gördüğünüzde mutlu olacaksınız…

-*-*-

CTP’nin ismi efsaneleşmiş liderlerinden Naci Talat’ın adını taşıyan torununu gören ve eminim Naci Talat’la onlarca anısı olan birinin yaşadığı gurur ve mutluluk çok önemlidir…
Lider olmak budur!
İnsanlar böyle lider olur!

-*-*-

Siyaseten yakın olmak başka şeydir!
Bunu da eklemek lazım…
Birinin iyi bir lider olması, sizinle aynı düşüncede olmasını gerektirmez…

Bugünkü yazıyı yazarken, “Başkan Mao”nun iki sözü aklıma geldi. Paylaşmazsam olmaz dedim… 1 - Dünyanın en gülünç insanları, kulaktan dolma, bazı ham bilgilerle kendisini "allame-i cihan" sanan "çokbilmiş" lerdir… 2 - Yığınlara güvenmeliyiz, partiye güvenmeliyiz. Bunlar iki ana prensiptir. Bu iki prensipten şüpheye düştüğümüz takdirde hiçbir şey yapamayız.