KIBRIS TÜRK TOPLUMU YOKEDİLMEYE ÇALIŞILIYOR!

Hristofyas ile yaptığımız 2 saatlik kesintisiz röportaj, öncesindeki uzun “off the record” sohbet içinde özellikle önemsediğim iki temel konu var. Biri nüfus konusunda Green Tree’de bir komisyon oluşturulması ile ilgili anlaşıldığı ve ö

 

 

 

Hristofyas ile yaptığımız 2 saatlik kesintisiz röportaj, öncesindeki uzun “off the record” sohbet içinde özellikle önemsediğim iki temel konu var.

Biri nüfus konusunda Green Tree’de bir komisyon oluşturulması ile ilgili anlaşıldığı ve özellikle Türk tarafından net rakam beklendiği konusu...

Diğeri ise, bugüne kadar devam eden müzakerelerde sadece iki başlıkta anlaşmaya yakın olunduğu…

Hristofyas’a göre iki lider önceki müzakere döneminden de çok geriye düşerek, sadece ekonomi ve iç güvenlik (polis) konularında anlaşmaya yakınlar.

Bu yakınlaşmalar da adada devam eden görüşmelerde sağlanmış.

 New York Zirvesi’nde hiçbir ilerleme sağlanamadığını söylüyor, Hristofyas.

“Eroğlu Talat ile uzlaştığımız çapraz oyu reddetti. Türk tarafının masadaki tezleri konfederasyon kokuyor” diyor. Hristofyas’a göre Erdoğan siyasetinde Kıbrıs konusunda ciddi bir değişiklik var.

Eğer taraflar bugüne kadar üzerinde uzaklaştıkları konuları not edemiyor ve her dönemeçte farklı bir noktadan başlanıyorsa, müzakerelerin tahmin edildiği gibi hiç de iyi gitmediği ortada.

Ama bunun yanında sağlanan ilerlemelerin de gerisine düşüldüğü şeklinde bir sonuç çıkıyor ortaya.

Şüphesiz ki, bunlar sadece bir tarafın değerlendirmeleri.

 Ancak kamuoyuna yansıyan süreç içindeki çeşitli açıklamalara bakılırsa, Hristofyas’ın söylediklerinde ciddi doğruluk payı var.

Liderler ilerleyemiyor.

Dahası geçmişin de gerisine gidiyor.

Hem de ciddi oranda.

Hristofas’ın dediğine göre taraflar Greentree’de nüfus ile ilgili komite kurulması konusunda uzlaşmışlar. Türk tarafının bu konudaki önceki haberlere yaptığı itirazdan da yola çıkarak, “tutanaklara bakalım. Ben böyle bir anlaşmaya vardığımızdan eminim” diyor.

Nitekim, New York dönüşünden hemen sonra bir nüfus sayımı yapılması konusunda hemen çalışmalar başlatıldı. Yıllardır bu sayımın BM gözetiminde olması yönünde istekler dile getirilmesine rağmen toz kondurulmazken, 7 BM görevlisinin bu çalışmalarda gözlemci olacağı açıklandı.

Sendikaların protesto eden tavırları ve nüfus sayımının güvenilmez olduğu açıklamaları karşısında dün de Cumhurbaşkanı Eroğlu bir açıklama yaptı ve “ bu sayım bizim için müzakere masasında da hayati öneme sahip” dedi.

Bugüne kadar nüfus sayımı konusunu gündeme getirmekten kaçınan hükümet kanadı da canla başla herkesi bu sayıma katılmaya çağırıyor.

Çünkü bu sonuçlar Ocak zirvesinde BM’nin önüne konulacak.

Çünkü ilk kez vatandaşlık konusu ayrı bir başlık altında ele alınırken, adanın Kuzey’indeki nüfus başkalaşımından duyulan rahatsızlık artık meşru ve hukuki temellere dayandırılıyor.

Hristofyas, “savaş sonrası nüfus taşımak bir savaş suçudur. Ciddi bir konudur, BM’de mahkumiyet kararları var” diyerek, Kıbrıs Rum tarafının bu konudaki argümanlarını nasıl bir temele bağladığını anlatıyor.

Kıbrıslı Türklere de mesaj vererek, “Kıbrıs Türk toplumu yok edilmeye mi çalışılıyor” diye soruyor.

Türkiye Başbakan’ı Erdoğan’ın daha fazla vatandaş yapılması ve “doğurmazsanız buradan gönderceğiz” şeklindeki açıklamaları, anlaşıldığı kadarıyla Rum tarafının bu argümanlarını besledi. Nitekim özellikle yönetim ve güç paylaşımı konularında doğrudan nüfus dengesi üzerinden yapılan pazarlıklarda, Türk tarafı katladığı sayısıyla masada güçlenmeye çalışıyor.

“Rum tarafı Türkiye’den gelenlerin hiçbirini istemiyor” şeklinde yıllardır yürütülen siyasetin aksine, Rum Lider, Türkiye’den Kuzey’e gelenler konusuna insani temelde yaklaştıklarını ve yıllardır burada yaşayan ya da doğan çocukların Birleşik Kıbrıs’taki vatandaşlık haklarının tartışılamayacağını söylüyor.

Bu son derece önemli bir yaklaşımdır.

Ve Türk tarafının nüfus yapısını değiştirecek şekilde vatandaşlık vermeye devam etmesini ya da daha fazla gelişi teşvik edecek tavırlara girmesini daha da savunulmaz kılıyor.

Hristofyas nüfus konusunda kendisinin veremeyecek hesabı olmadığının altını çizerken, 60’dan bu yana sadece 25 bin vatandaşlık verdiklerini vurguluyor. Ve bunların çoğunluğunun Rumlar ya da Yunanlılar değil, farklı ülkelerden gelenlerden oluştuğunu anlatıyor.

İşte bu yüzden de müzakere masasında federal devletin yapısı ve vatandaşlığı konuşulurken ilk kez ayrı bir başlık açılarak, şimdi Türk tarafının verdiği vatandaşlıklarla nüfus yapısı da mercek altına alınmaya çalışılıyor.

Bu konuya devam edeceğiz ama açıkça altını çizebiliriz ki, Türk tarafı 2004’de yakaladığı pozitif imajı hızla kaybederken, Rum tarafı itiraz zeminini güçlendiriyor.

Nüfus konusunda son derece haklı bir mantık temelinde duran Rum tarafı, değişen liderle devam eden gerilemeden de sorumlu olmadığını büyük bir özgüvenle ortaya koyuyor.

Ve hiç de haksız durmuyor!!!

 

 

 

 

 

 

 

Arşiv Haberleri