Kamuda yasa dışı ikinci işe başkaldırıyorum yıllardır; bunun hem kayıt dışı ekonomi, hem de haksız rekabet olduğunu bağırıyorum… Üstelik Anayasa’nın yansızlık, tarafsızlık ilkesine de ters düştüğünü…
Ek mesaileri yazıyorum, “eksik mesailere” isyan ediyorum.
Bu yönde “TC-KKTC Mali İşbirliği Prokolü”ne bir maddeler girse yine karşı çıkarım!
Niye?
Çünkü bu memleketi bizim yönetmemiz gerekiyor.
Doğru insanları seçmeyi öğrenmeliyiz.
Plan, proje, üretim ve hizmet odaklı, eşitlikçi bir yönetimi başarmalıyız.
***
Seçtiğimiz her vekil ya da başkanın “doğru” olduğu iddiasında değilim.
Yine de bir başka ülkenin, kimin başkan olacağını ya da kimin başbakan dayatma hakkı yoktur.
Yanlışlarımız varsa, eksiklerimiz, bunun bedelini ödemesini de öğreneceğiz.
Doğruyu bulmayı da!
***
Türkiye’nin müdahale, dayatma ya da talimatlarını meşrulaştırmak için hep aynı yöntem kullanılıyor.“Doğa boşluk tanımaz” deniyor.
İllaki “kusur” burada olacak…
Demokrasi ne olacak peki?
İrade ne olacak?
Toplumun kendini yönetecek insanları özgürce seçme hakkı ne olacak?
***
Belediyelerde reform ihtiyacı vardır, doğrudur.
Kıbrıs Türk Elektik Kurumu tümüyle yeniden yapılandırılmalıdır.
Emeklilik sistemi sürdürülebilir değildir ve böyle giderse çökecektir.
İnsanların hizmet hakkı vardır ve kamu, ne yazık hizmetin değil maaşın amaca dönüştüğü bir noktaya gelmiştir.
Bürokrasi yurttaşa eziyete dönüşmüştür.
Ne vergide adalet vardır, ne fırsatta eşitlik!
Siyaset de medya da kirlenmiştir!
İnsanlara küfretmek özgürlük falan değildir!
Evet de…
Çözüm ve yönetim burada olmalıdır.
Bu-ra-da!
Sömürge değil memlekettir burası ve Kıbrıs, Türkiye değildir.
Türkiye’nin de değildir.
Bu itiraz anlatılmalı, anlaşılmalıdır en önce!
***
Türkiye’de insan hakları, gösteri ve yürüyüş hakkı, sendikal haklar, basın özgürlüğü Kıbrıs’ın çok gerisindedir.
Hele yargı bağımsızlığı!
Bu hakikat uluslararası tüm raporlara yansımıştır.
O zaman şunu yapalım mı?
Bir sonraki TC-KKTC İşbirliği Sözleşmesi’ne Türkiye için yeni bir “Demokrasi ve Özgürlük Paketi” hazırlanmasını ekleyelim!
Kıbrıs’tan uzmanlar hazırlasınlar bunu…
“İktisadi ve Mali Anlaşma” olarak da Türkiye’ye şart koşalım!
“Bu paket uygulanacak” diyelim.
Hukuk sistemini yeniden yazalım…
Takvim koyalım…
Olmazsa, olmaz…
“Doğa boşluk tanımaz” diyelim…
“Siz kendi kendinize beceremediniz, biz size yapacağız.”
Hadi bakalım!
Bir deneyiniz isterseniz, görünüz bakalım alacağınız yanıtı…
***
Şimdi sakın ola meseleyi Avrupa Birliği’nin ön gördüğü reformlara getirmeyiniz.
Biri Avrupa Birliği’dir!
Bir diğeri Türkiye!
Evrensel standartlar önermek başkadır…
Siyasete, iradeye, demokrasiye, seçimlere doğrudan müdahale başka…
Bir partinin seçtiği başkanı saf dışı bırakarak, en az oy alan ismi Başbakan yapmak bambaşka!
***
Söz şuraya gelebilir…
“Para alan talimat da alır, canım kardeşim…”
Öyle mi?
O zaman niye sevilmiyor, “ne paranı, ne memurunu” dendiği zaman…