Son dönemlerde yaşadığımız gelişmeler Kıbrıs Türkünün giderek görünmez kılındığının çok açık biçimde görülüyor.
Bu süreç özellikle 4’lü koalisyon hükümetinin kurulduğu Ocak 2018 ertesinde açıkça görüldü. Hükümetin oluşumunu beğenmeyen Türkiye’deki AKP iktidarı her yıl KKTC’ye aktardığı kaynağı tamamen kesti. Savunma giderleri için gönderilen katkı bile verilmedi.
Buna rağmen 4’lü hükümet kendi kaynaklarıyla gemiyi batırmadı. Bu durum Ankara’yı rahatsız etti. Özersay’a cumhurbaşkanlığı sözü verilerek hükümet bozduruldu. Pazarlığı Ankara’da yapılan UBP-HP hükümeti böyle kuruldu.
Türkiye bu kez kaynak göndermeye başladı. Ama cumhurbaşkanlığı seçimi gündeme geldiğinde ne UBP, ne de Ankara sözünü tutmadı. Özersay’ın yerine Tatar’a destek verildi. Ankara Tatar’ı seçtirebilmek için göstere göstere seçime müdahale etti.
Buna rağmen UBP adayı Ersin Tatar 2 inci turda az farkla seçilebildi. Ardından bu kez UBP kurultayına müdahale edildi. Kurultay’ın 2 inci turu iptal ettirildi. UBP genel sekreteri Ersan Saner önce başbakan, ardından da UBP başkanı atandı.
Ekim ayındaki Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi Ankara’ya çağrılan UBP-DP-YDP başkanları seçimden sonra ortak hükümet için yine Ankara’da uzlaştırıldı.
Ancak bu hükümet bir azınlık hükümeti olacaktı. Bu senaryonun hayata geçirilebilmesi için HP’den de 3 vekil istifa ettirilerek hükümete meclis desteği sağlandı.
Böylece KKTC tamamen Ankara’nın dümen suyuna girdi. Artık cumhurbaşkanı, meclis başkanı ve hükümet Ankara’dan gelen ‘telkinler’ dikkate alınmaya, bunlar papağan gibi tekrarlanmaya başladı.
Bu arada Kıbrıslı Türkler giderek daha fazla rencide edilmeye başlandı.
Kıbrıs sorunu ile ilgili Kıbrıslı Türklerin çözüm ve çözümle birlikte AB üyeliği talebi görmezden gelinerek 1950’li yılların “Taksim” tezi süslenerek “egemen eşitliğe dayalı, 2 devletli çözüm” modeli öne sürüldü.
Çözüm umutlarımızı yeniden yeşerteceğine inandığımız 5+BM Cenevre zirvesine Türk tarafının bu tezi götüreceği ve bu tezle Kıbrıs’ta bir çözüme daha kolay ulaşabileceğimiz hayaline inanmamızı bekliyorlar.
Hiç kusura bakmayın biz artık hayal kurma dönemini geçirdik. Sizin bu teziniz masada Kıbrıs Türkünü görünmez kılmakatan başka hiçbir işe yaramayacak. Yol yakınken bundan vazgeçin.
Bunun sonucu egemen eşit iki devlet olarak Türkiye Cumhuriyeti ile Kıbrıs Cumhuriyeti’nin masaya oturmasını ve bu iki devletin kendi çıkarlarına uygun “kazan-kazan” bir uzlaşı arayışına girmesini getirecek. Kıbrıs Türk halkı da arada ezilmekten kurtulamayacak.
Temmuz 2017’de Crans Montana’da masayı deviren ve bu zirveden çözüm istemeyen taraf olarak ayrılan Anastasiades ve Rum tarafı yaklaşık 4 yıl sonra Cenevre’ye çok rahat gidiyor.
Çünkü Türk tarafı Cenevre’de BM zemini dışına çıkarak, bir kez daha uzlaşmaz taraf damgasını gönüllü olarak Rum tarafından alacaktır.
Bu nedenle Cenevre zirvesi bizim açımızdan tam bir hayal kırıklığı olacağa benziyor.
Ama unutulmasın Kıbrıs adası Kıbrıslı Türklerle, Kıbrıslı Rumların ortak vatanıdır. Bu adada Kıbrıslı Türkler olmazsa Türkiye de olamaz. Türkiye artık bunu anlamalı ve Kıbrıslı Türkleri görünmez kılmakla hiç birşey elde edemeyeceğini bilmelidir.