Ne kadar ürpertici bir açıklamaydı öyle: “Güney'e yüklenmiş olsaydık, Kıbrıs tamamen bizim olurdu.”
İnsanlar ne olurdu peki?
Ne olacaktı çocuklar siz yüklenirken, ne olacaktı buradaki hayatlar…
Kıbrıs'ı yalnızca "toprak" görüyor anlaşılan, Türkiye'nin son yirmi yılına otoritesi, kabadayılığı, tahakkümü ile damgasını vuran "lider."
"Bir yüklenseydik" dediği nedir?
İnsanlık tarihinde bunun tam karşılığının ne olduğunu herkes biliyor sanırım.
***
Kıbrıs'ın çatışma ve savaş günlerine dair sonuçlar ağırdır ve bunun bedelini ödeyen, öncelikle Kıbrıslılar olmuştur, unutulmasın.
On binlerce insan evinden oldu, iş yerinden, hayat alanlarını yitirdi, göç etti.
Yurdu parçalandı insanların...
Yetmedi, evlatlarını toprağa verdi, binlerce Kıbrıslı...
Oğlunu, babasını, kardeşlerini yitirdi.
Türkçe ya da Yunanca ağıtlar yakıldı karşılıklı, birbirine silah çevirmek zorunda kaldı aynı okula giden çocuklar, aynı tarlada çalışan çiftçiler, aynı limanda alın teri döken işçiler...
Kıbrıslı Türklerin ödediği bedel çok daha başka oldu tabii...
Uluslararası toplumun dışında kaldılar.
İradelerini yitirdiler.
Halen öyle!
Gelecek belirsizliği hiç ortadan kalkmadı.
***
"Türkiye'nin müdahalesi olmasaydı, bugün ne Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti olurdu ne de Kıbrıs Türkleri kalırdı. Hatta belki de güneye yüklenmiş olsaydık, bugünün bir evladı olarak söylüyorum, artık güney-kuzey diye bir şey kalmaz, tamamen Kıbrıs bizim olurdu."
Kıbrıslı Türkler olmasaydı ne olurdu?
Bunu hiç mi düşünmüyor, kimse mi söylemiyor, “padişah” edasıyla konuşan adama...
TC Dışişlşeri Bakanı Necmettin Sadak’ın “Türkiye'nin Kıbrıs meselesi diye bir mesele yoktur" dediği tarih 1950'dir!
Kıbrıslı Türklerin o gün de bugün de hep bir meselesi oldu.
O mesele de Kıbrıs adasında asli unsur olmaktır.
"Bağımsız" olmaktır.
Türkiye'ye ilhal olmak değil.
Fetih değil!
Kıbrıs'ı sadece "toprak" gören zihniyet ada yarısını Türkiye’nin alt yönetim haline getirdi, o kadar ki, artık Lefkoşa değil İstanbul ya da Ankara'da tartışılıyor siyasi gündem!
Bir siyasi parti güçlü çoğunlukla seçtiği ismi "başkan" dahi yapamıyor.
Mafya çöktü buralara...
Sahtelik, yolsuzluk, güvensizlik en temel kavramlar oldu.
Dayatma, müdahale, talimat düzeni kuruldu
Kıbrıs’ın toprak bütünlüğünü “garanti” eden ülke, şimdi o toprağı bölmenin sözcülüğünü yapıyor.
“Hepsini alırım” diyerek meydan okuyor.
***
Kıbrıs adası Kıbrıslı Rumlar ve Kıbrıslı Türkler olmadan düşünülemez.
"Toprak" değildir yalnızca...
"İnsan"dır da...
Düşünen, terleyen, umut eden, kendi kararlarını almak ve kendi hayatını yönetmek isteyen; işbirliğini, hoşgörüyü ve barışı düşleyen insan...
Yanıltmıyorlar!
Kendi ülkesinin seçimlerine müdahaleyi davet etmekle kalmadılar, o müdahale sonucu bir statü, makam, konum elde ettiler.
Umursamıyorlar!
Bunu bir övünç, gurur, başarı görüyorlar üstelik.
Şimdi bir başka ülkenin belediye seçimlerine "meze" oluyorlar.
Propaganda malzemesi olarak "modellik" yapıyorlar.
Hiç de aldırmadan...
Ne beklerdiniz yani?
Bilinç bu, düzey bu, yaklaşım bu!
Mide bu mide!
Yanıltmıyorlar.
Kim bilir kaç diploma
Tek bir üniversitede 600’den fazla sahte diplomadan söz ediliyor.
“Üniversite” halen açık, bunu her fırsatta hatırlamak şart sanırım.
Kim bilir daha kaç sahte diploma var.
Bu kirliliğin tek bir üniversite ile sınırlı olmadığını düşünüyorum.
Olamaz!
Çünkü “rant” epeyce büyük!
Yine de “Avrupa Yükseköğretim Alanında Kalite Güvencesi Standartları ve Yönergeleri” gündeme gelmiyor.
Standartlara göre tüm üniversitelerin yeniden gözden geçirilmesi kararı alınamıyor.
Üstelik işitiyoruz ki Bakanlar Kurulu da onay vermiş, şaibeli üniversitenin “Tıp Fakültesi”ne!
Hatta ilk onayı vermiş.
Araştırma Komitesi’nin başına bu izinlerde rolü, bu üniversitede çalışmışlığı olan biri getirilmiş.
Kümesin başına tilkileri koymuşuz, güvenli ve bilimsel bir ortam hayal ediyoruz.
Kiri kirle sökmek gibi bir süreçten sonuç umuyoruz.
Buna şaşırıyorum!
Üniversitelerimize yönelik iptaller gündeme gelirse...
Unutmadan!
“Sahte Diploma” skandalının ve “Üniversiteler Çöplüğü”ne dönüşen yapının olumsuz sonuçları sadece içte yaşanmıyor.
Dünya da takip ediyor, buralarda ne olduğunu…
Çok gündeme gelmedi ancak Zimbabwe Yükseköğretim Konseyi’nin yeni bir karar aldığı iddia edildi.
“Kıbrıs’ın kuzeyindeki 5 üniversite akreditasyon listesinden çıkarıldı.”
İddia şu: Zimbabve Yüksek Öğrenim Konseyi (ZIMCHE), Hindistan ve Kıbrıs'taki yedi üniversitenin kalite güvence ve standartlar kurumuyla akredite olan kurumların resmi listesinden çıkarıldığını duyurdu.
Eğitim Bakanlığı, Meclis’e verdiği bilgide, bu iddianın doğru olmadığını söylemiş.
Eğitim Bakanlığı Yüksek Öğrenim ve Dış İlişkiler Müdürlüğü’nün Zimbabve Yüksek Öğrenim Konseyi ile resmi yazışma yaparak kamuoyunu bilgilendirmesi gerekiyor.
Avrupa’dan zaten öğrenci gelmiyor.
Nitelikli öğrenci akışı tümüyle duracak, böyle giderse…
Kalite iyice düşecek.
En dramatik olan da gerçekten bilimsel, nitelikli, yüksek standartlarda eğitim vermeye çalışan üniversiteler darbelenecek.