“ Kıbrıs’ım Söyle Sana Ne Oldu?”

Fatma Azgın


Kamran Aziz’in 1963 olayları sonrası bestelediği bu şarkı günümüze çok uygun olmalı. Aslında, 1950’lerde müziği ve sözleriyle yarattığı,  “Kıbrıs bir ada mıdır, cennetten parça mıdır...,Mağusa hisarları, yeşil Girne dağları, Baf’ın güzel bağları, ahh ne hoştur Kıbrıs’ım” şarkısında anlattığı Kıbrıs’ın bozulacağını ta o dönemde hissetmiş olabilir.

Babacığım,  Kamran Aziz’in şarkı söylerken gözlerini kapatması üzerine; “Kadın çok duygulu, ondan” derdi. Kıbrıs için çok şarkılar besteledi, “Akdeniz’in yıldızı” dedi, insanlarını, doğasını, yaşamı çok güzel anlattı.

“Kıbrıs’ı ben bırakamam, gurbette yaşayamam” sözleri ile varlığını bir yerde  “Kıbrıs” olarak tanımladı.

Bazı olaylar ve bazı kişiler, ülkeler ve insanlar için “hediye” gibidir. Bazen bu şansı bizler yaratırız bazen da doğanın lutfu ile gelir. Kısa süreli, uzun süreli fark etmez, değeri eksilmez. Elbette, ömür boyu süren hediye cümbüşü hayatı daha güzel ve anlamlı kılar. Yine de kanaatkar olmak gerekir. “Zaman” bir güzelliği ne artırır ne de azaltır. Güzel güzeldir!. Mutluluk mutluluktur!

Kamran Aziz çocukluğumdan (Kamran Aziz ve Arkadaşları” müzik grubunun Kıbrıs Radyo ve TV programlarından) günümüze yaşamımın en değerli armağanıdır. Çocukluğumda uzaktan olan hayranlığım Kız Lisesi’ne girince çok sevdiğim müzik hocam Jale Derviş’in yakın arkadaşı olması nedeniyle iki Kıbrıslı muhteşem kadının yörüngesine girmem kaçınılmazdı. Çünkü ikisi de müzik seven, yetenekli kız öğrencileri okul zamanı, tatil zamanı olsun hep yanlarına çekerlerdi. Müzikli faaliyetlerde solist ya da korist olabilirdiniz, organizasyonlara yardım  ederdiniz.  Okuldaki “müzik odası”nda klasik müzik plaklarını dinleme şansını yakalardınız.. Bunlar ders dışı eğitimin bir parçasıydı.

Bu iki arkadaş, müzik eğitimi ve yeteneği konusunda birbirini tamamlardı. Kamran hanım beste yapmakta çok mahirdi, Jale hanım ise notaya dökmekte. Kamran hanım yaptığı bestelerin notalarını Jale hanıma götürür, düzelttirir veya onayını alırdı. Jale hanımın da çok bestesi vardı, sözlerin çoğu Kamran hanımındı. Beste konusunda Kamran hanımın hızına kimse yetişemezdi. İkisi de Türk müziğine uzak dururlardı. Jale hanım notasız piyano çalmazdı. Kamran hanım ise mırıldandığınız herhangi bir melodiyi anında piyanoda çalar, özellikle Türk müziği şarkılarına böyle eşlik ederdi..

Yılbaşı geceleri okulda yatılı kalan öğrenci ve öğretmenler için müzikli, yarışmalı  eğlence programı hazırlarlar, benim gibi bazı öğrencilere de görev verirlerdi.

Meslek hayatıma başlayınca, müzik bizi bağladı ve Kamran  hanım ile sıkı arkadaş olduk. Jale hanımı da ihmal etmezdik. Kamran hanım her akşam üzeri, Jale hanımın dersleri bitince onaına giderdi. Piyano çalarlar, beste tartışırlar, paylaşırlar, sohbet ederlerdi. Çoğu zaman ben de katılırdım.

2012’de Jale hanımı kaybettik. 1.ölüm yıldönümünde, AKM’de onun yetiştirdiği müzik sevgisi aşıladığı öğrencilerini bir araya getirip şarkılarla,  anılarla selamladık. 

Kamran hanım ile meslek örgütünde birlikte çalışmaya başlayınca kopmaz ikili haline geldik.. Kıbrıs’ın en değerli “Aziz” ailesini çok yakından tanıma olanağı buldum.

İngiliz dönemindeki eczacılık eğitiminden geçip diploma almış o ve onun kuşağındaki eczacılar, adaya eczacı olarak geldiğimde beni bağırlarına bastı. Başta Kamran hanım, Macit bey, Nebil bey, Biray bey, Kamer ve Ayşe hanım, Arif Kufi bey, “yürü biz seni destekleriz” dediler. Kendimi layık görmediğim görevlere sürüklediler.  Onları sevdim, saydım, çok şey öğrendim.  Meslek dışında sosyal gecelerde buluşur eğlenir, şarkılar söylerdik.  Eksik ilaçlarımı hemen tamamlarlardı. Zaten hepimiz Sarayönü-Girne kapısı çevresindeydik. Kamran hanım sayesinde Birliğimizin düzenlediği balolar çok rağbet görürdü. Kamran hanım ile eczacı genç kızlardan koro oluşturmuştuk. Sevilen şarkıların sözlerini eczacılık mesleğine uygulardı. “Öyle bir hap bulsam ki, ben hiç hasta olmasam, ne doktor ne eczacı, semtine uğramasam... “

Saydığım eski kuşak eczacılarımızdan hayatta kalan Kamran hanım.. Elimden tutup beni  müzik eşliğinde yaşanacak bir dünyaya, insanlığa, kibarlığa, sevgi ve neşeye taşımıştır. Anne ve babamın verdiği “terbiye”yi, hayatın içinde yol ararken karşıma çıkan bu insan,  kendi yaşam felsefesini uygulama dersi gibi bana göstererek çoğaltmaya büyütmeye çabalamıştır. Onun kalitesine ulaşmak benim için hala bir amaç... Hayatta “sağlam” durmayı, prensipli olmayı, yardımseverliği, bilgiyi paylaşmayı, fedakarlığı,  üzüntüyü savmayı, umutsuzluğa prim vermemeyi , insanları affetmeyi, kitaplar yanı sıra  onu izleyerek öğrenmeye çalıştım..

Aziz ailesinin tümü uzun ve sağlıklı yaşar ve ölmeden birkaç gün önceye kadar beyinleri, hafızaları çalışır . Genetik özellikleri diyebiliriz. Ancak onların yaşam biçimini yakından gören kişi olarak bu sırrın, her şeyden az yeme alışkanlığı, öğlen bira, ikindin 5 çayı, güneş battıktan sonra Viski içme, yaz-kış birkaç saat dinlenme prensiplerine bağlılığına borçludurlar. Korku, evham, karamsarlık ruh hallerinden uzak dururlar, programlanmış yaşam tarzlarından taviz vermezler. Kaliteli yaşamaya özen gösterirler.. Sağlıklarına, çevre sağlığına ve hijyene önem verirler.. Kışın iyi ısınır, yazın iyi serinlenirler.Tatillere çıkarlar. Dünyayı gezerler. 

Uyku saatlerini aksatmazlar,  her gün 15 dakika yürüyüşe çıkarlar.

Şu anda abla Türkan Aziz ile Kamran hanım hayatta. Evet yaşlandılar, göz, bünye, kulak çok zayıfladı ama hafıza ve mantıkları, konuşma, yarenlik etme yerinde. İki yardımcıyı yönetme, kimseye muhtaç olmadan o yaşta akıl ve bedenle ayakta durma çok az insana nasiptir.

Son zamanlarda Kamran hanım evhamlı oldu. Bu duruma Türkan hanım,  abla olarak üzülüyor. Yılbaşı günü ziyaretlerine gidince “Kamran’ı al piyano odasına gidip çalsın ve şarkı söyleyin” dedi.. Zaten arada bir yapıyoruz. Geçmiş yıllarda yılbaşı gecelerini bizim evde (ki o ev Kamran hanımın kendisi için yaptırdığı evdi.

Önce kiracısı sonra  evin sahibi olduk.)  Üstelik kapı komşusu gibiyiz.

Piyanosunun başında, ben yanında, ne çalacağını merak ediyorum. Düşünüyor düşünüyor, hangi gamdan başlayacağına karar vermeye çalışıyor. Değişik zamanlarda, değişik durumlarımda benim için bestelediği şarkılardan birisini seçiyor..Unuttuğum  besteye sebep olan hikayemi anımsatıyor.  Ben sözleri unutmuşum, nota deftelerini karıştırıp arıyorum. O kadar beste var ki,  o başlıyor hem çalıp  söylemeye. Sözleri ondan takip edip hatırlıyorum.  Düet yapıyoruz,  yardımcısı videoya alıyor…

Geçmiş günlerin koşulları değişse, Kıbrıs başka hale dönse bile, mevcut durumdan çıkıp, Kıbrıs’ın Kıbrıs olduğu zamanı hissetmek ikimize de çok iyi geliyor.