Kıbrıs Akdeniz’in doğusunda 3.üncü büyük adası olarak konumlanıyor. 1960’lara kadar hep başka büyük imparatorluklarının egemen olduğu bu topraklar hiç kıbrıslıların olamadı.
Nihayet 1959’da Zürih ve Londra anlaşmalarıyla İngiliz sömürgeciliğine son verildi ve Kıbrıslı Türklerle Rumların eşit ortak olduğu Kıbrıs Cumhuriyeti kuruldu.
Ama bunun ömrü de çok uzun olmadı. Ağutos 1960’da kurulan cumhuriyet Aralık 1963’de başlayan toplumlararası çatışmalarla beraber sona erdi. Daha doğrusu Kıbrıslı Türklerin temsil edilmediği, yalnızca Rumlardan oluşan bir devlet olarak yoluna tek kanatlı devam etti.
Mart 1964’de alınan BM Güvenlik Konseyi kararı ile artık yalnızca Rumlardan oluşan Kıbrıs Cumhuriyeti o günden bu yana yalnızca Rumların seçtiği ve Rumlardan oluşan cumhurbaşkanı, bakanlar ve milletvekilleri ile bütün devlet organlarında Rum bürokratların üst düzey görevler aldığı bir yapıdadır.
55 yıldır devam eden bu yapı Rumlar tarafından artık kanıksandı. Sadece kanıksanmakla kalmadı içselleştirildi.
Rumlar kendilerini hep Kıbrıs’ın gerçek sahibi olarak gördüler. Dahası Rumlar kendilerini hep Helen ulusunun bir parçası olarak gördüler.Bu nedenle İngiliz sömürge idaresinde başlattıkları bağımsızlık mücadelesinde hedef bağımsızlık değil Yunanistan’a bağlanma yani Enosis’ti.
1964-1974 arasında bütün Kıbrıs’ı tek başlarına yönettiler. Bu dönemde Kıbrıslı Türklerin eşit ortak olduklarını unutarak onları isyancı azınlık olarak nitelediler.
Yine de Enosis’ten vazgeçmediler. Nihayet 15 Temmuz 1974’de darbe ile dönemin cumhurbaşkanı Makarios’u devirerek iç savaşı başlattılar. Arkasından da bu duruma sessiz kalmayan Türkiye 20 Temmuz harekatını başlattı.
Bu tarihten sonra Kıbrıs Kıbrıslı Türklerin 1950’lerde gündeme getirdiği Taksim tezine uygun biçimde kuzey, güney olarak bölündü. Kıbrıslı Türkler kuzeyde, Rumlar da güneyde toplandı. Böylece küçücük Kıbrıs adası ortasından bölünmüş oldu.
Rumlar yine Kıbrıs Cumhuriyeti olarak Kıbrıs’ın güneyinde yollarına devam etti. Kıbrıslı Türkler de Türkiye Cumhuriyeti ve Türk askerinin korumasında Kıbrıs’ın kuzeyinde kendi devletini kurarak yoluna devam etti.
Yıllarca Enosis ve Taksim tezlerini yücelten bu iki toplumun her biri ayrı ayrı kendilerini Kıbrıs’ın gerçek sahibi olarak gördüğünü gizlemiyor.
Her iki toplumun da yıllarca birleşmek için can attığı anavatanları Türkiye ve Yunanistan da kendilerini Kıbrıs’ın gerçek sahibi olarak görüyor.
1950’lere kadar sömürge imparatorluğunun bir parçası olan Kıbrıs’ı İngilizler de Büyük Britanya’nın bir parçası olarak görüyorlar.
Dünya’nın sahibi olduğunu iddia eden ABD her durumda kendini Kıbrıs’ın sahibi olarak görüyor.
AB ise sorununu çözmeden üyesi yaptığı Kıbrıs Cumhuriyeti aracılığıyla kendini Kıbrıs’ın gerçek sahibi olarak görüyor.
Herkes kendini Kıbrıs’ın gerçek sahibi olarak kabul ediyor. Ama bunun temel nedeni Kıbrıs’ın gerçek sahibi olan farklı dil ve dinden Kıbrıslıların kendi aralarında uzlaşamayarak başka başka ülke ve örgütlerden destek talep etmesindendir.
ANASTASİADES VE FEDERAL DEVLET:
Anastasiades, Akıncı’nın gönderdiği mektupta doğal gaz konusunda ortak komite kurulması önerisine cevap hazırlıyormuş. Muhtemelen önümüzdeki hafta ortası ulaştırılacak mektup için siyasi partilerden öneri almaya başlamış.
Cumhurbaşkanlığı Müsteşarı Vasilis Palmas basına yaptığı açıklamada “Hristofyas-Talat görüş birliklerinin bulunduğunu ve bunların Anastasiadis-Akıncı tarafından teyit edildiklerini, bu anlaşmanın, enerji konularını federal hükümetin idare etmesiyle alakalı olduğunu, öte yandan hidrokarbon fonuyla ilgili de bir yasa onaylandığını ve Kıbrıs sorunu çözümsüz kaldığı sürece paraların buraya yatırılacağını” söyledi.
Bu durumda Anastasiades ne Kıbrıs sorununu, ne de iki bölgeli, iki toplumlu federal bir çözümü anlamadı.
Doğrudur Talat’la Hristofyas Kıbrıs adası ve çevresindeki tüm doğal kaynakların federal merkezi devletin yönetiminde olacağı konusunda mutabık kaldılar. Bu mutabakat Akıncı ile Anastasiades tarafından da onaylandı.
Federal merkezi devlet bugünkü Kıbrıs Cumhuriyeti değildir. Adı üstünde federal ortaklık. Yani Kıbrıslı Türklerle Rumların ortak devletidir. Bu devletin yönetimi de ortak olacaktır. Kıbrıs’ın her iki toplumundan kişiler dönüşümlü olarak başkan olacaklar, bakanlar kurulu da 3+2, 4+3 ya da 5+4 oranlarında olacak. Alt mecliste nüfus oranında temsiliyet olurken, üst mecliste eşit temsiliyet olacak.
Ama siz kendinizi Kıbrıs’ın tek sahibi olarak görürseniz elbette bu detayları atlayarak kendi devletinizin şimdiden geleceğe dönük aldığı kararları da normal görürsünüz.
Unutmayın, kimse unutmasın Kıbrıs’ın gerçek sahibi Kıbrıslılardır. Kıbrıslı Türkler ve Kıbrıslı Rumlardır. Kıbrıs’ı ortak yurdumuz olarak görmeye, bunu yüksek sesle söylemeye ve buna uygun davranmaya alıştığımız oranda Kıbrıs normale dönebilecektir.