CTP Milletvekili Doğuş Derya sosyal medya hesabından basına yönelik açıklamasında, ‘yalan ve iftiralara’ geçit vermeden demokrasi kültürüne sahip çıkma çağrısı yaptı.
Derya, son günlerde hakkında yapılan iddialara ve mecliste yaşanan tartışmalara yönelik açıklamalarda bulundu.
Derya, kendisine yöneltilen suçlamalara cevap vermenin cehaleti çoğaltmak demek olduğunu söyleyerek, “faşizm insanlığın minimum noktası olduğundan dolayıdır ki, faşist kişiler ile muhatap olmak bireyi ve toplumu alçaltan, gündelik hayatı da aynı o kişiler gibi lümpenleştiren bir vakadır” ifadelerini kullandı.
“Dünyada yükselen popülizm, muhafazakarlık ve faşizm ülkemize de sirayet etti…”
Derya’nın açıklaması şöyle:
“7 Ocak tarihinde KKTC'de gerçekleşen seçimlerin ardından ortaya çıkan meclis aritmetiği dünyada yükselen popülizm, muhafazakarlık ve faşizmin ülkemize de sirayet ettiğini açıkça göstermektedir. Bireyleri rasyonel düşünceden ve gerçeklerden koparmak suretiyle toplumsal kutuplaşma yaratmak yanında, siyasetin dilini ve enstrümanlarını lümpenleştiren popülizm, içinde bulunduğumuz bölgesel ve konjonktürel koşullar ile birleşince faşist kişilerin kendine rant sağlama aracına dönüşmektedir. Dünyada olduğu gibi ülkemizde de popülist söylemler üzerinden kendini görünür kılmaya çalışan faşist siyasetçilerin izlediği yol:
1) Toplumu "biz" ve "onlar" şeklinde kompartımanlara ayıran bir düşman edebiyatı kurgulamak,
2) Toplumsal sorunları etnisist ve ırkçı kimlik siyasetleri içinde kamufle etmek,
3) Entelektüel düşmanlığı yaparak gazeteciler, akademisyenler, sanatçılar ve yargı mensupları başta olmak üzere toplumun tüm aydın insanlarını ve kendi dışında kalan herkesi "terörist" ve "vatan haini" ilan etmek,
4) Cehaletin kol gezdiği bir siyasi kültür yaratarak iftira, yalan, baskı ve hakareti normalleştirmeye çalışmak,
5) Kendini kurumların ve hukukun üstünde konumlandırarak demokrasi mekanizmalarını çözeltmeye çalışmak,
6) Toplumsal fay hatlarını ve potansiyel çatışma alanlarını derinleştirmek ve yaygınlaştırmak aracılığı ile korku ve baskı düzeni kurmaya çalışmak,
7 ) Yoksul olan ve eşitsiz koşullarda yaşayan insanların iyi niyetini ve yaşam umudunu ayrımcı bir siyasi dilin repertuarı olarak kullanmak,
8) Kendilerini zenginleştirmek için patronaj ilişkilerini genişletmek ve bu ilişkilerin bekası için yalan rejimi kurmak,
9) Böylesi bir yalan rejimi için görsel, yazılı ve sosyal medya içinde yalanı dolaşıma sokacak troller yaratmak,
10) Ve nihayetinde linç kültürü yaratarak toplumsal barış, kontrol ve dengeyi erozyona uğratarak anti-demokratik yapılanmaları güçlendirmeye çalışmaktır.”
“Kıbrıs'ın güneyinde ELAM, kuzeyinde ise YDP…”
“10 maddede özetlemeye çalıştığım faşizan popülizm Kıbrıs'ın güneyinde ELAM, kuzeyinde ise YDP tarafından yürürlüğe koyulmaya çalışılmaktadır. Bugüne dek ilgili faşist kişiler ve onların uzantıları gibi çalışan medya trollerinin hakkımda ürettikleri yalan, iftira ve hakaretlere bir kez bile cevap verme ihtiyacı duymadım. Hukukun üstünlüğüne sonuna kadar inanan, devletin ve demokrasinin omurgası olan yargıya başvurmak dışında ilgili şahıslar hakkında bir tek kelam etmeyen bir kişi olarak farkındayım ki, şahsıma dair yapılan saldırılar, hakaretler ve yalan haberler kim olduğum ile ilgili değil, temsil ettiğim değerler ve düşünceler ile ilgilidir.”
“Bize düşen görev bilimle, sanatla, barış türküleriyle, adalet talebiyle, daha fazla özgürlük, daha fazla eşitlik şiarı ile ama en çok da akıl ile mücadele etmektir…”
“Ömrünü barışa adamış, insan hak ve özgürlüklerini tek kutsal değer olarak kabul eden, din, dil, ırk ve cinsiyet ayrımını ortadan kaldırmak için sadece mecliste değil, meclis dışında da çalışan bir insan olarak biliyorum ki, faşist çevreler yalandan beslenir. Bu kişilere cevap vermek, öfke ve kin kültüründen nemalanan cehaleti çoğaltmak demektir. Faşizm insanlığın minimum noktası olduğundan dolayıdır ki, faşist kişiler ile muhatap olmak bireyi ve toplumu alçaltan, gündelik hayatı da aynı o kişiler gibi lümpenleştiren bir vakıadır.
Tüm demokratik değerlerin yerle yeksan edilmeye çalışıldığı, kadın düşmanlığı, ırkçılık ve lümpenliğin kaide haline getirilmeye çalışıldığı böylesi bir ortamda, bize düşen görev bilimle, sanatla, barış türküleriyle, adalet talebiyle, daha fazla özgürlük, daha fazla eşitlik şiarı ile ama en çok da akıl ile mücadele etmektir.
Meclisimizin, vekillerimizin, medyamızın, yargımızın, sivil toplum örgütlerimizin, kısacası toplumumuzun ihtiyacı olan şey faşist hokkabazların yalan ve iftiralarına geçit vermeden yurdumuzdaki demokrasi kültürüne sahip çıkmaktır.”
YDP adına Zaroğlu açıklama yapmıştı…
Yeniden Doğuş Partisi(YDP) Genel Sekreteri Bertan Zaroğlu, Milli Eğitim ve Kültür Bakanı Cemal Özyiğit’i “İmamın Ordusu” ifadesi ile kimi kast ettiğini açıklamaya çağırmıştı.
Zaroğlu, Cemal Özyiğit’in Meclis oturumunda kullandığı, Kıbrıs Türkü’nün kültür ve değerlerini “Papazın ordusuna” karşı koruduğunu “imamın ordusuna” karşı da koruyacağı ifadeleri ile ilgili açıklama yaptı.
Zaroğlu, “Özyiğit, İmamın Ordusu derken kimi kast ettiğini açıklamalıdır. İmam’dan kastettiği Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın (Recep Tayip)Erdoğan, Ordu derken Türk Silahlı kuvvetlerini kast ettiyse bu son derece çirkin ve yakışıksız bir benzetmedir” dedi.
Özyiğit’in bahse konu ifadelerinin, toplumda söndürülmeye çalışan ateşi daha da alevlendirdiğini savunan Zaroğlu, Özyiğit’e cevap vermek için kürsüye gelen Meclis Başkan Yardımcısı Ulusal Birlik Partisi Milletvekili Zorlu Töre’ye karşı, Cumhuriyetçi Türk Partisi Milletvekili Doğuş Derya’nın kullandığı ifadelerin “son derece çirkin ve aşağılayıcı” olduğunu söyledi.
Zaroğlu, Özyiğit’i “gereksiz tartışma ortamı yarattığı” gerekçesiyle “şiddetle” kınadıklarını belirtti.