KIBRIS’IN İMAMLARI

Ayşemden Akın

Hak ve özgürlükler bağlamında din ve vicdan hürriyetini medeni her insan gibi ben de savunuyorum. Dinin toplumların afyonu olduğunu bildiğim halde...

Türbanlı bir kadının üniversite eğitimi hakkının elinden alınmasına ben de sonuna kadar karşıyım ama şortlu bir kadının üzerine saldıran insanımsıların da en ağır cezaları almalarını isterim. Bu anlamda insan hakları, eşitlik ve laiklikten yanayım.

Hiçbir çoğunluğun azınlığın üzerinde tahakküm kurmasına bahane aramam. Çünkü ben bir faşist değilim. Vatan, millet, Sakarya için de ölmem. Kimsenin ölmesini de tavsiye etmem. Çünkü ben anti-militaristim.

AKP destekçisi (ya korkudan ya parasızlıktan ya da ‘vefa borcundan’) ana akım medyamız pek yer vermedi, sosyal medyada da konu kapandı ama Hala Sultan İlahiyat Koleji’nden mezun olan genç kadın arkadaşın önüne konulan ya da kendi yazdığı konuşmasını dinlediniz mi?

Bulun, dinleyin. Birkaç satırını not aldım:

“İffet ve namus kavramlarının anlamsızlaştırıldığı bu iklimde ... Hz. Muhammed’e layık olacak bir gençlik olabiliyor muyuz? Hayır... Osmanlıyı ecdadımızı ne vakit İngiliz’e değişir olduk. Üstat Necip Fazıl’ın bir sözünü hatırlatmak istiyorum: ‘Kökünü bilmeyen dal ve dalını bilmeyen meyve olgunlaşmadan çürür’... Liselerde alkol kullanımının yüzde 86’yı bulduğu, boşanma oranının yüzde 70’i geçtiği bu topraklarda yavru vatan için kaygılanan Sayın Cumhurbaşkanımız Tayip Erdoğan ve onun yardımları ve onun ekibi ile bu okul Allah’a sonsuz hamdolsun ki açılmış ve Kuzey Kıbrıs’a bir rahmet gibi doğmuştur”.

Gelecek için daha da fazla endişelenmeme neden olan bu konuşma on yıl sonra nerelere gelebileceğimizi öngörebilmemiz açısından tarihi nitelikte. Protokolün, davetlilerin, okul yöneticilerinin, öğretmenlerin, velilerin önünde yapılan bu konuşma korkunç ifadeler barındırıyor. Dinlerken tüylerim dikiliyor. Bu canım çocuklar büyüyecek ve çoğalacaklar. Ve bu ülkenin geleceğini kuracaklar. ‘Erdoğan ve ekibinin’ toplum mühendisliği planları da başarıya tamamen ulaşmış olacak. Dedikleri gibi Türkiye’de ne varsa burada da o olacak. Belki de beş beteri. Ne de olsa ‘yasadışı’ bir ülke burası. Ve onlara göre öyle kalması da en iyisi.

Kıbrıslıtürkler artık yok hükmünde. Halk yönetime el koymak için ne bekliyor? Toplumsal hareket bir türlü örgütlenemiyor. Herkesin gardı düşük. Hükümetler Türkiye ile al takke ver külah. Kaz gelecek yerden tavuk esirgemeyelim derken, maaşları nasıl öderiz korkusuyla bu topluma çok büyük yanlışlar yapılıyor. İlahiyat Koleji de bunlardan biriydi. Bu okulun bu şekilde açılmasına izin vermek büyük yanlıştı ve yanlıştan dönmek de erdemdir. Tehlike daha büyük boyutlara ulaşmadan, çok geç olmadan bu okuldaki gidişata devlet el koymalı. Yüksek İdare Mahkemesi tarafından müfredatı yasa dışı bulunan bu kolej Kıbrıslıtürklere yakışır bir şekilde kazandırılmalı. Hükümet bu halka azıcık saygı duyuyorsa ve bu toprakları kendilerinin yönettiği iddiasındaysa, işe AKP’nin para akıttığı, okulu yapan Kıbrıs İlim Ahlak ve Sosyal Yardımlaşma Vakfı’nı araştırmakla başlayabilir. Karşısında Sünni Müslüman görmek isteyen Erdoğan’a, “ben Kipriagi’yim” demek bu kadar zor mu? Ha Kipriagi ne demek? Bir zahmet Türkiyeli arkadaşlar buradaki danışmanlarına bu ne demek diye bir sorsunlar. Belki Google’da anlamını bulurlar.

Bir zamanlar Osmanlı’nın işine gelmeyenleri Anadolu’dan devşirdiği bu güzelim ada, herkes iyi bilmeli ki ne o zaman Osmanlı’nın oldu ne de daha sonra İngiliz’in... Ne de 1974 sonrası Türkiye Cumhuriyeti’nin... Bu ada onca etnik köken katılımıyla hep çok zengindi ve hep zengin olacak. Kimsenin malı asla!