Esra Sert, www.hthayat.com adlı sitede 3 Aralık 2013 tarihli köşe yazısında, Amerikalı psikolog Martin Seligman’ın, ‘köpekler’ deneyini ve bu deneyin sonucunda geliştirdiği ‘Learned Helplessness’ yani Türkçe çevirisiyle ‘Öğrenilmiş Çaresizlik’ teorisini irdeliyor.
1960’lı yıllarda yapılan deney şöyle:
Sıradan 24 köpek, üç gruba ayrılıyor.
Seligman bu grupları, Kaçış Grubu, Boyunduruk Grubu ve Kontrol Grubu olarak adlandırıyor.
Kaçış Grubu’ndaki köpekler, bir kabinin içerisine yerleştiriliyor ve arka ayaklarına, 500 volt şiddetinde, zararsız bir elektrik şoku uygulanıyor.
Elektrik akımı 30’ar saniye süren periyodlarla veriliyor.
Kabin içerisine yerleştirilmiş bir düğmeye basıldığında, elektrik akımını kesmek mümkün.
Düğmeye basılmadığı durumda, 30 saniye sonra akım kendiliğinden kesiliyor.
Kaçış Grubu’ndaki 8 köpek, hızla bu düğmeye basmayı öğreniyorlar.
Her yeni akımda, köpeklerin düğmeye basma süresi kısalıyor, giderek elektrik şokunu çok daha erken sonlandırmayı başarıyorlar.
İkinci Grup olan Boyunduruk Grubu’ndaki 8 köpeğe de tıpkı Kaçış Grubu’nda olduğu gibi aynı şartlarda, yani aynı şiddette ve aynı sürede elektrik akımı veriliyor.
Bu grubun diğerinden tek farkı, söz konusu düğmeye basılsa dahi akımın kesilmemesi.
İlk başlarda, şok dalgası geldikçe düğmeye basan köpekler, 30 denemenin ardından, akımın kesilmeyeceğini öğreniyor ve düğmeye basmaktan vazgeçiyorlar.
Üçüncü grup olan Kontrol Grubu’nda yer alan 8 köpeğe ise elektrik verilmiyor.
Bu işlem tamamlandıktan bir tam gün sonra, bütün köpekler, kısa bir çitle iki bölüme ayrılmış kapalı bir alana götürülüyor.
Köpeklerin hepsine, 10’ar kez elektrik şoku veriliyor.
Köpeklerden beklenen, bu 10 denemenin herhangi bir aşamasında, çitten atlayarak elektrik şokundan kaçıp kurtulmaları.
Kaçış Grubu ve Kontrol Grubu’ndaki toplam 16 köpek, testi başarıyla tamamlıyor, denemelerin sonucunda çitin öte yanına geçiyor.
Oysa Boyunduruk Grubu’ndaki köpekler, diğerlerinden tamamen farklı davranışlar sergiliyor.
Bu 8 köpeğin 6’sı, 10 denemenin sonunda, şoktan kurtulmak için çitin öte yanına atlamayı dahi denemiyor, denemek akıllarına dahi gelmiyor.
Bir hafta sonra test tekrar uygulanıyor ama sonuçta çok fazla bir değişiklik olmuyor.
Bu gruptaki köpeklerin 4’te 3’ü, çitin öte yanına geçemiyor.
Kimisi ‘denememeyi’ sürdürürken, kimisi ise denemeye başlasa dahi atlamayı başaramıyor.
Sonuç olarak ‘Boyunduruk Grubu’ köpekleri, ne yaparlarsa yapsınlar elektrik şokunu kesmeyi başaramayacaklarını, yani çaresiz kalmayı öğreniyor.
Martin Seligman bu deney sonucunda ortaya çıkan davranışı, ‘hiçbir şey yap(a)mama hali’ olarak tanımlıyor ve teorisini ‘Öğrenilmiş Çaresizlik’ diye isimlendiriyor.
***
Esra Sert yazısında, insanlar üzerinde yapılan benzeri araştırmaların benzer sonuçlar ürettiğini, ‘yetiştirme yurdu’ örneğiyle destekliyor:
“Daha sonra yapılan birçok araştırma insanlar için de durumun benzer olduğunu ortaya koymuş. Örneğin yetiştirme yurtlarındaki çocuklar, ortalama bir çocuğa göre çok daha az ağlıyorlar. Çocuklar, ağlamalarına bir reaksiyon alamadıkça ağlamaktan vazgeçiyorlar. Uslu oldukları için değil, ağlamalarının hiçbir değeri ve etkisi olmadığını düşündükleri için ağlamıyorlar. Ağlayan çocuklar, sanılanın aksine kendini çaresiz hissetmeyen, içinde bulundukları, hoşlarına gitmeyen durumu değiştirmeye çalışan çocuklar”…
***
Egemen Bağış bizi ‘katır’ ile karşılaştıradursun, bence biz asıl Seligman’ın köpekleri gibiyiz.
Etrafımıza örülen duvarları atlayabilme yetisine sahipken, yıllardır şok dalgalara maruz bırakıla bırakıla, hiçbir şeyi başaramayacağını, hiçbir şeyi değiştirmeyi beceremeyeceğini ‘öğrenen’ ve bu yüzden ‘denemekten vazgeçen’ Seligman’ın köpekleri gibi…