Tanıtım ya da tanıtma nedir?
KKTC’yi siyasi olarak tanıtmak değildir!
Önce bunu vurgulayalım, sonra devam edelim...
-*-*-
Kimseye akıl verecek değiliz, haddimize de değil...
Ama Dünya’daki örneklerden yola çıkarak, bu ülkede özellikle turizmle ilgili olarak neler yapılması gerektiği konusunda fikrimi yazmak istiyorum...
-*-*-
Daha önce de yazdım!
Mesela insanlara, Ersin veya Tahsin abimlerin zihniyetiyle yaklaşıp, “illa ki devletimizi tanıyacaksınız, buna mecbursunuz” kafasıyla yaklaşamazsınız...
Rezil olursunuz!
Şu andaki durumumuz budur!
Mesela siyaseten yapılan her yorumla ilgili, o yorumu yapan kişiye saldırmayı “tanıtma” ve “siyaset” sanıyoruz!
-*-*-
Oysa asıl sorunlardan biri şu: Kirlenmemiş plaj kaldı mı?
Mutlaka vardır!
Ama gözümüz gibi bakmalıyız kıyılarımıza...
-*-*-
Ve kalelerimiz, hisarlarımız, kiliselerimizle doludur dört bir yan...
Gözümüzden de daha iyi korumalıyız...
-*-*-
Ne mi yapacağız?
-*-*-
Bakın size bir örnek vereyim...
Leonardo di Caprio’yu bilmeyen yok...
Büyük bir yıldız...
O yıldız, “The Beach” adlı bir filmde başrol oynadı...
“Plaj”...
Bu film 2000 yılında vizyona girdi... Film, Dünya’nın adını duymadığı, yerini bilmediği, Tayland’daki “Maya Bay” yani “Maya Köfezi”nde çekildi...
-*-*-
Bu körfezdeki Koh Phi Phi adlı plajı şu anda senede en az 2 milyon turist ziyaret ediyor...
Hatta Tayland, bazen plajı veya bölgeyi kapatmak zorunda kalıyor...
Bir ara, “mass turizm” bu körfez ve plajdaki doğallığı tehlikeye atınca, gerekli tedbirler alınıncaya kadar, bölge herkese tam 4 yıl kapatıldı!
Ve çok sert, çok katı kurallarla geçen sene yeniden açıldı...
-*-*-
Demek ki neymiş?
Siyaseti bir yana bırakmak lazımmış!
Üstelik bu siyasette en küçük bir haklı yanımızın olmadığını biliyorsak!
Üstelik bu siyasette “devlet” diye üzerine kurulduğumuz toprakların tapulu olanlarının yüzde 95’e yakınının çalıntı olduğunu herkes biliyorsa!
-*-*-
Di Caprio olmayabilir...
Ama gerçekten birileri bulunur...
Parası ödenir...
Bir şekilde bu ülkeye getirilir...
-*-*-
İnanın satılacak çok turizm ürünümüz vardır...
Sahillerde, İkinci Dünya Savaşı’ndan kalma mevziler bile satılabilirdir...
-*-*-
1974’ten kalan vurulmuş tank özellikle TC’li turistleri çekebiliyorsa; Tepebaşı’ndaki Mavi Köşk ile ilgili yalanlar işe yarayabiliyorsa; Kantara Kalesi’nde, ya da pırıl pırıl bir sahilde, neden Arslan Yürekli Richard’ı sevgilisi ile seviştirmiyoruz?
-*-*-
Kimisine göre Richard, sonradan karısı olacak olan - nişanlısı Navvareli Berengaria’yı kurtarmak için 8 Haziran 1191’de Limasol’a çıktı... Kıbrıs’ı aldı... Ve Berengaria ile Ada’da evlendi!
Ancak kimisine göre Kral Richard’ın cinsel tercihi ya da yönelimi, biseksüel hatta homoseksüeldi…
Saygımız sonsuz…
Ama, bunu, turizm maksatlı yayabilirsiniz…
Leonardo Di Caprio’ya bu ülkede film çevirtemeyebilirsiniz ama Richard’ın, erkek sevgilisi John ile Kantara Kalesi’nde zevkle aşkla dolu 2 hafta geçirdiğini “anlatabilirsiniz!”…
-*-*-
Yalan mı?
Pardon ama siz zaten yalancısınız!
Sürekli yalan söylemiyor musunuz?
Üstelik bu yalanlar pembe yalan!
Kimseye bir zararı da yok!
“500 yataklı hastane yapıyoruz” gibi 10 yıllık bir yalan değil!
-*-*-
Hafta sonu, neresi olduğunu asla söylemeyeceğim bir sahildeydim…
Ufacık…
Ama tertemiz…
Pırıl pırıl…
-*-*-
Çok paranız olduğunu söylediniz geçen gün!
“Türkiye de sağolsun, hayvancıya, çiftçiye, esnafa hibeler dağıtacak” dediniz!
Şükran çektiniz!
Gerçekten paranız varsa, dünyaca ünlü bir – kaç sanatçıya, sporcuya falan ulaşın…
Ödeyin!
Gelsinler!
İki fotoğraf paylaşsınlar sosyal medya hesaplarından!
Ve desinler ki, “Burası tam aşk adası… Kral Richard da sevişmiş bu sahillerde… Tahmin edin neresi?”
-*-*-
Vallahi da billahi da; Ercan’ı açmanıza hiç gerek yok; Gırnı’daki havaalanına, hatta bir tane de Çatalököy’de var toprak pist biliyor muydunuz; onlara turist yağar!
Oralara bile iner turistler!
Uçağa gerek yok, uçarak gelirler!
-*-*-
Yeter ki siyasi mastürbasyonu kesin!
Salakça ve açık aptalca siyasi tanınma talebinizi dillendirmeyin!
-*-*-
Hayatımda hiç kumar oynamadım!
Ama KKTC’deki otelleri, casinoları az çok gezdim…
İngiltere’dekileri de hep biliyorum…
“Kumarhane reklamı yaska mı; ayıp mı?”
Hadi oradan!
Dünya’nın en iyi kumarhanelerine ve aynı anda Dünya’nın en tarihi sevişkenliğine sahibiz!
-*-*-
Ne olur, KKTC’den vazgeçin; doğru ve dürüst bir iş yapın!
Çözüm, toplumun dilediği şekliyle akabinde kendiliğinden gelecektir!
Kaldı ki, gelmese de olur!
Ama mevcut bataktan bu ülkeyi kurtarın!
Zor olmadığından eminim!
-*-*-
Haaa “kolaysa gel sen yap” mı diyorsunuz?
Vallahi gelirim; ama önce cebinizi ve makam hastalığınızı terk etmeniz gerekecek!
Bilmem anlatabildim mi?
-*-*-
Mesela mı?
Geçenlerde işittim!
Dünya’nın gelmiş geçmiş en ünlü porno film yıldızlarından bir kadın sanatçı, KKTC’den ev aldı!
Ben olsam ne mi yapardım?
Kadının evini öderdim…
Maaşını verirdim, “bol bol fotoğraf paylaş” derdim…
-*-*-
Dahası var ama yazmıyorum!
Çünkü sizin “sahte devlet” merakınız yüzünden adamın başı derde girebilir!
Mesela, bu ülkeden ev alan “Devlet Başkanı” dersem?
-*-*-
KKTC’yi bırakın, Kıbrıs’ın Kuzey’ine bakın!
Temiz, tertipli tutmayı da ihmal etmeyin, oldu mu?
Bilmem anlatabildim mi?
Yaaaa…
Kazalı bir araba trafikte olmalı mı olmamalı mı? (Kiralık araçlarda yaş sınırlaması kaldırırken...)
Kazalı bir arabada özellikle şasi çok çok küçücük bir zarar dahi görse, o araba yeniden tamir edilip yola çıkamaz!
İngiltere’de böyledir!
Neden?
Çünkü şasi, olası bir başka çarpışmada direnme gücünü yitirmiştir!
Sağlamken, örneğin saatte 60 kilometre hızla bir direğe çarpan araç; ikinci kazasında, özellikle şaside gözle görülmeyecek ufaklıkta bile hasar varsa, çok ciddi zarar görür!
Birincide ölmeyebilirsiniz ama ikincide ölme olasılığı yüksektir!
-*-*-
Yıllar önce bu konuda haber, hatta haberler yazdım...
İngiltere’de, kaza nedeniyle heke ayrılan yani jilet yapılmak için gönderilen ve trafikten men edilen onlarca araç, çok zeki!!! ticari kişilerimizce Kıbrıs’a getirilmiş, ufak tefek boya kaporta işleri ile piyasaya sürülmüştü!
-*-*-
Bu tür araçların tabutla aralarında tek fark, birine ölmeden; ötekine öldükten sonra giriyor olmaktır!
-*-*-
Efendim, “doğaya, çevreye büyük zararı vardır; kansorejendir” diyerek naylon poşeti yasaklayan hükümetin, şu anda kiralık araç ithalinde yaş sınırlamasını kaldırıyor olması ile yukarıda anlattığım olay çok benzerdir...
-*-*-
Yenidüzen’de dün Ayşe Güler’in yazdığı haber bence çok önemli...
Bu konuda, Makine Mühendisleri Odası Başkanı Ayer Yarkıner’in “yakınmaları” çok yerinde...
Yarkıner’e göre, “Kazalı araçlar alınıyor, birleştiriliyor ve trafiğe sürülüyor!”
Yarkıner, “Bırakın kaza yapan araçları inceleyelim” diyor; polisimiz cevap bile vermiyor!
-*-*-
Ersin Tatar ne diyor?
KKTC bir başarı öyküsüdür!
Aynen öyle canım benim!
Aynen öyle!
KKTC’ye bir alkış alalım lütfen!
Yollarda daha çok öleceğiz alkışı!
Kral Richard, 1190’da bu küçük sahilde sevgilisi ile bir akşam geçirmiş... Kumların üzerinde... Kıbrıs’ın Kuzey’inde bir yer... KKTC’yi tanıyın, tanınacak, Türki devletler, Müslümanlar... Geçiniz bu delilikleri ve “tanıtınız” tanıtmak istiyorsanız, ülkeyi...