KIBRIS’TAN HATIRALAR...
Rita Severis’e ait bulunan “Kıbrıs Görsel Sanatlar ve Araştırma Merkezi” CVAR’ın internet sayfasında “Bunları biliyor musunuz?” başlığı altında 27 Haziran 2022’de yer alan bir yazıda, “Kıbrıs’ın Maronitleri” hakkında ilginç bilgilere yer veriliyor. Bu yazıyı okurlarımız için derleyip Türkçeleştirdik. CVAR’ın bu konuda yazdıkları özetle şöyle:
*** Gezgin Tomasso Porkaççi, 1576 senesinde, 1550 yılında ziyaret etmiş olduğu ve aralarında Kıbrıs’ın da bulunduğu adalar hakkında bir kitap yayımlamıştı...
*** Porkaççi, kitapta şöyle diyordu: “Lefkoşa’da Guy de Lüzinyan’ın sarayında pek çok soylu yaşamaktadır ve aynı zamanda (adaya) çok sayıda yabancı da gelmiştir – bunlar arasında Ermeniler, Kıptiler, Maronitler, Hindular, Nestoryanlar, Gürcüler, Jakobinler vardır ve her bir grubun kendi piskobosu bulunmaktadır. Her halukarda tüm bu piskoboslar, Kıbrıs’ın Latin Başpiskobosu’nun yardımcısı olarak görülmektedir... Soylular bu yabancılarla çok iyi geçinirler çünkü bu yabancılar Latinler gibi yaşarlar ve geriye kalanlar da Rum yaşam biçimini benimsemiştir. Bunlar tez sinirlenen, canlı ve şamatacıdırlar ve lüks ve bolluk içerisinde yaşamaktadırlar...”
*** Osmanlılar’ın gelişiyle birlikte tıpkı tüm diğer Hristiyanlar gibi Maronitler de kovuşturmaya uğramışlar ve sayıları azalmıştır... Beşparmak Dağları üzerinde, ancak 10-15 kadar az sayıda köyleri kalabilmiştir... Bunlar arasında Vuno (şimdiki adı Taşkent), Romanos, Hrisiida, Gastriya (şimdiki adı Kalecik), Klepini (Arapköy), Sihari (şimdiki adı Kaynakköy), Gutsovendi (şimdiki adı Güngör), Kitrea (Değirmenlik), Trimitya (şimdiki adı Edremit), Diyoriyoz (Yorgoz/Tepebaşı), Kormacit (şimdiki adı Kormacit) ve birkaç köy daha bulunmaktaydı...
*** Osmanlı yönetimi altındayken pek çok Maronit ya (Katolik dininden vazgeçip) Ortodoks kilisesine katılmış ya da İslam’ı kabul etmiştir. Ancak seyyahlara göre baskılar sürekliydi ve pek çok çevre tarafından onlara baskı uygulanmaktaydı...
*** Perucialı Girolamo Dandini, 1596 senesinde Papa tarafından Lübnan Maronitleri’ni ziyaret etmeye gönderilmişti. Lübnan’a giderken Kıbrıs’ta durmuş ve Leymosun, Larnaka ve Lefkoşa’yı ziyaret etmiştir. Dandini, Lefkoşa’daki Maronitler’den söz ederken, “Onların kendi kiliseleri var fakat o kadar sefil durumdadırlar ki kutsal sunağa örtecek bir örtüleri bile yoktur, kutsal kaseleri yoktur, (ayinlerde giyecekleri) giysileri yoktur, neredeyse hiçbir şeyleri yoktur. Onlara gerçekten çok acıdın... Onlar, 19 köye dağılmış vaziyette yaşamaktadırlar: Medohi, Fludi, Aya Marina (Gürpınar), Asomato (Özhan), Kambilli (Hisarköy), Karpaşa, Kormacit (Koruçam), Trimitya (Edremit), Kazafana (Ozanköy), Vuno (Taşkent), Kipo, Kitrea yakınında Yeri, Hrisiida, Kefalovriso, Sooto, Attalu, Klepini (Arapköy), Piskopio (Piskobu/Yalova) ve Gastria (Kalecik). Bu köylerde en az bir mahalleye ve bir papaza sahiptirler. Medohi’de 8 kiliseleri vardır ve anlattıklarına göre her yortu döneminde dağlarda ve her gün de gündelik yaşamda ayin yapmaktadırlar... Kıbrıs’ta genellikle tek bir piskobosları bulunmaktadır...”
*** Hackett, Maronitler’in St. George Attalos’a adanmış ilk kiliselerinin Harça yakınlarındaki Girne dağ silsilesinin doğu tarafında kurulduğuna inanmaktadır. Piskobosları da orada yaşamaktaydı... Lübnan Başpiskobosu’nun altındaydı bu piskobosluk...
*** İsveçli papaz Michael Olofson Enerman’a göre – ki kendisi Kıbrıs’ı 1713 senesinde ziyaret etmiştiştir - “Fransızlar kadınlarını, alacakları çeyize göre evlendirmektedir. Fransızlar, Rumlardan ziyade Marontiler’le evlenmeyi tercih etmektedirler. Bu adamlar şanslıdırlar ve kendi ayakları üzerinde sağlam biçimde durabilirler. Ötekiler ise gelinin parasını alırlar, kumarda harcarlar bunu, evlerini ve karılarını terkederler... Ermeniler ve Maronitler, İngilizler gelinceye kadar geleneksel olarak kök boya ticaretini ellerinde bulundurmaktaydılar. Sonra İngilizler gelip bu işi devraldılar. Larnakalı Maronitler’in çok şahane evleri vardır ve dini ayinler için Fransisken ve Kapuçin keşişlere gitmektedirler...”
Kormacit'te Maronitler, 1946 senesinde...
Kıbrıslı Maronit kadınlar, Singer makinelerinin düzenlediği bir dikiş kursu ardından...
Aya Marina'da Kıbrıslı Maronitler, 1950 senesinde... Bu köyde Kıbrıslıtürkler ve Kıbrıslı Maronitler birlikte yaşamaktaydı...
(Parantez içerisindeki isimler, köylerin şu anda kullanılmakta olan isimleridir ve yazılanların daha iyi anlaşılması için tarafımızdan kullanılmıştır – S.U.)
GEÇMİŞLE YÜZLEŞME İÇİN DÜNYADA NASIL MÜCADELE VERİLİYOR?
“Kayıp yakınları, Boşnak savcılardan harekete geçmelerini talep etti…”
Balkan Araştırmacı Gazeteciler Ağı BİRN’den Jasmin Begiç’in haberine göre, Bosna-Hersek’ten bir grup “kayıp” yakını, Boşnak savcılardan harekete geçmelerini talep eden bir eylem yaptı.
BİRN’de 27 Haziran 2022’de yayımlanan haberi okurlarımız için özetle Türkçeleştirdik. Haberde şöyle deniliyor:
*** Hadziçi belediye sınırları içerisinde “kayıp” edilmiş 46 kayıp şahsın yakınları, yakınlarının “kayıp” edilmesinin yıldönümünde, Boşnak savcılığının harekete geçmesi için geçtiğimiz Pazartesi günü Saraybosna’daki Devlet Savcılığı ofisi önünde, ellerinde fotoğraflarla ve “kayıp” edilmiş olanların adlarının yazılı olduğu bir pankartla gösteri yaptılar. Sözkonusu 46 kişi, Haziran 1992’de “kayıp” edilmişti ve onlardan geride kalanlar hala bulunamadı.
*** “Kayıp” edilenler, önce Boşnak Sırp kuvvetleri tarafından gözaltına alınarak bir spor salonu ve garajlarda tutulmuşlar, sonra da Lukaviça’daki Slavisa Vayner Çiça askeri karargahına götürülerek burada dövülmüşlerdi.
*** Göstericilerden biri olan Zlata Krayina, kardeşi Cemiş İsmiç’in tutuklanıp sonra da Lukaviça’da askeri karargahta dövüldükten sonra “kayıp” edilenler arasında olduğunu kaydetti.
*** “Tek bir erkek kardeşim vardı... Keşke birileri bana onun nerede olduğunu söylese, böylece onun kemiklerini bulup onu defnedebiliriz ve ayrıca onun öldürülmesinden sorumlu olanların da cezalandırılmasını talep ediyorum... Annemle babam bunu görecek kadar yaşayamadılar. Ben de 64 yaşındayım ve ben de o günü göremeyebilirim” diye konuştu Zlata Krayina.
*** Almin Celiloviç ise 1992-1995 yılları arasında savaş dönemi tutuklananların örgütü olan “Bir daha unutulmasın ve tekrarlanmasın” başlıklı derneğin başkanı olarak kendisinin de 22 Haziran 1992’de tutuklananlar ve askeri barakalara götürülenler arasında olduğunu hatırlattı... “İkindi vakti, bir grup aşırı görüşlü insan odaya dalmışlar ve insanları dövmeye başlamışlardı, özellikle gençleri dövüyorlardı. 23 Haziran’da ise beş-altı kişi kapıya gelerek sözkonusu 46 kişinin isim ve soyadlarını bağırarak onları çağırmışlar ve dışarıya çıkmalarını istemişlerdi” diye anlatıyor Almin...
*** “Bu isim çağırma işi bittikten sonra ertesi sabaha kadar onların çığlıklarını ve bağırmalarını duyduk... Ancak bu insanlar oradan götürülmüş odluğu için haklarında başka da bir bilgi edinemedik” diye konuştu Almin.
*** Bugüne kadar bu “kayıplar”la ilgili hiç kimse kovuşturmaya uğramadı. 2009 yılında Bosna-Hersek Tutuklular Örgütü, Hadziçi belediyesindeki Sırp önderliğindeki Kriz Komitesi üyelerine karşı cezai kovuşturma talebiyle başvuru yaptılar ancak sözkonusu şahıslara karşı herhangi bir dava açılmadı.
*** Celiloviç, 15 gün önce Başsavcı Milanko Kayganiç’e bir mektup göndererek kendisiyle görüşme talep ettiğini belirtti, “Umarım ki bizi kabul eder ve bu konuyu yeniden görüşerek bu çıkmazı aşmaya çalışırız” dedi.