Cumhuriyetçi Türk Partisi’nin 45. Yıl etkinlikleri çerçevesinde düzenlenen Ortadoğu, Rusya – Türkiye İlişkileri ve Kıbrıs konulu panel geçtiğimiz akşam Girne Dome Otel’de gerçekleştirildi. Panelde CTP MYK Üyesi ve Dışilişkiler Sekreteri Muhittin Tolga Özsağlam, Ali Dayıoğlu ve Nur Köprülü konuşma gerçekleştirdi. Ortadoğu’da son dönemlerde yaşanan savaş ortamı ile Rusya ve Türkiye arasında yaşanan krizin yanı sıra, Kıbrıs adasının Akdeniz’deki rolü ele alındı. Dome Otel’de düzenlenen panele Başbakan Ömer Kalyoncu, CTP Girne İlçe Başkanı Erkan Eminağa, CTP Girne milletvekili ve MYK Üyesi Fazilet Özdenefe’nin yanı sıra çok sayıda partili katıldı.
Özsağlam: Rusya Ortadoğu’dan kolay kolay vazgeçmez
CTP MYK Üyesi ve Dışilişkiler Sekreteri Muhittin Tolga Özsağlam, şu anda Ortadoğu’da savaş ortamının hakim olduğunu ve bu savaş ortamındaki taraflardan birisinin Rusya’nın oluştuğunu söyledi. Rusya’nın Ortadoğu’dan kolay kolay vazgeçmeyeceğini dile getiren Özsağlam, Rusların Türkiye tarafından ihanete uğradıklarını düşündüklerini belirtti. Rus – Türk ilişkilerinin düzelip düzelmeyeceğinin kafalarda halen soru işareti oluşturduğuna vurgu yapan Özsağlam, bunun sebebinin ise Türkiye’nin Katar’la yaptığı doğalgaz anlaşması olduğunu söyledi. Rusya ve Türkiye arasında yaşanan krizin Kıbrıs’ın kuzeyine negatif, güneyine ise pozitif etki yapacağını kaydeden Özsağlam, Kıbrıs’ın kuzeyinde 10 bine yakın Rusya vatandaşı bulunduğunu da hatırlattı. Emlak piyasası ve üniversitelerde birçok Rusyalı’nın bulunduğuna dikkat çeken Özsağlam, Kuzey Kıbrıs ekonomisinin zor bir döneme girebileceğine işaret etti. Rusya ile ilişkilerin en kısa zamanda düzeltilmesi gerektiğini ifade eden Muhittin Tolga Özsağlam, “Rusya’da Kuzey Kıbrıs’ın çok güzel bir imajı vardı. Putin, Kıbrıslı Türklerin de adada yaşadığını ve Annan Planı’nda halkımızın evet dediğini her fırsatta dile getiriyor” diye konuştu.
Köprülü: “ABD’nin politikası ortadoğu’yu ötekileştirdi”
Ortadoğu’da son zamanlarda siyasal İslam politikasının yükseldiğine dikkat çeken Nur Köprülü, ABD ve batı devletlerinin “Yeşil Kuşak” politikasının da bunda etkili olduğuna vurgu yaptı. Ortadoğu’da son dönemlerde adını sıkça duyurmaya başlayan Irak Şam İslam Devleti (IŞİD)’nin bu kadar yükselmesinin en büyük sebeplerinden birisinin de Amerika’nın 2001 yılından sonra terörle mücadele adı altında Ortadoğu’yu ötekileştirmesinin yattığına değinen Köprülü, 2003 yılında ABD’nin Irak’ı işgal etmesi sonucunda IŞİD’in temellerinin atıldığını ifade etti. El Kaide terör örgütünün içerisinden doğan IŞİD’in zamanla bu örgütten koptuğunu dile getiren Köprülü, IŞİD’in bütün Ortadoğu’yu işgal etme amacında olduğunu söyledi. Suriye’deki geçiş döneminde Devlet Başkanı Esad’ın görevde kalıp kalmayacağının hala tartışılmaya devam ettiğinin altını çizen Köprülü, TC Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Esad’a eskiden “kardeşim” dediğini ancak bugün düşman olduklarını belirtti. Türkiye’nin son dönemlerde Avrupa Birliği ve Amerika ile ilişkilerini düzeltme çabasında olduğunu kaydeden Nur Köprülü, Türkiye’nin İsrail ile de ilişkilerini düzeltme yoluna gittiğini belirtti. İsrail ile ilişkilerin düzelmesi halinde Türkiye – Mısır ilişkilerinin de düzeleceğinin altını çizen Köprülü, Kıbrıs sorununun da çözülmesi halinde Akdeniz’de bulunan doğalgazın Türkiye üzerinden Avrupa’ya açılacağını ve Avrupa’nın Rusya’ya bu konudaki muhtaçlığının sona erebileceğine işaret etti.
Dayıoğlu: “ABD böl – yönet politikası uyguladı”
Nur Köprülü’nün ardından söz alan Ali Dayıoğlu, Amerika Birleşik Devletleri’nin yıllardır Ortadoğu’da böl – yönet politikası uyguladığını ve siyasal İslamın da bu sayede yükseldiğine değindi. Sovyetler Birliği’nin Afganistan’ı işgal etmesinin ardından ulusararası komünizmin yayılmasını engellemek amacıyla yeşil kuşak politikasının geliştirildiğini ve İslamın da silah olarak kullanıldığını anlatan Dayıoğlu, radikal İslam düşüncesinde olanların da ılımlaştırılıp ileride tehlike yaratmamalarının sağlandığını ifade etti. Türkiye’de 1980 yılında gerçekleştirilen darbeyle sol akımların ezilip sağ ve İslamcı partilerin yükselişlerinin başladığının altını çizen Dayıoğlu, aynı politikanın Kıbrıs’ta da uygulanmak istediğini söyledi. 2009 yılının Kıbrıs için kırılma yılı olduğunu vurgulayan Ali Dayıoğlu, “Zorunlu din dersleri, kuran kursları, imam hatip lisesinin açılması bir şeylerin habercisi niteliğindeydi” diye konuştu.