Adalıyız. Hem de şu bu adalı da değil. Hem Akdenizli hem de adalı.... Farkında değiliz ama bu, kendi başına bile, zaten çok önemli bir ‘özellik’. Bir de, yüzyıllar boyunca adamızda neler görüp neler yaşadığımızı, nelere katlandığımızı, neleri içimize atıp susup oturmak zorunda kaldığımızı düşününce çok farklı bir ‘model’ olarak varlığımızı sürdürdüğümüz de anlaşılabilir kolayca.
Benzerine az rastlanan bazı alışkanlıklarımız, bazı huylarımız var. Her birimiz, bunları, ayrı ayrı derlemeye, toplamaya kalksak belki de kalınca bir kitap bile çıkıverir ortaya.
Birazcık da ironi katarak, birazını olsun toplamaya çalışalım...
- Bakmayın yıllardır barut fıçıcı üstünde oturduğuna. Kıbrıslı saftır ve suskundur genelde. Taa ki bir kez patlayıncaya kadar.
- Tarih boyunca, gelen oynadı, giden oynadı ‘Adalı’yla. Hep, kendini başrolde sanıp oyuna katkı koydu. Ama aslında üçüncü hatta dördüncü sınıf bir figürandan başka bir şey olmadığını hiç fark etmedi. Hep geç uyandı.
- Ona, buna benzetildi hep. Aslında Kıbrıslı ‘farklı’dır ama farklı olduğunun farkında bile değildir. Yahut farkında değilmiş gibi davranır.
- Kıbrıslı, yemeyi-içmeyi sever. Sosyal yaşamında en çok sevdiği ve tercih ettiği şeydir bol meze dolu masa etrafından arkadaşlarıyla birlikte kafayı çekmek.
- İlginçtir... Ülkesi şarabıyla anılmıştır tarihi boyunca. Ama Kıbrıslı, şimdilerdeki tercihi viskidir. Üstelik, dünyada örneği pek olmayan bir biçimde, o bol mezeli sofralarda...
- İçkiyi biraz fazla kaçırınca tahammül etmek zordur Kıbrıslı’ya... İçini döker bol bol. Seryçe tartışmalara girer. Hatta kavga bile eder. Ertesi sabah ise olan bitenle ilgili hiçbir şey hatırlamaz.
- Sivil Toplum Örgütlerinin kuruluşu aşamasında çok heyecanlıdır Kıbrıslı. Ama heyecanı çok uzun sürmez. Bir süre sonra evine çekilir uzaktan izlemeye başlar kuruluşunda yer aldığı örgütü.
- Adada, herhangi bir konuda heyecan doruğa ulaştığında kalabalıklar vardır hep. Ama iş uzadıkça kalabalıklar küçük küçük topluluklara dönüşür.
- Mangal-Şeftali Kebabı, muluhiya, kolokas vazgeçemediklerindendir adalının.
- Eleştirmeyi çok sever. Önce ‘seçer’ sonra acımasızca eleştirir bol bol.
- Çabuk kapılır heyecanlara. Atılır, kapılır sonrasında hiç farkında bile olmadan değişiverir.
- Asla kabul etmez ama birazcık saftır, hatta, enayidir. İçte dışta, üzerinde oynananları geç fark eder.
- Kendini hep, gerçekte olduğundan farklı göstermeye çalışır başkalarına.
- Özeleştiri yapmaz, yapmayı pek sevmez. Suçlu hep başkası, başkalarıdır.
- Bazen, yaşadığı bu küçücük adayı, dünyanın merkezi zanneder.
V.s., v.s., v.s..... Daha uzayıp gidebilir bu ‘özellikler’...Sizin de ekleyeceğiniz çok şey vardır muhakkak.
Sokak Ağzı
“Yetmiş yaşındayım. Bu ülkede, bu kadar çok ölümlü trafik kazası, bu kadar çok cinayet, saldırı, hırsızlık, taciz olayı yaşadığımı hatırlamıyorum.”
“Tam da dikkatler başka tarafa yönelmişken, gaz-petrol sondajı konusunda bir infilak olur mu dersiniz ?”
“Berlin görüşmelerinden sakın umutlanmayın. Çözümü biz göremedik. Çocuklarımız, torunlarımız hatta onların çocukları bile göremeyecek.”
“Suriye krizi bitmedi ve bitmeyecek de. Aynı bizim Kıbrıs meselesi gibi. Yarın öbür gün Türkiye, sorun çözülmedikçe ben buradan çıkmam diyecek.”
“Galatasaray’ın hezimetine üzülmeyin. Türk takımı değildi ki sahada. FATİHALOVSKİ adlı yabancı bir takımdı.”
“Bütçe görüşmeleri başlamış. Çok merak ediyorum Karayollarına ne kadar bütçe ayrılacak.”
“Çok merak ettim. İngiltere AB’den çıkarsa, bizim İngiliz üslerine giriş-çıkış pasaportla mı olacak ?”
“Kamu görevlilerine resmi yazışmalar için eğitim verilecekmiş. Bir radyo-TV spikerlerine düzgün Türkçe eğitimi verilse iyi olacak.”
“Cumhurbaşkanlığı seçimi için bahisler başladı mı ?”
“Talat’a neler oluyor hiç anlamadım. Acaba o da aday olmak istiyordu da adı hiç geçmiyor diye mi gücendi ?”
Anlayana
“Gidenin arkasından nokta koyun ki, gelecek olanın adı büyük harfle başlasın.” (J.Christophe)