Hristina Valanidu ile Kıbrıslırum toplumunda eğitimin tarihçesi ile ilgili röportajımızın devamı şöyle:
DR. HRİSTİNA VALANİDU: Tavsiyeleri arasında şunlar vardı:
*** Şovenizm, milliyetçilik ve toplumlararası nefretten arındırılmak üzere tarih eğitimi ve tarih kitaplarının değiştirilmesi ve bunun barışçıl birlikte yaşama ve farklılıklara saygıya yönelik Avrupa idealleri çerçevesinde yapılması…
*** Eğitimin Hellenosentrizme dayalı ideolojik yöneliminin değiştirilmesi…
*** İki toplum arasında iletişim kültürünün geliştirilmesi ve Barış Eğitimi anlatıları ile Yeniden Yakınlaştırma Pedagojisi anlatılarının teşvik edilip geliştiririlmesi…
*** Kıbrıslıtürk okulları, öğretmenleri ve öğrencileriyle birlikte işbirliği içerisinde ortak eğitim programları ve öğretmen eğitim seminerleri geliştirilmesi… Tüm bunların Kıbrıs sorununa yaşayabilir ve barışçıl çözümüne katkıda bulunmak amacıyla ve tüm toplumların barış içinde birarada yaşamasına yönelik bir Avrupa boyutu çerçevesinde geliştirilmesi…
Bu rapora yönelik çok şiddetli tepkiler vardı.
Sağcı siyasi partilerden oluşan siyasi muhalefet, Kilise ve papazlar, öğretmen sendikaları gibi eğitim grupları böylesi reformlara şiddetle karşıydılar.
Bunların öne sürdüğü ana argümanlar da şunlardı: Kıbrıs’ın Helenliğini kaybetme tehlikesi, “Hellenosentrik mirasının” yok edilmesi, “Adanın Yunan karakterinin değiştirilmesi,” ve eğitim süreçlerinde “Kilise ve dinin rolünün” değiştirilmesi!
Böylece hiçbirşey olmadı. Evet, çok ilginç bir rapordu bu, bu rapor sunulurken Papadopulos da oradaydı – ancak sonuçta hiçbir şey olmadı, yani raporda öngörülen değişiklikler yapılamadı.
Sonra Hristofias’ın Cumhurbaşkanlığı dönemi başladı, 2008 ile 2013 yılları arasında…
Hristofias’ın Cumhurbaşkanlığı döneminde de bu rapor ve önerdikleri, Hristofias döneminin eğitim politikasının temelini oluşturuyordu, Papadoğulos döneminin devamıydı aslında…
Hristofias, bu reformu kabul etmişti kendi döneminde… Programında vardı bu. Hatta daha da ileri giderek okullarda birlikte yaşama, yeniden yakınlaşma ruhunun geliştirilmesi için programlar yapılması için etkinlikler yapılmasını öngördüler. Böylece hükümete karşı yeni saldırılar başladı…
Hristofias döneminde Eğitim Bakanlığı okullara şöyle aktiviteler yapmaları için çağrı yapmıştı:
*** Kıbrıslıtürkler’le Kıbrıslırumlar arasında işbirliği, karşılıklı saygı ve barışçıl biçimde birarada yaşama kültürünü ileri götürecek aktiviteler…
*** Her bir öğrencinin özgünlüğüne ve farklılıkğına saygı, insan hakları ve evrensel değerler hakkında farkındalık, barışçıl biçimde bir arada yaşama anlayışı, yerel, Kıbrıslı, Avrupalı ve dünya toplumlarının sosyal ve siyasi yaşamına yaratıcı biçimde katılım da bu etkinliklerin amaçları arasındaydı.
Eğitim reformunu ileri götürme konusunda GERÇEK BİR İSTEK vardı. Ancak hükümetin eksikliği okullarda bunun uygulanması için bir “know-how” (“uzmanlık”, “bilgi birikimi”) yoksunluğu vardı, aynı zamanda aşırı tepkisel sağcı kampanyaları püskürtme konusunda da “know-how” eskikliği mevcuttu.
Sonuçta eğitim reformu konusunda nihai hedefe ulaşılamamıştı…
Yani gerçek bir istek vardı fakat “know-how” yoktu bunu nasıl başaracaklarına ilişkin. Eğitim Bakanlığı o şekilde yapılanmıştı ki, geleneksel eğitim politikalarını takip etmekteydi bakanlıktakiler. Salt bakan öyle dedi diye birşeyler kolayına değişmiyordu.
Ve bunları aşmak için de yanlış insanları seçtiler. Etraflarına topladıkları insanlar, daha önceki hükümeti destekleyen insanlardı. Ve etraflarına topladıkları bu insanlar, herhangi bir şeyi ileri götürmediler. Ve sonuçta hükümet sona ererken, herhangi bir şey başarılamamıştı bu konularda.
Örneğin eğitim bakanları, geleneksel olarak Başpiskobos’a bir ziyaret yaparlar atandıklarında. Hristofias hükümetinin eğitim bakanı, Başpiskobos’a ziyaret yapmamıştı bu şekilde. Bu bir tür ilk işaretti.
Ancak Mari’deki patlama oldu.
Ondan sonra Hristofias hükümeti tarafından eğitim bakanı olarak atanan ikinci kişi, bu kez Başpiskobos’a ziyarette bulundu! “İşte ben buradayım, vs.” dedi…
Hristofias hükümetinin derslerin program yapısını değiştirme önerileri vardı.
Orta dereceli okullarda iki saat din eğitimi vardır.
Ancak Hristofias hükümeti, bu iki saatlik din eğitimine okullarda, dokanmadı.
Eğitim reformunda olan başka derslerde değişiklik yapıyorlardı ancak “din” dersini ellemiyorlardı.
Belli ki korkuyorlardı – evet, saldırılar vardı… Ama eğer “sol” iseniz, o zaman bu tür saldırılar karşısında duruşları belli olan insanlar seçerdiniz ve yolunuza devam ederdiniz…
Böylece eğitim reformunda öngörülen değişiklikler yapılamadı ve Anastasiadis geldi.
2013 yılında Nikos Anastasiadis, Cumhurbaşkanlığı’na seçildi.
Okullarda ana hedefin ne olduğuna ilişkin deklerasyonları değiştirdiler.
Hristofias döneminin eğitim politikalarındaki önemli demokratik özellikleri terkettiler ki buna Kıbrıslıtürkler’le işbirliği politikaları da dahildi…
Örneğin öğrencilerin birbirini anlaması, karşılıklı anlayış vs. gibi konulardan vazgeçtiler.
Bunu yeniden “Unutmayacağız”la değiştirdiler. Den Xehno!
Şanslıydık ki Anastasiadis, müzakereleri şimdi yürütmekte olduğu şekilde yürütüyordu. Ve bu çerçevede çeşitli açıklamalar da yapıyordu. Örneğin Faize Özdemirciler’in “Türkçe küstüm, Rumca kırıldım” oyununu gördüğü zaman yaptığı açıklama vardır, “Bu oyun, bütün okullarda gösterilmelidir” dediydi. Eğitim Bakanı da oradaydı… Ne oluyordu böyle?!
SORU: Evet, bu dönem örneğin Strovulos’ta bir okulda İki Toplumlu Koro şarkı söyleyecekti ve şarkılardan birisi Türkçe bir şarkı olduğu için iptal edilmişti gösteri!!!!
DR. HRİSTİNA VALANİDU: Evet… Yani deklare ettikleri politikalarla eğitim pratiği arasında büyük bir boşluk vardı… Cumhurbaşkanı Anastiadis’in çeşitli vesilelerle Kıbrıslıtürkler’le Kıbrıslırumlar arasında işbirliğine ilişkin açıklamalar yapmaktaydı ancak bunun eğitim sisteminde herhangi bir yankısı olmadı.
DEVAM EDECEK
---------------------------------------------------
*** Okurlarımızın yardımlarıyla Livadya’da (Sazlıköy) şahitlerle birlikte Kayıplar Komitesi’ne gösterdiğimiz alanda üç “kayıp” Kıbrıslırum’dan geride kalanlara ulaşıldı…
Okurlarımızın yardımıyla bulunan “kayıp” sayısı üçe yükseldi…
Okurlarımızın yardımlarıyla Livadya’da (Sazlıköy) şahitlerle birlikte Kayıplar Komitesi’ne göstermiş olduğumuz alandaki bir kuyuda üç “kayıp” Kıbrıslırum’dan geride kalanlara ulaşıldı.
Kayıplar Komitesi Kıbrıslıtürk Üye Ofisi’nden aldığımız bilgiye göre, iki ayrı şahitle birlikte Kayıplar Komitesi’nin Kıbrıslıtürk ve Kıbrıslırum yetkililerine bu yıl Haziran ve Ağustos aylarında göstermiş olduğumuz, okurlarımızın büyük yardımları ve şahitlerimizin katkılarıyla bulunan Livadya’daki (Sazlıköy) kuyuda üç “kayıp” Kıbrıslırum’dan geride kalanlara ulaşıldı.
Bu konuda yıllar önce sözkonusu tarlayla ilgili bize ulaşan bazı bilgileri Kayıplar Komitesi yetkilileriyle paylaşmıştık.
Hafta içinde bu tarlada yapılan kazılarda önce bir “kayıp” şahıstan geride kalanlara ulaşılırken, önceki gün de ikinci “kayıp” şahıstan geride kalanlar kuyuda bulunmuştu. Dün ise üçüncü bir “kayıp”tan geride kalanlara ulaşıldı.
Bu konuda bize çok yardımcı olan Karpaz’dan okurumuza ve iki şahidimize yürekten teşekkür ediyoruz.