Simge Çerkezoğlu
İkisi de jinekolog doktor, ikisi de şair, ikisi de Baf doğumlu, Kıbrıslı… Ortak kitapları Baf’tan Karpaz’a Sevgili Kıbrıs’ı elime aldığımda Andreas Chrysanthou ve Arif Albayrak’ın yurt sevgisi ve barışı anlatan şiirlerini okuyacağımı düşünüyordum. Oysa okudukça anladım ki şiirler sadece simgeydi… Kitapta yaralı topraklarda yeşeren bir dostluk hikâyesi vardı. İki dilli bir şiir kitabından çok daha fazlasıydı.
Her iki şairi biraz daha yakından tanıyor, şiir yazmaya nasıl başladıklarını, hayatlarında edebiyatı nasıl geliştirdiklerini dinliyorum. Andreas Chrysanthou küçük yaşta şiire ilgi duymaya başladığını ve katıldığı bir yarışmayla bunu geliştirdiğini söylüyor.
“İlk olarak 1983 yılında, öğrencilik yıllarımda bir şiir yarışmasında birinci oldum. Böylece daha fazla şiir yazmaya başladım. Atina’da tıp okurken sosyal ve politik faaliyetlerde yer aldım ve Kıbrıs’a döndükten sonra da şiir yazmaya devam ettim. Şiirlerimi Alaşya (Αλασιος) ismiyle bazı kaynaklarda yayınlamaya başladım. İlk şiir kitabım 2009 yılında yayınlandı. Yine Alaşya ismini kullanarak, kendi ismimi de açıkladım. Neden bu ismi kullandığımı da bu kitapta açıklamıştım. Alaşya Kıbrıs’ın eski isimlerinden biridir, ben de şiirlerimi tüm ada için yazdığımdan dolayı bu ismi kullanmayı uygun gördüm. Arada geçen yıllarda pek çok şiir kitabım yayınlandı. Şiirlerimi hep bu isimle yazıyorum, tabii artık herkes bu ismin arkasında kim olduğunu biliyor.”
Arif Albayrak’ın sanata olan ilgisi ise karikatür ve Kıbrıs Sanat Derneği ile başlamış.
“Bazı derneklerin varlığı insanların kültür yaşamına büyük katkıda bulunur.1994 yılında her hafta Kıbrıs Sanat Derneği çatısı altında Mağusa’da sohbetler gerçekleştirirdik. Ben de bu gecelere karikatürlerimle katılırdım. İlk kez o günlerde şiir yazmayı denedim. Şiire ilgim vardı ancak hiç yazmamıştım. Böylece şiir yazmaya başladım. İlk şiir kitabım da 2000 yılında yayınlandı. O günden bugüne, şiir yazmaya, kitaplar yayınlamaya, şiiri adada yaygınlaştırmak için çalışmaya devam ediyorum. Pekçok uluslararası etkinliğe de katılıyorum.”
“TÜM YAŞADIKLARIMIZ YARALI BİR ÜLKENİ HİKÂYESİ GİBİ”
İki şairi farklı kılan en önemli etken, aralarındaki benzerlikler yanında tanışma hikâyeleri… 2000 yılında Pile’de Kıbrıslı Türk ve Rum bilim insanları ve sanatçıların katıldığı etkinlikte tanışıyorlar. İkisi de Baf doğumlu, ikisi de jinekolog doktor ve ikisi de şair ancak ortak yönleri bunlarla bitmiyor. İlk olarak Chrysanthou Baf’a gizlice ilk gidişlerini ve o gün tüm gerçekleri nasıl fark ettiklerini anlatıyor.
“Birkaç görüşmemizin ardından onu bir gün gizli olarak Baf’a götürdüm. Elbette çok etkilendi. Yıllar sonra doğduğu topraklardaydı, Gavur Taşı’nı ilk gördüğü an kalp krizi geçirmesinden korktum. Daha sora limana gittik. Orada bir başka doktor arkadaşımız bize eşlik etti. Onunla yaptığımız sohbette 1974 yılında Arif ve arkadaşları Baf’ta esir düştüğünde fanatik Rumların elinden Arif’i ben ve bu arkadaşımın da olduğu bir grup genç kurtarmıştık. Daha sonra babamın köyü Çada’ya gittik. Onu babamla tanıştırdım. Arif babama kendi babasını anlattı. Köye çok geldiğini, nalbant olduğunu, adının Ali olduğunu söyledi. Babam inanamadı, Ali onun çok yakın dostuydu. EOKA fanatiklerinin elinden babasını benim babam kurtarmıştı. İkimiz de şok olmuştuk. Bu duyguları size anlatmam mümkün değil.
Aradan yıllar geçse de ortak geçmişlerini konuşmak Albayrak’ın gözlerini dolduruyor, o da hikâyeye bir ekleme yapıyor.
“Sanki bir güç bizi tanıştırdı ve konuşarak aslında yıllar öncesinin beraberliğine bizi götürdü. 1974’de beni fanatik Baflı Kıbrıslı Rumlardan kurtarmaları, babasını ziyarete gittiğimizde hiç tanımadığım ailesinin benim babamla çok yakın dost olması, hatta babamın hayatını da onun babasının kurtarmış olması… Tüm bunlar çok ilginç, hatta inanılır gibi değildi. Sanki biz, mesleğimiz, hayata bakışımız ve ailelerimizle birbirimizin farklı yerlerdeki yansıması gibiydik. Ama biz birbirimizi bu yaşananlardan dolayı sevmedik. Bunları bilmeden tanışarak sevdik, sonradan gerçekleri öğrendik. Tüm bu yaşadıklarımız ise yaralı ülkenin bir hikâyesi gibi karşımıza çıktı.”
“ÜLKEMİZE DAİR GAİLEMİZ VAR, BU ANLAMDA DA BİRBİRİMİZE BENZİYORUZ”
Bu inanılmaz tesadüflerin ardından ortak mücadeleyi içinde barındıran yakın bir dostluk inşa eden şairlerimiz ‘Kıbrıs için Doktorlar’ ve ‘Kıbrıs Kültür Hareketi’ örgütlerini kurarak birleşik ada için yılmadan çalışmaya başladılar. Birlikte tüm zorluklara rağmen henüz kapılar açılmadan pek çok etkinlik organize ettiler. Sanırım Baf’tan Kıbrıs’a Sevgili Kıbrıs kitabı tüm bu çabaların daha da görünür kılınmasına olanak yaratıyor. Birlikte kitap çıkarma fikrinin nasıl doğduğunu konuşuyoruz. İlk olarak Andreas Chrysanthou anlatmaya başlıyor.
“İlk kitabımı hazırladığımda henüz basılmadan Arif’e vermiştim. Beşparmaklara bu şiirlerimi atmasını istemiştim. Sembolik bir şeydi, bir kez daha şiirlerimi tüm Kıbrıs’a armağan etme duygusu taşıyordum içimde. O da bana çok etkileyici bir karikatür hediye etti. Bu karikatürde yırtılan Kıbrıs’ı dikmeye çalışan Kıbrıslılar vardı. İlk kitabımda bu karikatürü ve Arif’in iki şiirini Yunancaya çevirerek kullandım. Yıllar sonra Arif bana Stelios Vakfına başvurup birlikte bir şiir kitabı yayınlama önerisiyle geldi. Ben de seve seve kabul ettim. Böylece bu kitap projemiz gerçekleşti.”
Arif Albayrak, Andreas’ın sözlerine ekleme yaparak kalıcı olması için bir kitap yayınlama arzusunda olduğunu belirtti.
“Biz hekimler olarak hayatın sınırlarının farkındayız. Kavgamızın nasıl yaşandığını bir belge ile bizden sonraki nesillere de bırakmak istedik. Belki bu kitabın ardından başka şeyler de gelecek. Ülkemizde dair gailemiz var. Bu anlamda da birbirimize çok benziyoruz.”
“DUYGU YOĞUNLUĞU AYNI ŞEKİLDE İLERLEYEN İNSANLARIZ”
Şiirleri okuduğumda duyguların çok ortak olduğunu hissediyorum. Barışa özlem, yurt sevgisi, Kıbrıs öne çıkan duygular… Her şiirin altında kimin kaleme aldığı yazmasa tek bir şairin elinden çıktığını dahi düşünmek mümkün… Öyle anlaşılıyor ki bu kitapta ortak duygularla, farklı dillerde yazılan şiirler var. Şiirlerin kaleme alındığı tarihlere baktığımızda ise pek çok şiirin birbirlerini tanımadan yazıldığını anlıyorum. Tüm bu detaylar bana göre bu kitabın en benzersiz yanı… Yorumuma cevap Arif Albayrak’tan geliyor.
“Bu kitapta yirmişer şiirimiz yer alıyor. Ben bu güne kadar iki binden fazla, belki de üç bin şiir yazmışımdır. Onların arasından bu sevdayı, bu kavgayı anlatabilecek, benzer temada şiirler seçtim. Bu anlamda bir örtüşme elbette söz konusu. Bunun yanında sanırım her ikimiz de şiirlerde Kıbrıs’ı hem uğruna ölünecek denli sevilecek bir ada, hem de bir kadın gibi gördük. Belki de aynı mesleği yapıyor olmamız, her ikimizin de kadınlarla ilgileniyor olması da buna neden olmuş olabilir. Fark ediyorsunuz ki iki Kıbrıslı insan. Biri Türkçe, diğeri Yunanca konuşan ama duygu yoğunluğu aynı şekilde ilerleyen insanlarız.”
“SAVAŞIN KAZANANI YOKTUR”
Şiirlere baktığımda Arif Albayrak’ın ‘Biz’ şiiri kitapta beni en çok etkileyenler arasında… Bir sualim olacak babacığım/Bu savaşa girecek miyiz?/ “Evet oğlum mutlaka”/Peki kim kazanacak bu savaşı?/”Biz oğlum…” Ölenler olacak mı bu savaşta babacığım?/”Pek tabii”/Peki kimler ölecek?/ “Biz oğlum biz”…
“Bana bu kitapta beni en çok etkileyen şiir hangisi diye sorsan, cevabım ‘Biz’ şiiri olurdu. Bu şiir gerçekten anlatıyor ki savaşın kazananı yoktur, ben de bir baba ve çocuğun diyaloğu ile bunu anlatmaya çalıştım.”
Bunun yanında Andreas Chrysanthou’nun ‘Dinim’ şiiri, beni etkileyen bir başka şiir… Bana cennet nedir diye sorarsanız/size ağaçtaki kuşları vızıldayan arıları gösteririm / bana ölümü sorarsanız/size toprağın üzerine düşen sonbahar yapraklarını gösterirdim…/Bana umut nedir diye sorarsanız/Gözlerimi gökyüzüne dikerdim/Yağmurdan önceki umutlara…
“Her felsefenin, ideolojinin ve dinin değişmeyen ortak yanı insan ve doğa sevgisidir. Şiirde ben buna vurgu yaparak, mutluluk nedir sorusunu soruyorum. Aslında mutluluk basit, gündelik şeylerdedir. Şiirde esas anlatmaya çalıştığım tüm bu gündelik duygulardır. İnsanların, insanlarla hayal ettiği şeylerle birlikte yaşaması gerektiğine inanıyorum.”
“HAZIRLADIĞIMIZ KİTABIN BÜYÜK KISMI BARIŞA ADANMIŞ BİR KİTAPTIR”
Son olarak her iki şairden barışa, kitaba dair fikirlerini benimle paylaşmalarını talep ediyorum.
Arif Albayrak “Biz Kıbrıs’ı çok sevdik ve bunun için çok bedel ödedik. Bundan sonra da ödemeye hazırız. Kıbrıs bölünebilecek kadar büyük bir ülke değildir. Çok güzel bir ülkedir, Kıbrıs’ı sevelim.” Andreas Chrysanthou, “Kuşkusuz hazırladığımız kitabın büyük bir kısmı barışa adanmış bir kitaptır. Bunun yanında içinde hayata dair detaylar da bulunmaktadır. Elbette her ikimizin hayatıyla iç içe geçen kadına dair mesajları da şiirlerimiz içinde barındırmaktadır. Kadın ki asırlar boyu acı çekmiş, yıpranmış bir varlıktır ama yine de hayatı yeniden doğurmayı başarmakta ve devamını sağlamaktadır.”