Her şey mi bozuldu?
Evet her şey!
Sadece bizim ülkemiz mi yoksa tüm Dünya mı?
-*-*-
Bu soru çok önemli!
Elbette geçmişe göre, hani çok sevdiğimiz o ifadeyle anlatayım, ‘nostalji’ yapacaksak, yeni Dünya düzeni gerçekten çok berbat oldu!
Hem de her açıdan!
Ve her yerde!
Ama sanki bizim ülke - bizim toplum - bizim halk - bizim millet!
Daha fazla gibi!
-*-*-
İklim değişikliği denen şey bile!
Korkutan bir değişiklik söz konusu!
Yoksa geçmişte de mi öyleydi?
-*-*-
Bayramlar!
Dini ve milli bayramlar da yozlaştı!
Artık çok sahte!
Eskiden çok içtendi!
Samimiydi!
Sıcaktı!
Heyecan vericiydi!
-*-*-
Çocukluğumda, yaşadığım köyde benim nesil çok iyi hatırlayacak, her gün kahve sohbetlerinde bir birilerine de tövbeler tövbesi Allah’a da küfreden insan çoktu ama Allah inancı olmayan neredeyse yoktu!
Veya şöyle söyleyeyim, Allah’a bile yalan söyleyen hiç bulunmazdı!
Ve gençler, Ramazan ayında her gece camideydi; bütün köy Bayram Namazı’nı birlikte kılardı…
-*-*-
Toplum liderlerimize bakalım…
-*-*-
Dr. Fazıl Küçük’ü ‘mesleki açıdan’ yetişmedim…
Ama şakaları hala anlatılan çok ciddi seviyede saygınlığı olan bir halk adamıydı…
-*-*-
Hep anlatılır…
Hep halkın içindeydi…
Alkol içişi, esprileri efsaneleşmiştir…
-*-*-
Denktaş’ı meslek olarak yetiştim…
O’na ‘Fotoğrafçı Rauf Dayı’ diye yazılar da yazdım…
Ama Denktaş, hiç bir zaman, hiç bir şekilde ‘dalga geçilen’ olmadı…
Kimse Denktaş’ı, ‘alay edilen, gülünen, aciz, zavallı’ görmedi…
-*-*-
Denktaş’a, seven sevmeyen Kıbrıslı Türkler’den başlayın; Rum toplumu, Türkiye, İngiltere, Avrupa, Dünya saygı gösterdi…
-*-*-
Mehmet Ali Talat’la kimse dalga geçemezdi…
Çünkü Talat, müthiş zekiydi, inanılmaz çalışkandı ve sürekli kendini geliştirmeyi beceren bir ‘teknik’ insandı…
-*-*-
Derviş Eroğlu’nu tümünden daha yakın tanıdığıma inanırım…
Ve şundan eminim; özellikle UBP içerisinde O’nun kadar çok sevilen, sayılan hiç bir lider olmadı…
-*-*-
Mustafa Akıncı mı?
Daha önce de yazdım mı bilemem…
Amerikan merkezli bir think tank ekibi, Londra’da bir konferansımsı toplantı yapmıştı…
-*-*-
Denktaş hala Kıbrıs Türk toplumu lideriydi ve şimdiki gibi yine UBP ile CTP’nin en büyükler olduğu bir ligimiz vardı…
-*-*-
O toplantıda, çok bilgili, Kıbrıs meselesini hatim etmiş kişilerin ‘Mustafa Akıncı’dan bahsederkenki sözleri, ifadeleri çok etkileyiciydi…
-*-*-
Akıncı’nın çok eleştirilecek yanı elbette vardır ama ‘dalga geçmek’ kimsenin haddine bile değildir…
-*-*-
Ve Ersin Tatar…
Arkadaş canlısı, dost canlısı ama kültürel anlamda Kıbrıs Türk Toplumu’ndan çok uzak olan ve adeta hep bu topluma alışmaya çalışırken sürekli gaf yapan bir ‘yabancı’ gibi…
Kimse, ama hiç kimsenin ciddiye almadığı biri…
‘Eğlendiriyor’ diyebilirim…
-*-*-
Popülizmin şahı!
Sadece koltuk merakı!
Ne emir verirlerse uygulayan ve çok sık bir şekilde ‘dalga geçilcek’ adımlar atan biri…
Tek hedefi var, yeniden seçilmek!
-*-*-
Özel hayatından, siyasi hayatına; dedikoduyu çok seven bizim ahaliye en çok meze olan biri…
-*-*-
Görevinin son 10 ayı için örtülü ödeneği yüze 85 artırılmış!
Keşke reddetse!
ama etmeyecek!
-*-*-
Peki neden?
Turistliğe devam mı?
Gezsin diye mi?
Avustralya’da oto park açsın diye mi?
Daha çok alış veriş yapsın diye mi?
Kayseri muhtarlarını kabul etsin diye mi?
-*-*-
Balık baştan kokar!
-*-*-
Meclis başkan seçemedi…
Sahte diplomacılık ve öğrenci adı altında insan kaçakçılığı, adı ne olursa olsun, Kuzey Kıbrıs’ı çok aşağıladı…
Rezil olduk!
-*-*-
Kıbrıs Türk Toplumu’nun 1958’den bu yana özellikle siyasi açıdan en ciddi anlamda yozlaştığı bir dönemi yaşıyoruz…
-*-*-
Nüfus yapısı, inanılmaz oranda Kıbrıslı Türkler aleyhine değişti ve bu da doğal olarak toplumu yok etme tehlikesini kırmızı alarm seviyesine taşıdı…
-*-*-
Ülkede her şey yasadışı!
Çünkü devlet yasadışı!
En başta gelen yasadışılık da mülkiyetle ilgili…
Hırsızlıkla birleşmiş ve uluslararası hukuk açısından itibarı sıfırlayan bir yapı söz konusu…
-*-*-
Kıbrıs Türk Toplumu bünyesinde her şey değişti!
Ve iyi yönde ve değişim değildi bu!
Örneğin sağlık ve eğitim!
Ciddi gerileme söz konusu!
-*-*-
Devletin yöneticilerinin özel hastanede tedavi aldığı günler; düzgün ve demokratik ülkelerde o yöneticilerin istifasının başlıca sebebi olur!
-*-*-
Devletin yöneticileri, eşit egemen devletten söz ediyorlar ama tümünün cebinde hiç utanmaksızın ‘düşman devlet’ saydıkları Kıbrıs Cumhuriyeti’nin pasaportu var!
-*-*-
Okulları tamir edemiyorlar!
İhale usulsüzlüklerinden geçilmeyen bir ülke yaratıldı!
-*-*-
150 milyarlık yıllık bütçenin 20 milyarı şimdiden açık!
Sürekli Türkiye’nin para verdiği yalanını uyduruyorlar!
O para nerede?
Para varsa, neden bütçe delik?
-*-*-
Hastane inşaatlarını tamamlayamıyorlar; o inşaatlardan bir tanesi üzerinden yıllardır kullu magga rüşvet bölüşüyorlar ama külliyemiz bitiyor, Erdoğan gelip açacak diye övünüyorlar!
Külliye bünyesindeki camide her halde Kıbrıs Türk toplumu için Mevlid-i Şerif de okutacaklar!
Ruhu için El Fatiha!
Merhumu nasıl bilirdiniz?
Çok dedikoducuydu!
Neyse!
-*-*-
Ve bebek ölüyor hastanede!
En basit ifadeyle ‘açık ihmal’den..
Ve ne ilginçtir ota moka açıklama yapanlar, bu konuda geçtim istifayı, özür dilemeyi bile beceremiyorlar!
-*-*-
İyi pazarlar!
-*-*-
Haaa bir de bazı arkadaşların tavrına bayılıyorum!
Asıl suçluyu bulmuşlar!
Tek suçlu CTP ve Tufan Hoca canım…
Muhalefet görevini yapamıyor!
Yoksa CTP muhalefet görevini yapsaydı bunların hiç biri başımıza gelmezdi!