“Kıbrıslı Türkler, Kuzey Kıbrıs’ta azınlıktadır”

Dünyaca ünlü Kıbrıslı Türk psikiyatrist Prof. Dr. Vamık Volkan, Kuzey Kıbrıs’ta kimlik konusunda toplumda değişim olduğunu ve bunun incelenmesi gerektiğini söyledi

Ödül Aşık ÜLKER

Dünyaca ünlü Kıbrıslı Türk psikiyatrist Prof. Dr. Vamık Volkan, Kuzey Kıbrıs’ta kimlik konusunda toplumda değişim olduğunu ve bunun incelenmesi gerektiğini söyledi.

American College of Psychoanalysts’in eski Başkanı, International Society of Political Psychology’nin kurucularından ve eski başkanlarından, International Dialogue Initiative’in kurucusu ve Onursal Başkanı Prof. Dr. Volkan, “Kıbrıslı Türkler, Kuzey Kıbrıs’ta azınlıktadır, Kuzey’deki halk artık başka bir topluluktur. Bu bir gerçektir. Farklı kimlikler birbiriyle süreç içinde etkilenecek ve yeni bir Kıbrıslılık kimliği ortaya çıkacak. Aslında dünyada da durum farklı değil, kimlikler birbirini etkiler, yeniden şekillenir” diye konuştu.

Prof. Dr. Volkan, “Şimdi Türkiye’den gelenlerle Kıbrıslılar daha iyi ilişkilere sahip ama şimdi de başkaları ‘kötü’” dedi.

Kıbrıs’ı bir laboratuvara benzeten Prof. Dr. Volkan, kendisinin çocukluk yıllarını “Ben 1932’de doğduğum zaman, Kıbrıs’ta ırkçılık yoktu. Komşumuz Rum’du, onlar da insandı ama farklıydık. Onların dili farklıydı, bizim başkaydı. Farklılıklarımıza rağmen bir aradaydık. Kıbrıs’ta doğduğunuz zaman laboratuvara doğmuş gibiydik, büyürken farklı gruplar olduğunu görürdük, yanyana yaşardık” şeklinde anlattı.

Dünyanın pek çok yerinde aralarında sorun olan toplumlarla barış için çalışan Prof. Dr. Vamık Volkan, Kıbrıslı olduğu için bu tür çalışmaları Kıbrıs’ta yapmasının mümkün olmadığını kaydetti.

“Psikanalizin Nobeli” diye de tanımlanan, dünyada psikanaliz dalında önemli çalışmaları ve katkıları olan kişi ve kurumlara verilen “Mary Sigourney Psikanaliz Ödülü ”nün de sahibi olan Prof. Dr. Vamık Volkan, “Tarihi bilmeli, birbirimizin travmalarını anlamalıyız. Ben diplomasiyi bir basketbol oyununa benzetiyorum. Toplulukların tarihteki travmaları basketbol sahasında dökülmüş binlerce şişe zeytinyağı gibidir. Diplomatlar oyunu kurallarına göre oynamaya çalışabilirler. Ama uzlaşmaya çalıştıkları büyük toplulukların tarihsel travmalarını anlayamazlarsa diplomatik çabalar başarısızlığa uğrayacaktır” diye konuştu.

  • Soru: Kimlik nedir? Kıbrıs’taki farklı grup kimliklerinin varlığının etkisi nedir?
  • Prof. Dr. Volkan: Ben bir psikiyatristim, psikanalistim. Eğer bana bir hasta olarak gelirseniz, ben sizi dinledikten sonra sizin hakkınızda bir fikrim olur. Sizin kişilik yapınız nedir? Benim anladığım, sezdiğim şeyleri tarif etmem kimlik değildir. Başkasının yaptığı yorum, tanımlama sizin kimliğiniz değildir. Kimlik sizin kendinizle alakalı, kendinize ait olan duygudur. Oturup kendinize “ben kimim” diye sormazsınız, çocukluktan başlayarak bir kimlik geliştirirsiniz. Kimliğinizde dün, bugün, yarın diye bir devamlılık olur, cinsiyetiniz, sevdiğiniz-sevmediğiniz şeyler hakkında bir devamlılık olur. Kimlik size ait bir şey olduğu için kimlik psikiyatride çok kullanılmazdı. Freud ciltler dolusu kitaplar yazdı, kimlik kelimesini sadece 90 defa kullandı. Psikanalist Erik Erikson kimliğin varlığından söz etti ve şahsi kimlikten söz etti. Farkına vardık ki, kimliğimiz yalnız başına gelişmiyor, anne ve annelik yapan kişilerle olan ilişkiyle gelişiyor. Yani dış dünya ile kendi içimizden gelenler birleşip bir kimlik oluşuyor.
     Literatürde büyük grup kimliğinin kişi için anlamı üzerinde durulmuş, öyle araştırılmış. Örneğin, büyük grup kimliği baba veya anne gibidir. Benim ortaya çıkardığım, geliştirdiğim şey grupların birbirleriyle nasıl ilişki kurduğuna dairdir. Jimmy Carter’i, Yaser Arafat’ı, Mihail Gorbaçov’u gördüm, onlarla çalışmalar yaptım. “Düşman” büyük insanları konuşmak için bir araya getirdiğim zaman, ait oldukları büyük grup kimliğiyle konuşuyorlardı. Büyük grup kimliğinin ne olduğunu anladık, konuşmalarda ana nokta “kimliğimi nasıl koruyacağım”.

“Kıbrıs da değişti, 1932’deki Kıbrıs, 1974’teki Kuzey Kıbrıs tamamen değişti. Şimdi Türkiye’den gelenlerle Kıbrıslılar daha iyi ilişkilere sahip ama şimdi de başkaları ‘kötü’”

“Farklılıklarımıza rağmen bir aradaydık”

Kıbrıs’a dönersek, Kıbrıs bir laboratuvar gibi. Ben 1932’de doğduğum zaman, Kıbrıs’ta ırkçılık yoktu. Komşumuz Rum’du, onlar da insandı ama farklıydık. Onların dili farklıydı, bizim başkaydı. Farklılıklarımıza rağmen bir aradaydık. Kıbrıs’ta doğduğunuz zaman laboratuvara doğmuş gibiydik, büyürken farklı gruplar olduğunu görürdük, yan yana yaşardık. O dönemde kimsenin evinde radyo yoktu, zengin bir komşumuz evine radyo almıştı, bazı günler bütün mahalle oraya gider Türkiye’yi dinlerdik, Atatürk yeni gelmiş, büyük heyecan vardı. Büyük grup kimliğini hissederek bir çocukluk geçirdik. Dıştaki bazı büyük grupların varlığını, Naziler falan, birbirlerini öldürdüklerini, tehlikeler olduğunu bilirdik. Ben çocukken 2. Dünya Savaşı vardı. Girit’i işgal ettikten sonra Nazilerin Kıbrıs’ı istila edeceği söyleniyordu. Alman ve İtalyan askeri uçakları ara sıra Kıbrıs’ı bombalıyordu. İngilizler buraya Hintli insanları getirmişlerdi, ben hatırlıyorum. Korkumuz dıştaki büyük gruplardı. Dıştaki büyük grupların korkusuyla büyüdük. Belli bir yaştan sonra bu büyük grupların içine girince, Kıbrıs’taki çocukluğumun beni etkilediğini ve bu konuların içinde kaldığımı anladım.

 “‘Öteki gruptan biri beni sevdi herhalde’ diye düşünürdüm”

Ben 1-2 yaşındayken Ömerge Mahallesi’nde kiralık bir evde yaşıyormuşuz. Başka bir yerde büyükannem mevlit okutacakmış, beni de çocuk arabasının içinde evin önüne koymuşlar. Gülsuyu unuttuklarını fark edince, beni orada bırakıp içeri girmişler, geri döndüklerinde beni arabada bulamamışlar. Rum komşularımız da annemlerle aramışlar. Beni bir Rum kadın çalmış, polisler de beni aramış ve beni bir fabrikada bir odada bulmuşlar. Ben bu olayı hatırlamıyorum ama büyürken bunu hep anlatırlardı. Ben de bunun üstüne bir fantezi geliştirmişim, belki de korkmamak için, “Öteki gruptan biri beni sevdi herhalde” diye düşünürdüm. Bu da benim barış aracılığı yapmama vesile oldu.
Geçmişten günümüze, Kıbrıs’ta da bir kimlik sorunsalı vardı. Küreselleşen dünyada “şimdi biz kimiz?” diye kimlik sorusuna cevap aranıyor. Gruplar arası kimlik meselesine böyle yöneldim, inceledim ve yazdım. Benim uluslararası ilişkilerde geliştirdiğim radikal yaklaşımın temeli “Grup Kimliği”dir. Bunu, alandaki ilk deneyimlerimde tanımladım. İnsanlar gruplar halinde yaşarlar, büyük gruplar, etnik gruplar, ulusal, siyasi gruplar gibi. Büyük grup, belli bazı ortak duygu ve düşünceleri, kültürü, yemekleri, dansları, ninnileri ve tarihi paylaşan insanlar topluluğudur. Gruplarda, yaşamları boyunca birbirleriyle hiç karşılaşmayacak olan insanlar aynı duygu ve düşünceleri, aynı öznel hisleri paylaşırlar. Sanki devasa bir çadırın altındadırlar ve bu çadırın kumaşı herkese aittir. İşte buna “Büyük Grup Kimliği” diyoruz. Uluslararası ilişkiler konusuna girdiğim zamanlarda kimlik denen bu soyut kavramın uluslararası ilişkilerdeki anahtar kavram olduğunu anladım. Kimliklerin sembolleri var, grupları bir araya getirdiğinizde farklı tarihleri olduğunu görüyorsunuz. Kıbrıs’ta da doğru tarihin aktarılması çok önemli.

 “Kıbrıs bir laboratuvar gibi. Ben 1932’de doğduğum zaman, Kıbrıs’ta ırkçılık yoktu. Komşumuz Rum’du, onlar da insandı ama farklıydık.”

 

“Tarih bizi etkiler”

Kıbrıs bir laboratuvardır. Laboratuvarı anlatırken Kıbrıslı Türkler’in hikayesini doğru anlatmak gerekir. Bizi İngiliz döneminde Türk olarak yetiştirmediler. İngilizler adaya geldiğinde, belki dinden dolayı, belki de Rumlar çoğunlukta olduğu için büyük işleri onlara verdiler. Türklerden sadece az sayıdaki bazı ailelere büyük iş verdiler. Ben izciyken İngiliz bayrağı taşırdık ama içimizde Türklük kimliği vardı. Din yerine o dönemde milliyetçilik vardı ama yüksek sesle konuşmazdık bunu, kendi aramızda konuşurduk. O dönemde Atatürk’ü takip ederdik, annem çarşafı attı, babam şapka giydi örneğin... Biz öyle bir ortamda büyüdük. O sırada İngilizler başta. Kimlik konusu karman çorman. Büyük grup kimliğini çocukluğumda öğrendim. Kıbrıs’ta doğmam nedeniyle, Kıbrıs’taki hadiseler, Kıbrıs’taki kimlik çatışmalarının etkisiyle yıllardır çalıştığım bu alana yöneldim. Farkında olsak da olmasak da, tarih bizi etkiler.

 

“Farklı kimlikler birbiriyle süreç içinde etkilenecek ve yeni bir Kıbrıslılık kimliği ortaya çıkacak. Aslında dünyada da durum farklı değil, kimlikler birbirini etkiler, yeniden şekillenir”

 

“74’te buraya gelen Türkiye ile 2019 Türkiye’si arasında inanılmaz bir fark var”

  • Soru:1957’de adadan çıktınız ve 11 sene sonra 1968’de adaya geri geldiniz. Dikkatinizi en çok çeken neydi?
  • Prof. Dr. Volkan: Her yerde kafeste kuşlar olduğunu gördüm. 1963 sonrasında kantonlarda yaşayan Kıbrıslı Türklerin kuş besleme merakı aslında kuşatılmış ve her şeyden mahrum insan halinin bir savaş travmasıdır. Ben bunu inceledim ve bir kitap yazdım. Bana telefonlar gelmeye başladı, dünya Kıbrıs’ta Türklerin varlığını kuşların hikayesiyle fark etti. O zaman propaganda yapmayı bilmiyorduk, hala bilmiyoruz. Dünya Rumların yazdıklarından Kıbrıs’ı öğrendi, Türklerden yazanlar vardı, fakat dünya çapınca yazan, anlatan olmadı. Ben kitaplar yazdım ve anlatmaya çalıştım. Her gittiğim yerde Kıbrıslı Türk olduğumu söylerim. Ben 68’den sonra hemen hemen her sene adaya geldim.
    BM’nin de adadaki durumda payı var, kabahati var. Günümüze gelirsek, 74’te buraya gelen Türkiye ile 2019 Türkiye’si arasında inanılmaz bir fark var. O zamanın Türkiye’sini idealize ediyorduk, o Atatürk Türkiye’si idi. Kimse bir şey demeden çarşaflar atıldı, şapkalar giyildi. Son 20 senedir Türkiye çok değişti. Bütün dünyada değişim var ama Türkiye’deki değişim fiziksel olarak hemen görülüyor, diğer ülkelerde bu kadar görünür değil. Türkiye’deki parçalanma ilk anda fiziksel olarak görülüyor.

 “Kimlik konusunda toplumda değişim var, bunun incelenmesi gerekir. Kıbrıslı Türkler, Kuzey Kıbrıs’ta azınlıktadır, Kuzey’deki halk artık başka bir topluluktur. Bu bir gerçektir.”

 

“Kıbrıslı Türkler, Kuzey Kıbrıs’ta azınlıktadır”

  • Soru: Kuzey Kıbrıs’ta kimlik durumu ne?
  • Prof. Dr. Volkan: Kuzey Kıbrıs’ta Kıbrıslı Türkler olarak “biz idare edeceğiz” diyoruz ama azınlıktayız. Bu gerçek, gerçeği biliyoruz ama öyle olmadığını görmek istemiyoruz. Bu gelişimde incelemedim ama etrafımdakilere soruyorum, geçmişe göre Kıbrıslıların Türkiye’den gelen ailelerle ilişkileri daha çok ama bir kurumda sadece Kıbrıslı Türkler olsun istiyoruz. Artık üniversitelerde Afrika’dan, Orta Asya’dan gelenler var. Kıbrıs da değişti, 1932’deki Kıbrıs, 1974’teki Kuzey Kıbrıs tamamen değişti. Farklı kimlikleri nasıl bir araya getireceksiniz? Şimdi Türkiye’den gelenlerle Kıbrıslılar daha iyi ilişkilere sahip ama şimdi de başkaları “kötü”. Amerika’da herkes bir araya geldi, siyahlar “kötü” görüldü.
    Kimlik konusunda toplumda değişim var, bunun incelenmesi gerekir. Kıbrıslı Türkler, Kuzey Kıbrıs’ta azınlıktadır, Kuzey’deki halk artık başka bir topluluktur. Bu bir gerçektir. Farklı kimlikler birbiriyle süreç içinde etkilenecek ve yeni bir Kıbrıslılık kimliği ortaya çıkacak. Aslında dünyada da durum farklı değil, kimlikler birbirini etkiler, yeniden şekillenir. Bu yüzden dünyada her toplum kendi kimliğini koruma düşüncesiyle içine dönüyor, kapanıyor. Brexit örneği gibi, Amerika’da “duvar yapacağım” diyerek seçim kazanan var. Fiziksel duvarlar, psikolojik büyük grubu koruma duvarlarıdır. Küreselleşme çok iyi tarafları yanında, büyük grup kimliklerinin çatışmasına da neden oldu. Bu konuda da bir kitap yazıyorum. Eski savaşlar artık yok, şimdi savaş olacaksa düğmeye basıp diğerini patlatacaksın. Örneğin diğer büyük grubun kimliği kendisininkinden farklı diye onun sembollerine saldırıyor, camileri, kiliseleri, sinagogları patlatıyorlar. Yeni savaş şeklini böyle görüyoruz. Bütün dünyada bir kimlik karmaşası var, bu süreç içinde şekillenecek. Ne kadar sürecek, tehlikesiz olarak ne kadar sürecek? Bazı bölgelerde süreç çatışmalı oluyor. 

“Diplomasi değişmek zorunda”

  • Soru: Yabancı düşmanlığında artış olduğunu görüyoruz, aslında bütün dünyada bu konu dikkat çekiyor. Bunun nedeni nedir?
    Prof. Dr. Volkan:
     Bu bütün dünyada oluyor. Neden? Çünkü dünya gerileme içinde, onun psikolojik etkileri bunlar. Küreselleşme ortaya çıktı, sözüm ona çok iyi bir şey ama gerçekte psikolojik olarak hazırlıksız oldu, çok çabuk oldu. İletişim teknolojisi çok hızlı gelişti, aklın alamadığı kadar gelişti. Değişik gruplara ait olan insanlar birbirleri ile aniden karşılaştı. Bu duruma psikolojik uyum daha yavaş gelişecek. Ben bu duruma “biz şimdi kimiz medeniyeti” diyorum. İnsanlar kaygılanıyor, korkuyor. Diplomasi değişmek zorunda. Henüz uyum yapamadık. Nükleer Çağ sayesinde tüm bu teknolojiye kavuştuk ama insan psikolojisi tam araştırılmadı. Yeterince bu konuya dikkat edilmedi.
    Küreselleşme iyi bir şey ancak büyük grup kimliklerini sürekli incitmekte ve yaralamaktadır. Umarım insanlık asıl kimliklerini koruyabilmenin ve diğer grupların arasındayken İsviçre peyniri gibi delikli bir deri geliştirebilmenin yolunu bulur. Kimliğinizi bileceksiniz ama tıpkı İsviçre peynirindeki delikler gibi içeri girip çıkılabilecek sınırlarınız olacak. Ve dünya bu şekilde gelişirse  farklı ve belki de daha iyi bir medeniyet olabilir. 

“Tarihi bilmeli, birbirimizin travmalarını anlamalıyız. Ben diplomasiyi bir basketbol oyununa benzetiyorum. Toplulukların tarihteki travmaları basketbol sahasında dökülmüş binlerce şişe zeytinyağı gibidir. Diplomatlar oyunu kurallarına göre oynamaya çalışabilirler. Ama uzlaşmaya çalıştıkları büyük toplulukların tarihsel travmalarını anlayamazlarsa diplomatik çabalar başarısızlığa uğrayacaktır”

“Toplumlararası temas ilişkileri iyi anlamda geliştiriyor”

  • Soru: Kıbrıslı Türklerle Kıbrıslı Rumların ilişkilerini nasıl görüyorsunuz?
  • Prof. Dr. Volkan: Kıbrıs’ta öldürme yok hatta sınırların delikli peynir olma durumu Rumlarla ilişkiler açısından iyi bir gelişme. Gidip gelmeler, toplumlararası temas ilişkileri iyi anlamda geliştiriyor.
    Kıbrıs bir laboratuvardır. Laboratuvarı anlatırken Kıbrıslı Türklerin hikayesini doğru anlatmak gerekir. Ben yazarak olayları belgeliyorum, anlatıyorum. Tarihi her yönüyle, doğru ve gerçekçi şekilde aktarmak, öğretmek gerekir. Olayları bilmek önemlidir, bilince daha iyi affedebilirsiniz. Tarihi bilmeli, birbirimizin travmalarını anlamalıyız. Ben diplomasiyi bir basketbol oyununa benzetiyorum. Toplulukların tarihteki travmaları basketbol sahasında dökülmüş binlerce şişe zeytinyağı gibidir. Diplomatlar oyunu kurallarına göre oynamaya çalışabilirler. Ama uzlaşmaya çalıştıkları büyük toplulukların tarihsel travmalarını anlayamazlarsa diplomatik çabalar başarısızlığa uğrayacaktır.
     
  • Soru: Dünyanın pek çok yerinde aralarında sorun olan toplumlarla barış için çalıştınız. Kıbrıs’ta bugün kadar bu tür bir çalışma neden yapmadınız?
  • Prof. Dr. Volkan: Ben Kıbrıslı olduğum için bu mümkün değil çünkü taraf tuttuğum düşünülebilir. Ancak yapılacak barış çalışmaları hakkında görüşlerim olabilir, bunları paylaşabilirim.

“Neler olacağını süreç gösterecek”

  • Soru: Türkiye’nin Kuzey Kıbrıs’a etkisini, müdahalelerini nasıl yorumluyorsunuz? “anavatan-yavruvatan” söylemi Kıbrıslı Türkleri nasıl etkiliyor?
  • Prof. Dr. Volkan: Amerika da “bunu yapmazsan, şunu yaparım” diyor, bu dünyanın gerçeği. Bütün dünya böyle, ülkeler birbirleriyle oynuyorlar. Senelerdir “anavatan- yavruvatan” yaklaşımı var. Kıbrıs’taki Türklerin buna tepkisinin nedeni “aşağılanma, küçük görülme, eşit görülmeme” duygusu... Herkes kendi kimliğini korumak ister? Ama bazı gerçekler de var, Rumlarla ayrılalı neredeyse 50 sene oldu. 50 senede çok şey değişti, 50 senedir adada bir düzen var, bu şekilde yaşandı. Kuzey tanınmış değil, sadece Türkiye tanıyor. Bu da bir gerçek. Neler olacağını süreç gösterecek. Kıbrıs’ta öldürme olmadığı için Kıbrıs dünyanın önceliği değil. En sonunda ne olacak? 100 sene ayrılık olacaksa durum nereye varacak? Bunu süreç gösterecek.
     
  • Soru: Toplumdaki kişilerin bireyselleşmesini, bencilleşmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
  • Prof. Dr. Volkan: Büyük grup kimliğindeki karmaşa da bireyselleşmeyi getirdi. Bunları süreç olarak görmeniz lazım ve bu çok kısa zamanda değişecek bir şey değil.

“Üniversite yönetiminden bir özür bekledim açıkçası”

  • Soru: Yaptığınız çalışmalar nedeniyle size karşı yapılan bir karalama, olumsuz tepkilerle karşılaştığınız oldu mu?
  • Prof. Dr.Volkan: Dünyanın pek çok yerinde “düşman” grupları bir araya getirdim, barış yapmaları için görüşmeler yaptırdım, Türkiye’de Türk-Kürt konusunda çalışmaları yaptım. Dünyanın hiçbir yerinde başıma gelmeyen şeyler Türkiye’de başıma geldi. Örneğin seneler önce gazeteci olduğunu iddia eden bir kişi benim Türkiye’yi parçalamak istediğimi, Beyaz Saray’da çalıştığımı, babamın Ermeni olduğunu, adımın Vamık David Volkan olduğunu yazdı, yaydı. Geçtiğimiz günlerde Kuzey Kıbrıs’ta bir üniversite bana ödül verirken, Google’da benimle ilgili bunları buldu ve doğruymuş gibi alıp törende beni Vamık David Volkan olarak anons etti. Yani birinin şuursuzca ortaya attığı saçmalıklar yine önüme çıktı. Ödülü alırken “Adım David değil, babamın adı Cemal’dı ve burada olsa size çok kızardı” dedim. Oradaki gençlerin hatırına töreni terk etmedim ama üniversite yönetiminden bir özür bekledim açıkçası.

 

 

Röportaj Haberleri