Avrupa Devlet ve Hükümet Başkanları Konseyi, Avrupa Birliği Liderler Zirvesi ya da kısaca Avrupa Zirvesi, Avrupa Birliği'nin en yüksek siyasi kurumudur.
-*-*-
Bu kurum, AB üyesi 27 ülkenin devlet veya hükümet başkanlarının katılımıyla son iki gün Brüksel'de gerçekleştirildi...
-*-*-
Ve AB Konseyi Perşembe günü Ankara'yı, Kıbrıs’ın kuzeyindeki “ayrılıkçı devleti” iyileştirme potansiyeline sahip tüm eylemleri durdurmaya çağırdı...
-*-*-
Elbette AB Konseyi’nin bu zirvesinde “esas konu” Rusya’ydı ama Kıbrıs ile ilgili olarak Türkiye’ye verilen mesaj, bazı “ilk”leri de içermekteydi...
-*-*-
Neydi bu ilk?
Bu ilk, AB Konseyi'nin ilk kez BM'nin 541 ve 550 sayılı kararlarına atıfta bulunmasıydı...
Nedir bu kararlar?
541, “KKTC tanınamaz” şeklinde özetlenebilir...
550 ise “Maraş’ın tellenmiş bölümüne yasal sahibi olmayan kimseyi yerleştiremezsiniz” diye açıklanabilir...
-*-*-
Efendim, AB Konseyi ya da BM kararları, Türkiye’nin umurunda mı?
Bilemem!
Yani ne kadar umurundadır, ne kadar değildir, bunun yorumunu yapabilecek bilgiye sahip değilim ama bu gibi kararlar, her açıdan Türkiye’nin aleyhinedir...
TL’nin gidişatından tutun, Türkiye’nin AB üyelik sürecinin ilerlemesine kadar...
-*-*-
Ve tabii ki bu ve benzeri kararlar olduğu müddetçe, örneğin Maraş’ın yasal sahipleri dışındaki kişi ya da kişiler için “iskana açılması” imkansızdır... Aksini iddia edenler sadece propaganda yapmaktadır...
Haa Maraş’ın örneğin Türkiyeli kardeşlerimizin iskanına açılması için “İmkansızdır” demeyelim ama çok ciddi “bronzo” meselesi olduğunu vurgulamak zorundayım...
-*-*-
Ayrıca BM’nin 541, 550, 789 ve 1251 sayılı kararları durduğu müddetçe, Türkiye’nin, KKTC diye bir devleti “resmi anlamıyla tanıtacağı” iddiası, zavallı bir açıklama olmanın ötesine gitmemektedir...
-*-*-
Dikkat edin, AB Konseyi, “yasadışı devlet” demiyor, “ayrılıkçı tavrın ileri götürülmesinden” söz ediyor ki bu zaten başlı başına Türkiye’ye, “sen bilin gardaş” uyarısı içermektedir...
-*-*-
AB Konseyi, Türkiye’yi sadece “Kıbrıs” veya “ayrılıkçı devlet - Maraş meselesi” ile ilgili olarak mı uyardı?
Hayır!
AB Konseyi, Türkiye’ye gayet açık bir şekilde, Rusya ile ilişkileri konusunda da “dikkatli ol” demeye varan mesaj gönderdi...
-*-*-
Önemli mi?
Önemlidir...
-*-*-
AB, Türkiye’yi dışlayabilir mi?
“Tamamen kesip atması” kolay değil...
Şu andaki ilişkiler, Türkiye’nin AB için hala çok önemli olduğu bir pozisyona sahiptir...
Ancak, ilişkilerin değişebilirliği göz ardı edilmemelidir...
Türkiye’nin ekonomik anlamda her geçen gün dibe doğru gidiyor olması, kesinlikle diplomatik anlamda elini zayıflatır...
Ve zayıf bir el, içte ya da dışta istikrarsızlık yaratır...
-*-*-
Tayyip Erdoğan ve arkadaşları bu gerçeği biliyor mu?
Kesinlikle biliyor...
Bu yüzden de Türkmenistan, Azerbaycan, Katar, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri ile yakınlık kurmaya çalışıyor ya da doğal gaz - kredi ilişkisine girme çabası güdüyor...
Rusya ile ilişkilerin sürdürülmesinin arkasında da “AB’ye” veya “Batı’ya” karşı dik durabilme güdüsü yatıyor olabilir...
-*-*-
Ancak sonuçta orta yerde duran ve asla inkar edilemeyecek gerçek nedir bilmem farkında mısınız?
“Kıbrıs sorunu” ya da Ekselansları Büyükelçi Metin Feyzioğlu’nun deyişiyle “milli dava”, aslında ciddi bir pazarlık konusudur...
AB – Türkiye ilişkileri iyiye de gitse, kötüye de gitse bu gerçeği değiştiremezsiniz...
-*-*-
Eğer Türkiye için Kıbrıs meselesi bir pazarlık konusuysa, bizim de bu noktada kendi çıkarımızı çok iyi hesaplamamız gerekmektedir...
“Anavatansız olmaz” diyenler mi?
Doğrudur, anavatansız olmayacağını söyleyenler çoktur da anavatanla hiç olmayacağı gayet barizdir...
-*-*-
Şöyle söyleyeyim, “Kıbrıslı Türkler, pazarlık konusu mal değildir”...
Bilmem anlatabildim mi?
Kendini “mal” olarak görenler mi?
Kendi bilecekleri bir şey!
Goma da tanınacak ayağam!
Savaşı kazanmıştık...
Anavatan da hep yanımızda...
Maşaallah son gönderilen büyükelçi, portakal satışından ilaç tedarikine, sıkıntılarımızın tamamını çözecek de aklıma ne takıldı biliyor musunuz?
Bir yanda TL değer kaybediyor, 1 Euro, 20 TL oldu...
Öte yanda dün akaryakıt fiyatları ucuzladı...
-*-*-
Hani diyecektim ki, savaşı kaybedenlere yaradı bu iş sanki...
Benzin – mazot ucuzladı, Euro yükseldi, Güney’den gelip de Kuzey’den akaryakıt alanlar “çifte ucuzluk” yaşıyor...
-*-*-
Aklıma gelen bir soru var; bu soruyu sizlerle de paylaşmak istiyorum:
Çözümsüzlük, TL’deki düşüş ve siyasi beceriksizlik birleşince, üzerine de ağır propagandalı bol hamasi yalanlar eklenince; bir de Kıb – Tek’e kazıklı pahalı doğrudan akaryakıt alıp, bunu ahaliye kazık olarak sokunca, anavatanımızın büyük katkıları ile inşallah ve de maşallah KKTC tanınacak mı?
-*-*-
Elyeliler da der ki, “Goma da tanınacak ayağam!”
Güney’de bir gazete ilanı... Vallahi kıskandım... Rumlar 18 Aralık Pazar günü “Başpiskopos”larını seçecek... Yani en azından adaylar arasında üç ismi belirlemek için sandığa gidecek... Anavatanları, “alın sizin dini lideriniz artık bu adamdır” demiyor... “Eşit – egemen devlet falan... Yalandır, inanmayın” anlamında söylemek istedim...