Toplumlar yaşamlarını sürdürebilmek için ihtiyaç duydukları fiziksel değerleri kendileri üretir...
Kendi ahlâk kodlarını da...
Aynı şekilde, karakter değerlerini de kendileri üretir...
Seçerek üretir hem de...
Rasyonel bir varlık gibi...
Sonra, toplumlar kendi kültürlerine sahip çıkar;
Ve bunları kimsenin imtiyazı için feda etmez...
Giderek kalıplaşan ve özgünleşen bu çerçeve, kendi toplum zihniyetinizin de ölçüsü olur...
Avrupa "Rönesans" ile yeniden doğmuştur...
Zaten "RÖNESANS" sözcüğü de "YENİDEN DOĞUŞ" anlamına gelir...
Peki neydi yeniden doğacak şey?
KÜLTÜR...
HÜMANİZM...
LÂİKLİK...
Evet bu bağlamda bizler de kendi adımıza ne yapılması gerekiyorsa halkımıza sunmayı esas almalıyız...
Demokrasinin dozunu artırmalıyız.
Bilinç ve belagatimizi (inandırma yeteneği) modernite, devrim stratejileri ve yasalarla kendi rönesansımıza taşımalıyız...
Olması gereken gerçek toplumsal hareket stratejisi de budur !..
Toplumu kendilerine göre tanımlamaya çalışanlara karşı;
TOPLUMU ÖZGÜRLEŞTİRMEK !..
Yıllar yılı ırkçılığa referans edenlere karşı;
FARKLILIKLARI ÖZENDİRMEK !...
"Ben neysem öteki de o olmalıdır" temelli bir milli ve dini dayatma biçimi uygulayanlara karşı;
EVRENSEL DEĞERLERLE TOPLUMA BALANS VERMEK !...
Evet, artık kendi değerlerimiz yerine başkalarının taleplerini monte etmeyeceğiz.
Pavlov'un öğrettiklerini tekrarlamayacağız!..
Terbiye ve ıslah düzeni yaratmayacağız...
Devlet gibi;
Bilgiyi örgütleyip, kendi tarzımızda (sosyalist) kurumsallaştıracağız...
VAR MI ÖTESİ ?