Kıbrıs Türk kimliği değişik dönemlerde, değişik ‘egemen’ unsurlar tarafından değiştirilmek istenmiştir. Denemeler, girişimler ve hatta zorlamalar ‘egemen’ unsuru muradına erdirememiştir. Bu yöndeki ilk ciddi girişim 1925 yılında İngiliz sömürge idaresi tarafından yapılmış, uygulama için de Sait Molla kullanılmış. Kimdir bu Sait Molla?
Tarihin kayıtları onun için 1880’de İstanbul’da doğdu, Osmanlı devlet adamı diyor, Şüra-i Devlet üyesi imiş; iyi eğitim almış, avukat… Mustafa Kemal’in 1919 – 1922 yılları arasında Anadolu’da başlattığı ve sürdürdüğü Kurtuluş Savaşı’na ve Kuvay-ı Milliye’ye muhalefeti ve İngiliz taraftarlığıyla öne çıkmış bir isim… Tarihin kayıtlarında onun İngiliz ajanı olduğu da not edilmiş; 1919’da İngiliz Muhipler Derneği’nin kurucu başkanı ve 1920’de de Adalet Bakanlığı müsteşarı…
Türkiye’nin İngiliz himayesi altına girmesi konusunda çok gayret göstermiş olan İngiliz Ajan Rahip Frew'dan yüklü miktarlarda para almış ve Anadolu’da isyan çıkartabilecek bazı kişiler ve örgütlerle paylaşmış. Osmanlı topraklarını bölüşen işgalci devletlerin arzuları doğrultusunda, Divan-ı Harp mahkemesinde, Ermeni tehcirinden sorumlu dedikleri Osmanlı subaylarının idamına karar verenlerden biri…
30 Ağustos 1922 zaferinden sonra, Sait Molla ve benzeri Mustafa Kemal muhalifleri İngiliz Elçiliğine sığındı. İngiliz General Harrington kendisine özel pasaport verdi ve bu pasaportla ‘Yüzellilikler’den biri olarak ülkesinden ayrıldı; Romanya, Fransa, İtalya, Mısır derken İngiliz onu 1925’te Kıbrıs’a getirdi. Misyonu, Kıbrıslı Türklerin Mustafa Kemal’in devrimlerini takip etme ve uygulama girişimlerini baltalamak idi. Kıbrıslı Türkler Mustafa Kemal’i 1919’dan itibaren izledi. O, Anadolu’da şehir şehir gezip kongreler yaparken, dönemin Kıbrıslı Türk ileri gelenleri de Kıbrıs’ta köy köy, kasaba kasaba gezerek toplantılar yapıyor, Kıbrıs’ın geleceğini Mustafa Kemal’in Kurtuluş Savaşı ile düşünüyordu. Sömürgenin egemenleri Kıbrıslı Türklerin bir cemaat, bir ümmet olarak kalmasını istiyordu; kimliğini ulus kimlikli bir halk olarak değil, dini bir topluluk olarak sürdürmesini istiyordu.
Kıbrıslı Türklerin kendi kimliğinde Mustafa Kemal ile uyanan ‘Türk’ aidiyetini bastırıp, İslam’ aidiyetinde hapsetmek için İngilizler, Osmanlı devlet adamı diyerek, İngiliz pasaportlu Sait Molla’yı adada Kıbrıslı Türklerin içine saldı. Sait Molla beş yıl çok uğraştı, çabaladı ama tutturamadı, başaramadı. Kıbrıslı Türklerden ‘İslam Cemaati - ümmet’ olmadı, Tanrı ile aralarına Sait Molla da giremedi; onlar Kıbrıslı Türk kimliğini ve ulus olarak ‘Türk’e, yurt olarak Kıbrıs’a dair aidiyetini korudu. Ve misyonunu başaramayan Sait Molla 1925’te adadan ayrılarak Yunanistan’a gitti, 1930’da, elli yaşında Atina’da öldü. Mustafa Kemal, Nutuk’ta Sait Molla konusunda önemle durdu…
Kıbrıslı Türklerin Osmanlı İmparatorluğunun çöküşünden sonra yaşadığı ilk kimlik saldırısı bu… Sonraları, İngilizler bıraktı, Rumlar aldı… Kıbrıslı Türkleri azınlık yapabilmek, adayı Yunanistan ile birleştirerek Kıbrıslı Türk azınlığı Yunanistan’daki Türk azınlık durumuna getirmek, kimliğindeki ‘Türk’ aidiyetini aşındırıp, Maronitler gibi dini azınlık konumu ile İslamlaştırmak… Çok uğraştılar, çok çabaladılar ama tutturamadılar, başaramadılar; sonuç Kıbrıslı Türklerin ve Rumların birbirinden kopması oldu…
Onlar gitti, Türkiye geldi… Gelenler, Kıbrıslı Türkleri önce yeterince Türk görmedi. Halbuki, Rumlara karşı oluşturulan silahlı örgüte 15 yaşından itibaren giren Kıbrıslı Türk erkeklerine ‘Mücahit’ denildi, din için savaşıyormuş gibi. Mücahitlerin logusu Bozkurt idi, Turancı ideolojiye aitmiş gibi. Her tarafta da ‘Bozkurt’ resimleri vardı, ‘Mücahit Ordusu’nun başındaki komutana da “Bozkurt” deniliyordu. Yani Türk –İslam sentezi aşılanmaya çalışıldı… Ama Kıbrıslı Türkler bu ‘Bozkurt’ ile hiç haşır – neşir olmadı… Üstüne üstlük de, terhis olup Türkiye’ye üniversite eğitimine gidince de nerdeyse tamamı sol ideolojiyi benimser oldu…
Kıbrıslı Türklerin yaşam alanlarında Türk bayrakları hakimdi, her tarafta Türk büyüklerinin isimleri kullanıldı, ama Kıbrıslı Türkler gene ‘milliyetci’ yapılamadı… Atatürk’e hala daha bağlı, devrimlerini anında ve harfiyen uyguladılar, her okulda Atatürk büstü, her binada Atatürk resmi ama Türkiye egemenlerinin ‘takdir’ edeceği kadar milliyetçi değiller… Tarih, coğrafya, edebiyat öğretiminde Kıbrıs yok, hep Türkiye; Türkiye egemenlerine göre gene de ‘milli şuur’ yetersiz…
Türkiye’de bunlar gitti, ‘siyasi İslam’ ideolojisini önceleri saklayıp, sonraları egemen kılmak üzere yol alanlar geldi… Kıbrıslı Türkler bu defa da yeterince Müslüman bulunmadı. Okuldan çok cami yapıldı, yetmedi; en büyüğünden ve gösterişlisinden camiler yapıldı ama Kıbrıslı Türkler pek uğramıyor. Okullarda kuran kursu, yaz tatillerinde öğrencilere dini eğitimler, öğrencileri Türkiye’ye geziye diye dini ziyaretler ve uygulamalı eğitimler yapmak üzere çalışmalar, İmam – Hatip okulları açmalar… Sarıklılar, cübbeliler, beleş kitap dağıtmalar, ramazanlarda iftarlar; Kıbrıslı Türklerde oruç tutan çok az… Dini örgütler, dini örgütlere etkili çalışsınlar diye olanaklar, paraysa para – yeter ki dini içerikli proje olsun, kapı kapı gezen ‘mürtler’; Kıbrıslı Türklerde İslam gösterisi yok… Eskiden “al sancak” var idi, şimdi “ezan susmayacak” oldu; Kıbrıslı Türklerin en milliyetçisi ‘Atatürk’cü… Ve bir de “Başına bir şey gelmeden Anıt Kabir’i Kuzey Kıbrıs’a taşıyalım” demezler mi?!
Kıbrıslı Türk kimliğini kendince aşındırmak ve kendince şekillendirmek isteyen her egemen unsur başarısız olmuştur; Kıbrıslı Türkler kendi kimliğinden mutludur. Ne İngiliz sömürgesinin kullandığı Osmanlı artığı Molla, ne Elenizm’in papazı Makarios ile komutanı Grivas, ne de Türkiye’nin milliyetçileri ve İslamcıları Kıbrıslı Türklerin kimliğini değiştiremedi; usanmayanlar varsa devam etsin… Ama muradına eremeyeceğini bilerek… Ama can sıktıklarını da bilerek… Ama bir noktada geri tepkinin geleceğine hazırlıklı olarak… Ama Kıbrıslı Türklerin kimliğini değiştirmek isteyenlerin sıra ile gelip gittiğini, Kıbrıslı Türk kimliğinin devam ettiğini de fark ederek…
Yani, demeleri o ki, “Kimliğime dokunma, boşuna uğraşma; sen de sırasını savacak gideceksin, benim kimliğim kalacak”. Aslında Kıbrıslı Türk kimliğinin ögelerini ve niteliğini örnek alsalar, kendilerine de yararı olacak…