“Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Kıbrıslı Türklerle ilgili tavrından mutlu değilim” diyor, Avrupa Birliği parlamenteri Niyazi Kızılyürek…
“Avrupa Birliği değerleri maalesef üye devletlerin menfaatlerinin gerisinde kalıyor.”
Hafta sonu bir grup gazeteciyle birlikte buluştuk, iki saatten fazla sohbet imkanı bulduk.
Kızılyürek, Avrupa Birliği’nin Türkiye Raporu’na “çekimser” oy verdi.
Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne “tam üyelik” yolundan sapılarak, sürecin “özel ilişki”ye dönüşmesinden endişeli… Böylesi bir adımın hem Kıbrıs’ın yeniden birleşmesi hem de Türkiye’nin demokratikleşmesi anlamında olumsuz etkilere sahip olacağını düşünüyor.
Rapordaki olumlu unsurları elbette not ediyor.
Kıbrıs sorununa yönelik sürdürülebilir çözüm için Birleşmiş Milletler kararları çerçevesinde, tek uluslararası kimliğe sahip, iki toplumlu, iki bölgeli bir federasyon temeli yeniden teyit edildi örneğin… Birleşmiş Milletler çerçevesini terk ettiği için Türkiye’yi uyardı, “kabul edilemez iki devletli çözüm önerisinden vazgeçmeye” çağırdı Avrupa Birliği…
***
Niyazi Kızılyürek’e göre raporun en önemli unsurlarından biri Kıbrıs Cumhuriyeti’ne yüklediği sorumluluk: “Kıbrıslı Türkleri, Avrupa Birliği’ne yakınlaştır.”
“Ne olabilir” diyoruz…
“Neler olmaz… Yeşil hat kapsamı genişletilebilir, böylece kuzeyde hem üretim hem de istihdam artar, ekonomi gelişir. Ortak bir hastanemiz, enerji parkımız, üniversitemiz olabilirdi. Türkçe’nin Avrupa Birliği’nin ana dili olması zaten gereklilik…”
Kıbrıslı Türklerin sorunlarını daha iyi anlatması için Avrupa Birliği’nde çok daha “görünür” olması gerektiğine inanıyor, Kızılyürek…
“Bu da oturmakla olmaz, temas, diplomasi, girişim şart” diyor.
“Kıbrıslı Türkler olarak senin en önemli üstünlüğün Avrupa Birliği yurttaşlığıdır, kimileri bunu unutturmaya çalışıyor. Özellikle gençlerde, Kıbrıslı Türk kimliği ve Avrupa Birliği üyeliğine dair dipten gelen bir dalga ve sahiplenme var. Hem ekonomi ve iş dünyasına, hem de gençliğe önemli bir potansiyel var, o nedenle Avrupa Birliği son derece önemli… Çıkmaz sokaktan kaçış için Avrupa yolunu kullanacaksın.”
“Ah’la vah’la olmaz”
Kızılyürek, adanın kuzeyindeki aşırı olumsuz ruh halinden endişeli, “Ne yaparsak yapalım hiçbir değişim olmaz” tavrını gerici bir ideoloji olarak görüyor.
“Böyle olmasını istiyor ve bu duygunun yerleşmesi için de muhtemelen özellikle çalışıyor kimileri, böylece statüko korunuyor” diyor Niyazi Hoca…
Günde beş vakit “işgal” demekle ya da milliyetçi söylemleri sürekli yinelemekle hayatın değişmediğini anlatıyor.
“Kıbrıslı Türk toplumunda bir küskünlük ve içe dönüklük var” ifadeleri sonrası “çözüm olmadan zor” yorumları yapılınca da tepki gösteriyor.
“Çözüm olmadığı için mücadeleye ve sol siyasete ihtiyaç var. Tam da bu nedenle… Çözüm olsa zaten herkes normalleşme süreci içinde başka bir hayat yaşayacak.”
Endişelerini de paylaşıyor Kızılyürek…
“Bölünmüş Kıbrıs’la barışık olma hali adanın iki yanında da giderek yerleşiyor ve bu son derece ürkütücü. Kıbrıslı Türklerin öznelik kapasitesi gün be gün eriyor. Uğuruna mücadele edecek bir ütopyanız yoksa direnciniz de kırılır. O nedenle çıkış yolunu Avrupa Birliği görüyorum. İş dünyamız çok daha fazla Avrupa pazarına açılabilir. Çocuklarımız Avrupa’da daha yaygın eğitimde, birkaç dili konuşabilir.”
Bir ötekine tepki üzerinden var olma kültürünün değişmesi gerektiğini de dillendiriyor Kızılyürek, çok daha yapıcı ve dayanışmacı hareket edilmesinin altını çiziyor, “ah’lamakla vah’lamakla olmaz” diyor.
Ne öneriyor?
“Hem Avrupa Birliği kurumlarıyla daha yoğun bir diplomasi, hem de Kıbrıslı Rumlarla… Bir tarafta KKTC tanınacak fobisi var, bir diğer tarafta Kıbrıs Cumhuriyeti’ne yama olma korkusu… Yama için önce kendi pantolonunu giymen gerekiyor. Kıbrıslı Türkler çok daha talepkâr olmak zorunda… Kıbrıs Cumhuriyeti’ni Avrupa Birliği’ne şikayet ederek değil, kendi gündemini anlatarak; istişare ve diplomasi mekanizmalarını çalıştırarak.”
3 başlık 3 çağrı!
Avrupa Birliği’nin Türkiye Raporu’nda üç çağrı dikkat çekici…
Kızılyürek’in de yorumlarıyla anımsıyoruz.
1- TÜRKİYE’YE…
Türkiye’ye hatırlatılıyor: Kıbrıslı Türkler adanın meşru bir topluluğudur ve bu hakkı Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasası ile kazanmıştır, onların bu rolüne uygun hareket et!
“İradesine, yaşam değerlerine, özgürlüklerine müdahale etme” diyor aslında…
2- AVRUPA KOMİSYONU’NA…
Komisyon'a Kıbrıs Türk toplumuyla ilişki kurma çabalarını hızlandırması yönündeki çağrısını yineliyor…
3- KIBRIS CUHURİYETİ’NE…
Kıbrıs Cumhuriyeti'nin, Kıbrıslı Türklerin Avrupa Birliği ile ilişkilerini kolaylaştırma çabalarını hızlandırmaktan sorumlu olduğunun altını çiziliyor. Doğrudan “sorumluluk” yüklüyor Kıbrıslı Rum liderliğine…
Avrupa Birliği’nin bu çağrılarının sadece raporlarla sınırlı kalmamasını umuyorum…
Basın özgürlüğü için önemli fırsat
Avrupa’da basın özgürlüğü için önemli bir adım atıldı.
Avrupa Parlamentosu Kültür ve Eğitim Komitesi “Medya Özgürlüğü Yasası”’nı büyük çoğunlukla oylayarak, yasa tasarısını geçirdi.
“Sizler için son derece önemli bir gelişme” diyor Kızılyürek…
Medya Özgürlüğü Yasası, tüm Avrupa Birliği ülkelerinde basın özgürlüğünü korumaya yönelik yasal olarak bağlayıcı standartlar belirliyor.
Ülkemizde de en tartışmalı meselelerden biri…
Komitede tasarısı kabul edilen yasa, ekim ayındaki Avrupa Parlamentosu Genel Kurul’unda oylanmaya sunulacak.
Bu “yasa”nın “KKTC Meclisi”nde de aynen kabulü için ses vermek, çalışmak hatta direnmek gerekiyor.