Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) Genel Başkanı Tufan Erhürman, Birleşmiş Milletler’in (BM) Ağustos ayında New York’ta olası bir 3’lü zirve konusunda her iki toplum liderinin açıklamalarını değerlendirdi.
Kıbrıslı Rum lider Nikos Hristodulidis’in davet aldığını açıklaması üzerine Kıbrıslı Türk “lider” Ersin Tatar’ın da kendisine “böyle bir davet gelmediğini” söylediğini hatırlatan Erhürman, olası bir 3’lü görüşmeye katılımın önemli olacağını belirtti.
Tatar’ın konu hakkında “davet gelirse gitmem” söylemini de eleştiren Erhürman, “BM Genel Sekreteri'ne anlatacağı/anlatması gereken onlarca derdi var Kıbrıslı Türklerin. Dahası BM Genel Sekreteri önünde Sn. Hristodulidis'e sorulacak onlarca soru var” ifadelerini kullandı.
Erhürman, kişisel sosyal medya hesabından şu açıklamayı yaptı:
“Sn. Hristodulidis, ‘13 Ağustos'ta üçlü görüşme için Sn. Guterres'ten davet geldi, ben kabul ettim’ diyor.
Sn. Tatar ise ‘böyle bir davet gelmedi’ diyor.
Böyle bir davet gelmedi veya Sn. Tatar'a henüz gelmediyse (ki açıklamadan öyle anlıyoruz), Sn. Hristodulidis bu yalan ya da diplomatik teamüllere göre zamansız (dolayısıyla olumlu niyet yansıtmayan) açıklamasıyla hem bizlerin hem de uluslararası toplumun nezdinde zaten fazlasıyla eksikli olan güvenilirliğini daha da zayıflattı demektir.
Sn. Tatar da davet gelmedi demekle yetinmiyor elbette. ‘Gelse de kabul etmem’ diyor. Üçlü görüşme için zemin yokmuş! Sn. Holguin Cuellar'ın ‘sosyal buluşma’ davetini de reddetmişti Sn. Tatar. BM Genel Sekreteri'ne anlatacağı/anlatması gereken onlarca derdi var Kıbrıslı Türklerin. Dahası BM Genel Sekreteri önünde Sn. Hristodulidis'e sorulacak onlarca soru var.
Sn. Tatar'a davet gelmemişken (veya henüz gelmemişken) Sn. Hristodulidis'in açıklaması söylediğim gibi samimiyetsiz!
Sn. Tatar'ın BM Genel Sekreteri'ne ‘davet etme, edersen gelmem’ demesi ise çözüm iradesini açıkça ortaya koymuş Kıbrıslı Türkleri ‘masa’dan, hatta bırakın masayı her türlü diplomasiden, diyalogdan dahi kaçan, samimiyeti ve güvenilirliği herkes açısından tartışmalı olan Sn. Hristodulidis'i bir kez daha hiç hak etmediği ‘çözüm isteyen taraf elbisesi’ içine sokuşturan bir dış politika gafleti!”